Ana Sayfa Blog Sayfa 51

Başkanların tek bildikleri belediye taşınmazlarını satmak

Dedelerimiz, 50 yaşın üzerindekilerden söz ediyorum, Mehmet Kaplan’a göre Savaş Nesli’ndendi.

Sekiz, dokuz yıl süren Osmanlı’nın yıkılış dönemi savaşlarında şehit olanlar geride dul bir eş ve ikişer, üçer yetim bırakmıştı.

Sağ dönenlerin ise ne malı ne de mülkü vardı üstelik omuzlarında yiyeceği ekmeğe muhtaç bir ailenin yükü vardı.

Atatürk bir ziyaretinde Mersin’i gezerken gördüğü köşklerin sahiplerini sorar.Hepsinin Rum,,Ermeni ve Yahudi vatandaşlara ait olduğunu öğrenince “onlar bu köşkleri yaparken siz neredeydiniz,” der.

Kalabalık içinden aksakallı bir ihtiyar “Paşam, biz o sıralar Yemen’de, Çanakkale’de, Balkanlar’da, Tuna Boyları’nda savaşıyorduk,” der. Atatürk bu söze verecek bir cevap bulamaz.

Dedelerimizden böyle bir miras devralan babalarımıza Mehmet Kaplan “Tasarruf Nesli” adını verir.

 Onların ömürleri fundalık açarak delice aşılamakla,, ılgın,,çayır kökü kazarak toprak ıslah etmekle  geçti..

Tasarruf Nesli’ni bizler Rahat Nesil izledi..

Bizler çarık giymedik, kıtlık çekmedik, yılda gir kez de olsa çocukluğumuzda bir iskarpin ayakkabımız ve takım elbisemiz oldu, okul yüzü gördük, üniversitelerde okuduk.

 

Ayrıca Tasarruf Nesli babalarımız aileleri yanında dostunun, komşusunun da adam olmasına yardım etti..

Sanki herkesin kesesi ortaktı, karşılıklı yardımlaşarak fakiri mal, mülk sahibi yaparak muhtaçlıktan kurtardılar.

Muhtarlık, azalık yapanlar toprağı olmayan, fakir köylünün hayvanlarını otlatacakları yeterli otlak ayırmışlar, bu arazilere birileri çökmemesi için köy üzerine tapulattırmışlardı.

                                                                                                              Karacaören Mah.

Bizden sonraki kuşağa ise Mehmet Kaplan sağ olsaydı her halde Ultra Rahat Nesil adını verirdi.

Keyfine düşkün,önünü,ardını,düşünmeyen,hazır bulduklarını rahatı için satan bir kuşak..

Ne yazık ki, bu kuşağın idealizm anlamında bir memleket hikâyeleri yok.

Tek amaçları terlemeden, bol para kazanmak ve onun sağladığı konfor ve rahatlık…Ödevini yapmadan bol not isteyen öğrenciden bir farkları yok.

Armut dibine düşer misali bu gerçeği belediye başkanları doğruluyor.

Borçlu ve ödemede kaynak bulmada zorlanacağı bir belediye başkanlığına bile bile aday olmakla batık şirkete talip olmak arasında ne fark var?

Bir şartla…

Eğer bir aday seçim öncesi vatandaşa bu niyetini açıklayarak seçilmişse söylenecek bir söz olamaz.

Tersi söylenmiş halk aldatılmışsa yapılan en hafifinden yüzsüzlüktür.

Hele bir de  o taşınmazlar  zamanın muhtarı ve ihtiyar heyeti tarafından ne amaçla köyün ortak kullanım alanı için tahsis edilmiş ise bu gün de aynı şartlar geçerliliğini sürdürüyorsa…

Ayrıca köy tüzel kişiliğinden intikal eden  taşınmazlar vatandaşın bağışı ise gerek halkta gerek ilk sahibinin yakınlarında her bir tarlanın, zeytinliğin, otlağın ayrı bir hikâyesi vardır.

Boşuna söylenmemiş;

Zengin adamı hayırsız evlat bitirir,

Küçük memuru süslü avrat biririr,

Politikacıyı da hırs bitirir,.

En büyük zararı da politikacı verir.

Çünkü  kendini bitmekle kalmaz,topyekün bir ilçeyi,kenti hatta milleti de bitirir.

Taşınmaz satışları bütün belediye başkanlarının baştan düşüncesizliklerinin ve konfor tamahkârlarının ortak kusurlarıdır.

Abdürrahim Karakoç’un; Mektup yazdım Hasan’a, ha Hasan’a ha sana,.dediği hesap Yenipazar örneği herkes için geçerlidir.

Yenipazar’da ihaleye çıkarılan Karaçakal Mestanlar Mahallesi’ndeki 40 dekar,

Karacaören Mahallesi’ndeki 120 dekar,

,Hacköseler Mahallesi’ndeki 240 dekar arazinin tamamı her üç mahallenin hayvanlarının oyalandığı otlaklardır.

Oysa bu mahallelerde hayvancılık bir numaralı geçim kaynağı olma özelliğini sürdürüyor.

Üstelik Hackösler Mahallesi’ndeki arazinin ortasından yol geçiyor ki satılırsa çoğu vatandaş bağına, bahçesine, zeytinliğine fıstık tarlasına gidip gelemeyecektir.

Ayrıca bu tür ihale yöntemiyle satılacak yerlerde çok dikkatli olmak gerekir.

Aydın’da  arkasında kimin olduğu meçhul, bu günlerde bol miktarda emlakcı adı altında çengelci dolaşıyor.

Nihayetinde belediyelerin satmak istediği bu arazilerin kanla alınan vatan toprağı olduğu, bütün savaşların temelinde toprak kazanmanın yattığı, gerçeği akıllardan çıkarılmamalıdır.

Zira Ülke olarak içinden geçmekte olduğumuz zorlu dönem aç kurtların iştahlarının kabardığı “sisin tam kıvamında” olduğu zamanlardır.

O nedenle birileri adına taşınmaz alanların arkasındaki gerçek kişilerin güvenlik soruşturmaları yapılmadan arazi satışı yapılmamalıdır.

Bu konuda halk arasında pis dedikodular dolaşıyor.

Bu taşınmazlar eğer satılacaksa ya şartnameye bölge insanı lehine maddeler konulmalı ya da birinci öncelik yan parsel sahiplerinde olacak şekilde pazarlık usulüyle bölge insanına satılmalıdır.

Bu gerçekler karşısında siz olsanız eskiden muhtarlar ve ihtiyar heyetleri bile bu günkü belediye başkanlarından ve meclis üyelerinden daha idealist, daha ileri görüşlülermiş, demez misiniz?

Onların millete kazandırdıklarını günümüz belediye başkanları, meclis üyeleri üç günlük konforları için yüzleri kızarmadan satabiliyorlar.

Demek ki, zengin adamın hayırsız evladı için söylenen her toplayanın bir dağıtıcısı bulunur, sözü politikacılar için de geçerliymiş….

[article id=”5206″ color=”bg-primary”][/article]

Çanakkale’de de attığımızı vurmuştuk!

Yusuf Dikeç’in Paris Olimpiyatlarında sükseli duruşuyla atıcılıkta ikinci olması, Türklerin keskin nişancılığını gündeme getirdi. O duruş dünya çapında ses getirdi. Adeta atıcılığın sembol fotoğrafı oldu. Tam da bu konu konuşulurken Almanya’da gerçekleştirilen Avrupa’nın En İyi Keskin Nişancı Takımı Yarışması’nda, ülkemizi temsil eden Kara Kuvvetleri takımı birinci, Özel Kuvvetler takımı ise ikinci oldu. Bu başarılardan sonra atıcılığa ilgi tavan yaptı. Türkiye’de çok kişiyi poligonlara taşıdı… 
Pekiyi, Türkler gerçekten keskin nişancı mı? 
Dünyanın en eski ordusuna sahip Türklerde atıcılık çok önem verilen bir dal! At üzerindeki Türk ordusu en zor şartlarda iyi eğitimiyle savaş alanlarında düşmanı yendi. İsabetli oklar ölüm saçtı. 
Bu üstün yetenek ateşli silahlarda da kendisini gösterdi. Buna en güzel örnek Çanakkale Savaşı’ydı. Bu savaşta arazi üstünlüğüne de sahip olan Türk ordusu, keskin nişancılarıyla vatanını işgale gelenlere nefes aldırmadı. Kafasını kaldıranı kuş gibi avladı. Düşmana keskin nişancılığını gösterdi. Bu konuda bilgi düşman kaynaklarında bolca bulunuyor…
‘BU KADAR MÜKEMMEL TOPÇU…’
Kurtuluş Savaşında da Türk topçusu Yunan ordusunun üzerine ölüm yağdırdı. Gazi Mustafa Kemal Paşa, Türk topçusunun isabetli ateşini 4 Ekim 1922 günü TBMM’de şu ifadelerle taktir eder: 
“Arkadaşlar! Topçularımız o mevzilere gece geldiler ve karanlık içinde mevzi aldılar ve fecirle beraber bütün dünyanın gözleri açıldığı zaman, ateşe başladılar. (Maşallah sesleri.) Büyük takdirler ve hürmetle buradan zikretmek isterim ki, topçularımızın o gün göstermiş olduğu maharet ve vukuf, bütün dünya topçuları için misal olacak mahiyette idi. (Sürekli alkışlar.) Askerlik hayatımda bu kadar mükemmel bir topçu ve bu kadar mükemmel idare edilmiş bir topçu ateşi nadiren gördüm.” (ATABE, c.13, Kaynak Yayınları, s.364.)
KESKİN NİŞANCI SAVAŞI 
Çanakkale Savaşı’nda keskin nişancılarımız büyük iş başardı. Deyim yerindeyse kafasını kaldıran düşman askerini indirdi. Makineli tüfek atışları da çok etkili oldu. Düşman birlikleri her hücumda bu engelle karşılaştı ve başarısız oldu. Adeta biçildiler… Bu durumu düşman askeri de belirtiyor. İşte onların kaynaklarında keskin nişancılığımız: 
9. Süvari Alayı’ndan Çavuş Cameron olup biteni şöyle anlatır: “Türk makineli tüfeklerine saldırmak için doğrulurken üzerimize mermi yağdı ve askerlerimiz tırpanın önündeki ekinler gibi biçildi. Düşman siperleri elli metre kadar uzaktaydı ama ilk iki saftan yaklaşabilen bile olmadı. Ateş öyle yoğundu ki, hiçbir yer güvenli değildi. Gözetleme noktasına çıkmış olan Yarbay Miell siperden bakarak durumu izlemek istedi ve başından vurulup öldü. Böylece tugayın alay komutanlarından ikisi ölmüş oluyordu.” (Peter Burness, Cesarettepe Çanakkale’de Anzak Trajedisi, Çeviri: Cem Demirkan, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2015, s.138-139.)
“Bütün kozlar Türklerin elindeydi. Askerler ayağa kalktıklarında Türk keskin nişancılarının hedefi oluyorlardı. Gelibolu muharebe meydanı ancak yüzükoyun yatarak izlenir oldu; küçük yükseltiler bile artık tepe olarak görünmeye başlamıştı.” (Chrıstopher Pugsley, Çanakkale: Yeni Zelandalıların Öyküsü, Çeviri: Ülkü Evrim Uysal, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2015, s.213.)
‘SİNEK GİBİ AVLIYORLARDI’
“Askerleri orada tutmak çok zordu. Sonunda Türk ateşi o kadar isabetli bir hale geldi ki Boyun Mevkii’nden kırk metre kadar öteye gitmeye çalışan herkes anında vuruluyordu. Saat 04.30 sularında hat yarıldı. İleri saflarda kalan Avustralyalılarla Yeni Zelandalılar kaçmaya başladı. ‘Toz olun! Türkler geliyor. Binlerce Türk…’ diye bağırıyorlardı.” (Age, s.225.)
“Hat boyunca tehlikeli bir rehavet belirmişti. Birçok subay ve erbaşın ölmesiyle, birbirinden yalıtılan Anzak grupları nöbet sırasında uyuklamaya başlamıştı. Bunun aksine Mustafa Kemal’in komutanları, Anzak hattını taciz etmek amacıyla keskin nişancılar konuşlandırmış ve askerleri ileri sürmüştü.” (Age, s.276.)
“Oldukça sinir bozucu olan Türk keskin nişancıları nedeniyle 10. Otago Bölüğü 13 ölü ve 20 yaralı vermişti.” (Age. s.279.)
“Türkler zirveyi ellerinde tutuyor ve bizi sinek gibi avlıyorlardı.” (Age, s.286.)
‘TÜRKLERİN CESARETİ’
“Türkler acımasız bir şekilde, gece gündüz demeden bize ateş etmeye devam ediyor. Top ateşi hâlâ sürüyor. Kolordu Komutanı Korgeneral W. R. Birdwood, dün Bomba Sırtı’ndaki mevziler ziyaret ederken başından yaralandı. Bugün de 1. Avustralya Tümeni Komutanı Tümgeneral Bridges, Korku Deresi’ne çıkarken bir keskin nişancı ateşiyle kalçasından vuruldu ve ağır yaralandı. Birdwood’un durumu ağır değil ancak Bridges yaraları nedeniyle hayatını kaybetti. Onun yerine 1. Avustralya Tümeni Komutanlığı’na Walker getirildi.” (Age, 372.)
“Türkler zalim bir düşman olarak resmedilmişti. Türklerin eline düşenler, merhamet görmeyi ummamalıydı. Ancak Türklerin cesareti, keskin nişancı, bombacı ve makineli tüfek nişancısı olarak sergilediği yetenekler, kıskançlıkla karışık bir saygının doğmasına neden oldu. Sözü edilen bu becerileriyle Türkler, Anzakları kendi standartlarına ulaşmaları için zorlamıştı. 19 Mayıs’tan önce Türk, kişiliği olmayan, siperin gerisindeki bir hareketten ibaret, uzaktaki bir figür ve gözetleme deliğindeki bir gölgeydi. Artık Türklerle yüz yüze gelmiş, onların da ilerlediğini ve öldüğünü görmüşlerdi. Türk de bir insandı, kendileri gibi acı çekiyordu.” (Age, s.380.)
TOPÇUMUZ DA İYİYDİ
Çanakkale Harbinde kıt imkânlara rağmen topçumuz da görevini iyi yaptı. Boğazı geçmeye kalkan donanmayı denizin dibine gömdü. 18 Mart Zaferini yaşattı. Müttefik Kuvvetler Başkomutanı Ian Hamilton bu durumu şöyle anlatır: 15 Nisan 1915: “Türk topçusu oldukça keskin nişancıya benziyor.” (Ian Hamilton, Gelibolu Günlüğü, Çeviri: Osman Öndeş, Hürriyet Yayınları, İstanbul, 1972, s.81.)

[article id=”5205″ color=”bg-primary”][/article]

AK Parti Aydın Eski Milletvekili Metin Yavuz: Seçimlerde başarısız olduk

Değerli okuyucularım ve dostlarım, halkın vicdanı www.aydinpost.com olarak haberleri sizinle çarpıtmadan buluşturuyoruz.

Bundan dolayı Aydın’da her haberimiz olay oluyor. Yaptığım röportajlarda kayıt cihazı da bulunduruyorum. Cümle düşüklüğü bile olsa söylenenleri aynen yazmaya çalışıyorum. Çünkü röportaj verene saygım var. Ancak, röportaj veren dostlarım, verdikleri röportajları zaman zaman inkâr ediyor ve akıllarınca beni ve www.aydinpost.com’u itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Böyle bir durumda biz de ilgili kişinin ses kaydını yayımlıyoruz. Buna en son örnek AK Parti İl Başkanı Sn. Gökhan Ökten oldu.

Gökhan Bey’in röportajda sarf ettiği sözler aslında AK Parti tabanının da düşünceleri.

 

MHP şu anda Aydın’da tabanının da seslendirdiği üzere AK Parti’nin sırtında yük. BUNDAN DOLAYI AK PARTİLİLER MHP’YE İSTEMEYEREK OY VERİYORLAR VEYA HİÇ VERMİYORLAR.

 

Bunu söyleyen Sn Gökhan Ökten’di ve bence söyledikleri doğruydu. ÇÜNKÜ, MHP’nin belediye başkan adayı çıkardığı beş ilçede MHP tek bir başkanlık kazanamadı. Bunun birinci sorumlusu ise en başta MHP İl Başkanı Sn. Haluk Alıcık ve Sn. Burak Pehlivan’dır. Gerisini saymıyorum.

 

Meclis üyeliklerinde de aynı yanlışı yaptılar. Haluk Alıcık istifa etmeli. Aslında Gökhan Ökten bana verdiği röportajda söylediği sözlerin arkasında adam gibi dursaydı, bu itiraz halk nezdinde büyürdü. Ama beyefendi korkak davrandığı için bunu yapmadı.

 

Hele Sn. Mustafa Savaş ile Adnan Menderes Stadı’nın AK Partililere kiralanması hususunda söylediklerine hiç girmiyorum bile. Peki bunları niye şimdi söylüyorum? Çünkü, hakkımdaki sözleri ona hiç yakışmadı. Herhangi bir platformda yüz yüze konuşalım kendine güveniyorsa.

 

ŞİMDİ RÖPORTAJIMIZA GEÇEBİLİRİZ.

 

Değerli Aydınpost okuyucuları, Aydın siyasetinde MİLLİYETÇİ- MANEVİYATÇI felsefeyi temsil eden kişilerden biri de Sn. Metin Yavuz. Hep yanlış anlaşılmış bir kişi olan Sn. Yavuz, Anavatan Partisi’nde yetişti ve AK Parti’de yıllarca politika yaptı. Kendisiyle bir röportaj gerçekleştirdim.

 

·         Ahmet Gözen: Metin Bey, Aydınlılar sizi Milletvekili olarak tanıyor. Kendinizi iş adamı sıfatınızla anlatır mısınız?

 

·         Sn. Metin Yavuz: Ahmet Ağabey hoş geldin. Bu röportaj için teşekkür ederim. Çünkü bazı hemşerilerimizin bilmedikleri şeyleri paylaşma fırsatım olacak. Siyasi hayatım 1992’de başladı. İş hayatım ise daha önce. Siyasi hayatımla ilgili de çok bilgi sahibi olmayanlar var. Tabi iş hayatındayken de siyasetle ilişkim vardı; ondan da bahsedeceğim.

 

1969 Söke doğumluyum. Esnaf bir babanın evladıyım. Babam aslen TRABZONLU. Fakat askere Söke’den gitmiş. Annem Söke Sarı Kemer’den Halil Efendi’nin kızı. Eskiden okumuş insanlara EFENDİ, parası pulu olanlara ise AĞA derlermiş.

 

Ben Halil Efendi’nin torunuyum. Babam Trabzon YOMRA’nın Tepe Köyü’nden. Babamın tüm ömrü Söke’de geçti. Babamın babasının ismi ÇAPULA AHMET. Çapula Karadeniz’de AYAKKABI demek. Dedem ayakkabıcı olduğu için ÇAPULA AHMET lakabıyla anılırmış.

Önce amcam gelmiş, burada gözlükçülüğe başlamış. Babam buradan askere gidiyor ve dönüşte annemle evleniyor. Annem YÖRÜK, babam Karadenizli.

 

Söke Lisesi’nden 1985-1986 döneminde mezun oldum. İlkokulum ise Kocagöz İlkokulu. Söke Lisesi’yle ilişkimi kesmedim, arkadaşlarımla hala buluşuruz. Buradaki anılarım taptaze. Daha sonra Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümünü, ardından Kuyucak’ta 2 yıllık Yerel Yönetimler Bölümü’nü bitirdim. Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde SİYASET BİLİMİ okudum. Esnaf bir babanın esnaf oğluyum. Şu an içinde bulunduğumuz kuyumcu dükkânı çok eski bir yer.

 

Babam 1960’lı yıllarda parklarda insanların boyu ve kilosunu ölçerek onlara elbise satmaya başlamış. Daha sonra seyyar satıcılık yapmış. Bilahare tuhafiyecilik geliyor. Biz üç erkek kardeşiz, en büyükleri benim. Tuhafiyecilikten sonra kuyumculuğa başladık. Babam demir ile altını ayırt edemezken kuyumculuğa başlıyor. Coğrafya, insanı her şeyi öğrenmeye zorluyor. Bu Karadenizlilerin bir özelliği. COĞRAFYA KADERDİR denir. Karadeniz insanında mücadele ruhu vardır.

Ben lise birinci sınıftayken kuyumculuk işine girdik, daha sonra ise otomotiv. Ali Barut ile Renault bayiliğine başladık 1990’lı yıllarda. Aydın’da Mimar Otomotiv’i açtık. Bu işi 2018’de bıraktık.

 

Baba dostumuz Turgut Atik var, kendisi diş hekimi. Onunla hastane işine girdik. Ben hastane yönetiminden ayrıldım. Ama mal sahipliğimiz devam ediyor. Hastaneyi kiraya verdik. Mimar Sigorta ismiyle sigortacılığa devam ediyorum. Sigorta, tarım ve kuyumculuk alanlarında faaliyetlerimiz sürüyor.

 

·         Ahmet Gözen: AK Parti’de çok hareketli bir milletvekilliği süreciniz oldu. Ancak tekrar milletvekili adayı olarak gösterilmediniz. Sebeplerini anlatır mısınız? Bu konuda özeleştirinizi yapar mısınız?

·         Metin Yavuz: Siyasi hayatım 1992’de başladı. Söke’de iki dönem Anavatan Partisi Gençlik Kolları Başkanlığı yaptım. Eşim Belediye Meclis Üyesiydi. Benden daha aktifti. Kendisi mimar. Milletvekili adayı da oldu. Selçuk Üniversitesi Mimarlık Bölümü mezunu.

 

2013 yılında AK Parti’ye üye oldum. Söke Belediye Başkanlığı için aday adayı oldum. 2018’de AK Partiden milletvekili seçildim. Bu dönemde Genel Merkeze raporlar sundum. Bu raporlarda yer alan önemli tespitlerimden biri milletvekili sıralamasıyla ilgiliydi. 1. sıra doğudan, 2. sıra merkezden, 3. sıra batıdan, 4. sıra ise mesleki şeklinde olmalı tespitinde bulundum. Bu rapor üniversiteli dostlarımla hazırlanmıştı. 2018 seçimlerinde rapordaki hususlar uygulandı ve dört milletvekili çıkardık.

 

Ben siyasetçi değilim Ahmet Ağabey. Hayatım boyunca burada yaşayacağım ve mezarım da burada olacak. Sokakta üstlendiğim bu görevden sonra rahat yürüyebilmeliyim. Görevi adam gibi yapmalıyım. Aydın’ın 17 ilçesinde ismim öyle yabana atılacak bir isim değildir. Seçmenin her zaman yanında bulundum. Rahmetli İSMET SEZGİN ABİMİZİN BIRAKTIĞI MİRAS GEREĞİ SEÇMENİN HERŞEYİYLE MEŞGUL OLACAKSIN.

 

·         Ahmet Gözen: Aydın’da AK Parti yerel seçimlerde çok büyük başarısızlığa uğradı. Özellikle Büyükşehir’de 100 bin fark yedi. Bunun sebeplerini anlatır mısınız? Milletvekili seçimlerinde 4 milletvekili 3’e düştü. Yerel seçimlerde birçok ilçe belediye başkanlığı kaybedildi. Neler söylersiniz?

·         Metin Yavuz: Şimdi, bunu seçimi kaybeden kişi çok rahat anlatır. Ben bunu duyuyorum Türkiye’de. BİZ BU SEÇİMİ KAYBETTİK. Bunu bileceğiz. Biz şurada başarılı olduk dersek, belediye başkanlıklarında tabloya bakacağız. 9’dan 4’e inmiş miyiz?

 

Sn. Özlem Çerçioğlu’nun eksik yönlerini en çok dile getiren benim. Çerçioğlu’yla uğraşmıyor, onun yaptığı siyaseti eleştiriyorum. Biz önce kaybettiğimizi öğreneceğiz.  

 

Bunun sebeplerine gelirsek…

 

Nazilli Belediye Başkanı’nın AK Parti’ye transferini ben yaptım. Bunu iyi okumak lazım. Bunu yapılmayan hizmeti yapmak için, halkımız için yaptık.

 

Cumhurbaşkanımızın altında yer alan Başkan Yardımcılıkları halkın isteklerini Cumhurbaşkanımıza iletemediler. İşte biz aşağıda esnafız. Halk “ben geçinemiyorum” diyor. Bu konuda vatandaş haklı. Ona bir umut verilmesi lazım. Siz halkla bu ilişkiyi koparır, vatandaşı yalnızca sandıktan sandığa hatırlayalım derseniz başarısız olursunuz. Biz bu seçimlerde başarısız olduk; buradan başarı hikâyesi çıkarılmaz. Sn. Özlem Çerçioğlu en kötü döneminde bize YÜZBİN FARK ATTI, BUNU KABUL EDECEĞİZ.

 

·         Ahmet Gözen: İlçe yöneticileri, mesela Söke İlçe Başkanı, Aydın Kadın Kolları Başkanı gibi birçok kişi belediye meclis üyesi oldular. Bunlar için ne söyleyeceksiniz? İldeki yöneticilerin servetlerinin bu dönemde şaibeli hale geldiği görülüyor. Bu konuda ne diyeceksiniz? İl ve İlçe Başkanlıklarında “avukatlar ve müteahhitler” hâkim. Tarım şehri Aydın’da çiftçi, esnaf, köylü ve öğretmen yok. Nedenlerini anlatır mısınız?

 

·         Metin Yavuz: “AYDIN KADIN KOLLARI BAŞKANI, SÖKE İLÇE BAŞKANI VE DİĞERLERİNİN GENEL MERKEZİN TALİMATIYLA MECLİS ÜYESİ YAPILDIKLARINA İNANMIYORUM. Biz insan hazinesi çok fazla olan bir partiyiz. Her insana bir görev düşmesi lazım, iki, üç değil. Sizin bunu istemeniz lazım. İlçe başkanlığı görevi her şeyin üstünde. Ben olsam belediye meclis üyeliği istemem. Ya da daha önce belediye başkanı olduysam meclis üyesi olmaya çabalamam.

 

Adaylardan makbuzsuz para toplanması konusuna gelirsek, bunlara cevap verecek durumda değilim. Ama ben Büyükşehir’de aday adayı oldum. Biz resmi olanı yatırdık, başka bir şey istemediler. Bu konular çok konuşuluyor, bilgi sahibi değilim. VARSA, YANLIŞ. Kanuni sınır içinde bağış alınması ve mutlaka makbuz kesilmesi lazım.

 

·         Ahmet Gözen: Aydın Valisi Yakup Canbolat’ın son seçimlerde AK Parti ve devletin yatırımlarını anlatmak üzere herhangi bir çalışmada yer aldığını göremedik. Bu Vali, “AK PARTİ GENEL BAŞKANI VE CUMHURBAŞKANI SN. RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN tayin ettiği bir Vali. Konu hakkında neler söyleyeceksiniz?

 

·         Metin Yavuz: Ahmet Ağabey, ülkede sistem değişti. Valinin burada yatırımları anlatması görevi midir, evet görevidir. Ama bu siyaseten çok mümkün değil. Söke’de bu iktidar çok önemli 21 yatırım yaptı. Bunları siyasetçi arkadaşların çalışarak halka anlatmaları gerekir.

 

·         Ahmet Gözen: AK Parti Aydın İl Yönetimi son seçimlerde tüm ilçelerde başarısız oldu. Ama İl Başkanı Sn. Gökhan Ökten ve İl Kadın Kolları Başkanı bazı illeri kastederek “biz diğer illere baktığımızda başarılı olduk” diyor. Ne dersiniz?

 

Söke’de olduğu gibi tüm Türkiye’de tarım ve hayvancılık sektörlerinden çay, pamuk, buğday ve süt fiyatları konusunda AK Parti’ye büyük eleştiri var. Bu konuda ne diyeceksiniz? Emekli bir milletvekili olarak şu anda siz yaklaşık 100 bin TL maaş alıyorsunuz? Emeklinin 10 bin TL almasını doğru buluyor musunuz? Emeklinin nasıl geçindiğini hiç düşündünüz mü? Neler diyeceksiniz?

 

·         Metin Yavuz: Biz başarısız olduk. Biraz önce bunları anlattım. Bunu konuşamıyorsak olmaz. Konuşmamız lazım. Başarısız olduğumuzu Cumhurbaşkanımız söyledi.

 

Yerel seçimlerde aday gösterme stratejimizle ilgili sorun var. Ve bu durum başarısızlıkta bir etken. Yanlış sonuçlar bundan kaynaklandı. “Biz başarılı olduk” demek yanlış olur. Tarım bu ülkenin temel taşlarından biri. Mazot pahalı, gübre pahalı. Maliyet konusunda raporlama yapmamız ve bu raporlarla Hükümeti fiyat konusunda ikna etmemiz gerekiyor.

 

Emeklinin 10 bin TL’yle geçinmesi konusunu yaptığım konuşmalarda anlattım. Bunun düzeltilmesi gerekir. EYT Kanunu’nun çok doğru olmadığını düşünüyorum. Bu külfet getirdi. Cumhurbaşkanımız bunu düzeltecektir.

 

·         Ahmet Gözen: Şu an Aydın’da spor kulüplerinin olimpik seviyede tesisleri yok. Efeler’de stat yıkıldı; diğer ilçelerde statlar perişan. AK Parti iktidarında diğer illerde olduğu gibi Aydın’da modern bir stat yapılmadı. Kendinizi bu konuda başarısız buluyor musunuz? Neler söyleyeceksiniz?

·         Metin Yavuz: Şimdi, Aydın belli bir tarihten sonra yatırım almadı. “Her şeyimiz eski” dedim. Bakan Kasapoğlu bana, “sizin her şeyiniz var Metin Bey, bakın elimdeki liste bu” dedi. Sn. Bakanım konuyu sonra inceledi ve “haklıymışsın” dedi. Yalnız ortada bir AYDINSPOR gerçeği var. Efeler’de bir stat maalesef yok. Burada asli görev devletin. Şu anda devletin yatırımlarının durdurduğu bir dönemdeyiz.

 

Söke’de sporla ilgili yatırımları yapıyoruz. Efeler için ilgili arkadaşlarımızın çalışmaları gerekiyordu. Ben stadın tekrar yerine yapılmasını doğru bulmuyorum. Şehrin dışına çıkarmak gerekiyor.

 

·         Ahmet Gözen: Aydın’da AK Parti Sn. Özlem Çerçioğlu karşısında Büyükşehir Belediye Başkanlığını 3 dönemdir kaybediyor. Sebeplerini anlatır mısınız?
Sn. Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin Sn. Mustafa Savaş’ı aday göstermesi hususunda ne söyleyeceksiniz?

·         Metin Yavuz: Burada Sn. Rıza Posacı ve ben resmi adaydık. Genel Merkezdeki arkadaşlara “Bizi RESMİ ANKETE KOYUN” DEDİM. “Tabii” dediler. Ama HER NE HİKMETSE BİZ RESMİ ANKETTE YER ALAMADIK. SONRA BİRİLERİ “ONLAR ANKETTEN ÇIKMIYOR” demiş. ANKETE KONMAYAN İSİMLERİMİZ ANKETTEN NASIL ÇIKMAZ?

 

Ben buna çok şaşırdım. Efeler’de bir anketten ismimizin çıkmaması mümkün değil. Metin Yavuz’u, beni Nazilli’nin dağ köylerinde bile tanırlar. Bunu neden yaptıklarını bilmiyorum. Ama bu yanlışın parti teşkilatı tarafından yapıldığını, arada bir dolap döndüğünü düşünüyorum. Biz Rıza Ağabey’le bu işe talip olduk, “yaparız” dedik. Biz hizmet için koştururken ANKETTE İSMİMİZ ÇIKMADI. Nazilli Belediye Başkanının transferini ben yaptım. Bu konu Cumhurbaşkanlığı tarafından son dakikaya kadar açıklanmadı. MEĞER KARŞIMIZDA “NİYE BİZİM HABERİMİZ OLMADI DİYEN BİR DÜŞMAN KİTLE” OLUŞTURMUŞUZ.

 

Bu konu Metin Yavuz, Sn. Özhaseki ve Sn. Cumhurbaşkanımız arasında kalacak şekilde ayarlanmıştı. Ben o dönem, “sıfır oy alsak bile transfer ettiğimiz Belediye Başkanını aday göstermemiz gerekir” dedim. Bundan dolayı bana cephe aldılar. Sn. Cumhurbaşkanımız konu bağlamında beni Nazilli Belediye Başkanının odasında 57 dakika ağırladı.

 

Cumhurbaşkanımız Aydın’daki durumu öğrenmek için bana sorular sordu. “Sn. Özlem Çerçioğlu çok başarılı” dedim. Bir insan o koltukta 3 dönemdir oturuyorsa başarılıdır. Ben bunu hizmet açısından söylemedim. “Sn. Özlem Çerçioğlu algıyı çok iyi kullanıyor. BİZİM İYİ BİR ADAYLA ÇIKMAMIZ LAZIM. Özlem Hanım’ın çok güzel bir pazarlama stratejisi var. Kendisini halka hizmet yapmasa da inandırmış vaziyette” dedim.

 

Daha önce ifade ettim. Bir anket yapılıyor ankete sokulmuyorsun. Bundan Cumhurbaşkanımızın haberi olmaz. Olma ihtimali yok. Mustafa Savaş Bey’in adaylığı Cumhurbaşkanımızın önüne konup imzalatıldıktan sonra bizim buna söyleyecek sözümüz olamaz.  Sn. Mustafa Savaş’ın kazanması için canla başla çalıştım.

 

·         Ahmet Gözen: Sizin yaşadığınız Söke’de AK Parti yerel seçimlerde devamlı seçim kaybediyor. Diğer ilçelerde de durum böyle. Nedenlerini anlatır mısınız?

 

·         Metin Yavuz: Teşkilatlarımızın doğru çalışması ve doğru insanlarla yola çıkılması lazım. Bana bir yakınım “Sizin kayınvalidenizin ölümünde AK PARTİ TEŞKİLATI NERDEYDİ” diye bir soru sordu. İnsanlar bunu sorgular. Bu FİTNE sebebi de olur. Bu konularda gayret gösterilmesi lazım. SİZ BAŞKAN OLARAK ÇOK GAYRETLİ OLABİLİRSİNİZ. AMA ALTINIZDA OLUŞTURDUĞUNUZ TEŞKİLAT DA ÖYLE OLMALI. Burada esnaflık ve halkla ilişkiler gerekiyor.

 

·         Ahmet Gözen: Türkiye şu an ekonomide muazzam bir türbülans yaşıyor.
Sn. Recep Tayyip Erdoğan “Mesajı aldık. Yanlışlara devam edersek BUZ GİBİ ERİRİZ” dedi. Ne söyleyeceksiniz?

 

·         Metin Yavuz: Burada erime sadece ekonomiden ötürü değil. Kendi yapımızı ve teşkilatımızı da faydalı hale getirmemiz lazım. Tabii buna Cumhurbaşkanımız karar verecek. Ekonomimiz 2025’e kadar düze çıkacaktır.

 

·         Ahmet Gözen: Aydın’dan tekrar milletvekili olmayı düşünüyor musunuz?
Siyasi hedeflerinizi anlatır mısınız?

·         Metin Yavuz: Ailem zaten siyasetin içinde. Böyle bir görev gelirse tabii ki kabul ederim. Her zaman göreve hazırım.

 

·         Ahmet Gözen: Son sözlerinizi alabilir miyim?

 

·         Metin Yavuz: Ahmet Ağabey, size ve www.aydinpost.com ’a bana bu imkânı verdiğiniz için teşekkür ederim.

[article id=”5202″ color=”bg-primary”][/article]

Ertuğrul Tetik ile Çerçioğlu arasında gerilim mi var?

 

Ertuğrul Tetik, Nazilli’de belediye başkanlığına alışmış sanki…

 

Önceleri doktor bey şöyle bir yokladı dinledi,

Hatta hafif safa yattı,

Daha sonra “bu adam siyasetten anlamaz,

Neticede hekim”

Mantığının ortaya çıkmasını sağladı…

 

Şimdi arkadan siyaset yapmaya başlamış Ertuğrul Tetik…

 

Çeşitli kaynaklara göre,

Basın danışmanı

Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’na yakın kişilerin,

Belediyeye yakın olmasını engellemek için

Muhalif basına haber sızdırıyormuş…

 

Eski ilçe başkanı

Naim Atmaca’nın belediye şirketine atanması üzerine

Başkan Tetik, haber yaptırmış…

Haberde “İlkokul mezunu benim değil, Çerçioğlu’nun tercihi” diyor.

 

Yetmiyor, Atmaca’nın disipline verildiği haberini

Yerel basında yazdırmak için yoğun çaba harcıyorlar.

 

Hatta bu talep farklı kişilerden bize kadar ulaştı.

 

Akçeli işler dönüyor haberiniz ola!

 

Minibüs kooperatif başkanın işi çözülüyor

Ama nasıl çözülüyor?

 

Onu da başka zaman anlatmak lazım…

 

***

KUŞADASI’NDA ASAYİŞ ZAAFİYETİ Mİ VAR?

Davutlar merkeze yakın yerlerde

Gece sabaha karşı devamlı silah atılıyor diye ihbar geliyor son günlerde…

 

Sayın Kuşadası İlçe Emniyet Müdürüne sormak lazım

 

Sizin haberiniz var mı olan bitenden?

Davutlar, Teksas olmuş diye konuşuyor vatandaş.

 

Hatta

 

Davutlar Camii meydanına yakın mevkide

 

Bir genci, yaklaşık 10 kişiden oluşan bir grup çevirmiş.

 

Bıçak dayamışlar,

Cüzdanındaki paraları da almışlar!

 

Uyuşturucu kullandıkları öne sürülüyor gruptakilerin…

 

Turizm kentinde bu işler böyle rahat yapılabiliyor mu Sayın Müdürüm?

 

Asayiş zaafiyeti mi var bölgede?

 

Vatandaş kendi tedbirini kendisi mi alsın Sayın Valim?

 

Sizin bunlardan haberiniz oluyor mu?

 

İlla birinin ölmesi mi lazım,

 

Meseleyi önemsemeniz için?

 

Yapmayın Allah aşkına…

 

***

ÇİÇEĞİ BURNUNDA BELEDİYE BAŞKANLARINA KÜÇÜK TAVSİYE…

Yeni seçilen bazı belediye başkaları hala başkan olduklarının idrakinden uzak tavır içindeler

 

Unuttular muhtemelen, biz hatırlatalım…

 

Seçimin üzerinden neredeyse 150 gün geçti

 

Artık belediye başkanısınız…

 

Söz verdiğiniz işlere girişseniz nasıl olur?

 

Belediyecilik yapın azıcık da

Vatandaş da karşısında belediye başkanı görsün olmaz mı?

 

Düğün cenaze gezmekle,

 

Gelen gidenle fotoğraf çekilmekle,

 

Yangında inceleme yapıyor gibi poz vermekle bu işler olmuyor…

 

Sizden öncekiler de denedi aynı yöntemi

 

Ama olmadı, olmuyor!

 

Hatırlatalım;

Senet tarihiyle

Seçim tarihi çabuk gelir!

 

***

 

Herkese iyi haftalar!

 

[article id=”5199″ color=”bg-primary”][/article]

Kamulaştırma bedel tespit davalarında faiz sorunu

            Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davalarda;

–        Davanın dört (4) ay içinde sonuçlandırılaması,

–        Eğer bu sürede sonuçlanmaz ise tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilmesi,

–        Son olarak bu bedelin davanın açıldığı tarihine göre tespit edilmesi esası benimsenmiştir.

            Ancak kamulaştırma bedel tespiti davalarının iki (2) yıl ya da daha uzun süreler devam ettiği nazara alındığında taşınmaz sahipleri açısından büyük mağduriyetler meydana gelmiştir.

            Kamulaştırma yapan devlet kurumları tarafından kamulaştırma bedellerinin;

–        Geç ödenmesi,

–        Dava tarihine göre ödenmesi,

–        Ve ödenen bedelin enflasyon oranları altında bir faiz oranı ile ödenmesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiği ve kamu düzeni bozduğu sabittir.

            Bu çerçevede 2023 yılında Anayasa Mahkemesinin 05/04/2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı Kararı ile; “Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması hâlinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir” hükmü iptal edilmiştir.

            Anayasa Mahkemesi kararının ilgili kısmı;

            “…

            23. İtiraz konusu kuralla geç ödenen kamulaştırma bedeli için sadece kanuni faiz ödeneceği belirtilmiştir. Enflasyon nedeniyle uğranılacak ve kanuni faizi aşan zararlarla ilgili herhangi bir düzenlemeye ise yer verilmemiştir. Özellikle yüksek enflasyonist dönemlerde devletin kamulaştırma nedeniyle borçlu olduğu tutar ile alacaklı hak sahibi tarafından nihai olarak alınan tutar arasındaki enflasyon nedeniyle oluşan değer kayıplarını gidermek mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla hak sahibinin kamulaştırılan taşınmazının bedelini gerçek karşılık ölçütüne uygun olarak aldığından da söz edilemez.

 

            24. Öte yandan idare tarafından açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında kamulaştırma bedeli dava tarihi itibarıyla belirlenmektedir. Ancak itiraz konusu kuralla faizin başlangıç tarihi yargılamanın dördüncü ayının sona erdiği tarih olarak belirlenmiştir. Bu durumda kamulaştırma bedelinin fiilen tahsis, kamulaştırılmış sayılma ve kamulaştırmaya esas rayiç bedelin belirlendiği tarihten daha sonraki bir tarihte ödenmiş olacağı ve bedelin belirlendiği tarihle faizin başlangıç tarihi arasındaki dört aylık bir sürede hak sahibinin enflasyon etkisiyle makul olanın ötesinde bir ekonomik kaybının oluşabileceği açıktır.

 

            25. Bu itibarla anılan anayasal ögeleri dikkate almayan ve gerçek karşılık anayasal ölçütünü karşılamayan kural, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen, sınırlamanın Anayasa’nın sözüne aykırı olamayacağı hükmüne aykırılık teşkil etmektedir.

 

            26. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13., 35. ve 46. maddelerine aykırıdır. İptali

Gerekir. …” şeklindedir.

            Bu noktada Anayasa Mahkemesi de gelinen noktada Anayasa Mahkemesi 2022/83 Esas 2023/69 Karar ve 05/04/2023 tarihli iptal kararı ile faiz tedbirinin kamulaştırma bedelinin yargılama süresince meydana gelecek kayıpları onarmaya yetmeyeceğini kabul etmiştir.

            Dava tarihine göre hesaplanacak bedele, belli bir süre geçtikten sonra faiz işletilmesi, faizin oranı ne olursa olsun içinde bulunduğumuz günler gibi yüksek enflasyonun hâkim olduğu dönemlerde çare olmayacaktır.  Yüksek enflasyon ne yazık ki ülkemizin bir gerçeğidir.

            Ancak Anayasa Mahkemesi her ne kadar mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ve yüksek enflasyonist dönemlerde oluşan mağduriyete dikkat çekmiş olsa da yerel mahkemelerin halen adi kanuni faize hükmettiği görülmektedir.

[article id=”5127″ color=”bg-primary”][/article]

Sahipsiz Aydın’ın vizyonsuz temsilcileri

Aydın’ı temsil eden yerel ve genel temsilcilerin son 25 yıldır Aydın’ın gelişimi, değişimi ve tanıtımı adına bir katkı sağladıklarına şahit olamadık.

Sanayicisinden, siyasetçisine, sivil toplum kuruluşlarından, yerel temsilcilerine kadar herkesin bu ilgisizlikte, geri kalmışlıkta payı var.

Cumhuriyetin ilanından önce Aydın-İzmir demiryolu ile Gayrimüslimlerin öncülüğünde yapılan pamuk ve tütün başta olmak üzere tarım ürünleri ticaretiyle tanınan bir şehirdi Aydın.

Cumhuriyetin ilanından sonra devletin öncülüğünde başlayan sanayileşme hamlesiyle 1937 yılında kurulan Nazilli Basma Fabrikası, 1957 yılında kurulan Aydın Tekstil, 70’li yıllarda kurulan SÖKTAŞ ve temelleri 1915 yılında atılan TARİŞ Kooperatif Birlikleri ile Aydın gelişmeye ve değişmeye başlamıştı.

Aydın, Cumhuriyet’in ilanından sonra tarım ürünleri ticaretiyle uğraşan yabancı sermayenin şehirden ayrılması sonrasında Bursa ve Denizli gibi tekstilde söz sahibi olan bir şehir haline gelemedi.

1991 yılında alınan özelleştirme kararları ile Nazilli Basma Fabrikası ve Aydın Tekstil’in faaliyetlerine son verildi. TARİŞ Kooperatif Birlikleri kendi içinde bölündü. SÖKTAŞ özelleşti.

1990 yılı sonrası küçük sanayi işletmeleri, orta ölçekli fabrikalara dönüşmeye başlayınca organize sanayi bölgeleri açıldı. Organize sanayi bölgelerinde faaliyet gösteren işletmelerin dışında hâlâ tarım ürünleri Aydın’ın önemli yatırımları arasındaki yerini koruyor.

Aydın, yeterli teşvik alan iller arasında hak ettiği yeri alamadığı için ne tarım ürünlerinden yeterli katma değer üretip bir marka oluşturabildi ne de orta ölçekli işletmelerin büyümesine katkı sağlayarak işsizliğe çare olacak büyüklüğe ulaşabilen fabrikalara sahip olabildi.

Türkiye’nin en büyük jeotermal enerji kaynaklarına sahip bir şehir olmasından dolayı 2000’li yıllarda şehrimizde birçok jeotermal elektrik santrali kuruldu.

Jeotermalden yeterince faydalanıp Aydın’ı ısıtıp, seracılık yatırımlarıyla Antalya ile yarışır hale getiremedik.

Aydın’ın turizm alanında tanınmış ilçeleri olan Kuşadası ve Didim yıllar içinde betonlaşma yarışına girince buna paralel insanların nefes alacağı yeterli yeşil alan ve altyapı düzenlemesi olmayınca tercih edilen yer olmaktan çok, kuru kalabalık insanların gelip dolaştığı yazlık ilçe haline dönüştü.

Bugün Kuşadası-Didim’e gelenler dünyaca ünlü tanınmış markalı ürünlerin sahtelerini satan işyerleri ile insanların oturup yiyip içmekten korktuğu mekânlar haline dönüşmesinin önüne geçemedik.

Bütün bunların Aydın’ı temsil eden yetkililerin “vizyonsuzluğundan” kaynaklandığını ifade etmek zorundayım.

Aydın, tarım ürünleri ticareti ile orta ölçekli sanayi işletmeleri arasında sıkışmaktan kurtulamadı.

Spor müsabakalarında Aydın’ı ulusal ya da uluslararası müsabakalarda temsil edip, tanıtımına katkı sağlayan sporcu yetiştirecek spor kulüplerini desteklemeyi başaramadık.

Çünkü Aydın, uluslararası standartlara uygun çok amaçlı spor tesislerine sahip değil.

Şehir stadyumu yıkıldı, konser, toplantı, festival yapılabilecek çok amaçlı kapalı spor salonu, olimpik kapalı yüzme havuzları yapılamadı, yapmadılar.

Profesyonel liglerde mücadele eden, Aydın’ın adını oynadığı maçlar herkese duyurmayı başaran Aydınspor’a sahip çıkamadık.

Amatör spor dalları maddi imkânsızlıklardan dolayı faaliyetlerini sürdürmekte zorluk yaşıyor; bu kulüplere sahip çıkıp destekleyecek sponsorları çoğaltamadık.

TÜİK verilerine göre uyuşturucu kullanımı ve suç oranları ile Aydın, Türkiye sıralamasında ilk sıralarda yer almasına rağmen bunu görmezden geldik.

Aydın’dan daha az nüfusa sahip şehirlerde havalimanı varken Aydın Havalimanı’nı pist yetersizliği ve ticari kaygılardan dolayı faaliyete geçirecek iradeyi ortaya koyamadık.

Aydın, birçok kültür ve tarih yerleşkesine sahip olmasına rağmen yeterli tanıtım ve destek alamadığı için turistik anlamda katma değer üretiminde başarılı olamıyor.

Ilıcabaşı’nda bulunan “AYTER TURİZM” alanı ilan edilen yerin bir köşesi Aydın Ticaret Odası, diğer köşesi Aydın Büyükşehir Belediyesi’ne ait, ortasına da müze yaptık; geri kalan yerde de deve güreşleri tertip ediyoruz.

Bir turizm yatırımcısı bulup buraya 5 yıldızlı bir otel yapıp, Aydın insanına iş, esnafına kazanç sağlayamadık.

Oysa, şehrin simgesi olabilecek bir tasarım, bir habitat, tarih, kültür, turizm ve spor ile Aydın’ın tanıtımı adına büyük katkı sağlayacak projeleri hayata geçirebilecek vizyona sahip sivil toplum kuruluşları, siyasiler ve bürokratik yöneticiler yıllardır bu şehrin değişmesine ve gelişmesine katkı sağlayamadılar.

Ama Aydın’ı temsil eden herkesin bir unvanı, bir makamı, işgal ettiği bir koltuğu var.

Her zaman olduğu gibi, takdir okuyucularındır.

[article id=”5201″ color=”bg-primary”][/article]

Kos Adası, diğer adıyla İstanköy…

Değerli  Aydın Post  okuyucuları   bu   hafta    Türkiyede’ki Adalarımızı   yazmaya karar verdiğimde ,   Adalarımız’ı  yakından ilgilendiren  sorunlar çözümsüzlük içinde  devam  ediyor; hayvan yasası,  azmanbüsler, imar  kanunları,  kontrolsüz turizm  ve dolayısıyla  rant/ kazanç  sevdası ile  Adalar’ı  şehirleşmeye, betonlaşmaya, tarihi  ve kültürel dokusunu kaybetmeye,yozlaşmaya zorlayan girişimleri,gördükten sonra

başlıkta’da  gördüğünüz  üzere   On iki adaların  en  büyüklerinden olan Kos adası  , Diğer adıyla İstanköy,  Bodrum yarımadasının  sadece 8mil uzağındadır. 32000 yaşıyanı olmasına  rağmen  yılda  bir  milyona yakın  turiste ev sahipliği yapmaktadır,Bu  yıl kapı  vize uygulaması ile  yüzde  ellisini türkler temsil ediyor. Ege  Denizi’nde  Türkiye’ye  en yakın Yunan Adası’dır.

Kos  Adasın’nda doğmuş ve sonrasında Anadolu’nun  kuzeyini gezerek çalışmalarını  sürdürmüş olan Hipokrat Kos Adası’nın  tıp  biliminde de  duyulmasını sağlamıştır.  Adada  yaşayan  halkın   pandemi öncesi %10  Türk’tür. Pandemi  sonrası bu  oran %20  çıktı. Kos Adasının  Şarpları, Zeytinyağı ve  baharatları ile zenginlikleri   bulunan  ada  bir  dönem  Büyük İskender’in  zamanında elde edilen ganimetlerin  deposu  olarak kullanılmaktadır.

Kos Adası  bir  dönem  hekim, Hipokrat, ressam Apelles şair  Philates ve Theocritu  Prenslerin eğitimi almak  için  geldikleri bir merkez  olmuştur.

1500’lü yıllarda Türklerin hakimiyetinde olan Kos Adası, 1912′ de  İtalyan,II. Dünya  Savaşı’nda  Almanlarca  idare edildi.1947  yılında  ise  Kos Adası  tamamen  Yunanistan’a  bırakıldı.

Kos Adası’nda uygulanan  ana din  iseYunan  Ortodoksluğu’dur.   Ayrıca  Kos  Müslüman toplumuna  hitap  eden  bir  camiye  sahiptir. Adada  bulunan  Roma  Katolik Kilisesi  yanı  sıra   ikinci  Dünya  Savaşı’nda  ortadan  kaldırılan  bir  Sinagog da  bulunur.

Tarihi  Kalıntılar  bu modern tatil merkezi ile  içiçe  geçmiştir. Antik  Roma  Agorası  antik tapınak ve  bir  bazilikasıyla  harabeler, adaya gelen  turistlerin en  çok ilgi  duyduğu  alanlardır.  2400  yıl önce  gölgesinde  Hipokrat’ın  öğrencilerine  ders anlattığına inanılan  Hipokrat Ağacı’da  Kos  Adası’nın  karakteristik  bir yerini  teşkil eder.

Hipokrat’ın  ilk hastanesi   olarak  bilinen  kalıntılar da  adanın  görülecek  yerlerindendir. Bir  hastahane  Asklipion   bölgesindedir.  Burası  Hipokrat’ın  ölümünden  sonra  sağlık  tanrısı  Asklepios’a  adanarak  kurulmuştur.  Burada  tanrının  adına  inşa  edilmiş  bir tapınak,tıp  okulu  ve Apollo sunağı  kalıntıları vardır.Antik  zamanlarda  dünyada sadece  üç adet  bulunan  bu  hastahaneler  her  yerde  insan tedavi  olmak  ve öğrenci  olmak için  geldiği bilinmektedir.

Kos Adası ‘nda bir  başka  tarihi mekan  da  bir  zamanlar   26  odası  ve 3  yüzme havuzu   olan  evin  yerlerinde  de aslanlar,  leopar ve  yunus  gibi  deniz  yaratıkları  motifli mozaikler  bulunan 1800  yıllık  Roma villası olan  Casa Romana’dır.

Ayrıca  Kos Adası’nda  bir  Arkeloji müzesi  de  bulunur.Bu müzede  bir çok  tarihi, eseri yanında  Hipokrat’ın  mermerden  bir  heykeli de  var.

Özgürlük Meydanı  olarak  bilinen  Pladia  Elefteria,adada  yetişen  çeşitli baharatlar  domates  tatlısı ve kırmızı peynir  bulunan  Agora  Pazaryeri  gezilecek  yerler  arasındadır.

Kos  Adası’nın  ana endüstrisi   turizmdir. Tarım en  önemli  ikinci gelir  kaynağıdır.  Buğday  ve Mısırın  yanı  sıra  ana ekin  üzüm, incir, zeytin  badem  domatestir.

Mor  ve pembe  begonviller ile süslü  binalar  ve sokaklar  adaya  muhteşem  bir  dekor  verir  Antik Kos  paralarının simgesi  olan  karides deniz  ürünlerinin   Yunan  mutfağındaki   önemini  anlatması  için  yeterli  denilebilir.

Birbirinden  güzel  plajları  bulunan  Kardemena,Kefalos, Tigaki,Antimachia, Mastihar,Marmari ve Pyli  gibi  koyları  Kos Adası’nın  en  bilinenleridir.

Nafklirou adı  verilen  barlar  sokağı  oldukça  kalabalık,canlı  ve renkli  bir  sokaktır. Yunan gecelerinin  en güzel  örneklerini  Zia’daki Tavernalarda  bulabilirsiniz.

Türklerin  yoğun  olarak  yaşadığı  Platania(Çınarlı) Mahallesi aynı  zamanda adanın  lezzet  üssü” durumundadır.

Sahibi güleç  yüzlü Mihailis’in  eski  bir  Türk evini  restore  ederek  yarattığı restorantın  bahçesi de  çok  güzel.Hoş  bir müzik  eşliğinde  Grek salatası(Beyaz peynirli çoban  salata)  sarmısaklı  karides ve ızgarası  somon  yiyebilirsiniz.

Salaş ama yemekleri  güzel  bir  balıkçı istiyorsanız  sahilde  Averof  caddesindeki niclthe Fisherman’a  gidin.Bu  arada  eski  bir  Türk  hamamı  da  Kos’ta  Hamam  Oriental  adıyla cafe ve bar  olarak hizmet   veriyor.

Platani,Türk  mahallesi  olarak  geçiyor, burada Neriman ile Mustafa ‘nın  tavernasından  tutun  Geleneksel  Türk  yemekleri sloganlı Memiş’in  restoranına kadar  karnınızı  doyurabileceğini  çok  sayıda  mekan  var. Mönülerinde  lahmacun, börek,iskender, Adana  ve Urfa   kepap da   bulunuyor,

Alışveriş  ve Kültür ;    KOS   MERKEZ’DE…..      Dinlenme  ve Sakinlik ;  MASTİHARİ’DE   Eylence  ve Çapkınlık:  KARDEMENA’DA…

Gezmek  güzel  şey….   Keyifli şey….   Yunan Adalarını gezmek  de  apayrı  bir  keyif….  Aşk  Macera Umut….

Siz   hangisini    yaşamak  isterseniz …..   Yolunuz  açık  olsun, İyi  tatiller    diyerek …….

SONUÇ  ŞU:

Turizm ,  geçtiğimiz  yüzyılın   ortalarından   itibaren  bütün  ülkelerde önde  gelen  sektörlerin başında yer  alıyor,  Türkiyede’ki  Adalarda   öyle

Turizm  faaliyetleri  dünya ekonomisine  %10 ‘dan   fazla  katkı sağlıyor.   Dünya çapında  toplam istihdamın  %10’ndan fazlası  turizm  sektöründe  yer  alıyor.Pek çok ülke   ve  şehirde  ekonomik faaliyetlerin  en  başında  turizme yönelik   mal  ve  hizmet  akışı    yer  alıyor.  Dünya   Turizm Örgütü  başka ülkeleri    ziyaret  edenlerin   sayısını    2000   yılından  bu  yana   675   milyondan  1.4   Milyara   çıktığını  açıkladı.  Birkaç   yıl içinde   bu  rakam    2   Milyara ulaşacağını   tahmin   ediliyor.  Turizm  ülke     ekonomilerindeki    bu    payı    her   geçen     yıl     daha  da   artıyor.Bu    özellikleri  nedeniyle sektör     artık  seyahat    endüstrisi”  kavramıyla   anılıyor.

Adalar’da   durum    yukarda   bazılarını    sıraladığımız   örneklere  benzer  sorunlar  yaşıyor. Neredeyse   20   milyona   yaklaşan      bir  yerleşik nufus  barındıran  İstanbul’da     eksikliği  en  çok     hisedilen   sosyalleşme  mekanların  başında rekreasyon  alanları  geliyor.Kent    sakinleri    zaman  zaman    nefes   alabilecekleri   yerlerin  sınırlı  olması    var olan  merkezlere  yoğun    ilgininde     kaynağı  teşkil  ediyor.

Adalar  bu  nedenle   İstanbul’dan  yönelen  çok  yoğun   bir  ziyaretçi akınının hedefi  haline  geliyor.  Bu  yüzden   Belirli  günlerde    yerleşik  nufusun   bir  kaç  katına  ulaşan  ziyaretçi   sayısı  ile   başa  çıkmak    neredeyse      olanaksız  oluyor.

[article id=”5169″ color=”bg-primary”][/article]

Atalarımızdan gelen sirke kültürümüzün sağlığa faydaları

Asırlardır mutfaklarımızda yer alan, köklü geçmişiyle öne çıkan sirke sofraların vazgeçilmez lezzetleri arasında bulunan bir fermentasyon ürünüdür. Sirke, eski dönemlerde tıbbi ilaç olarak kullanılan bir besin iken günümüzde ise pek çok farklı amaç için kullanılıyor. Yiyecekleri tatlandırma amacıyla kullanılmakla birlikte besin koruyucu madde olarak, temizlik ürünü olarak veya gıda takviyesi olarak faydalı etkilerinden yararlanabiliyoruz. Sirkenin içerisinde vücudumuz için gerekli bol miktarda önemli vitamin ve mineraller bulunurken daha birçok yararlı canlı organizmalarda içermektedir. Dolayısıyla düzenli sirke tüketimi vücudumuza pek çok yönden fayda sağlayacaktır.

 Sirkenin sağlık üzerine yararlı etkileri içeriğinde bulunan organik asitler, amino asitler, fenolik bileşikler ve melanoidinler gibi biyoaktif bileşiklerden kaynaklanmaktadır. Sirkede bulunan bu bileşiklerin antimikrobiyal, antioksidan, antidiyabetik, anti-kardiyovasküler, antikarsinojenik, antitümör, antienfeksiyon etkileri vardır ve çeşitli sağlık uygulamalarında kullanılmaktadır. Yapılan birçok çalışmada sirkenin Bacillus cereus, Listeria monocytogenes, Yersinia enterocolitica, E.coli, S. Typhimurium, S.aureus gibi gıda kaynaklı zararlı mikroorganizmaları azaltmada etkili olduğu gözlenmiştir.

Gelin sirke kültürümüzü yakından inceleyelim…

PEKİ SİRKENİN FAYDALARI NELERDİR?

Günümüzde elma, üzüm, ananas, enginar, sarımsak, nar, ayva ve alıç sirkesi gibi pek çok farklı sirke türü mevcut bulunuyor. Bunlardan en sık kullanılanlar ise genellikle elma ve üzüm sirkesi diyebiliriz. Her sirkenin kendine has birtakım özellikleri ve sağladığı faydalar vardır. Sindirim sisteminin düzenli çalışmasını sağlayan sirke diyabete ve solunum yolu hastalıklarına iyi gelmektedir. Üstelik insan vücuduna bu kadar faydalı olan bu mucizevi besin evde pratik bir şekilde de yapılabiliyor. Sirke içmenin birçok hastalığın üzerinde olumlu etkileri mevcuttur. Düzenli olarak içilen sirke kan basıncının düşmesine yardımcı olabilmekte ayrıca bazı önemli kanser türleri üzerinde de iyileştirici nitelikte etkileri bulunuyor. Kanserli hücrelere karşı bağışıklığımızı arttırırken bağırsak sağlığımızı da koruyor. Genel olarak bakacak olursak sirkenin faydaları:

· Alıç, elma, sarımsaklı limon sirkeleri kan basıncı ile kan şekeri değerlerinin düzenlenmesinde etkilidir.

· Bağışıklığı destekleyici antioksidan özelliği vardır.

· Enginar sirkesi, karaciğer yağlanmasını engelleyici ve kan kolesterollerini düzenleyici etkiye sahiptir.

·Alıç sirkesi kalp ve damar hastalıklarına yakalanma tehlikesini düşürmede etkilidir.

· Elma sirkesi ve alıç sirkesinin damarları gevşetme niteliği bulunmaktadır. Sirkenin bu etkisinin kan basıncını düşürmesi dolayısıyla tansiyon değerlerini dengelemeye yardımcı olmaktadır. Özellikle yüksek tansiyon hastalığına sahip olanlar için bu sirke şifa niteliğini taşımaktadır.

·Sirkede bulunan asetik asit trigliseritleri düşürmeye yardımcı olurken, kolesterolün dengelenmesini sağlar.

· Ayrıca ananas sirkesi yağ kırmada, proteinlerin sindiriminde, ödem atmada ve selülitlerin giderilmesine yardımcı olmaktadır.

·Sarımsaklı-limon sirkeleri ise bağışıklık sindirimini güçlendirerek oto-immün hastalıklara ve enfeksiyon hastalıklarına iyi gelmektedir.

· Aynı zamanda nar, elma ve avokado sirkeleri cilde iyi gelmekte, longovity süreci desteklemektedir, senolitik besinler arasında yer alır.

· Özellikle sabah aç karnına düzenli olarak tüketilen 1-2 yemek kaşığı sirke, vücudun daha zinde olmasını sağlıyor. Ayrıca metabolizmanın daha düzgün çalışmasına da fayda sağlıyor.

Güne aç karnına sirke içerek başlamak kilo verme sürecine de yardımcı olmaktadır. Birçok sirke türü tokluk hissi verdiği için diyet listelerinde yer almaktadır. Salatalara konulan sirke sağlıklı bir şekilde kilo vermeye yardımcıdır.

Fakat tüketeceğimiz sirkenin organik ve içime uygun bir sirke olmasına dikkat etmeliyiz. Marketlerde kolayca bulabileceğimiz yapımı fabrikasyon ve asiditesi içime uygun olmayan sirkeleri tüketirsek yemek borunuzu tahriş edebilir, mide yanması, hazımsızlık veya mide bulantısı gibi problemlerin de ortaya çıkmasına sebebiyet verebilir. Dolayısıyla bu faydalı içeceği tüketirken organik olanlarını tercih etmemiz gerekmektedir. Fabrikasyon sirkelerden uzak durulmalıdır. Öte yandan tansiyon ilacı kullananların, mide ile ilgili sorunları olanların ve herhangi bir rahatsızlık için düzenli olarak ilaç içenlerin sirke tüketmeden önce doktorlarına veya diyetisyenlerine danışması son derece önemlidir.

Sirkelerin yapımı için uygun ve yeterli miktarda sirke kültürüne ve patojenlerin üremediği uygun sıcaklık ve neme ihtiyaç duyarlar. Sirkelerin en az 3 veya 6 ay fermente edilmesi gerekmektedir. Fermantasyon için içerisine koyacağınız sirke kültürünüz patojen içermemeli, meyveleriniz iyi yıkanıp çürük bir kısım olmadan ayıklanmalıdır. Fermantasyonu desteklemek için 1-2 yemek kaşığı doğal süzme bal eklenmesi kültürün iyi gelişmesini ve böylece daha keskin bir sirkenin oluşmasını sağlayacaktır. Sirke yaparken kullanılan suyun temiz olması ve sirkenin yapıldığı ortamın karanlık ve oksijeni bol bir yer olması gerekmektedir. Ayrıca alacağınız sirkelerin doğru bir fermantasyon ve iyi dinlendirilmiş olması önemlidir. Alacağınız sirkelerin içinde az da olsa sirke mayası olmalı, camda ve gün ışığı almadan saklanmalıdır. Sirkenizi açtıktan sonra fermantasyonun devam ettiği unutulmamalı, en az 3 ay içerisinde tüketilmelidir.

Bu kadar sağlıklı sirke kültürümüzü evlerde yaşatmaya devam etmeli, mutlaka iyi kalitede sirkeleri uzmana danışarak günlük beslenmemize eklemeliyiz. Özellikle kilo vermek isteyen bireylerin mutlaka günlük 1-2 yemek kaşığı kadar tüketmeleri uygun olacaktır. Bir sonraki yazımızda görüşmek dileğiyle, sağlıkla ve sevgiyle kalın…

[article id=”5181″ color=”bg-primary”][/article]

4/30 Ağustos arası Merkür retro.. Güçlü bir retro süreci, dikkat!

– 4-15 Ağustos arası Başak burcunda
– 15-30 Ağustos arası Aslan burcunda retroya girecek.

Merkür, 4 Ağustos’ta durağan pozisyona geçerek 30 Ağustos’a kadar retrosu devam edecek.

MERKÜR retrosu süresince en önemli etkilerinden biri de iletişim sorunlarının açığa çıkmasıdır. Bu süreçte her türlü iletişime dikkat etmelisiniz. Derinden hissedeceğiniz güçlü bir retro süreci olacak. Bu dönemde geçmiş konuların yeniden karşınıza çıkması muhtemeldir.

Bu dönemde elektrik, elektronik, internet, iletişim, kardeşler, kuzenler, komşular, ticari ilişkiler, yolculuklar, imzalar, sözleşmeler ile ilgili konularda gecikmeler, ertelenmeler, zorlanmalar, kargaşaya ve mücadele gerektiren durumlar oluşabilir. Geçmişe yönelik konular ile yüzleşmeler yaşayabilir, yarım kalmış bitirilmemiş işler yeniden karşınıza çıkabilir.

Bu dönemde yeni başlangıçlar yapmak veya girişimlerde bulunmak için uygun zaman değildir. Elektrik ve elektronik aletler alım satımı tavsiye edilmez.

Merkür retro süresince kayıp, çalıntı, hırsızlık olaylarına dikkat edilmeli ve ilişkilerde yanlış anlaşılmalar, karşılıklı çatışma, gerginlik ve rekabet oluşabilir, temkinli olunmalı.

4-15 AĞUSTOS ARASI

Bu dönemde iş ve sağlık konularında önemli gündemler tetiklenebilir. Geçmişe ait sağlık sorunları ortaya çıkabilir.

Sağlık çalışanları, eczacılık, ilaç sektörü, yeme içme, beslenme, gıda, tarım ve zirai ürünler, hayvan yetiştiriciliği, hayvan hastalıkları, veterinerler, hayvan hakları, hayvansal ürünler, gıda tedarik zincirleri gibi birçok alanda zorlayıcı etkiler ve geçmişe ait gündemler, sorunların gün yüzüne çıkması gibi önemli gelişmeler görülebilir.

Ayrıca kolluk kuvvetleri, güvenlik güçleri, askeri alan, kamusal alanlar, devlet memurları, iş dünyası, işçiler, işçi hakları ve sendikalar, hizmet alımları, sağlık çalışanlarının hakları gibi birçok konuda önemli anlaşmazlıklar, sorunlar ve gündemler oluşabilir.

Bu dönemde bağırsak, sindirim sistemi, pankreas, mikrobik ve bakteriyel hastalıklar, enfeksiyonlar artabilir. Şeker hastalığı ve karın bölgesine ait sağlık sorunlarına karşı dikkatli olunmalı. Geçmişe ait bu tür sağlık sorunları olanlar tedbirli olmakta fayda var, yeniden nüks edebilir.

Başak burcu MERKÜR retrosu süresince en çok etki alan burçlar:

– BAŞAK / BALIK ve YAY / İKİZLER burçları bu dönemde biraz zorlanmalar yaşayabilirler.

Genel olarak tüm burçlar retrodan zorlanırken, toprak grupları Başak burcu retrosunda geçmişe dair bazı yüzleşmeler yaşayabilir ve yarım kalmış konuları tamamlayabilirler.

15-30 AĞUSTOS ARASI

Bu dönemde ise Merkür Aslan burcunda retro pozisyonda olacak.

Aşk ve ilişkilerde en çok dikkat edilmesi gereken bir dönem. İlişkilerde yanlış anlaşılmalar, karşılıklı iletişimde zorlanmalar oluşabilir. Ayrılık kararları gelebilir. Bu dönemde ilişkileri korumak ve anlamak önem kazanıyor.

Eski aşk ve ilişkiler yeniden gündem olabilir. Kapanmamış, yarım kalmış aşk hikayelerini yeniden ele almak, yüzleşmek ve tekrar şans vermek isteyebilirsiniz.

Başka bir mücadele alanı ise çocuklar ve gençler. Bu dönemde çocuklarınızla olan ilişkiler önem kazanıyor.

Genel olarak aşk ilişkileri, çocuklar, gençler, sanatçılar, eğlence mekanları, parklar, düğün salonları, organizasyonlar ile ilgili gecikmeler, ertelenmeler, gerginlikler ve zorlanmalar oluşabilir.

Bu dönemde çocuklar ile ilgili skandal haberler gündem olabilir. Çocuk hastalıkları, ateşli hastalıklar, enfeksiyonlar, mikrobik hastalıklar, ishal, kusma gibi bulaşıcı hastalıklar, bağırsak ve sindirim sistemi hastalıkları görünür olabilir.

Dünya genelinde çocuklar ve gençler en çok konuşulan konular olabilir. (UNICEF gibi kuruluşların gündem olması veya çocuk hakları ile ilgili gündemler oluşabilir.)

Bu dönemde altın, döviz, borsa gibi spekülatif yatırımlar, değerli madenler, para piyasaları bariz gündem olabilir, önemli derecede hareketlilik hissedilebilir.

Sanat camiasında ve sanatsal faaliyetlerde görünür olan kimseler ile ilgili gündemler oluşabilir. Bu dönemde sanatçıların sağlık sorunları ve vefat haberleri gelebilir.

Sanat camiası bu dönemde medyada paparazilerin gündemi olabilir, sanat camiasından bazı skandallar ortaya çıkabilir.

Ayrıca liderler ve yöneticilerin sağlık sorunları nedeniyle gelişmeler görülebilir. İngiltere ve Almanya gibi ülkelerde önemli gelişmeler ve haberler olabilir.

Merkür Aslan burcunda retro süresince kalp damar hastalıkları, kalp krizleri, sırt bölgesi, omurilik, göz hastalıkları fazlaca görülebilir. Kronik rahatsızlıklar varsa takip edilmeli, geçmişe ait benzer sağlık sorunları hikayesi olanlar tedbirli olmalı, yeniden nüks edebilir, kontrollerini sağlamalı.

Merkür Aslan burcu retrosundan en çok etki alan burçlar:

– ASLAN / KOVA ve BOĞA / AKREP burçları bu dönemde biraz zorlanabilirler.

Genel anlamda tüm burçlar Merkür retrosunda zorlanmalar yaşarken, Aslan burcu Merkür retrosunda Ateş grupları burçlar geçmişe ait gündemler ile ilgili olumlu geri dönüşler alabilirsiniz. Yarım kalmış konularda bazı tamamlanma gündemleri oluşabilir.

Tüm yorumlar geneldir. Kişisel haritalarda değişkenlik gösterebilir.

Merkür retrosunda ne gibi etkiler alacağınızı bireysel danışmanlık alarak öğrenebilirsiniz.

Başka bir yazıda görüşmek üzere, şimdilik hoşçakalın.

Kolaylıkla geçsin.

Sevgilerimle.

[article id=”5184″ color=”bg-primary”][/article]

Hello world!

Welcome to WordPress. This is your first post. Edit or delete it, then start writing!