Ana Sayfa Blog Sayfa 48

Cumhur İttifakı’nda MHP, AK Parti’ye yük mü?

Bu ittifak çerçevesinde MHP, bakanlık istemese de iş birliği sayesinde devlet yönetiminin bürokrasi kademelerinde söz sahibi oldu.

Her konuda şartsız ve tartışmasız AK Parti politikalarını destekleyen MHP, bazı bakanlıklarda kadrolaştı.

Devletin icraatları noktasında sorumluluğu AK Parti’ye bırakan MHP, bürokrasideki etkinliği sayesinde kendi seçmenlerinin itirazlarını azaltarak desteklerini her seçimde almayı başarıyor.

15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası devlet kademeleriyle ilişkileri kesilen, ihraç edilen, emekliye sevk edilen ve ceza alan yargı, emniyet, savunma ve eğitim bürokrasisinde oluşan boşluğu MHP kadroları doldurdu.

Birçok bakanlığın yönetim kademelerinde etkili olan MHP’den rahatsızlık duyan AK Parti mensupları bu konuda oldukça şikayetçi görünüyorlar.

AK Parti iktidar olsa da, bürokrasinin icra noktalarında MHP kadrolarının etkili olduğu; bu durumun ise AK Partililerin itirazlarının kendi içlerinde sık sık gündem olmaya devam ettiği belirtiliyor.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi içinde yer almak yerine meclis çalışmalarında yürüttüğü iş birliği noktasında etkili olması, bazı AK Parti kurmaylarının “MHP AK Parti’ye yük oluyor” itirazları ile karşılaşmasına neden oluyor.

Bazı AK Parti teşkilatları, MHP’ye içten içe kin besliyor.

MHP’li seçmenlerin de AK Parti teşkilatlarının bu tutumundan etkilendiği, “AK Parti bize yük oluyor, biz muhalefet yapsak seçmen desteği artar, oyumuz %15-20 seviyelerine kadar çıkar” dedikleri biliniyor.

Özellikle yerel seçimlerde, ortak adaylar dışında kalan seçim bölgelerinde, AK Parti ve MHP adaylarının ittifak ruhuna uygun birbirlerine destek vermedikleri görülüyor.

2024 yerel seçimlerinde AK Parti Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa SAVAŞ’ın 250 bin oy aldığı görülürken, ilçelerde bu iş birliğinin neredeyse yok denecek kadar azaldığı gözlemlenmektedir.

Aydın’da beş ilçede aday gösteren MHP’nin belediye başkan adaylarına AK Parti seçmeninin gereken desteğin verilmediği, sandık sonuçlarına bakıldığında açıkça görülmektedir.

AK Parti, genel seçimlerde gösterdiği başarıyı yerel seçimlerde tekrarlayamamasını yeterince sorgulamadığı için, iki kez seçim kaybeden Mustafa SAVAŞ’ı üçüncü kez aday göstererek başarısızlığın en önemli sebebi olduğunu birçok AK Partili seçmen kabul ediyor.

AK Partili seçmenlerin bile itiraz ettiği Mustafa SAVAŞ’ın aday olması, MHP seçmenlerini de mutlu etmediği için seçim motivasyonu bakımından olumsuz sonuç alınmasında etkili oluyor.

Cumhur İttifakı’nın Meclis’teki birlik ve beraberliği yerelde sahaya yansıtılamadığı için, teşkilatlarda çekişme, inatlaşma ve güven konusunda problemler ortaya çıkıyor.

Her iki partinin mensupları bu konuda birbirini açıkça eleştirmeseler de, kendi içlerinde bu durumdan rahatsızlık duyduklarını ve bunu kamuoyundan saklamaya çalıştıklarını gözlemleyebiliyoruz.

Her zaman olduğu gibi, takdir okuyucularındır.

[article id=”5223″ color=”bg-primary”][/article]

Sn. Cavit Çağlar’ın S-400’lerin satışına ilişkin düşüncesi

Sayın okuyucularım ve Aydınlılar, 30 Ağustos Zafer Bayramınızı ve Aydın’ın Yunan işgalinden kurtuluşunu yürekten kutluyorum.

Ancak, bu çok önemli günler vesilesiyle gerçekleştirilen etkinlikler ve törenlerin baştan savma yapılması beni üzüyor.

Hani, “Ezan dinmez, bayrak inmez” ifadesi sloganlaştırılıyor ya! Bunu sağlayan kişilerin, Atatürk, Sökeli Çete Ayşe ve efelerin, Aydın’ın kurtuluşunu temsil eden ve Merhum Vali Recep Yazıcıoğlu tarafından yaptırılan rölyeflerini kazıtan mevcut Valinin şehrimizin kurtuluşunun yıldönümünü kutlaması çok büyük çelişki değil mi?

 

Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 10 Kasım gelince hastaneye yatardı.

Değerli okuyucularım, son dönemde “Gök vatana çelik zırh örülüyor ama S-400’lerle ilgili de garip gelişmeler yaşanıyor.”

 

  

Eski Devlet Bakanı Sn. Cavit Çağlar son günlerde başta Forbes olmak üzere basın yayın kuruluşlarına verdiği demeçlerde Türkiye’nin, Rusya’dan satın aldığı S-400’leri Hindistan ve Pakistan’a satmayı düşünmesi gerektiğini belirtiyor. Bilindiği üzere S-400’ler, Türkiye’nin, başta ABD olmak üzere NATO ülkeleriyle ilişkilerinde sıkıntılar yaratmıştı. Türkiye o dönemde kendi çelik gök kubbesini hızlıca oluşturmak amacıyla kararlar almıştı. Aşağıdaki inceleme yazım sizlere bir fikir verecektir.

Sn. Cavit Çağlar’ın, Rusya Başkanı Putin’i kızdırmadan, geçmişte arka kapı diplomasisiyle uçak düşürme krizinin çözümünde elde ettiği müthiş başarıyı hatırlıyoruz. S-400’lerin satışında benzeri bir çözümün Sn. Cumhurbaşkanımızın Sn. Cavit Çağlar’a arka kapı diplomasisi için vereceği yetkiyle bulunacağı düşüncesindeyim.

 

S-400’lerin, Türkiye’nin oluşturacağı çelik kubbede zaaf yarattığını yazımda ortaya koydum. Bu bağlamda, Sn. Cavit Çağlar’ın S-400’lerle ilgili düşüncesi çok önemli. Ayrıca, Türkiye böylece, yıllardır Amerika’yla kötü olan ilişkilerini de düzeltecek ve diyalog yolu açılacaktır. S-400’lerden dolayı ayrıca, F-35 savaş uçakları ile yedek parçaları konuları da hala belirsiz. Türkiye’nin NATO’dan çıkması mümkün olmadığına göre, ABD’yle diyalog yolunun açılması gerekiyor. Bu diyalogun en önemli başlığı ise S-400’ler. Şunu da not etmek istiyorum: Türkiye S-400’leri almakla zamanında doğru bir adım atmıştır.

Ancak, Türkiye’nin, savaş sanayiindeki atılımlarının ardından S-400’lerden kurtulması gerekiyor. Sn. Cavit Çağlar’ın düşüncesi devletimiz tarafından mutlaka değerlendirilmeli. Cavit Çağlar Bey’in SN. PUTİN’LE yakın ilişkileri S-400 konusunun çözüme kavuşturulmasını sağlayacaktır. Türkiye’nin Çelik Kubbe Projesi’yle ilgili yazımıza başlayabiliriz.

Değerli okuyucularım, bu hafta yerel siyaset ve Aydın’ın sorunlarından biraz uzaklaşıp ülkemizin bulunduğu coğrafyada yaşanan daha kapsamlı olaylar hakkında bazı aydınlatıcı bilgiler vermeye çalışacağım. Zira, dünyanın gözü kulağı bölgemizde. Farklı kaynaklardan birbirine zıt bilgiler geliyor. Bu bilgileri kimi zaman kafalarımız da almıyor.

Bir yandan geçim sıkıntısı, bir yandan gençlerimiz ve çocuklarımızın yaşam standartlarını sabit tutabilme ve onları hayata katabilme derdi bizi bunaltıyorken, öte yandan, bu kadar bilgi akışının ardından önümüzü görememenin, olanı biteni doğru düzgün okuyamamanın sıkıntısını yaşıyoruz.

Değerli okuyucularım, beni gördüğünüz her yerde, “Türkiye’nin durumu ne olacak, İstanbul’daki sanayiciler ve iş adamları, halk ve bankacılar bu konuda ne diyor?” gibi sorular yöneltiyorsunuz. 

 

Sevgili okuyucularım, kuzeyimizde Rusya-Ukrayna Savaşı, güneyimizde, Ortadoğu’da içler acısı bir hal var. Savaşın kirli yüzü yoruma açık; ancak Ortadoğu’da katliam ve soykırım yaşanıyor. Rusya ve Ukrayna’da savaş nedeniyle her iki halk da perişan. Konuyla ilgili görüşlerimi yazacağım.

Bu savaşların olumlu bir tarafı yok. Nedenleri irdelemek yerine sizi sonuca, yani geleceğe götüreceğim bu hafta. 

“Birbirimizin dilinden ancak biz anlarız.” düşüncesiyle ülkemizin, karşı karşıya olduğu sorunların arasında aslında nelerle uğraştığını, kadim devletimizin, yüksek öngörüleriyle nasıl “Dosta cesaret, düşmana korku veren” gelişmelere imza attığını en yetkili ağızlardan araştırıp öğrendim ve sizin için özetledim. Buyurun o halde.

İsrail’in ABD’yle iş birliği içinde inşa ettiği, özellikle 7 Ekim’den bu yana Filistin’de yaşanan soykırımı aktaran haber kaynaklarından dolayı “DEMİR KUBBE” isimli savunma sistemini duymayan kalmamıştır. İlk duyduğumuzda gözümüzde canlanan, dar bir coğrafyada kurulması nedeniyle de bilim kurgu filmlerindekilere benzer fiziki bir kalkandı değil mi? Üstelik bu kalkan, Patriotlar ile S400’leri dahi engelleyecek güçte. Dünyanın en önemli savunma sistemi olarak bilinen bir yapı. Peki bu Siyonist akıl, tüm dünyanın düşünemediği neyi hayata geçirdi ve dünyanın en güçlü savunma sistemini nasıl kurdu? Çok basit: Kendisiyle aynı yolda yürüyen, fikirleri ve zikirleri aynı olan bütün gelişmiş ülkelerden temin ettiği tüm güçlü silahları birbirine entegre etti. Yani bu sistemleri birbirinden haberdar etti, birbiriyle konuşturdu. İsmine de “Demir Kubbe” dedi. Evet, bu sistem İsrail’i çok güçlendirdi.

Ukrayna, Tataristan Alabuga’da Şahid kamikaze dronlarını üreten Rus-İran SİHA müşterek tesisini küçük bir hobi uçağıyla vurdu. Değerli okuyucularım, artık savaşlarda çok büyük ve güçlü silahlara sahip olmak yetmiyor. Onları en uygun zamanda birbirinden haberdar edebilmek gerekiyor. KIBRIS SAVAŞI’NDA SAVAŞ GEMİLERİMİZ Türk Hava Kuvvetleri tarafından vurulmuş ve onlarca askerimiz şehit düşmüştü. Bunun sebebi koordinasyonun bulunmayışıydı.

 

Nasıl insanlardaki mertlik bozulup hainlik ve gizli kapaklı iş çevirmeler arttıysa, erdemli insanlar kendi kabuğuna çekildiği için kötü insanlar cirit atmaya başladıysa, artık savaşlarda da mertlik, hak ve hukuk işlemiyor. İşte bunu gören yüce devletimiz harika bir işe girişti! Birçok konuda yerli ve milli olma stratejisi güderek savunma sanayimizde de ihtiyaç duyduğu sistemler ve silahları üretmeye başlayan ülkemiz, artık ordu envanterini yurtdışından donatmak yerine kendi ürettikleriyle şekillendiriyor. Bu, sanayii veya tarımda kullanılan bir makineyi üreterek elde ettiğimiz maddi kazançtan çok öte bir şey. Ordumuz için ürettiğimiz bir silah veya mühimmat bize *özgürlük* kazandırır. Çünkü biz fanusta değil koskoca bir dünyada yaşıyoruz. BM ve NATO’ya üyeyiz. Yıllarca terörist inlerini vurmamızdan hemen önce boşalttıran hainlerle uğraştık. Peki, bu nasıl oluyordu? Yabancılardan aldığımız silahlar, istihbaratta kullandığımız kodlar ve yazılımlar normal olarak bunları bize temin edenlerin kontrolündeydi.

Dostlarım, çırılçıplaktık. Ortadoğu ve Avrupa’nın arasında çırılçıplak duruyorduk. Son yıllarda basın, yayın ve sosyal medyadan duymaya alışkın olduğunuz üzere, kendi üretimimizi yapmaya başladık. Birçok çözüm envantere girdi ya da girmeyi bekliyor. 

Fakat kara, deniz, hava ve hatta uzay savunma sistemlerinin çok olması, tek başına etkili ve katmanlı bir savunma mimarisi anlamına gelmiyor. Yapay zekâ algoritmalarının komuta ve kontrol altyapısında kullanılması gerekiyor. Devletimiz, Türk savunma sanayiinin devleri ASELSAN, ROKETSAN, TÜBİTAK SAGE ve MKE’yi bir araya getirerek HAKİM adında bir yazılımla ordumuza, kara, hava ve denizden gelecek tüm tehditlere bir arada cevap verebilme kabiliyeti kazandırma çalışmalarına başladı. Bu projeye de şu isim verildi: “ÇELİK KUBBE.” Savunma Sanayii İcra Komitesi 6 Ağustos’ta yaptığı toplantıda ÇELİK KUBBE projesini onayladı. Öte yandan, bu muhteşem ve doktrin niteliğindeki projenin savunma sanayiindeki yatırımları yönlendirici bir özelliği de olacağı kanaatindeyim. İşte tam da bu noktada bazı kaygılarımı sizinle paylaşmak istiyorum sevgili okuyucularım. 

Biz bir NATO üyesi olarak hala ABD’nin düşman tanıma sistemini kullanıyoruz. Yunanistan veya Fransa da bir NATO üyesi ve aynı sistemi kullanıyor. Biz ancak yöntemsel kontrol sistemleriyle, yani manuel olarak bazı şeyleri aşabiliyoruz. Tam bağımsızlığımızı elde etmemiz ve kendi çelik kubbemizi oluşturabilmemizin tek yolu kendi düşman tanıma sistemimizi üretebilmemiz. Ancak bunu, elimizdeki batarya sayısının tüm ülkeyi savunmaya yetmeyen ve hala envanterimizde bulunan “S-400’lerle yapabilmemiz mümkün görünmüyor.” Şu anda en yüksekten gelecek tehditleri yok edebilecek SİPER silahımızın ulaşabildiği irtifa da S-400’lerinki kadar değil.

Tamam, “İçe kapanık bir ülke olalım; hiçbir yerden silah almayalım.” demiyorum. Ancak, elimizdeki S-400’lerin HAKİM adındaki bu yazılıma kaydedilmesi, S-400 gibi stratejik bir silah sisteminin ülkemizce geliştirilen ve şifrelenen iletişim ağına dahil edilmesi yine bütün bilgilerimizin dışarı çıkması demek değil mi? 

Türkiye, Rusya’dan S-400 hava savunma sistemini 2017’de 2,5 milyar dolara satın almıştı. S-400, Arrow-3 ve F-22 Raptor gibi bir silah üretebileceğimiz maddi olanaklara neden elimizdeki S-400’leri Pakistan ve Hindistan gibi ülkelere satarak elde etmiyoruz? Belki de vatandaşlar olarak daha bilinçlenmeli, milletini her zaman baş tacı görmüş hükümetimizin yanı sıra partiler üstü bu konularla muhalefetin de ilgilenmesini sağlayarak bir kamuoyu oluşturmalı ve tam bağımsız büyük Türkiye hayalimize dünyanın bu kadar kaos içerisinde olduğu dönemde daha hızlı adımlarla yaklaşmalıyız. Çünkü, “gerçek başarı, krizleri fırsata çevirenlerindir” derler.

Sn. Cavit Çaglar’ın S-400’lerle ilgili ortaya koyduğu fikri bu yazımızda derinlemesine inceledik. Türkiye, kendi çelik kubbesini kurduğu zaman S-400’lerin işlevinin kalmayacağı ortaya çıkıyor. Sn. Çağlar’ın, S-400’lerin satışına dair bu fikrinin devletimizi yönetenlerin dikkate alması gerektiğini veya alacağını düşünüyorum.

[article id=”5224″ color=”bg-primary”][/article]

Yeni Tatil Trendleri ve Türkiye’deki En İyi Destinasyonlar: Seyahat Acenteleri için Kılavuz

Seyahat acenteleri olarak, bu yeni trendleri müşterilerinize sunarak onların tatil deneyimlerini daha özel kılabilirsiniz.

İşte son yılların popüler tatil trendleri ve Türkiye’de bu tatil türleri için en uygun destinasyonlar.

Glamping (Glamorous Camping): Lüks Doğa Kaçamakları

Önerilen Destinasyonlar:

Kapadokya (Nevşehir): Peri bacalarının mistik atmosferinde lüks çadırlar, doğaseverler için eşsiz bir deneyim sunuyor.
Kaz Dağları (Balıkesir/Çanakkale): Doğanın kalbinde yer alan lüks kamp alanlarıyla dikkat çekiyor.
Fethiye: Doğa ile iç içe lüks çadırlar ve bungalovlar, doğa ve konforu bir arada sunuyor.

Müşteri Segmenti: Doğa severler, macera arayanlar, romantik çiftler.

Workation (Work + Vacation): Tatilde Çalışma Rahatlığı

Önerilen Destinasyonlar:

Bodrum (Muğla): İş ve tatili bir arada yapmak isteyenler için sakin mekanlar ve muhteşem plajlar sunuyor.
Antalya: Geniş internet altyapısı ve konforlu otelleriyle ideal bir workation destinasyonu.
İstanbul: Dinamik yapısı ve coworking alanlarıyla hem iş hem tatil arayanlara hitap ediyor.

Müşteri Segmenti: Uzaktan çalışan profesyoneller, iş dünyası, freelancerlar.

Staycation: Kendi Şehrinizde Turist Olun

Önerilen Destinasyonlar:

İstanbul: Tarihi ve turistik zenginlikleriyle staycation için en iyi şehirlerden biri.
İzmir: Sahil kenarında keyifli zaman geçirmenin tadını çıkarın.
Ankara: Müzeler, parklar ve kafelerle dolu bir staycation planı için ideal.

Müşteri Segmenti: Yerel turistler, kısa kaçamaklar arayanlar.

Wellness Tatili: Ruhsal ve Bedensel Dinlenme

Önerilen Destinasyonlar:

Afyonkarahisar: Termal kaplıcaları ve spa merkezleriyle tanınıyor.
Sapanca (Sakarya): Göl kenarında yer alan lüks otelleriyle huzur dolu bir kaçamak sunuyor.
Göcek (Muğla): Deniz kenarında sessiz ve sakin bir wellness tatili için ideal.

Müşteri Segmenti: Sağlık ve wellness meraklıları, stres atmak isteyenler.

Macera Tatili: Adrenalin Dolu Kaçamaklar

Önerilen Destinasyonlar:

Kaş (Antalya): Dalış ve yamaç paraşütü gibi su sporlarıyla ünlüdür.
Rize: Doğa yürüyüşleri, rafting ve yayla turları ile macera arayanlar için mükemmel bir destinasyon.
Aladağlar (Niğde/Kayseri): Dağcılık ve tırmanış meraklıları için popüler bir yer.

Müşteri Segmenti: Macera tutkunları, doğa sporları meraklıları.

Sürdürülebilir Tatil: Çevre Dostu Kaçamaklar

Önerilen Destinasyonlar:

Datça (Muğla): Doğal güzellikleri koruma altına alınmış alanları ve çevre dostu işletmeleriyle ünlü.
Ayvalık (Balıkesir): Yerel üretime dayalı restoranlar ve küçük butik otellerle sürdürülebilir tatil için ideal.
Köyceğiz (Muğla): Çevreye duyarlı tatilciler için cazip bir destinasyon.

Müşteri Segmenti: Çevre bilinci yüksek tatilciler, sürdürülebilir yaşam tarzını benimseyenler.

Gönüllü Tatili (Voluntourism): Tatilde Sosyal Sorumluluk

Önerilen Destinasyonlar:

Mardin: Sosyal sorumluluk projelerine katılabileceğiniz ve yerel halkla iç içe olabileceğiniz bir şehir.
Şanlıurfa: Tarihi zenginlikleri ve sosyal yardım projeleriyle gönüllü tatilciler için cazip.
Muğla: Çevre koruma projeleri ve yerel halkla etkileşim için tercih edilebilir.

Müşteri Segmenti: Sosyal sorumluluk bilinci yüksek tatilciler, gönüllü çalışmalarla tatillerini zenginleştirmek isteyenler.

Gastronomi Tatili: Lezzet Keşifleri

Önerilen Destinasyonlar:

Gaziantep: UNESCO tarafından tanınan mutfağıyla ünlü ve zengin lezzetleri keşfetmek için mükemmel bir yer.
Hatay: Farklı tatları deneyimlemek isteyenler için ideal bir destinasyon.
İzmir: Ege mutfağını keşfetmek ve yerel pazarları gezmek isteyenler için vazgeçilmez.

Müşteri Segmenti: Yemek tutkunları, yerel lezzetleri keşfetmek isteyenler.

Kültürel Değişim Tatili: Farklı Kültürleri Keşfetme

Önerilen Destinasyonlar:

Kapadokya (Nevşehir): Tarihi ve kültürel zenginliği ile bu tür bir tatil için mükemmeldir.
Safranbolu (Karabük): Osmanlı mimarisi ve yerel yaşamı deneyimlemek için ideal bir yerdir.
Mardin: Farklı kültürlerin bir arada yaşadığı, tarihi ve kültürel çeşitliliği ile tanınan bir şehirdir.

Müşteri Segmenti: Kültürel keşif meraklıları, tarih severler.

Selfie Tatili: Fotoğraf Tutkunlarına Özel

Önerilen Destinasyonlar:

Kapadokya (Nevşehir): Balonların süslediği gün doğumu manzaraları selfie tutkunları için idealdir.
Pamukkale (Denizli): Beyaz travertenler ve antik havuzlar, eşsiz fotoğraflar için mükemmel bir fon oluşturur.
İstanbul: Boğaz manzarası ve tarihi yapılar, sosyal medya için vazgeçilmezdir.
Antalya’nın Koyları: Turkuaz deniz ve güzel plajlar, selfie çekmek için harika yerlerdir.

Müşteri Segmenti: Sosyal medya meraklıları, fotoğraf tutkunları.

Sonuç ve Öneriler:

Seyahat acenteleri olarak, bu yeni tatil trendlerini müşterilerinize sunarak onların tatil deneyimlerini zenginleştirebilir ve kişisel tercihlerine en uygun seçenekleri sunabilirsiniz. Önerilen destinasyonlara yönelik özel tatil paketleri hazırlamak, müşterilerinize hitap etmek için harika bir yol olabilir. Tatil türlerine ve destinasyonlara dair kaliteli görsellerle desteklenen tanıtım materyalleri hazırlayarak, müşterilerinizi bu yeni trendlere çekebilirsiniz.

Bu yazı, seyahat acenteleri için yol gösterici olması amacıyla hazırlanmıştır.

[article id=”5210″ color=”bg-primary”][/article]

Aydın, Mehmet Abi’sini kaybetti

Her şeyden önce Aydın’ın Mehmet Abisi eşine, çocuklarına ve torunlarına karşı örnek demokrat bir aile reisiydi.

Çarşı esnafı ve siyaset çevresinde doğruluğu, dürüstlüğüyle tanınır, bilinirdi. Kendi işinde, aşındaydı, esnaftan kepenk indirenlere, işi düzgün gitmeyene üzülürdü.

 

Nihal Atsız’ın cenaze namazında imam: “Er kişi niyetine” dediğinde cemaatten Fethi Gemuhluoğlu yüksek sesle: “Böyle bir er daha cihana gelmedi,” demişti.

 

Mehmet Abi’nin cenazesinde de bu olay  aklıma geldi, imamın:“Nasıl bilirsiniz” sorusuna Fethi Gemuhluoğlu gibi cemaatten birisi:

“Bu dürüstlükte bir insan bu çarşıya yakında gelmedi” deseydi her halde bu sözü doğrulamayan çıkmazdı.

Hırs, kıskançlık, küslük, çekememezlik yabancısıydı Mehmet Abi’nin

O herkesle barışıktı, gani gönüllüydü, insanlara ekonomik ve sosyal konumlarına göre muamele etmezdi.

Her konuda dürüsttü, tek amacı para kazanmak değildi, Evinin geçindirmek, çocuklarına hayatlarını idame ettirebilecek bir gelecek hazırlamaktı.

O yalnız ticaretle de uğraşmadı, toplum yararına diğer sosyal konularda da görev üstlenmekten geri kalmamıştı.

Mesela Aydın Ticaret Odası Yönetim Kurulu üyeliği yanında uzunca bir süre Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi’nde il yönetim kurullarında da bulunmuştu.

Ancak siyasetten bir beklentisi olmamasına rağmen başkalarına yapılan hukuksuzluk karşısında ne pahasına olursa olsun örnek başta kudretli İsmet ve Nahit abilere karşı sözünü esirgemezdi

Onun bu şekilde dilini sertleştiren kendisi için siyaseten bir şey istememesiydi. Bazıları gibi siyaseti ticaret için de yapmadı Aksini yapsaydı her halde her ilçeye bir market açardı.

Buna neden hırsı olmayan bir görev adamı olmasıydı.1995 yerel seçimlerinde Belediye Başkanlığına aday adayı olması bile yönetimin ısrarı üzerineydi.

 

Keza 2009’da İl Genel Meclisi Üyeliği adaylığı da aynı nedenleydi.

 

Mehmet Abi milletvekili olmayı belki aklından geçirmiş olabilir. Ancak ağabeylerinin ve dostlarının önüne geçmemek adına bu düşüncesini hiç dillendirmedi.

Abileri ve dostları onun kendilerine karşı bu özverisini ne kadar takdir ettiler orası ayrı bir konudur.

Mehmet Abi’nin özelliklerinden bir diğeri Doğru Yol Partisi’nin iktidar olduğu dönemde parti il başkan yardımcısıyken bile partizan tutum ve davranış içinde olmamasıydı

Yardım için kapısına gelenlere gereği neyse yapar, ne partisini ne de düşüncesini sorgulardı.

Bu hareketi Mehmet Abi’ye, partisi düşüncesi fark etmeksizin herkesin akıl danıştığı bir danışman, saygın bir Aksakallı, unvanlarını kazandırmıştır.

Tarla, ev, arsa, zeytinlik benzeri bir taşınmaz alacak olanlar, bir şirket kuracaklar, yeni ticarete atılacaklar, siyasete girecekler, milletvekili seçilecekler, parti değiştirecekler onun bilgi ve tecrübesinden yararlanmak isterlerdi.

Çeşitli partilerden milletvekili adayları Mehmet Abi’yi ziyaret ederler görüşlerini alırlardı.

İlçelerde oturan eski demokratlardan Aydın’a yolu düşenler siyasi havayı koklamak amacıyla Mehmet Abi’yi ziyaret ederler ya da telefonla görüşünü alırlardı.

Bir siyasi tecrübe, Aydın siyasetinin Ak Sakallısı, bir köşe taşı Mehmet Abisi’ne uzaktan yakından gelen sevenleri, dostları bu kez Bey Camii’nde son görev için toplanmışlardı.

Mazereti olanlar Aydın’ın Mehmet Abi’sinin vefatından duydukları üzüntülerini sosyal medyada paylaştılar.

DYP eski il başkanlarından Ergüven Yakan, AK Parti milletvekili Ömer Özmen DP İl Başkanı Serhat Emanet, Kuyucak’tan eski dost Ali Çevik son görevlerini yapmak için Bey Camii’ndeydiler.

Namaz öncesi konuştuğumuz dostlardan Arif Gürdal: ”Olayın şokundan daha kurtulamadım,” diyordu.

Koçarlı’dan Rıza Aslan: “O hepimizin siyaset bilgesiydi, onu da kaybettik”,diyerek üzülüyordu.

Çine’den Ahmet Soydar: “Demokratların abide şahsiyeti bir büyüğümüzü daha kaybetmenin acısını yaşıyoruz”, diyordu.

Nazilli’den Durmuş Tobal duygularını: “Demokrat kalenin bir duvarı yıkıldı” sözleriyle açıklıyordu..

 

Mehmet Özenboy ise: “Hem beyefendilikte hem siyasette yeri doldurulamayacak bir güzel insanı daha bu dünyadan uğurluyoruz”,diyordu.

Çarşı esnafı ayakkabıcı Ahmet Fevzi Can’ın sözleri de son noktayı koyar gibiydi:

“Mehmet Abi’nin doğruluğuna, dürüstlüğüne bu çarşıda arasanız şahitlik etmeyecek bir Allah’ın kulunu bulamazsınız,” diyordu.

 

Yeri doldurulamayacak Aydın’ın Mehmet Abi’sinin sevenlerinin, dostlarının ve Aydın’ın başı sağ olsun, bu gönül insanına Allah rahmet eylesin,

[article id=”5226″ color=”bg-primary”][/article]

Okula Dönüş Sürecinde Ailelere Öneriler

Dinlenme ve eğlenme ile geçen uzun yaz tatillerinin dönüşünde beklendiği şekilde çocuklarda okula uyum problemleri yaşanabiliyor. Uyum problemini en çok yaşayan grup ise tatilde yemek saatleri, uyku saatleri gibi günlük rutinleri uzun süreli bozulan, sınırları ortadan kalkan, ekran süresini çokça aşan çocuklar. Bozulan rutinlerin ardından sınırlı ve kurallı ortama dönüşün çocukları zorlaması oldukça normalken çocuklarınızın okula daha kolay uyum sağlayabilmesi için neler yapabilirsiniz bir bakalım.

1)İlkokul ve daha büyük çocuklara geçmeden önce okula yeni başlayacak okul öncesi miniklerin hassasiyetini hatırlatmak isterim. Daha önceki yazılarımda da değindiğim gibi özellikle okul öncesi dönemde ilk kez anne babadan ayrılan ve yeni bir ortama uyum sağlamaya çalışan çocuklar için oryantasyon süreci hassasiyetle yürütülmelidir. Bunun içinse okul aile işbirliği ve rehber öğretmenlerin yönlendirmesi çok değerli. Çocukla birlikte okul ortamını önceden gezme, öğretmenle tanışma, okulda kaldığı süreyi kademeli uzatma, anne babanın ortak tutumda şefkatli bir kararlılık sergilemesi, evde de düzenli bir rutin sağlamış olma, çocuğun kolay ayrıldığı ebeveyn ile okula gelmesi, okulda neler yapılacağını önceden doğru şekilde anlatma, kandırarak bırakıp kaçmama ve ne zaman alınacağını yaşına uygun somut bir şekilde belirtme gibi uygulamalar süreci kolaylaştırabilir. (“Çocukların okula uyum sürecinde ebeveynlere öneriler” başlıklı yazımı inceleyebilirsiniz.)

2)Ekran süresinin uzamasının çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri bilinse de özellikle yaz tatili dönemlerinde çocuk sıkılmasın ya da amaan tatilde ne olacak gibi bir algıyla süreler çokça aşılabiliyor. Bu durum ise çocuklarda bir bağımlılığa dönüşürken, hem davranış problemleri hem de dikkat, odaklanma problemleri olarak geri dönüyor. Ekran bağımlılığı olan çocukların sinir sistemi hızla birbiri ardına geçen görüntülerin akışına alıştığı için bir ders süresi boyunca dikkati vererek öğretmeni dinlemek hem zor hem de dolayısıyla çok sıkıcı hale geliyor. Maruz kalınan içerikler ise saldırgan ya da olumsuz davranışlara ve huzursuz bir hayal dünyasına neden oluyor. O nedenle çocuğunuzla ekranın zararlarını da konuşarak sınırlamaya gitmeniz, yaşı uygunsa bir ekran süresi anlaşması yaparak net sınırlar belirlemeniz ve bu sınırlar konusunda kararlı, tutarlı duruş sergilemeniz oldukça önemli.

3)Çocuğunuzun uyku düzeni bozulduysa kademeli olarak yeniden uyku düzenini oluşturmaya çalışın. Yatma saatlerini birer saat öne çekerek kademeli ilerleme ve uykunun önemini çocuğunuza anlayabileceği şekilde anlatma bir başlangıç olabilir. Uyku saatinin öncesinde tablet, telefon, televizyon gibi uyarıcılardan uzak durmasını sağlayın. Bunun yerine sakin bir etkinlik, duş alma, birlikte kitap okuma ya da sohbet etme gibi geçiş etkinlikleri uykuya geçişi kolaylaştıracaktır.

4)Evde sınırları belirsiz olan özgürce hareket eden çocuklar okulun kurallarına oldukça direnç gösterebiliyor. Bu nedenle evde de yemek, uyku saatleri gibi rutinlerin olması, belirli davranış kurallarının olması, mahremiyet bilincine dikkat ediliyor olması oldukça önemli.

5)Çocuğunuzun sosyalleşmede sorun yaşama, kendini ifade etmede güçlük vb. herhangi bir davranış problemi varsa ve bu durumun anlaşılması zaman alarak çocuk için belirli güçlüklere neden olacaksa sınıf ve rehber öğretmeniyle okula başlamadan ya da dönem başında durumu paylaşarak iş birliği içinde olun. Çocuğun mevcut özel ya da zorlandığı konuları öğretmenlerinden saklamak çocuğun uyum sürecini zorlaştıracaktır.

6)Okul alışverişine birlikte çıkın ve okul çantasını birlikte hazırlayın. Okul alışverişini birlikte yapmanız, seçebileceği şeylerde seçimi çocuğunuza bırakmanız ve çantayı birlikte hazırlamanız okul motivasyonunu artıracaktır.

7)Çocuklarınızı kıyaslamayın ve okulla tehdit etmeyin. Bak arkadaşına okula ne güzel giriyor, bak o ödevlerini ne güzel yapıyor gibi kıyaslama cümleleri uyumda zaten zorlanmakta olan çocuğun değersiz ve yetersiz hissetmesine neden olarak durumu daha da zorlaştırır. Her çocuğun biricik ve özel olduğunu unutmayın yalnızca kendi çocuğunuza odaklanın. Yine bak öyle yaparsan öğretmene söylerim, böyle yaparsan okulda kalır bebek sınıfına gidersin gibi gerçekçi olmayan ve tehdit içeren cümleler sorunu çözmemekle birlikte farklı sorunlara yol açacaktır.

8)Rehberlik servisinden yardım alın: Okula uyum ve diğer konularda çözemediğiniz her şey için okul rehber öğretmenine danışarak iş birliği sağlayın. Okul içinde çözülemeyecek ek destek alınması gereken durumlar var ise rehber öğretmeniniz sizi yönlendirecektir.

2024-2025 Eğitim öğretim yılının tüm öğretmen, veli ve öğrenciler için başarılı geçmesini dilerim.

Sağlıkla Kalın, İyi Haftalar.

[article id=”5217″ color=”bg-primary”][/article]

Tarım ve Orman Bakanlığının Desteklerle İlgili Yayınladığı Kararname Kaos Yarattı

Tarım ve Orman Bakanlığının Yayınladığı Kararnamede Mazot ve Gübre Desteğinin Detaylarının Belirtilmemiş Olması Kısa Süreli Kaosa Neden Oldu. Kararname İle İlgili Açıklama Yapma Durumunda Kalan Bakanlık Desteklerin Detaylarını Duyuru Yaparak Yayınladı. 

Yayınlanan Kararname’de Mazot ve Gübre Desteğinin Temel Destekler Kapsamında İfade Edilmemiş Olması Kafaları Karıştırdı. 

Yayınlanan Kararname Kapsamında Üreticiyi 3 Farklı Kategoride Destekleyecek Olan Bakanlık Bu Sayede Planlı Üretim Sisteminide devreye Sokacak. 

Özellikle Organik Üretim ve Kısıtlı Su Kaynaklarına Sahip Olan Bölgelere de Planlı Üretim Yapılması Durumunda Ek Destekler Verecek. 

2025-2027 Yıllarını Kapsayan Bu Kararname Kapsamında;

2025 Yılından İtibaren Temel Destek Kategorisi Destekleri İçerisinde Mazot ve Gübre Desteğininin Kaldırılmadığını Ancak Değişiklikler Olduğunu Bakanlık Yapmış Olduğu Duyuruda Açıklandı. 

Yapılan Duyuruda Temel Destek Kapsamında Üretimi Yapılan Ürünler İçin Mazotun %50’si, Gübrenin %25’inin Karşılanacağı Belirtildi. 

Üretim Planlaması Yapılan 11 Üründe ise Mazot ve Gübre Maliyetinin Tamamının Yani %100’ünün Karşılanacağı Belirtildi. 

Bakanlık Tarafından 2025 Yılından İtibaren Katsayı, Fark Ödemesi Destekleri ve İlave Destekler Verilerek Üretici Desteklenecek. 

Fark Ödemelerinin Belirlenmesi Hususu Bakanlığın Yayınladığı Kararnamede “Her yıl, fark ödemesi kapsamına alınacak ürünler ve ödeme miktarı Tarım ve Orman Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından ayrıca teklif edilir.” Şeklinde Belirtildi. Buradan da Anlaşılacağı Gibi Tarım ve Orman Bakanlığı ve Hazine ve Maliye Bakanlığı Fark Ödemelerini Her Yıl Görüşerek Belirleyecek. 

Bitkisel üretim Destekleri 3 ana Başlıkta Toplandı

Tarım ve Orman Bakanlığı 2025 yılından itibaren Üreticilere Yapacak Oldukları Destekleri 3 Ana Başlıkta Topladı.

1. Temel destekler

Bu kapsamda üretim maliyetine göre ürünler kategorilere ayrıldı. Her kategori için  destek katsayısı belirlendi. 2025 üretim yılı için destek katsayı değeri dekara 244 lira olarak belirlendi.

Temel, planlı üretim ve üretimi geliştirme destekleme tutarı, destek katsayı değeri ile destek katsayısının çarpımı sonucu elde edilecek. 

Ayrıca Yayınlanan Duyuruda Belirtildiği Şekilde Temel Destek Kapsamında Yer Alan Tüm Ürünler için Mazot Maliyetinin % 50’si ve Gübre Maliyetinin % 25’inin Karşılanacağı Belirtildi. 

2. Planlı üretim desteği

Tarımsal Üretimin Planlanması Kurulu Tarafından Planlı Üretim Kapsamına Alınmış Olan Ürünler; Arpa, Aspir, Ayçiçeği (Yağlık), Buğday, Kolza (Kanola), Fasulye (Kuru), Mercimek, Mısır (Dane), Nohut, Pamuk (Kütlü), Patates, Soğan (Kuru), Soya ve Yem Bitkileri Olarak Belirlendi. 

Planlama kapsamında Belirlenen ürünleri Havzasında Yetiştiren Üreticilere Temel Destek Kapsamında Faydalanacak Olduklara Desteklere İlave Olarak Destekleme Ödemesi Yapılacağı Belirtildi. 

Bu Kapsamda Üretim Gerçekleştiren Üreticilerin de Mazot Maliyetinin Tamamı Yani % 100’ü, Gübre Maliyetinin İse %50’sinin karşılanacağı belirtildi. 

Tarımsal Üretimin Planlanması Kurulu Tarafından Süt Havzası Olarak Belirtilmiş Olan Amasya, Bingöl, Bitlis, Çorum, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Muş, Tokat ve Tunceli İllerinde yem bitkisi Yeştiren Üreticilere de destek katsayısının yüzde 50’si kadar ilave planlı üretim desteği verileceği belirtildi. 

Yeraltı Su Kaynaklarının Yetersiz Seviyede ve Kısıtı Olduğunun Bakanlık Tarafından Tespit Edilen Bölgelerde Bulunan Tarım Arazileri İle İlgili Üretim Yılında;

Arpa, Buğday, Aspir, Fiğ, Mercimek, Nohut, Yem Bezelyesi, Ayçiçeği (Yağlık) Yetiştiren Üreticilere Ürünün Bulunduğu Kategorinin Katsayısına Göre Hesap Edilen Tutara Ek Olarak Yeraltı Su Kısıtı Desteği Ödeneceği Belirtildi. 

Yer Altı Su Kısıtının Bulunduğu Yerlerde Planlı Üretime Uygun Üretim Yapan Üreticilerin Mazot ve Gübre Maliyetinin Tamamı Yani %100’ü karşılanacağı Belirtildi. 

3. Üretimi geliştirme desteği

Verim ve kaliteyi arttırmak için; 

* Organik tarım desteği,

* Sertifikalı tohum kullanım desteği,

* Sertifikalı/standart fidan kullanım desteği,

* İyi tarım uygulamaları desteği,

* Katı organik-organomineral gübre desteği verilmeye devam edilecek.

Yeni Destekleme Modelinin Kısaca Özeti

 – Bitkisel Üretim Destekleri ilk Kez 3 Yıllık Periyotta Açıklanmış Oldu. 

 – Destek Kalemleri Netleştirildi ve Sadeleştirildi.

–  Daha Önce Uygulanan Mazot ve gübre desteği 2025 üretim yılı itibariyle tamamen kaldırılıyor.

– 18 üründe uygulanmakta olan prim fark ödemesi desteği iki bakanlığın teklifine göre ödenecek

 – Üretim Planlaması Yapılan Stratejik Ürünlere İlave Ek Destekler Verilmesi Planlandı.

–  Su Kaynakları kısıtlı Olan Bölgelerde Münavebeye Uygun Üretim Yapılması Halinde İlave Destekler Verilmesi Planlandı.

– Araştırma Merkezleri, Üniversiteler gibi Kamu kurum ve kuruluşları tarafından üretilen yerli ve milli tohumla yapılacak üretimlere ilave destekler verileceği belirtilmiş Oldu. 

Yapılan Bu Reform Düzeyindeki Planlı Üretim ve Destek Modeline İlişkin Değişikliklere Sektörün ve Üreticilerin Önünüzdeki Süreçte Nasıl Uyum Sağlayacağı Merak Konusu

30 Ağustos Zaferine götüren 4 tarihi adım!

30 Ağustos Zaferinin 102’nci yılını kutluyoruz. Türk Milletinin ve Ordusunun yarattığı Büyük Zafer, büyük bir stratejiyle kazanıldı. Her aşaması bugünlere derslerle dolu. Devrimci tarihimizin Büyük Zaferi sadece bize değil dünyadaki bağımsız yaşamak için mücadele eden mazlum milletlere de örnek oldu, yol gösterdi.  

Pekiyi, o zaferin stratejik ayakları neydi? İşte o tarihi adımlar:  

ORTAYA PROGRAM KONULDU: Büyük devrimci Mustafa Kemal Paşa, gençliğinden itibaren imparatorlukların çözülmeye başladığını ve her milletin kendi devletini kurmaya gittiğini gördü. Onun da amacı Türk devletini kurmaktı. Bu görüş İttihatçılarda da vardı. Cihan Harbi’nin sonunda İstanbul’a geldiğinde Milli Hükümet kurulmasını önerdi. Bütün güçlerin birleşerek işgalci İngilizlere ve ortaklarına karşı konulması gerektiğini, İngilizlerin her dediğini yapmamak gerektiğini önerdi. Bunu kabul ettiremeyince verilen görevle Samsun’a gitti ve Millî Mücadeleyi başlattı. İstanbul’daki yönetim kademelerinde “Artık her şey bitti. Yapacak bir şey yok. Uslu durursak İngilizlerden uygun bir barış elde edebiliriz.” düşüncesi hakimdi. Bunun için milli direnişi “haydutluk” olarak görüyorlardı. Burada iki çizgi oluştu: Direnelim ve Teslimiyet!

MİLLETE DAYANAN STRATEJİ: Mustafa Kemal Paşa İstanbul yönetimiyle bu çizgiden dolayı anlaşamadı. 8 Temmuz 1919 gecesi askerlik vazifesinden de istifa ederek sine-i millete döndü. Ferdi millet oldu. Ordudan önce siyasi karargâhı kurmaya çalıştı. Amasya Tamimi, Erzurum Kongresi, Sivas Kongresi ve 23 Nisan 1920 Ankara’da TBMM açıldı. Tam bağımsızlığı hedefleyen ve halkın gücüne dayalı mücadele azmi dünyaya ilan edildi. İnönü, Sakarya ve Büyük Taarruz hazırlıklarında halk seferber edildi ve onun evlatları orduya katıldı. Halkın birliği ve beraberliğine önem verildi. Tükler, Kürtlerle birleşti. 8 Haziran 1919 günü Paşa, Erzurum’dan bu müjdeyi arkadaşlarına duyurdu. Millete dayanma stratejisi TBMM’de en güzel örneğini zafere kadar verdi. Halkın temsilcileri milletin kaderini eline aldı. Bütün kararlar buradan alındı. Zaferi de bu Meclis kazandı!  

MİLLİ ORDU KURULDU: Vatanın kurtuluşu yerel güçlerle değil Milli Ordu’yla kazanılacağı kabul edildi. Başlangıçta kurulan Kuvayı Milliyeler, Milli Ordu’da birleştirildi. Bir anlamda tasfiye edildi. Savaşın yıpratıcı ve uzun soluklu bir mücadeleyle (gerilla harbi) değil, güçlü ve vurucu bir orduyla kurtuluşun başarılacağı benimsendi. Kasım 1920’den itibaren Anadolu’daki 50 bin mevcutlu 9 kolordu Genelkurmay’a bağlandı. Yeniden yapılandırıldı. Halkın da desteğiyle güçlendirildi. Türk Ordu geleneği devlet kurucusuydu. Bu savaşta da kendisini gösterdi. 1913-1914 arasında Enver Paşa komutasındaki yeni, çevik, çelik ordu Cihan Harbi’ni 2 yıl uzattı. İngiliz emperyalizminin gururunu Çanakkale ve Kut’ul Amare’de kırdı! “Büyük düşman” Rus Çarlığını Almanya ve Avusturya- Macaristan ile birlikte kuşatarak yıkılmasına neden oldu. İşte buralarda sınanan Türk Ordusu Mustafa Kemal Paşa’ya da umut verdi ve onu yeniden ayağa kaldırarak zaferi kazandı. Türk zaferini devrimci ordumuz kazandı! 

DOĞRU MÜTTEFİKLER KURULDU: Savaşın kazanılmasında kuşkusuz doğru müttefikler ve doğru siyasetin rolü çok büyük oldu. Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadelenin başında şunu saptadı: Karşımızdaki güçler (İngiltere, Fransa, İtalya) savaş yorgunu. Halkı savaş istemiyor. Dolayısıyla güçlü değiller. Sömürgelerden yeni asker bile bulamıyorlar. Üzerimize Yunanistan’ı sürdüler. Milletin desteğini alır, Orduyu da ayağa kaldırırsak bu savaşı kazanırız. Burada tek desteğimiz yeni kurulan Sovyet Rusya rejimi! Onunla dost olundu. 26 Nisan 1920 günü Lenin’e gönderilen dostluk mektubunda kapitalizme ve emperyalizme karşı birlik olduklarını ve bu amaçla verilen savaşta Rusya’nın desteğini istediklerini iletti. Karşılıklı görüşme ve temaslarla bu sağlandı. Rusya, özellikle Sakarya Savaşından sonra bize mali ve askeri yardımı hızlandırdı. 11 milyon ruble altın para yardımı yaptı. Bu para 1921-1922 yılı bütçesinin yüzde 70’ine tekabül etti. Yunan ordusunun üzerine attığımız 400 bin top mermisinin 147 binini Ruslar deniz yoluyla gönderdi. 49 bin tüfek ve milyonlarca mermi… Ayrıca binlerce askeri malzeme… Sovyetler siyasi olarak da bize destek verdi. Ayrıca mazlum devletler de bize dost oldu. Gözlerini bizim mücadelemize çevirdi. Afganistan ve İran Ankara yönetimini tanıdı. Hindistan ve Arap Müslümanları da… Zaferlerimizle şenlendiler, örnek aldılar. Suriye’deki direniş sayesinde Antep ve Maraş’ta “mahcup olmaktan kurtulduk.” Sakarya Zaferinden sonra Fransa ile ayrı anlaşma yaparak İngilizlerden kopardık. İtalyanlar da Anadolu’dan çekildi. İngilizler, Yunanistan ile baş başa kaldı ve onun da elini 30 Ağustos’ta kırarak zaferi kazandık. 1918-1922 arasında Atatürk’ün izlediği siyaset tam bağımsızlık ve emperyalizme taviz vermemekti! Lozan’a bu güç ve başarıyla giderek yeni haritamızı emperyalist güçlere de kabul ettirdik. 6 Ekim 1923 günü de “geldikleri gibi gittiler!”

Bu kafayla gidilirse Aydın Özel İdare dönemini mumla arayacak

Hakkını teslim etmek gerekir,2014’de özel İdare sonlandığında -bakmayın siz her km’de büyükşehrin yaptığına dair tabela bulunmasına- Aydın’ın 493 köyünden çoğu asfalt, yolu, suyu bulunmayan yoktu.

BŞB yasası AK Partili eski bakanlardan Erdoğan Bayraktar’ın bir X paylaşımıyla tekrar gündeme geldi.

Ve dedi ki:”Bir ülkenin Köy nüfusunu yüzde 30-35 civarında tutamazsanız, şehirde ne varsa “KÖYE” getiremezseniz, hele hele fiilen köy olan yerleşim birimlerine mahalle ismini koyarsanız, nah kalkınmaya devam edebilirsiniz.”

Onun bu eleştiri içerikli paylaşımı onuncu yılını dolduran büyükşehir yasası defterinin yeniden açılmasını gündeme getirdi.

İlçe belediyelerinin yüzde 40 bütçesinin, su, reklam ve tabela gibi önemli gelir kalemlerini büyükşehre aktarmakla ilçeleri gelir açısından muhtarlık seviyesine düşüren yasa niçin çıkmıştı?

Özetle:

Çarpık yapılaşmayı önlemek, ulaşım ağı ile kente günlük gidiş gelişi kolaylaştırarak geri kalmış bölgelerin dengeli kalkınmasını sağlamak bu yolla, gençleri iş, güç sahibi yapmak ve böylece kırsaldan göçün önüne geçmekti

Peki,10 yılda Aydın nereye geldi?

Taşradan göçü önlemek için BŞB kurduğu şirketler aracılığıyla çiftçiye ucuz, yem,gübre,tarımsal ilaç,tohum desteği verecekti.

Ama destek adı altında  belli miktarda göstermelik yaş sebze ve meyve satın alındı seçim dönemlerinde yem ve gübre satın alındı ve oy rüşveti niyetiyle  dağıtıldı.

Düğme baştan yanlış iliklenince derde deva da olmadı örnek işsiz gençler kente akın etti ve kentler kasaba oldu.

İştirakler partili niteliksiz personelin ikışlası oldu ve  prim borcunu ödeyemeyince belediyeler  hem kendilerini batırdılar hem de emekli aylığını ödeyemez duruma düşen SGK’yı…

 

BŞB su havzalarını koruyacaktı,kıyısı olan kentlerin arıtma tesisi olmadığından Menderes Nehri  evsel atıklarla 4.derece kirlilikle suyu kullanılamaz, dünyanın sayılı akarsuları arasına girdi.

Yüzde 40 devlet katkısından ve önemli gelir kaynaklarından olan ilçe belediyelerinin  köylerin mahalleye dönüşmesiyle sorumlu oldukları alanları  20-30 misli arttı.

İİçe belediyeleri köyken mahalle olan yerlerin imar sorununu çözmeyince TKDK ve KOSGEB kredisi ile üretim ve işletme tesisi kuracaklar çıkan engel karşısında çareyi  göçmekte buldular.

İlçe belediyeleri parasızlıktan bu kadar geniş bir alana hizmet edecek akaryakıta güç yetirecek takat bulamayınca iflasın eşiğine geldiler.Can suyu için köylerden gelen taşınmazlar imdatlarına yetişti.

En çok etkilenen de  köyler ve köylüler oldu.1864’ten beridir  dalgalanan bayrak büyükşehre geçişte gönderlerden indi.

Muhtarları köye ait malların geliriyle, su kaynaklarının ve isale hatlarının  bakımı,onarımı,yolların tamiri,okulun ek giderlerini köy bütçesinden karşılardı.

Devlete yük olmazlardı.

Köylü ormanın bekçisiydi. Gireni, çıkanı yangın ihtimaline karşı izlerdi, çıkan yangını  daha ormancıdan önce söndürürlerdi. Devlet de onlara odunlarını ve ucuz kereste ve hayvanlarını ormanda otlatma hakkı tanırdı.

Köyler mahalle olunca orman da sahipsiz kaldı.

BŞB’lerin görünürde en iddialı oldukları alan sosyal yardımlardır. Ancak o konuda şeytani bir tuzak söz konusudur.

Dostoyevski Karamazof Kardeşler’deki  özetle Büyük Engizisyoncu ile Hz.İsa’yı  İspanya/Valencia da karşılaştırdığı kurguda Engisizyoncu insanların mehdi olduğuna inandığı Hz..İsa’yı   tutuklar ve Engizisyoncu onu zindanda ziyaret ederek konuşur.

Kurgunun bir bölümünde, anlatıldığına göre Hz.İsa’nın çöldeki bir yolculuğunda Şeytan der ki:

”Çölde etrafındaki bütün taşları ekmeğe çevir ve insanlara götür.” Ama İsa bunu reddeder.”Yalnız ekmekle yaşanmaz,” der, zira ekmek pahasına elde edilen itaatin değersiz olduğunu düşünür.

Engizatör der ki:”Oysaki elinde ekmekle gitseydin, bütün insanlık sana minnettar ve itaatkar bir sürü olarak, peşinden gidecekti, ama aynı zamanda gün gelip onlara ekmeklerini vermekten vazgeçtiğinde de tir tir titreyen bir sürü olacaktır bu.

Sen bunu reddettin ama sırf o basit ekmek uğruna yeryüzünün ruhu ayağa kalkacak, seninle kavga edecek, seni yenecek ve herkes de onun peşinden gidecek.

Ve bir gün biz gelip onlara ekmek vereceğiz ve bunu senin adına yaptığımız yalanını söyleyeceğiz. Eninde sonunda insanlık hürriyetlerini kendi elleriyle ayaklarımızın dibine bırakacaklar.”

Önce sadakaya alıştır, sonra oy için özgürlüklerine göz dik, gördünüz mü oyunun sinsiliğini… Aydın’ın canını yakan içine düştüğü sarmal da Daron Acemoğlu’nun şu tespiti:

 

“Sömürücü siyasal kurumlar ,sömürücü ekonomik kurumlar üretir ve onları güçlendirir.  ekonomik döngü de yeniden siyasal kurumları besler ki, bu bir kısır döngüdür”:( Daron Acemoğlu-James A.Robinson Ulusların Düşüşü s.342)

.

Her şeye rağmen büyükşehir yönetimleri her yerde Aydın’daki gibi olmayabilir. Zira en kötü yasa erbabının elinde iyi sonuç da verebilir.Bu da bir Yılmaz Büyükerşen’le mümkündür.

[article id=”5221″ color=”bg-primary”][/article]

Başak burcunda Yeni Ay, değişimin iz düşümü

3 Eylül saat 04.55 te BAŞAK burcunun 11 derecesinde  Delta Leonis denilen Zosma sabit yıldızı üzerinde bir yeniay oluşacak.Yeni aylar yenilik enerjisini aktive eder yeni başlangıçlar ile ilgilidir.

Zosma sabit yıldızı çıkarcılık depresif ruh hali kayıplara neden olan bir yıldızdır.
Ayrıca baştan çıkarıcı kadın anlamına gelir.Bedelli karmik bir yıldızdır.Sinsi iki yüzlülükle kibir ve bencillik ile ilişkilidir.İç görü duru görü güçlü olur.Başak yeni ayı ile sezgilerinizden faydalanabilirsiniz.İç sesinize kulak verebilirsiniz.

BAŞAK burcu mükemmeliyetçi eleştiriyel analizci yapısıyla dikkat çeker.Yeniay dönemi detaylarla daha yakından ilgilenebilir ince eleyip sık dokuyan bir hâle bürünebilirsiniz.

Başak burcu yeni ayı ile sağlıklı beslenme diyet ve spora başlayabilirsiniz.Satürn etkisiyle zorlayıcı olsada arzularınız doğrultusunda disipline olarak uzun soluklu kalıcı yeni başlangıçlar yapabilirsiniz.

Başak yeni ayları hasat zamanını anlatır.Bu güne kadar atılan tohumların yeşerip doğayla buluşmasını anlamlandirıyor.Tutulma mevsiminin başlangıcı anlatan yeni AY değişim sürecini işaretleyerek önümüzdeki Balık Başak aks Tutulmalarının ilk serisinin habercisi olarak toprak ananın su ve toprak ile olan sınavlarını önümüze getirecektir.

Toprak ana Gaia ve Annelik  beslenme gıda tarım bereket tanrıçası Demeter
 ( Ceres )  ortaya çıkmak doğurmak büyümek anlamına gelen arketiplerini sembolize eden Başak burcu,buğday ile ilişkilidir.Koruma kollama hizmet etme hijyen ve sağlık alanları anlatır.

Yeni Ay değişken yapısıyla sağlık konularında oluşabilecek yeni gelişmeleri görünür kılacak.Dünya genelinde ve ülkemizde yeni tedavi yöntemleri aşılar ilaçlar vs gibi gündemler oluşabilir ve yeni sağlık sorunları ortaya çıkabilir.Dünya gündeminde yerini alan virüsal salgın hastalıklar ile ilgili yeni gelişmeler oluşabilir ve benzer konuların şartlarında değişimler görülebilir.Mutasyonlar veya benzer sağlık sorunları ortaya çıkabilir.

Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere benzer kuruluşlar ile ilgili yeni kararlar ve gelişmeler oluşabilir.Ayrıca sağlık çalışanları sağlıkçılar yeni ay ile birlikte önemli gelişmeler haberler görülebilir.

İş ve işçiler işverenler mesleki alanlar güvenlik güçleri ordu askeri kolluk kuvvetleri güvenlik güçleri ile ilgili yeni kararlar oluşabilir.

Ayrıca hayvan hakları hayvansal ürünler hayvan yetiştiriciliği hayvan hastalıkları hayvanlardan geçebilecek hastalıklar veterinerler ile ilgili gündemler oluşabilir.

Yeni Ay ile ilişkili olan üç dişi Asteroid Vesta Ceres Hygieia’nın arasında oluşan trine açı ve Merkür Şiron trinesi şifa etkilerini hayatımıza dahil edebilir.
Ölümcül hastalıklar ile ilgili yeni tedavi yöntemleri aşılar ilaçlar iyileştirici etkiler ortaya çıkarabilir.Geçmisten bu güne sağlık alanlarında emek harcanmış üzerinde çalışmış tedavilerde olumlu sonuçlar gelişmeler görülebilir.Dertlere deva bulunabilir.

Yeni Ay an haritasında Aslan burcu yükseliyor ve yönetici Merkür ile kavuşum etkisinde.Merkür retro bitimi gölge etkisinde yani geçmiş bağlantılı konular görünür olabilir.

Yeni Ay ile birlikte liderler yöneticiler siyasiler üst düzey kimlikler tanınmış kişiler sanatçılar ile ilgili sağlık sorunları veya ifşalar ve gizli saklı sırları ortaya çıkabilir.Gizli aşk ve ilişkiler gündemler oluşabilir.

Yanı sıra çocuklar gençler ile ilgili önemli sağlık sorunları veya çocuk istismarı çocuklar ve gençler ile ilgili gündemler ıslah evleri hapishaneler ile ilgili gündemler oluşabilir.Mahkümlarla ilgili yeni kararlar veya Af gündemleri oluşabilir.
Ayrıca barınaklar bakım evleri hastaneler ile ilgili gündemler ve haberler gelebilir.

Yeni Ay Satürn karşıtlığı ve Jüpiter karesi ise gerek sağlık konularında gerekse maddi konularda karşılaştığımız yeni başlangıçlarda zorlu etkileri mücadele getiren durumları getirecektir.Sözleşmeler imzalar hukuksal konular ticari ilişkiler yolculuklar konusunda Sınırlar içinde kalmak yeni adımlar atma konusunda kararsızlık cesaretsizlik getirebiir.Ayrıca otorite kişiler ve kurumsal alanlarda zorlanmalara neden olabilir.Bu alanlarda Çıkarcı kişilerin kurbanı olabilir sinsi adaletsiz iki yüzlü insanlar ile karşılaşabiliriz.Dikkat !

Ve Dünya liderleri yöneticiler siyasiler arasında çıkar ilişkisi bencillik serpentlik yüzünden halkın zararına kararlar gelişebilir.

Yeniayda Venüs Lilith Güney Ay düğümü Juno birlikte hareket edecekler.
Aşk ve ilişkilerde karmik hesaplaşmalar yüzleşmeler getirebilir.Bazı geçmiş bağlantılı konular görünür olabilir.İlişkierde kayıplara ve çıkarcılığa işaret eden görünüm evlilik ortaklıklar hukuksal konular imzalar sözleşmelerde temkinli olma konusunda uyarıyor.

Parasal konularda ise daha tedbirli olmakta fayda var zarar ve ziyana neden olan durumlar oluşabilir.Bu dönemde diplomasi ile ilgili güven temalı ilişkilere dikkat etmekte fayda var.Özel ilişkilerde kadın figürleri öne çıkaran bir görünüm.

Marsa baktığımızda Betelgeuse sabit yıldızı üzerinde koruyup kollayan güçlü mücadeleci kişilerden destekler gelebilir.Diğer yandan kadın figürleri ile işbirlikler imzalar sözleşmeler fazlaca öne çıkarken Neptün karesi  görülemeyen sinsice yaklaşımlar getirebilir.Arkanızdan iş çeviren insanlar ile karşılaşabilir hâyâl kırıklıkları oluşabilir.

Bu dönemde Zihinsel dalgınlık  yorgunluk uyuşukluk halsizlik isteksizlik hissi oluşabilir metabolizma hızı düşebilir.Spor yapmakta zorlanmalar oluşabilir.Beslenmenize dikkat edin kendinizi koruyun su sporları ile ilgilenebilir yüzme yoga plates gibi aktivitelerle güçlenebilirsiniz.

Bu dönemde bağırsak sindirim sistemi pankreas mikrobik ve bakteriyel hastalıklar enfeksiyonlar artabilir.Şeker hastalığı ve karın bölgesine ait sağlık sorunlarına karşı dikkatli olunmalı.Ayrıca kalp damar hastalıkları kalp krizleri sırt bölgesi omurilik göz hastalıkları fazlaca görülebilir.

Yeni Ayda Başak / Balık & İkizler / Yay burçlarında 8 ile 15 derecede yerleşimi olanlar daha fazla etki alabilirler.

Genel olarak Boğa Oğlak Akrep Yengeç burçları Olumlu etkiler alabilirler 

Balık İkizler Yay burçları ise biraz zorlanabilirler.

Başak Aslan ve Kova burçları ise önemli yeni gelişmeler yaşayabilirler 

Terazi Koç burçları ise yanıltıcı durumlar oluşabilir.Maddi ve ilişkilerde temkinli olmakta fayda var.

Burçlar genel olarak yazılmıştır Doğum Haritası esas alınmalıdır.Yeni Ay etkilerini kişisel haritanızda öğrenmek için Danışmanlık hizmeti alabilirsiniz.

Karma ve Spirütürel Astrolog 
İlknur KARAKAYA 🧚
Sevgilerimle 🙏

[article id=”5193″ color=”bg-primary”][/article]

Rakı sofralarına ara verseniz de şehirle ilgilenseniz!

Efeler Belediyesi temizlik işlerinde ciddi ciddi kalite sorunu var!

 

Efeler ilçesi temizlenmiyor.

 

Sokaklar süpürülmüyor.

 

Parklar ve ana arterler kirli.

 

Efeler Belediyesi yönetim zafiyeti içerisinde algısı her geçen gün artıyor.

 

Efeler Belediye Başkanı Anıl Yetişkin oturduğu makama

Hiç hazırlanmamış!

 

Her geçen gün tel tel dökülüyorlar.

 

Sayın başkan, Evrim Karakoz ile rakı içmeye ara verse de

Şehirle ilgilense diyen diyene!

 

Efeler Belediyesi’nin hali ile ilgili alın size bir örnek;

Yaşar Kemal Parkı…

 

Sayın başkan bu parkın yerini biliyor musunuz?

 

Parkın ismi çok ağır!

Fakat hali perişan.

 

Gidin halini bir görün park demeye bin şahit lazım.

 

Pislik ve ot içerinde!

Parkın bir kısmı da yanmış!

 

Bunun gibi örnekleri o kadar çoğaltabiliriz ki

 

Efeler Belediyesi vizyon ve misyon olarak yetersiz ve beceriksiz vaziyette…

 

Önümüzdeki dört buçuk sene nasıl geçecek hep beraber göreceğiz.

 

Gidişat pek hayra alamet değil

Haberiniz olsun vesselam…

 

***

ÜLKE EKONOMİSİ GİRDİĞİ GİRDAPTAN ÇIKABİLECEK Mİ?

 

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek

Bir takım paket düzenlemelerle kamu maliyesine kaynak yaratmaya çalışadursun

Bu çalışmalar dar gelirlilerin oluşturduğu

Geniş kitlelerin üzerine ağır yük olarak dönüyor.

 

Çarşıya pazara çıktığımızda

Mikrofon uzattığımız kendi halinde insanlar

Açık açık yaşadıkları ekonomik sıkıntıları dile getiriyor.

 

Bu millet ne zaman rahat bir nefes alacak?

 

Vatandaşın umudu kalmamış!

 

Eylül ayında okullar açılacak, vatandaş kara tasada!

 

Çocuklarını nasıl okula gönderecek?

 

Önümüz kış!

Çok sıcak geçen yazın kışı nasıl olacak?

 

Kış sezonu ekonomik olarak

İşçi, emekli, çiftçi ve memurlardan oluşan

Orta gelirli insanlara nasıl bir tuzak hazırladı?

 

Doğal gaz, elektrik, kömür, mutfak tüpü gibi ana kalemler zam üstüne zam yedi.

 

Ocak ayına kadar maaşlarda artış da olmayacağına göre

Sabit gelirli bu insanlar nasıl dayanacak hayat şartlarına?

 

22 yıllık iktidar ülkeyi ekonomik olarak bu hale nasıl getirdi?

 

Bu durumdan çıkmanın yolunu

Dar gelirli insanlar üzerinden aramak ne kadar akılcı?

 

Teşbihte hata olmaz meşhur sözü biz gene hatırlatalım;

 

Zor alacak tezkere…

 

***

 

Bu gün büyük taarruzun başladığı gün ve önümüzde 30 Ağustos Zafer Bayramı var.

 

Zafer Bayramı hepimize kutlu olsun!

 

***

 

İyi haftalar!

 

 

[article id=”5215″ color=”bg-primary”][/article]