Ana Sayfa Blog Sayfa 47

Aydın’ın kahramanlarını anıtlarında yaşatıyor

Mustafa Çerçi, çocukluğundan buyana resim yapıyor, son yıllarda buna rölyef ve heykeli de eklemiş. Çerçi için resim ve heykel yaşam şekli. Kendini bildi bileli bu alanda üretmiş ve yaptıkça geliştirmiş. 

Aydın’ın Nazilli ilçesine bağlı Atça Kasabasının İsabeyli Mahallesi’nde 2005 yılından buyana sade bir evde yaşıyor. Bahçeli evi mahallenin kenarında. Sakinlik ve huzur dolu. İki katlı evinin üst katını atölyeye çevirmiş. Ürettiklerini bize gururla gösteriyor. 85 yaşında ama hâlâ üzerinde çocuksu bir heyecan var. Yaşam kaynağı enerji deposu… Eserlerinde yöresel motifler hâkim. En önemlisi de Aydın’ın zengin Millî Mücadele kahramanları ve kahramanlıklarını işliyor! Yaptıkları Aydın’ın meydanlarını süslüyor. 

Sohbetimizden sonra Atça’nın merkezindeki parkın kenar duvarlarını süsleyen rölyeflerini görmeye gittik. Git git bitmiyor. Hangi emekle, hangi sabırla bu kadar uzun boyutlu eseri meydana getirmiş. İnsan hayret ve taktir ediyor. Bu ancak sevgiyle olur, diyoruz. Kendisine de bunu soruyoruz: 

“281 metre karelik bir çalışma. 2008 yılında 8 ayda tamamladım. Gazete kağıdını dolgu malzemesi olarak kullandım. Bu tarzı ilk ben kullandım. Resimde ve heykelde de özel yöntemler, malzemeler geliştiriyorum ve bunları eserlerimde kullanıyorum. Sanat yaratıcılık gerektirir. Kendinizi geliştirmezseniz eser de veremezsiniz.” diyor. 

Devam ediyor sanat yaşamını anlatmaya: “Okuldayken hocamız sanattan geçimini sağlayamazsın, kendine bir iş bul derdi. Ben öğretmen oldum. Esas emekli olduktan sonra sanata odaklandım ve kendimi geliştirdim. Değişik teknikleri denedim. Bazı bilirkişiler, benim için resimde 3. boyut kavramı çok başarılı dediler. Elle tutulabilecek bir durum var dediler. Rölyeften sonra heykele de yöneldim. Esas heykelde ekmek yedim. Heykelleri genellikle ahşaptan yaparım. Yaş ağacı kesemem. Kesilmiş kuru ağacı yontarak can vermeye çalışıyorum. Daha çok kayın kullanıyorum.” 

HAYATINI SANATA ADADI

Mustafa Çerçi, Nazilli’nin Derebaşı Köyünde 1939 yılında doğmuş. Ailenin 9 çocuğundan biri. 1944 yılında bir hafta arayla anne ve babasını kaybetmiş. Şadiye Çerçi teyzesi tarafından büyütülmüş. Lise sonda mahkeme kararıyla “Karataş” olan soy ismini Çerçi ile değiştirmiş. Liseye kadarki eğitimini Nazilli’de yaptıktan sonra Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Sanat Tarihi ve Türk Sanatı Bölümüne girmiş. 1964 yılında mezun olduktan sonra yurdumuzun değişik illerindeki okullarda sanat tarihi öğretmenliği yapmış. Adana Ceyhan’da başlayan memurluğu Aydın Nazilli’de bitmiş… 

1987 yılında emekli olunca memleketine yerleşerek özel atölyesinde görsel sanatların her dalında deneme çalışmaları yapmaya başlamış. Yaptığı eserler birçok ödül getirmiş. Kâğıt hamurundan yaptığı eserler büyük ilgi görmüş. Eserleri TBMM, valilik binaları ve kent meydanlarını süslüyor… Daha çok milli kahramanlar ve o dönemin mücadelelerini, emekçi insanları eserlerinde yansıtıyor. Aydınlı olduğu için de bölgenin efelerini eserlerinde ölümsüzleştiriyor. Parklar, meydanlar ve anıt mezarlarda onun eserleri var… Bir anlamda kendisini de ölümsüzleştiriyor. 

Resim öğretmeni oğlu ve diş hekimi kızı var. 4 yıl önce oğlunu kaybetmiş…  

RESİM ÖĞRETMENİNDEN ETKİLENDİ

Mustafa Çerçi, resme olan ilgisini şöyle anlatıyor: “Resme ilgim ilkokulun ilk sınıfında başladı. Ortaokul son sınıfta kendi yaş grubumda -resim öğretmenim İhsan Arman’ın isteği ile- katıldığım resim yarışmasında “Birdir Bir Oyunu” adlı suluboya tekniğindeki çalışmam Türkiye birinciliği getirdi. Kazandığım bu ödül ileride ressam olma idealimin temeli oldu. Resim ve heykelde özel bir eğitim almadığım halde kendi çabalarımla tarz geliştirdim. Denemeler yaptım. Heykelden ekmek yedim. Arkadaşlarım da beni böyle anlatır.” 

Çerçi gençlik yıllarıyla bugünkü sanat anlayışı konusunda ise şöyle diyor: “Çok fark var. Eskiden keşif vardı. Bu işten ekmek yiyen sanatçılar kalburüstü insanlardı. İstanbul, Ankara ve İzmir’de sanatçılar toplanmıştı. Anadolu’daki sanatçıyı pek tanımıyorlardı. Türkiye’nin ilk heykeltıraşlarından Tamer Başoğlu ortaokul arkadaşımdı. Bu alanda eğitim almıştı. Ben almadan yeteneğimi geliştirdim. Ortaokulda almış olduğum ödül benim için iyi bir kamçı oldu. Küçük yaştayken sanatçı olacağım diye kafaya koydum. Yakın arkadaşlarımın garibine gitti, bu işin eğitimini almadan nasıl yapıyorsun diyorlar; bu işin bir sırrı yok. Çalışmak ve sabır… İlgiyle, sabırla, çalışmayla, hedef göstererek bir yere gelinebileceğini ben kanıtladım.”

Son söz gençlere önerisi: “Bugünün gençlerine önereceğim sabır, emek ve yaratıcılık. Tabi yetenek olacak. Gerisi azimle olur…”

Anayasa değil, iktidar değişmeli

AK Parti genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2002 yılından bugüne süren iktidarında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası defalarca tartışma konusu oldu.!

Türkiye’nin Anayasası, askeri darbeler sonrası yeniden yazılmış ve son olarak 1980 darbesinin ardından 1982 yılında 177 madde olarak yeniden yazılarak güncellenmişti.

AK Parti’nin 23 yıllık iktidarı süresince Anayasa, Avrupa Birliği uyum yasaları, özgürlüklerin genişletilmesi ve en son olarak Cumhurbaşkanlığı hükümet sitemine geçiş için 6 kez değişiklik yapılarak 134 maddesi değiştiği unutulmamalıdır. 

Ancak her Anayasa değişikliği gündeme geldiğinde, tartışmaların odak noktasında Anayasa’nın ilk 4 maddesi yer aldı. 

Bugün de bu maddeler yine tartışma konusu olmaya devam etmektedir.

İktidar ve çevrelerince ortaya atılan “Türkiyeli” sözü Anayasa da kurucu unsurun “Türk Milleti” ifadesinden rahatsız duyanlar ile Devletin resmi dili Türkçe olmasından duydukları rahatsızlıktan dolayı bu maddeleri değiştirme arzusu beslemektedirler.

ANAYASA’NIN İLK DÖRT MADDESİ NEDİR?

Madde 1: Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.

Madde 2: Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Madde 3: Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı “İstiklal Marşı”, başkenti Ankara’dır.

Madde 4: Anayasa’nın 1. maddesindeki Cumhuriyet hükmü, 2. maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3. maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

AK Parti iktidarının Anayasa’nın ilk 4 maddesi üzerinde zaman zaman yaptığı değişiklik talepleri, toplumun sağduyusu ve refleksi sayesinde engellenmiştir. Bazı kesimlerin ısrarlı taleplerine rağmen, ilk dört madde değiştirilememiş ve değiştirilmesi teklif edilememiştir.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Anayasa’nın ilk 4 maddesinin değiştirilmesine asla izin vermez.!

Bu maddeler, Layik Türkiye Cumhuriyet’in temel değerleridir ve Türk milleti, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’e sahip çıkma konusunda her türlü mücadeleyi vermekte kararlıdır.

Gerçek tehlike, 23 yıldır süren AK Parti iktidarının ülkeyi getirdiği sosyal, ekonomik, kültürel ve demokratik, hukuksal yozlaşmadır. 

Suriyeli sığınmacılar ile kaçak göçmenlerin varlığı ülkemizin demografik yapısı için büyük bir tehlike ortaya koyduğu halde bu konuda hiç bir tedbir alınmaması Türkiye Cumhuriyeti devletinin birliği, bütünlüğü açısından risktir.

Emekliler artık sokağa çıkmaya korkar hale gelmiştir. 

Önümüzdeki bir yıl içinde erken seçim talepleri her kesimde yüksek sesle gündeme getirilecek.

İktidara olan erken seçim baskısı toplumunun en güçlü talebi olarak ortaya çıkacaktır.

İktidar bu gerçeği biliyor ama he şeyde olduğu gibi bilmiyormuş gibi davranıyor. 

Ev kiraları, elektrik, doğalgaz ve su faturaları karşılanamaz seviyelere ulaşmıştır. Gençler ise evlenmek bir yana, düğün, ev eşyası ve kira masraflarını karşılayacak asgari ücreti dahi bulmakta zorlanıyorlar.

AK Parti, “dindar bir nesil” yetiştirmek iddiasıyla yola çıktı, ancak ortaya çıkan nesil, bu ideallerden oldukça uzakta.

Gençlerimiz arasında Dini, milli ve ahlâkî değerlerimize olan ilgi her geçen gün azalıyor. 
Deist ve ateist inanca olan yönelme çoğalıyor.

Her zaman olduğu gibi, takdir okuyucularındır.

[article id=”5236″ color=”bg-primary”][/article]

Bundan böyle Aydın, cezaevleri ile kalkınacak!

Basında çıkan bir iddiaya göre en çok suç işlenen 10 il arasında Aydın ilk sırada yer alıyor.

Oran yüz binde 970… Komşumuz İzmir’de bile oran yüz binde 801…

Bir emniyet mensubu oranın yüksekliğini Aydın’daki kozmopolit yapıya ve her şikâyetin işleme alınmasıyla açıkladı.

Ancak en az Aydın kadar kozmopolit olan İstanbul, Adana, Mersin, Şanlıurfa gibi illerin ilk 10’da yer almaması o tezi zayıflatıyor. Bu da olayın başka kök nedenlerinin olabileceğini düşündürüyor..

Hâlbuki Aydın’da gerek emniyet gerek jandarma önceden alınan tedbirler sonucu suçu baştan önlemede oldukça başarılılar.

Buna rağmen Aydın ilk sırada yer alıyorsa yılların ihmali sonucu kronikleşen kok nedeni çözmek sanıldığından daha çetrefil olacak demektir.

Kolluk kuvvetlerine ek olarak yaygınlaşan kamera sistemiyle suçun önlenmesinde etkin önlemler alınmasına rağmen Aydın’da oranın bu kadar yüksek olması kökün derinliği ve yan kolların fazlalığıyla alakalıdır.

Bu karmaşık sorunun tez elden çaresine bakılmaz, çözüm gecikirse ortam suç iklimine dönüşür ki, Aydın’da biraz da sorunun hallini zorlaştıran bu iklimi besleyen yan kollardır.

Nedir o halde o iklimi besleyen yan kollar?

BİR: Bir internet sitesinin yaptığı bir ankete göre Aydın, halkı en sinirli 6.kenttir.(Yeni Akit,02.08.2024)

Trafikte bir magandanın saldırısına uğrayabilirsiniz. Farkında olmadığınız, küçük bir hatanın bedelini bıçaklanarak ya da kurşunlanarak ödeyebilirsiniz.

İKİ: TÜİK verilerine göre Aydın boşanmada 6.sıradadır.Ayrıca 15-24 yaş arası İŞKUR’a kayıtlı işsiz yüzde 19,1’dir.Kayıtsızlarla birlikte oran yüzde 30’un üzerine çıkar ki,bu da her 3 geçten birisi işsiz demektir.

ÜÇ: Aydın halkı mutsuzdur.Bunu mutlu olan illerin 55.sırasında yer almasından  anlıyoruz.. Karamsar olanlar genelde kendileriyle barışık değillerdir, bu insanların hayata ve olaylara pozitif baktığı da pek söylenemez..

DÖRT:2004 yılında Kişi Başı Milli Gelir Türkiye Ortalaması 5 bin 961 dolarken Aydın 4 bin 839 dolarla iller arasında 25.sırada yer alabilmiştir.

2018’de Kişi Başı Milli Gelir Ülke Ortalaması 9 bin 448 dolarken 6 bin 856 dolarla Aydın 40.sıradadır.

2019’da TÜİK verilerine göre Ülke’de Kişi Başı Milli Gelir 52 bin 316 TL iken Aydın’da 37 bin 889 TL olmuştur.

2020’de yine TÜİK verilerine göre Ülke’de Kişi Başı Milli Gelir yaklaşık 60 bin TL iken Aydın’da yaklaşık 42 bin TL’dir.

2004-2018 yılları arası Kişi Başı Milli Gelir 3 bin 732 dolar artarken Aydın’da kişi başına 1012 dolar eksilmiştir. İl geneli kayıp toplamda 1 milyar 111 milyon dolardır.

BEŞ: Kamu yatırımlarında 2016 yılında iller arasında Aydın 287 milyon 519 bin TL ile 43.sırada yer almış kişi başına düşen 269,15 TL ile de 76.sıradadır.

Bu 5 başlıkta anlatılan konular 20 yılda Aydın’ın yoksullukta nereden nereye geldiğini gösteriyor. Bu da Aydın’ı suç şampiyonu yapmaya yetiyor da artıyor.

Çünkü açlık ve yoksulluk suç ortamının oluşmasında ilk sırada gelir, toplumda kıskançlığı körükler, huzur ve ahlak bozulur. Açlık herkese her şeyi yaptırır. Aç fare ambarı deler, derler.

 Aslında Aydın’ın suç işlemede birinciliğinde beş maddede özetlediğim olayların neden olduğu iklimin payı büyüktür. O iklimin oluşmasında vebal:

1-İktidarıyla, muhalefetiyle politikacılarındır,

2-Aydınlınındır.

Entegre Sanayi’ye geçişte çiftçisinin, üreticisinin politikacılar önlerini açmazlarsa yerine cezaevleri yaparlar sözünü Süleyman Demirel sanki Aydın’ın bu günleri için söylemiştir.

O kadar ileriyi gören ne milletvekili ne de belediye başkanı var. Onun içindir ki, Aydın bu gün suç işlemede şampiyondur! Yapılacaklardan başka. Çine’ye de yeni cezaevi yapılmaktadır.

Kalkınmamız tamamdır, öyle mi?

Yazıklar olsun o kafaya!

[article id=”5238″ color=”bg-primary”][/article]

Esnaf bağkurunu zor öderken Birlik Başkanı Mercedes aldı!

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek

Her açıklamasında

Tasarruf da tasarruf derken,

 

Kamu Maliyesini disipline etmek zorundayız diye konuşurken,

 

İsraf ve lükse son verilmesini isterken,

 

Bizim ağalar bildiğini okumaya devam ediyor!

 

Anlaşılır gibi değil…

 

*

 

Esnaf, ay sonunu zor getirirken,

 

Bağkur primini yatırabilmek için çırpınırken,

 

Çalışanının SSK primini ödeyemezken,

 

Krizle boğuşup ayakta kalma savaşı verirken,

 

Aydın Esnaf Odaları Birliği Başkanı

Muhammet Künkçü ne yaptı

Biliyor musunuz?

 

Eski başkandan kalan

Volkswagen marka makam aracını satıp

Yeni bir makam aracı aldı.

 

Hem de Mercedes…

Bu ortamda ne gerek var

Beş milyonluk makam arabası almaya Muhammed Bey?

 

Esnafın zor bela ödediği aidatlar böyle bir iş için harcanır mı?

 

Senden önceki başkan Selahattin Çetindoğan’ın hatalarından hiç mi ders almadınız?

 

Kızına maaş bağladığı ortaya çıktığı ve

 

keyfi harcamalar yaptığı için sana destek vermedi mi üyeler?

 

Şimdi bey gibi yaşama sırası sana mı geldi Sayın Başkan?

 

 

Sahi Mercedes marka makam aracını neden aldınız?

 

Anlatıverin de üyeleriniz öğrensin!

 

***

CHP’NİN TÜZÜK KURULTAYI’NDAN AYDIN İLE İLGİLİ NOTLAR…

CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül,

CHP’nin tüzük kurultayı öncesinde

Nazilli CHP Eski Başkanı Naim Atmaca’nın

Kurultay delegeliğini düşürttürmüş…

 

CHP, iktidara yürüyoruz diye kurultay yaparken

Milletvekilinin uğraştığı işlere bakın…

Böyle mi iktidar olacak CHP?

Böyle mi meclis çoğunluğunu elde edecek?

 

Genel Başkan Özgür Özel’e sormak lazım,

CHP, kendi partililerini disiplin marifetiyle partiden atarak,

Milletvekilleri, partili üyelerin üzerinde

Güç denemesi yaparak mı

Dünyadaki sosyal demokrat partilere örnek olacak?

 

*

 

Kurultaya iki isim katılmadı.

Biri, Germencik’te tekrar şans bulamayan Fuat Öndeş,

İkincisi, Didim’de üçüncü kez aday gösterilmeyen Deniz Atabay.

 

*

 

Nazilli’de, Naim Atmaca’nın zaten üyeliği düşürüldü.

 

 

*

 

Didim’in çiçeği burnunda belediye başkanı

Hatice Gençay,

Kurultay salonuna kalabalık olarak gezmeye devam etti.

Bu defa kendisine pek fazla ilgi yoktu.

 

*

 

Nazilli, Söke, Sultanhisar, Didim, Kuşadası

Belediye başkanları kurultaya katıldı…

 

*

 

Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı

Özlem Çerçioğlu da ordaydı.

 

 *

 

Hüseyin Yıldız ve Evrim Karakoz’un

Bazı maddelerde itiraz oyu kullandığı öğrenildi.

 

*

 

Efeler Belediye Başkanı Anıl Yetişkin ise

Sonradan kurultaya katılan isimlerden.

(Delege değil bu arada)

 

Belediyedeki gibi fotoğraf çektirmeye gitmiş, ta Ankara’ya…

 

Albümünde kurultay karesi de olsun diye düşünmüş anlaşılan.

 

Ama fotoğraf karesiyle verdiği mesaj tam haberlik olmuş.

 

“Kinci Yüzyıl”

 

 

İş sadece fotoğraf çektirmek olunca

Haliyle ortaya da bu görüntü çıkıveriyor.

 

***

 

 

Bugün, yeni eğitim ve öğretim yılı başlıyor.

 

Bu vesileyle tüm öğretmen ve öğrencilere başarılar dileriz.

 

 

[article id=”5231″ color=”bg-primary”][/article]

AYTER A.Ş, Güriş Holding’den aldığı 10 milyon doları ne yaptı?

Değerli okuyucularım, bugün Aydın’ın geleceği Çiftlik jeotermal sahasından bahsedeceğim.

 

Bu saha MTA tarafından ihaleye çıkarılmış, Rahmetli Recep Yazıcıoğlu’nun Vali olduğu dönemde Aydın İl Özel İdaresi Aydın halkı adına ihaleye katılıp ciddi paralar ödeyerek bu sahayı satın almıştı.

 

İl Özel İdaresi adına kayıtlı bu saha, Büyükşehir Belediyesi’nin eline geçmesini önlemek amacıyla Aydın Termal Turizm ve Jeotermal Sistemleri Anonim Şirketi’ne (AYTER) verilmişti. Şu anda AYTER’in %99 hissesi Valiliğe ait. Yani hiç kimse çıkıp da bu şirket anonim demesin.

 

Recep Yazıcıoğlu, büyük ideallerle kurduğu AYTER’in bu olaylarda kullanıldığını bilse ne derdi merak ettim doğrusu.

 

Aydın Valiliği, Çiftlik Köyündeki Jeotermal Kaynağı Elektrik Santrali Yapılmak Üzere İhaleye Çıkardı.

Yukarıda linkini verdiğim yazıyla devam edelim. Konuyla ilgili olarak 2018 yılında www.aydinpost.com ’da defalarca yazdım. Yine 05.03.2018 tarihindeki köşe yazımın linkini aşağıda paylaşıyorum.

https://www.aydinpost.com/jeotermal-aydin-ilini-bitirecek-yeni-yapilan-ihale-rezaletler-zinciri

AYTER A.Ş’nin değişmez Yönetim Kurulu Üyesi Sn. Metin Akar, Eski Turizm Bakanı Sn. Atilla Koç’un prensi olarak anılan tarihten bu yana bu görevi sürdürüyor. AYTER’in avukatlığını da Valilik’in emrinde Aydın AK Parti İL BAŞKANI SN. GÖKHAN ÖKTEN yapıyor. Aşağıdaki yazıda soracağım sorulara VALİ SN. YAKUP CANBOLAT, AK PARTİ İL BAŞKANI GÖKHAN ÖKTEN ve AYTER Yönetim Kurulu Üyesi Sn. Metin Akar’ın cevap vermesini istiyorum

Yazımın başrollerinde Sn. Metin Akar ile milyon dolarlık davaların avukatı Sn. Gökhan Ökten var. Bu davaları AYTER’in avukatı olarak kazanması halinde Sn. Gökhan Ökten için milyon dolarlara varan dava ücretlerinin tahakkuk edeceğini de hatırlatmak isterim.

Aslında Aydın Valisi’nin yaptığı işleri kontrol edecek kişi Aydın AK Parti İl Başkanı. Ne var ki kendisi Valinin emrinde çalışıyor. Yapılacak il kongresinde Başkan olarak devam etmek istemesinin nedenlerinden birisi de bu. Davaları AYTER’in kazanması durumunda Sn. Gökhan Ökten’in alacağı paralar, Aydınlılar tarafından sorgulanıyor. Anlayacağınız “AK Parti İl Başkanlığı Bahane, Kazanç Şahane’’. Hepsi için söylemiyorum ama parti yönetimlerinde avukatların neden ağırlıkta olduğunu anlayın işte.

 

Öte yandan, Eski Vali, Milletvekili ve Bakan Sn. Atilla Koç’un PRENSİ Metin Akar’ın akçeli konuların fazlasıyla gündem olduğu AYTER YÖNETİMİNDE 2018 yılından bu yana aralıksız bulunması anlamlı görünüyor. Kendilerine WhatsApp üzerinden sorduğum soruları yazının içinde bulacaksınız. Sorularımın muhatapları Vali Sn. YAKUP CANBOLAT’I yanlış yönlendirip “Güriş Holding’den 750 milyon TL alacağımız var” diyerek yerel basına yaptıkları açıklamalarla ANILAN HOLDİNGİ İTİBARSIZLIŞTIRIYORLAR.

 

https://www.sesgazetesi.com.tr/aydin-valiligi-750-milyonluk-alacagi-icin-harekete-gecti

Temas kurduğum Sn. Gökhan Ökten Aydın’da yapılacak jeotermal için Güriş’ten alınan 10 milyon dolarla ilgili sorumu yanıtsız bıraktı. Ancak, “Santral işletmeye geçince yıllık 4 milyon dolar ödenecek.” ifadesi kayıtlarımda var.

BURDAN AYDIN VALİSİNE SESLENİYORUM: Sn. Vali, siz ne cüretle Aydın basınını toplayıp, “Bizim yıllık 4 milyon dolardan toplam 6 yıl için 24 milyon dolar, yani 750 milyon TL alacağımız var. Bu parayı hukuki yollarla almak için harekete geçtik.” diyorsunuz. Ayıp değil mi? Siz sözleşmeyi okumadınız mı? Hangi karineyle GÜRİŞ HOLDİNG’DEN bu parayı istiyorsunuz? İnsanlar ve firmaları itibarsızlaştırmak devletin valisine yakışıyor mu? Size bunu kim söyletiyor? Aydın basınına yukarıda ifade ettiğim konularda yanlış beyanatlar veriyorsunuz. Başkanlığını yaptığınız AYTER’in avukatı AK PARTİ İL BAŞKANI SN. GÖKHAN ÖKTEN bana gönderdiği WHATSAPP mesajında 4 milyon dolarlık yıllık ödeme işletme faaliyete geçtikten sonra yapılacaktır diyor.

 

Yukarıdaki WhatsApp yazışmaları Sn. Gökhan Ökten ve Sn. Metin Akar’la yapıldı. Sn. Akar sorularıma cevap vermedi. Metin Bey, Sn. Atilla Koç Bakan iken Bakanlıkta önemli görevlerde bulundu. Oğlu Sn. Çağlar Akar ise AK Parti İl Başkanlığı Yönetim Kurulu Üyesi.

 

KONUYLA İLGİLİ OLARAK GÜRİŞ Holding yöneticileri ve yetkilileri, “Biz 6 yıl önce sözleşme yaptığımızda 10 milyon dolar ödedik.” diyorlar. Bu konuları en iyi bilen kişi Ayter Yönetim Kurulu’nun vazgeçilmezi Sn. Metin Akar. Kendisi Gökhan Ökten Bey’in cesaretini gösteremeyip Aydın halkı adına sorduğumuz, “10 milyon doları ne yaptınız?” sorusuna yanıt vermiyorlar. O halde soruma AYTER Başkanı Vali Sn. Yakup Canbolat cevap versin.

 

·         Yönetim Kurulu Üyesi olarak Metin Akar, AYTER’in Avukatı olarak Gökhan Ökten, basın toplantısında bu ifadeleri kullanan Vali Yakup Canbolat’a neden “Efendim bu ifadeniz yanlış.” demiyorlar.

 

Sn. Valinin bu sorular bağlamında Metin Akar ile Gökhan Ökten’e hesap sorması gerekiyor. GÜRİŞ HOLDİNG, yanlış beyanda bulunduğu gerekçesiyle VALİ Sn. Yakup Canbolat’a tazminat davası açarsa Vali Bey’e yazık değil mi? Vali Bey’e acilen bu yönetimi değiştirmesini tavsiye ediyorum.

 

AYDIN HALKININ VİCDANI AYDINPOST.COM olarak,

·         Sn. Vali YAKUP CANBOLAT’ı,  

·         Yönetim Kurulu Üyesi Metin Akar’ı,

·         AYTER’in AVUKATI Sn. Gökhan Ökten’i aşağıdaki soruları yanıtlamaya davet ediyorum.

Bu konuda,

·         AK Parti Milletvekilleri Sn. Mustafa Savaş,

·         Sn. Seda Sarıbaş ve

·         Sn. Ömer Özmen ile

·         CHP’li Aydın Milletvekillerini de adım atmaya davet ediyorum.

 

Sn. Vekiller, aşağıdaki soruları, AYTER A.Ş’nin %99’una sahip olan Aydın Valiliği’ne sizin de sormanızı bekliyoruz.

·         AYDIN VALİSİ VE AYTER BAŞKANI SN. YAKUP CANBOLAT, AYTER YÖNETİM KURULU ÜYESİ SN. METİN AKAR VE AYTER’İN AVUKATI SN. GÖKHAN ÖKTEN SORULARIM ÇOK AÇIK:

 

1.    2018 YILINDA Güriş Holding’den aldığınız 10 milyon dolar, bugünkü parayla 350 milyon TL Vakıflar Bankası’nın veya başka bir bankanın hesabında duruyor mu?

2.    10 milyon dolar bugünkü kurla yaklaşık 350 milyon TL yapıyor. Bu paranın 6 yıllık faiz getirisi ise yaklaşık 330 milyon TL ediyor. Anapara faiziyle birlikte 550 milyon TL, eski parayla 550 trilyon TL’ye tekabül ediyor. Gerçek rakamları sizden öğrenmek istiyoruz?

 

3.    Bankaya yatırdığınız bu 10 milyon dolar için AYTER olarak PROMOSYON ALDINIZ MI? Aldıysanız ne kadar aldınız ve bu parayı ne yaptınız? Banka AYTER ve ŞAHISLARA başka ne avantaj sağladı?

 

4.    Bu paranın faizleri ile promosyonuna ilişkin net bilgileri paylaşır mısınız? BU PARADAN HERHANGİ BİR HARCAMA YAPTINIZ MI?

 

5.    İleride GÜRİŞ HOLDİNG’E karşı davayı kaybederseniz ve para ile faizlerinden harcamalar yaptıysanız, bu miktarları nasıl ödeyeceksiniz? Tutarı AYTER’in kasasından mı karşılayacaksınız?

 

6.    Bu davayla ilgili olarak AYTER’in avukatı Sn. Gökhan Ökten’e ödediğiniz ücretle ilgili olarak kamuoyuna ve tarafıma bilgi verir misiniz? Varsa avukatlık sözleşmesiyle de ilgili bilgi paylaşır mısınız?

 

·         Değerli okuyucularım, AYTER yönetiminin gerçekleştirdiği Çiftlik Bölgesi Jeotermal İhalesi’ndeki yanlışlardan dolayı bölgedeki organize tarım bölgesi, İncirliova, Germencik ve Efeler ilçeleri maalesef ısıtılamıyor ve soğutulamıyor.

·         Ilıca’da GÜRİŞ’TEN alınan 10 milyon dolarla kurulması planlanan KAPLICA OTEL yapılamadı.

·         Bunun baş suçlusu Valiliğin kurduğu AYTER. Bu konuda mevcut Valinin bir suçu yok.

·         Asıl suç AYTER Yönetim Kurulu’na yıllardır SÜLÜK gibi yapışıp ayrılmayan kişilerdedir. Bunların acilen yönetimden temizlenmesi gerekir. Biraz olsun Aydın’ın iyiliğini düşünüyorlarsa İSTİFA ETMELİLER.

 

Değerli okuyucularım, bu köşe yazısında sorduğum sorular için Vali ve Aydın AK Parti Milletvekillerinden yanıt bekliyorum.

 

 

***

 

 

DESPİNA, BİR İZMİR HİKÂYESİ, PROF. YÜKSEL YALOVA

 

 

Bu hafta Aydın’ın kurtuluşunu kutladık. Valilikte bu bağlamda kutlama yapan, ancak daha önce Makamındaki rölyefleri kazıtan Sn. Valinin, acaba efelerin zeybek oynamasını izlerken içi acıdı mı? Atatürk’ün bulunduğu rölyefleri kazıttığı için vicdanı sızladı mı?

Değerli kardeşim, Aydınpost Genel Yayın Yönetmeni Erman Çetin’le birlikte bizim için bu haftanın en harika olayı, Aydın’ın çocuğu, şehre sayısız eser kazandıran, Eski Bakan ve Aydın Güzel Sanatlar Lisesi Kurucusu Prof. Sn. Yüksel Yalova’nın başrol oynadığı “DESPİNA, BİR İZMİR HİKÂYESİ” isimli tiyatroyu seyretmemizdi. Çok duygulandık. Burada ilgimi çeken husus şu oldu: “BİR MİLLET OLSUN, BİR İNSAN OLSUN, BARIŞMASINI BİLMİYORSA, KAVGA ETMEMELİ.” Tam da Aydın’ın kurtuluş gününde Yunan ve Türk şarkılarını zevkle dinledik.

Tiyatro öncesinde Efeler Belediye Başkanı Anıl Yetişkin’le karşılaştım. Şahsımı fark edip saygı göstermesi beni ayrıca duygulandırdı. Nezaketine hayran kaldım. “Ahmet Ağabey, sana 2008’de rahmetli akraban CHP’li İbrahim Çakır’la geldik. Ben de o zaman Aydın Tekstil’in avukatıydım. Bizi İstanbul’daki büronda ağırladın” diyerek bu ziyareti detaylarıyla anlatması beni çok duygulandırdı.

Önümüzdeki günlerde kendisiyle röportaj yapmak için sözleştik.

 

Hepinize iyi haftalar diliyorum.

[article id=”5234″ color=”bg-primary”][/article]

Prenslerin Efeler Belediyesi’ndeki Şark Kurnazlığı

Aydın’da eskiden çengelcilik vardı. Zengin tacirler adına ilçelerde belli bir ücret karşılığı mevsimine göre pamuk zeytinyağı, incir benzeri ürün alanlar bulunurdu ki halk onlara çengelci derdi.

Onlar ürün veresiye üreticilere para dağıtımına (yerine göre tefecilik) aracılık ederler, ilçedeki diğer tüccarları ve para hareketlerini patronları adına izlerler, rapor ederlerdi.

Çengelcilerin bir diğer görevleri de eğer siyasetle iştigal ediyorsa patronun iyiliklerini bire bin katarak her ortamda anlatmaktı.

 

Günümüz koşullarında her ne kadar ticarette kıymetini yitirse de çengelcilik (siyasette genelde bunlara prens denir) siyaset ağaları yönüyle öneminden bir şey kaybetmiş değil.

Yeter ki, sadakatten şaşmasınlar, söyleneni yapsınlar, boynuz kulağı geçmesin, çizgi dışına çıkar akçeli işlere karışırlarsa usulüyle yapsınlar, kendilerini açık etmesinler,

Ankara boyutunda siyaset yapanlar anında onlar sayesinde her türlü dedi kodudan haberdar olabilirler ve gerekli hallerde prensler aracılığıyla operasyon yapabilirler.

Karşılığında prensler ağalarından havuç olarak belediye başkanlığı, meclis üyeliği, vekillik gibi siyasi kariyer basamaklarında yükselmek isterler.

 Ağalarının verdiği bu mükafat havucu onların ileride bu kariyer basamaklarında yükselecekleri anlamına gelmez, o havuç görevlerine sadakatle devam etmeleri içindir.

Zira yeri ve zamanı gelince siyasette yol arkadaşları bile yolda bulunanlara tercih edilebilir.

Hele bir de prens “benim arkamda, Ablam var, Ağam var” havasına girer horozluk taslarsa, üstüne üstlük izinsiz bir de Şark Kurnazlığı’na soyunursa o horoz siyaseten kesilir.

Türk Siyaseti’nde Şark Kurnazlığı sandıkta tartılma cesareti bulunmayanların hile ve kurnazlıkla, arkadan dolanarak başvurduğu mevki, makam kapma yüzsüzlüğüdür.

2004 seçimlerinde yaşanan bir örnek:

Karpuzlu’nun bir köyünde muhtar olmak isteyen ancak sandıktan çıkma umudu olmayan birkaç kafadar birlik olurlar ve muhtar adaylığına bir genci ikna ederler.

Yapılan plana göre kendileri aza olacaklar aradan birkaç ay geçtikten sonra muhtarı şikâyetlerle istifaya zorlayacaklar ve azalar aralarından birini muhtar seçeceklerdir.

Plan tutar, muhtar seçilir, sıra istifa ettirilmesine gelir. Aslı, astarı olmayan işlerden muhtar hakkında şikâyet furyası başlar.

Kaymakamlığın ön incelemeyi yapmakla görevlendirdiği muhakkikin şikâyetlerin altında yatan Şark Kurnazlığı’nı tespitiyle plan bozulur.Sonuçta kurnazlar istifa ederler. Yerlerine gelen yedek azalarla muhtar yoluna devam eder.

Bu olayı anlatmamdan amaç Ağaları’ndan, Ablaları’ndan yüz bulan prenslerin  Efeler Belediyesi’nde de benzer bir Şark Kurnazlığı’na kalkıştığına dair iddialar…

İddiaları dile getirense geçen haftaki yazısında Aydınpost Editörü Erman Çetin.O Anıl Yetişkin’i  muhtara kurulan tezgah benzeri bir oyunla kimlerin alaşağı etmek istediğini yazdı.

Dediğine bakılırsa Efeler Belediyesi’nde davul Anıl Yetişkin’in boynunda tokmak ise prenslerin elindeymiş.. Başkan’ın tek yapabildiği düğünlerde nikâh kıymak, zeybek oynamakmış.

İpin ucu puştun elinde hesabı, yüzsüz yüz gördüler karşısında nikâh kıymasın, zeybek oynamasın da ne yapsın Anıl Yetişkin?

Demek ki, Ağaları tarafından bir, iki dönem meclis üyesi seçtirilmekle ne oldum delisi olan prensler sandıkta tartılacak cesareti kendilerinde göremeyince bula bula çareyi başkanlığa kestirmeden Şark Kurnazlığı’yla çökmede bulmuşlar.

Aydın’ın içine düştüğü “çukur siyasete” bakar mısınız? Bu ne pişkinlik, bu ne yüzsüzlük, bu ne ahlaksızlık?

Anıl Yetişkin’in icraatları eleştirilebilir,eleştiriyoruz da ama sandıkla gelenin sandıkta gitmesini de savunmak milli iradeye saygının bir gereğidir. 

“İktidara güvenim kalmadı” diyenler demek ki, “CHP’ye de güvenimiz yok” demekte haklılarmış.

Eğer prenslerin Efeler Belediyesi’ne çökmelerini engellemezlerse “Ablaları’nın da, Ağaları’nın” da bu sonu olur. Çünkü her dönemde prenslerin belediyelerde neden oldukları olaylar artık kabak tadı verdi.

Prenslerin bu şekilde Şark Kurnazlığı ile belediyeye çökmelerine göz yumulacağına sürecin başındayken aday yapılıp seçtirseydiler ya..En azından CHP  lekelenmezdi..

 Velhasıl Anıl Yetişkin iyi bir performans gösteremeyebilir, bazılarının gözünde bu gömlek ona bol gelmiş de olabilir.

Ancak seçimin üzerinden altı ay geçmedi, aday yaparken aklınızda bu şekilde Şark Kurnazlığı ile istifa ettirmek mi vardı, sorusuna millete yanıtınız ne olurdu, ayrıca size kim güvenir de oy verir, hiç düşündünüz mü?

İşte mutlak güç karşısında haddini aşmak böyle bir şeydir.

[article id=”5235″ color=”bg-primary”][/article]

Aydın halkı, tarihi ve kurtuluşu

Aydın’ın kurtuluşunda emeği geçen Kuvayı Milliye hareketi içinde yer alan Efe ve kızanların yaşadığı olaylar hakkında çok az bilgiye sahibiz.

Özellikle yeni nesil bu konuda neredeyse hiçbir bilgiye sahip değil.

Cumhurbaşkanlığı yapmış Celal Bayar’ın “Galip Hoca” kimliğiyle Aydın’a gelerek Kurtuluş Savaşı’nda yer almaları için Efeleri ikna eden kişiler arasında yer aldığını çoğumuz bilmiyoruz.

Aydın’ın Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait sosyal yaşamı, ekonomisi, kültürü ve tarımı hakkında yazılı bilgi, belge, kitap ya da dergi neredeyse yok denecek kadar az.

Geçmişten bugüne Aydın sınırları içinde koruyabildiğimiz veya koruyamadığımız hanlar, hamamlar, konutlar, camiler ve kiliseler ile Aydın halkını anlatan Müslüman ve Gayrimüslimlere dair yeterli bilgi ve belgeye ulaşmak ne yazık ki mümkün değil.

Aydın tarihi hakkında Kültür Müdürlüğü, Aydın Büyükşehir Belediyesi, Efeler Belediyesi, STK’lar ve Aydın Adnan Menderes Üniversitesi’nin (ADÜ) bir çalışma yürüttüğünü hiç duymadım.

Her yıl 7 Eylül’de Aydın’ın Yunan işgalinden kurtuluşunu, yaşananları tam olarak bilmeden ve yeterli bilgilendirme yapılmadan kutluyoruz.

Benim ilkokul ve ortaokul dönemlerinde kutladığımız 7 Eylül ile bugünkü kutlamalar arasında büyük bir fark var.

O günlerde herkesin coşkuyla kutladığı 7 Eylül günlerini çok özlüyorum.

Bayram havasında, kamu kurum ve kuruluşları ile halkın iç içe olduğu kutlamalar yapılırdı. Esnaf kazancıyla bayram eder, insanlar doyasıya eğlenirdi.

Bugün milli bayramlarımızı, sadece protokol önünden geçerek yapılan yürüyüşler dışında coşkuyla kutladığımızı söyleyebilir miyiz?

Efeler Belediyesi, 7 Eylül etkinlikleri kapsamında, Köprülü Mahallesi’nde bulunan Kuvayı Milliye Anı Evi’nde Eylül ayının ilk meclis toplantısını düzenleyerek etkinliklere başladı. Sevgi Yolu’nda bulunan eski Milli Aydın Bankası Kültür Merkezi’nde 7 Eylül’e özel “Siyah Beyaz Eski Günler” adlı bir resim sergisi ve 7 Eylül akşamı fener alayı düzenleme kararı aldı. Eskiyi yâd edebilmemiz adına güzel bir çalışma olmuş.

Büyükşehir Belediyesi ise her zaman olduğu gibi Atatürk Kent Meydanı’nda Funda Arar konseri ile bir kutlama hazırlamış.

9 Eylül, 2024-2025 Eğitim Yılı Başlangıcı

Öğrenciler heyecanlı, veliler ise endişeli.

Okul alışverişleri için Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği ile Ticaret Odası başkanları, sosyal medya üzerinden velilere, alışverişlerini esnaftan yapmaları çağrısında bulunan temenni mesajları yayımladılar.

Ancak öğrenci velilerinin esnaftan alışveriş yapmalarını teşvik edecek bir hazırlık ya da fırsat sunulması için bir teklif duyduğumu söyleyemem.

Oysa, bu durumu esnafın lehine bir fırsata dönüştürmek amacıyla Aydın Büyükşehir Belediyesi, Ticaret Odası ve Esnaf ve Sanatkârlar Birliği iş birliği ile esnafla ortak bir çalışma yaparak, Aydın Tekstil alanında bulunan fuar alanında “Kırtasiye Günleri” adıyla bir etkinlik düzenlenebilirdi.

[article id=”5233″ color=”bg-primary”][/article]

Yeni Bir Tanım: Diyabetize yani Diyabet+Obezite

Örnek verecek olursak en başta diyabet, hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları, solunum sistemi rahatsızları ve psikolojik sorunlar sadece bunlardan birkaçıdır.

Diyabet ise, obezitenin neden olduğu hastalıkların başında gelmektedir.  Diyabet, toplumda temel olarak 2 farklı şekilde görülür. Tip I Diyabet, pankreastan insülin salgılanmasındaki yetersizlik nedeniyle gelişir. Tip II Diyabette ise insülin salınımı normaldir, fakat buna karşılık organların bu hormona direnci vardır. Yapılan çalışmalar obezitenin özellikle Tip II diyabeti daha çok arttırdığını göstermektedir.  Bu haftaki yazımızda Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre 10 ölümcül kronik hastalıktan biri kabul edilen obezitenin yandaş hastalıklarından olan diyabete olan etkisini inceleyelim.

 

DÜNYA OBEZ OLMAKTAN KORKUYOR!

 

Obezite, enerji alımı ve harcamasındaki dengesizlik sonucu vücudun yağ kütlesinin yağsız vücut kütlesine oranla artmasıdır.  Son verilere göre ülkemiz Avrupa ülkeleri arasında en şişman ülke iken Dünyada Amerika ve Suudi Arabistan’dan sonra 3. Sırada gelmektedir. Ülkemizde her 5 kadından 2’si ve her 5 erkekten 1’i obez sınıflamasındadır. Tüm genel topluma baktığımızda ise nüfusumuzun %30.3’ü obezdir.  Maalesef obezite, sadece taşıdığımız depo yağlar olmaktan çok birçok hastalığa da davetiye çıkartıyor ve obezite başladıktan sonra bireyde 10 yıl içerisinde bir kronik hastalık ve buna bağlı ilaç kullanımını da başlatıyor. Dünya Sağlık Örgütü tarafından ve ülkemizde ise Sağlık Bakanlığımız tarafından obezite ile mücadele konusunda birçok politika geliştiriliyor. Artan beden algısı ve sağlık kaygısı ile birçok kişi artık kilosuna dikkat etmeye çalışıyor ve son verilere göre Dünyanın yarısı ya obezite ya da bir hastalığı bağlı diyet yapıyor.

Obezitenin saptanmasında halk tarafından en sık bilinen ve kullanılan yöntem Beden Kütle İndeksidir. Beden Kütle İndeksinin 18.5-24.9 arasında olması bireyin ağırlığının boya göre uygun olduğunu gösterir. 25- 29.9 arasında olması işe hafif şişmanlık olarak tanımlanır. BKİ 30 ve üzeri olması ise obezitenin derecelendirilerek sınıflandırılmasını gösterir.

Siz de aşağıdaki bu kısa formülü kullanarak kısa bir sürede bedeniniz hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Daha ayrıntılı bir değerlendirme için diyetisyenlerden de destek alabilirsiniz.

 Boy (metre) *boy (metre)=boyunuzun metre karesi

 Beden kütle İndeksi = vücut ağırlığı(kg) /boyunuzun metre karesine bölünmesiyle bulunur.

OBEZİTE, DİYABETE NEDEN OLUYOR!

 

 Dünyada her 20 saniyede bir ayak diyabete bağlı olarak kesiliyor. Diyabetin en büyük risk faktörleri yüksek yağ oranı, yanlış beslenme ve hareketsiz yaşamdır. Diyabetin genetik faktörlerden çok çevresel etmenlerden beslenmenin bozulmasıyla görüldüğü artık bilinen bir gerçek!

 

Önce insülin direnci ile başlayan daha sonra diyabete dönüşen ve kadınlarda polikistik over sendromuna da neden olan bozulmuş kan glukozları vücutta birçok dokuya ciddi zararlar vermektedir. Obez olmak diyabet riskimizi 5 kat daha arttırır ve beslenmenin düzenlenmesinin yanında bireyin kilosunun ideale getirilmesi tedavinin birinci basamağını oluşturmaktadır. Şimdilerde ise yeni bir tanım olarak karşımıza çıkan diyabetin ve obezitenin birlikte görüldüğü ‘’diyabetize’’ de dediğimiz tabla Dünyada hiç de azımsanacak bir düzeyde değildir. (Neredeyse Dünya nüfusunun 3’te biri)

BESLENME ALIŞKANLIKLARI VE DİYABEZİTE

 ARASINDAKİ İLİŞKİ                                                                                  

·        Diyabet ve obezite arasındaki ilişkide beslenmenin önemli bir belirleyici olduğunu söylemek mümkün. Bireyin hem sağlıklı hem de zinde bir vücuda sahip olmasında beslenme ve fiziksel aktivite büyük bir önem taşımaktadır. Bireylere sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırılırken aşırı kısıtlayıcı diyetlerden uzak durulmalı, sürdürülebilir ve sağlıklı besin tercihleri yapılması konusunda teşvik edilmelidir.  Sağlıksız beslenme obezite gibi ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getirmektedir. Bu nedenle obez bireylerin obez olmanın bir sağlık sorunu olduğunu kabul etmesi, farkındalık kazanarak bu konuyla mücadele etmesi gerekir. Bir uzmandan da yardım alınarak hem sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanılabilir hem de obezitenin yol açtığı diyabet gibi hastalıkların oluşma riski en aza indirilebilir. Siz de sağlıklı beslenmek ve sağlıklı besin tercih etme konusunda alışkanlık kazanmak istiyorsanız aşağıdaki önerileri uygulayarak kendiniz için güzel bir adım atabilirsiniz.

·        Öncelikle diyabetten korunmak için kilonuzu ideal sınırlarda tutmaya özen göstermelisiniz. (Yukarıdaki BKİ formülünü kullanınız.)

·        Diyabetin belirtilerinden olan sık idrara çıkma, ağız kuruluğu, aşırı terleme gibi belirtilere sahipseniz parmak ucu ölçümüyle kan şekerinizi takip etmeniz önemlidir. Günün herhangi bir saatinde, aç veya tok yapacağınız rastgele bir parmak ucu ölçümünde kan şekeriniz 200 mg/dL’nin üzerindeyse hemen hekime başvurmalısınız.

·        Kan şekerinizin hızlı bir şekilde yükselmesine neden olan şeker ve şeker içeren yiyeceklerden uzak durunuz. Paketli ürün tüketimini azaltmalısınız.

·        Yağ ve yağlı yiyeceklerin tüketimini daha kontrollü yapmalıyız çünkü vücudumuzun yağ dengesinin düzensiz olması diyabet ve obeziteyi tetiklemektedir.

·        Günlük sıvı alımına da dikkat etmeliyiz. Özellikle temel ihtiyacımız olan suyu ihmal etmemek çok önemlidir. Böbrek hastaları haricinde, sağlıklı her bireyin günlük su tüketimi en az 8-10 bardak olmalıdır.

·        Tip 2 diyabet hastasıysanız da az az ve sık sık bir öğün planı oluşturarak kan şekerinin ani dalgalanmalarını önleyebilirsiniz. Öğün aralarında en az 2-3 saatlik periyotlar bırakmak da önemlidir.

·        Öğünlerde porsiyon kontrolü sağlanmalı, az veya aşırı yemek yemekten kaçınılmalıdır.

·        Fiziksel aktivite de sağlıklı bir yaşam tarzının benimsenmesi konusunda önemlidir. Bu nedenle fiziksel aktivitenizi arttırmaya yönelik sporlar yapabilir, günlük en az 30 dakika yürüyüşü hayatınıza katabilirsiniz. Böylelikle metabolizma hızınız artacak ve kilo vermeniz kolaylaşacaktır.

Bu önerileri dikkate alarak beslenmenizi düzenleyebilirsiniz. Çağın en büyük sorunu olarak karşımıza çıkan ‘’diyabetize’’ de yapılacak en temel şey beslenmenizde vereceğiniz doğru tercihlerden geçmektedir.  Aklınıza takılan sorular için yorumlarda buluşalım, sevgiyle kalın..

[article id=”5203″ color=”bg-primary”][/article]

O kimlerin yüreklerini hoplatmamıştı?

Bu alemde kimi ilmiyle irfanıyla,kimileri zenginliğyle cömertliğiyle, kimileri de pintiliğiyle,mıkırlığıyla meşhurdur.

Kimileri de midesiyle, boğazıyla,kimileri paraya,mala,mülke düşkünlüğüyle kimileri ise çalışkanlığıyla bilinir.

Kimileri mertliğiyle, kimileri kalleşliğiyle,kimileri yardımseverliğiyle, kimileri karnının hasediyle tanınır.

Kimileri de vardır ki,midesine düşkündür,kimileri zevkinin adamıdır,kimileri de dünya yansa umurunda değildir,kimileri de başkaları işin ödünç kavgaya tutuşmasıyla  ünlüdür.

Kimisi savurgandır, kimileri sineğin yağını hesap eder,servetine servet,parasının üstüne para koymanın derdinde olmasıyla mimlidir.

Kimileri hayrı hasenatı sever,kimileri para istiflemeyi hayatın tek gayesi sanar, kimileri de eş – dost canlısıdır, kimileri de vurdumduymazlığıyla ünlenmiştir.

 

Hulusi Devrim’in ise hiçbir olumsuzlukla işi yoktu. Onun insanları makaraya sarmaktan, telaşa kaptırmaktan, en zor anlarında bile güldürmekten zevk alan bir yapısı vardı..

Zira gülmek hastaya ilaç,yaraya merhemdir.

Vefatının üzerinden 19 yıl geçti,arkadaşları,dostları sıkıldıklarında aralarında hala onun şakalarıyla dertlerini hafifletmek, gülmek,neşelenmek  teselli olmak isterler.

 

Çünkü Hulusi Devrim ölüyü güldürecek derecede usta bir ventrolog sanatçısıydı..

(Diğer adıyla Vantrilok aynı ortamda bulunan insanların karşılıklı diyaloğu esnasında kişinin ağzını kıpırdatmadan çıkan sesinin başkasından geliyormuş gibi algılamaktır. Yani sesi bir başkasından geliyormuş gibi konuşabilene Vantrolog denir)

                                                               

Ayrıca Hulusi Devrim  nadir insanlarda bulunan bu özelliğiyle Aydın’ın bir kültür değeri olmayı hak ediyor.

Onu anmak için dostlarından iş insanı Süleyman Tümay’ın organizesinde ve iş insanı Arif Gürdal’ın ev sahipliğindeki bir  programda  bir araya geldiler

Katılımcılar arasında Aydın eski Valilerinden Muharrem Göktayoğlu,eski Aydın Emniyet Müdürlerinden  Tekin Akın,

İş insanları İbrahim Polat, Mümtaz Özalp, Mustafa Ali Parmaksız, Müfit Kasım Bayraktar, Şakir Öğütçü,

 

İzmir’den eski Trabzon Defterdarı Kenan Karadeniz, İzmirli iş insanı Ali Ünal,

Didim’den iş insanı, turizmci Mustafa Şipal,

Hulusi Devrim’in oğulları Ufuk ve Cem Devrim kardeşler ve diğer konuklar  katıldılar.

Tabiatıyla konu Hulusi Devrim ve şakalarıydı :

 

Hulusi Devrim  şakalarıyla  kimlerin dizlerinin bağını çözmemişti, kimlerin ödlerini koparmamıştı?

Şoförüne çimento yüklü kamyonu boşalttırmaya mı kalkmamıştı?

Nahit Menteşe’nin bakanlığı döneminde koruma polislerini  mısır tarlasından geldiğini zannettikleri sese karşı  sipere mi yatırmamıştı?

Bir koruma polisini Vedat Çiftçi’nin çifliği’nde üç kez işçilerin barınaklarına mi göndermemişti?

Aynı çiftlikte Derman Bey dizisinin çekiminde oyuncu Kadir İnanır ve diğer aktrist ve artisleri mi şakalarıyla makaraya dolamamıştı?

Okuduğu üniversitede daha  ilk tanışmalarıda oğlunun hocasına yaptığı şakayla birkaç kez koltuğundan kaldırarak pencereden gelen sesi mi araştırttırtmamıştı?

Bir cenazede töreninde bir mezarın başında defin işlemini bekleyen birisine yaptığı şakayla “senin de ecelin geldi” diyerek ödünü mü koparmamıştı?

Yine kambur bir yaşlıya mezardan gelen ses taklidi yaparak “dik yürü” demesiyle ihiyarn dizinin bağını mı çözmemişti?

O daha kimlerin yüreklerini hoplatmamıştı, kimlerin mezarlıkta ödünü patlatmamıştı, kimleri mezar başında ağlarken güldürmemişti?

Daha neler, neler…Nur içinde yatsın.

[article id=”5230″ color=”bg-primary”][/article]

Efeler Belediyesi’nde yönetim 5 ayda fokurdamaya başladı!

 

 

Geçtiğimiz hafta yayınlanan Aydınpost’un haberine göre

Efeler Belediyesi üst yönetimi fokurduyor!

 

Şaşırdık mı?

Tabi ki hayır.

 

Bu durumların yaşanacağı bilinen bir gerçekti.

Barış Altıntaş, Efeler Belediyesi başkanı olmak için iki sene öncesinden hazırlıklarına başlamıştı.

 

Kendisine Efeler Belediye Başkan adaylığı fısıldanmıştı bir kere.

 

Karpuz kabuğu misali, akla düşmüştü bir kere başkan adaylığı.

 

Ne olduysa oldu!

Barış Altıntaş’ın Efeler Belediyesi başkan adaylığı ol(a)madı.

 

Önceleri herkesin nereden çıktı dediği bir isim aday yapıldı.

 

Bu isim Anıl Yetişkin’di.

 

Evrim Karakoz’un ortaya attığı iddia edilen bu isim aday yapıldı.

 

Fakat bu ismi CHP’de emek veren örgütçüler pek hazmedemedi.

 

Bunlardan birisi de Barış Altıntaş’tı.

 

Tekrar belediye meclis üyeliğine fit olan Barış Altıntaş,

Bu durumu hala hazmedecek gibi görünmüyor!

 

Bir de nasıl olduğu herkesin malumu olan bir şekilde

Tekrar Efeler Belediyesine Başkan Yardımcısı yapılınca,

Kazanların kaynamaya başlaması zaten beklenen bir durumdu.

 

Kaynayan kazanlar şimdi fokurduyor!

 

Efeler Belediyesi iki başlı bir görünümde.

 

Siyasi anlamda belediyede etkili olan isim Barış Altıntaş.

 

Vaziyet Altıntaş’ın bazı Belediye Meclis üyeleriyle yaptığı toplantılardan belli.

 

Ama bu organizasyonlardan Anıl Yetişkin de rahatsızlığını hissettirmeye başlamış.

 

Daire amiri olan müdürler de Barış Altıntaş’a göre pozisyon alıyorlar.

 

Hatta Barış Altıntaş’ın

Efeler Belediye Başkanı Anıl Yetişkin’in

ne zaman istifa edeceğini sorguladığı

bazı belgelerin olduğu konuşuluyor.

 

Tabi bu belgelerin nasıl elde edildiği,

Nasıl arşive alındığı da ayrı bir merak konusu.

 

Germencik’ten getirilen başkan yardımcısı

Muttalip Özsemerci, Evrim Karakoz’a bağlı.

Didim’den gelen İbrahim Metin Başer ise Ertuğrul Yamen’e.

 

Hal böyle olunca Anıl Yetişkin, çocukluk arkadaşı

Derya Tıkır ismini üst yönetime dahil etmeyi düşünmüş…

 

Bu yönetim zafiyeti Efeler Belediyesi’nin tüm hizmetlerine yansıyor.

 

Sahada bu durum kendisini çok net gösteriyor.

 

Efeler Belediyesinde durum böyle olunca resmiyette belediye başkanı olan Anıl Yetişkin’e ne kalıyor?

 

Kim evleniyorsa düğününe gitmek ve nikâh kıymak kalıyor.

 

Mübarek sanki nikâh memuru!

 

Barış Altıntaş’ın kurduğu oyunda beklediği şey ise

Anıl Yetişkin’in nikâh memurluğundan bir gün sıkılıp istifa etmesi!

 

Siyasetin acemisi Anıl Yetişkin bu durumdan

Acemi Milletvekili Evrim Karakoz’un ipi ile kurtulacağını zannediyorsa yanılır.

 

Günü gelince herkes kendini kurtarır.

Birileri ise yolda kalır…

 

 

***

HATİCE HANIM BU NE ACELE YAHU?

Didim Belediye Başkanı Hatice Gençay

kendi kendini hedef durumuna getiriyor.

 

Didim’e yaptığı işler ile değil de vukuatları ile anılmaya başlandı

Son günlerde…

 

Gittiği yerlerde şatafatlı karşılamalar,

Onlarca koruma ile gezmeler,

Siyasi mevkidaşlarına nasihatler…

 

Dur bakalım…

Şöyle bir hizmet et…

Ondan sonra konuş ablacım…

 

Etrafına topladığı dalkavuklar ile kendine lakaplar taktırmalar…

Kendini övdüren köşe yazıları yazdırmalar falan…

 

Didim’de yangın olur,

Millet yangın söndürme telaşında olur,

Hatice Hanım ise farklı işlerin peşinde çıkar…

 

Kendine gel Hatice Hanım,

Bak Didim halkı senden hizmet bekliyor!

 

 

***

KİMİN PARASINI KİME HARCIYORSUNUZ BEYLER?

2024-2025 Yargı yılı dönemi bu gün başlıyor.

 

Aydın Barosu resepsiyon düzenlemiş

 

Yine, Efeler Belediyesi’ne ait İmamköy’deki Doğa Otel’de.

 

Bu resepsiyonun maliyetini Baro mu karşılıyor?

 

Yoksa Efeler Belediyesi mi?

 

Bu soruya verilecek cevaba göre iki sorumuz daha olacak.

 

Baro Başkanı Sezgin Çetin kendi adıyla ev sahibi gibi bütün kurumlara davetiye gönderdiğine göre

Bu resepsiyonun faturasını Aydın Barosu ödüyor olmalı.

 

Aksi durum söz konusu ve Efeler Belediyesi bu organizeden para almıyorsa,

 

Siz kimin parasını kime harcıyorsunuz derler adama?

 

Paranız çok ise gidin SGK’ya olan borcunuzu ödeyin.

 

Yahu mevcut iki ay sonra yapılacak seçim öncesi

baro başkanını parlatmak mı sizin işiniz?

 

Anıl Yetişkin, Belediye Başkanı olduğunun farkına varsa da

Baro ve avukatlarla uğraşmayı bırakıp kendi işine baksa fena olmaz…

 

Birilerinin işareti ile Baro işlerine karışmak,

Fatih Atay’ın yaptıklarını tekrar etmek

Size bir şey kazandırmıyor benden söylemesi…

 

***

 

Herkese iyi haftalar!

 

[article id=”5222″ color=”bg-primary”][/article]