Ana Sayfa Blog Sayfa 46

CHP’li belediyelere AK Parti çengeli

Yerel seçim çalışmalarında, belediye başkan adayları seçmenlerin oyunu kazanabilmek için sundukları proje vaatlerini gerçekleştirmek üzere ciddi bütçeler oluşturmak zorundalar.

AK Parti iktidarının aldığı ekonomik tedbirler çerçevesinde yayınlanan genelge, CHP’li belediye başkanları için adeta bir “can simidi” oldu.

2024 Mart ayında yapılan yerel seçimlerde birçok büyükşehir belediyesinin yanı sıra il ve ilçe belediyelerini CHP’li adayların kazanması, AK Parti iktidarını harekete geçirdi.

Belediyelerin 2023 yıl sonu itibarıyla SGK’ya olan sigorta prim borçlarını tahsil etmeye yönelik hazırlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 2024 Mart ayında yapılan yerel seçim sonrasına ertelendi. Bu ertelemenin, AK Parti tarafından planlı bir bekleyiş olduğu ve SGK prim borçlarının ödeme emirlerinin seçim sonuçları sonrasına bırakıldığı iddia ediliyor.

2024 yerel seçimlerin hemen sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme getirdiği belediyelerin SGK’ya olan birikmiş sigorta prim borçlarının tahsil edileceği yönünde ki açıklaması sonrasında harekete geçen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, belediyelere geciken sigorta prim borçlarını ödemeleri için ödeme emri ve hemen sonrasında icra takibi göndermeye başladı.

Seçimlerde devralınan belediyelerin borç yüklerini bilen AK Parti iktidarı, bu ödemelerin yapılmasının zor olacağını ön gördüğü için belediyelere özellikle bütçe dengelerini bozmak adına icra takibi başlattı.

İller Bankası’ndan gelen ödenekle personel maaşlarını bile zor ödeyen CHP’li belediyeler, önce tasarruf tedbirleri, ardından sigorta prim borçları nedeniyle başlatılan icra takibi ile hareket alanlarını iyice kaybetti.

AK Parti iktidarının bu uygulaması, CHP’li belediyelerin kendi seçmenlerine vaat ettikleri projeleri gerçekleştiremeyecekleri için mazeret bulmaları adına kolaylık sağlayacaktır.

Ak parti iktidarının tasarruf tedbirleri nedeniyle yatırım yapamadıklarını ve sigorta prim borçlarını ödemek zorunda kaldıklarını belirterek, önümüzdeki beş yıl boyunca mevcut durumu korumakla yetinecekler.

Böylece, gelecek yerel seçimlerde mazeretleri hazır olacak. Seçmene “İktidar, hizmet etmemizi engelledi.” demeleri yeterli olacak. 

Bu şartlar altında her dönem olduğu gibi kaybeden yine Aydın olacak.

Her zaman olduğu gibi takdir okuyucularındır.

[article id=”5252″ color=”bg-primary”][/article]

Birbirimize karşı ne ara bu kadar vicdansız olduk?

Fuzuli’nin “Boş yere canı sıkılmaz insanın; ya bir eksiklik(vicdan) vardır, geleceğe dair ya da bir fazlalık(vicdansızlık) vardır; geçmişten gelen” sözleri- Prof. Dr. İlhami Güler’in de dediği gibi- geçmişimizi özetlediği gibi bu günümüzü de özetliyor.

Okullar açıldı ama temizlik sorunu gündemdeki yerini koruyor. Bu konuda muhalefete ait belediyelerden yardım isteyen okul yetkililerine kimi üst yöneticilerin aba altından, kimilerinin de açıktan sopa göstermeleri tartışma yarattı.

Üst yönetici hem partizan hem görevinin bilincinde olmayan eskilerin deyimiyle “cehl-i mürekkeb”(Katmerli cahil) ise eyleminin ceremesini 40 yıl öncesinde olduğu gibi günümüzde de millet ödüyor.

 Örnek:

Sağcılığın ve solculuğun hayli keskin olduğu Bülent Ecevit’in Başbakan olduğu CHP iktidarı döneminde(1977-1979) Fethiye’nin Ören Vadisi’ndeki köy halkından bir grup  “Biz Ecevit’in yolunu istemeyiz” diyerek yol yapımına engel olmalarının ceremesini ilerleyen süreçte hastası olanların, ağır yükü bulunanların ödediği gibi.

O devrin şartlarında bu tür olaylar normal karşılanıyordu. Günümüz koşullarında o insanlara “cahillik yapmışlar” diyerek geçiştiriyoruz ama 40 yıl önceki zihniyetin bu gün hortlatılmasına ne demeli?

Yapılana kibir de demek, gurur da demek hafif kalır. Çünkü söz konusu olan korumasız çocukların sağlığı…

Okul hizmetli yokluğundan temizlenemiyor, iddiaya göre bu işi karşılıksız yapacak belediye personelini üst yönetim siyasi nedenlerle kabul etmemesini dayatıyor, iyi mi? Birbirimizi geçtik bu vicdansızlığı çocuklarımıza reva görmesek olmaz mı? 

Okulların temizlenmesine engel çıkaranlar siyasetçi olsa bir yere kadar anlaşılır bir şey ama bunu yapan bir bürokrat.

Hâlbuki memurun partisi olmaz, siyaset yapacak olan devletin gömleğini çıkarır, siyasete girer aksi halde memuriyet gömleği ile siyaset yapmak milleti ayrıştırır.

Diğer yandan bir müdür maaşını milletten toplanan vergilerden alıyorsa parti farkı gözetmeksizin hizmetle mükelleftir.

Kaldı ki, okulların artan ihtiyaçlarına gerek okul aile birliklerinin yardımı gerekse belediye gibi kurumların katkısı olmadan günümüzde ne veliler ne de okul yönetimleri yetebilir.

Bakanlığın da bu gerçeği kabullenerek çifte standarttan vazgeçmesi gerekiyor.

Her kayıt dönemi öncesinde Bakanlık bağış toplanmaması konusunda okullara bir genelge gönderir ve velilerden her ne ad altında olursa olsun para talep edilmemesi istenir.

.Bu haberleri işiten vatandaş da zanneder ki, devlet okulların her ihtiyacını karşılıyor toplanan paraları yöneticiler keyfine göre, sorumsuzca harcıyor.

Hâlbuki kazın ayağı genelgede anlatıldığı gibi değildir. Okul Aile Birliği güçlü olmayan okullardaki yöneticiler her okulun temel ihtiyacı fotokopi kâğıdı ve tebeşir almakta bile  zorlanır.

Sıra denetime geldiğinde iğneden, ipliğe okul müdürünü sorguya çeken müfettişler eksik bulduklarında affetmezler ve “yöneticilik mazeret üretme yeri değildir, çözüm yeridir,” derler,keserler atarlar.

Bir gerçeğin altını çizmek gerekir:

Devlet okullarının gerek velilerin gerek hayırsever esnafın, vatandaşın gerekse belediyelerin yardımı olmadan ayakta durmaları bile mümkün değildir.

Bu konuda inat eden, gurur, kibir yapan yönetici en başta vicdansızlığı yönettiği kuruma, ikinci olarak da millete yapar.

O nedenle bizim lügatimizde söz konusu millet ise “El öpmekle dudak aşınmaz”, özdeyişinin ayrı bir yeri ve önemi vardır.

Bir an için okul müdürlerinin ilçe milli eğitim müdürlerinden, onlarla birlikte il başkanından veya milletvekillerinden çekindikleri için muhalefetin yönettiği belediyelerinden yardım istemekten çekindiklerini varsayalım.

Özerk yapıda Aydın’ın tek yüksek öğretim kurumu adı üstünde üniversal Adnan Menderes Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Bülent Kent’e ne demeli, o kimden korkuyor?

Şayet o BŞB Başkanı’nın iki kez randevu isteğine olumlu cevap verseydi oluşacak karşılıklı diyalogla çözülmedik ne ADÜ yolu kalırdı ne de kampusta kuru ottan çıkan yangında güzelim zeytin ağaçları ve diğer bitkiler kül olurdu.

İnsan merak ediyor, acaba yanan yetişmiş milli servet olan zeytin ağaçlarını ve diğer bitkileri her gördüğünde Rektör Prof. Dr. Bülent Kent vicdanen rahatsızlık duyuyor mu?

Demem o ki,yaşananlara bakınca insan 40 yılda millete karşı eksikliklerimizi gidermede (vicdanlı olmada) zerre yol alamamışız,demekten kendini alamıyor.

 Fuzuli’nin “Boş yere canı sıkılmaz insanın; ya bir eksiklik(vicdan) vardır, geleceğe dair ya da bir fazlalık(vicdansızlık) vardır; geçmişten gelen” sözleri- Prof. Dr. İlhami Güler’in dediği gibi- geçmişimizi özetlediği gibi bu günümüzü de özetliyor vesselam…

[article id=”5255″ color=”bg-primary”][/article]

2024 Turizm ve havacılıkta rekorların yılı olmaya aday

Değerli Meslektaşlarım,

Gerilime değil de gelişmeye odaklanan yazımı sizlerle paylaşmak istedim…

Rakamlar ve istatistikler ile derlediğim yeni yazımı okurken keyif almanız dileğiyle…

*2024: Turizm ve Havacılıkta Rekorların Yılı Olmaya Aday*

Son dönemde açıklanan turizm ve havacılık raporları, Türkiye’nin bu iki önemli sektörde büyük hedeflerle yol aldığını gösteriyor.

Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) verilerine göre, Türkiye genelinde 2024 yılının ilk sekiz ayında yaklaşık 155 milyon yolcu havalimanlarını kullandı. Özellikle İstanbul Havalimanı, Avrupa’nın en yoğun havalimanlarından biri olmayı sürdürüyor.

Bu yükseliş, Türkiye’nin turizmde 60 milyon ziyaretçi ve 60 milyar dolar gelir hedefini daha gerçekçi kılıyor.

*2024’ten Önceki Son 5 Yılın Turizm Verileri*

Türkiye’nin 2024 hedefleriyle doğru orantılı olarak, geçmiş yıllardaki turizm performansı da bu başarıyı destekliyor. İşte son beş yılın önemli turizm istatistikleri:

*2019:*

Turist Sayısı: 51,9 milyon

Turizm Geliri: 34,5 milyar dolar

*2020:*

Turist Sayısı: 15,9 milyon (COVID-19 pandemisi nedeniyle düşüş yaşandı)

Turizm Geliri: 12,1 milyar dolar

*2021:*

Turist Sayısı: 30 milyon

Turizm Geliri: 24,5 milyar dolar

*2022:*

Turist Sayısı: 44,6 milyon

Turizm Geliri: 46,2 milyar dolar

*2023:*

Turist Sayısı: 56,7 milyon

Turizm Geliri: 56,5 milyar dolar

Bu veriler ışığında, Türkiye’nin 2024 yılı hedefleri olan 60 milyon turist ve 60 milyar dolar gelir oldukça gerçekçi görünmektedir.

Özellikle 2022 ve 2023 yıllarındaki gelir artışı, Türkiye’nin turizm gelirlerinde yaşadığı toparlanmayı ve büyümeyi açıkça ortaya koyuyor.

*Bakan Ersoy’un Vizyonu ve Yeni Stratejiler*

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 31 Ocak 2024 tarihinde yaptığı açıklamada, 2024 yılı hedeflerini vurgularken Türkiye’nin sadece Avrupa değil, ABD, Kanada ve Uzak Doğu gibi yeni pazarlarda da turist çekmeyi hedeflediğini belirtti. Türkiye, bu pazarlarda ciddi büyüme beklentileriyle ilerliyor. Bakan Ersoy, kişi başı gecelik harcamanın 106 dolara çıkarılması gerektiğini ve 2028 yılına kadar bu rakamın 130 dolar seviyelerine ulaşmasını hedeflediğini açıkladı.

Bakan Ersoy’un koyduğu bu hedefler doğrultusunda, Türkiye turizmi gerek tanıtım çalışmalarıyla gerekse yeni pazar arayışlarıyla büyük adımlar atıyor. Özellikle Avrupa ve Almanya pazarlarında yapılan erken rezervasyon artışları, bu hedeflere uygun şekilde ilerlenildiğini gösteriyor. Bakan Ersoy’un 2023 sonundaki hedeflerine baktığımızda, şimdiden Almanya pazarında %20’nin üzerinde bir rezervasyon artışı yaşandı.

Bu adımlar, Ersoy’un turizmi sadece sezonluk değil, 12 aya yayma stratejisini destekler nitelikte.

Arkeolojik turizm ve gece müzeciliği gibi projelerle Türkiye’nin turizm potansiyelini tüm yıl boyunca aktif hale getirme hedefi de adım adım gerçekleştiriliyor.

*TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya’nın Açıklamaları*

Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Firuz Bağlıkaya, 18 Nisan 2024 tarihinde yaptığı açıklamada Türkiye’nin sadece turist sayısını artırmakla kalmayıp, yüksek gelirli turistleri ülkeye çekmeyi hedeflediğini belirtti. Bağlıkaya, özellikle kültür, sağlık ve gastronomi turizmi gibi katma değeri yüksek alanlara odaklanılması gerektiğini vurguladı. Türkiye’nin sahip olduğu bu zenginlikler, turizm gelirlerini artırmak için büyük bir fırsat olarak görülüyor.

Bağlıkaya, genel olarak turizm stratejilerinin hedeflere uygun bir biçimde ilerleyen bir yol izlediklerini ve bu hedefleri gerçekleştirebilmek için seyahat acentelerinin yoğun çaba gösterdiğini belirtmişti. Ayrıca, Bağlıkaya’nın vurguladığı gibi, 2024’te turist sayısının artırılmasının yanı sıra, harcama düzeyi yüksek turistleri çekme stratejisi, Bakan Ersoy’un da belirlediği yüksek gelirli turist çekme hedefiyle örtüşüyor.

*İlginç İstatistikler*

Turizm ve havacılık sektöründeki verilerden bazı çarpıcı istatistikler:

*En Çok Yolcuya Sahip 5 Şehir: İstanbul Havalimanı, Antalya Havalimanı, İzmir Adnan Menderes Havalimanı, Ankara Esenboğa Havalimanı, Dalaman Havalimanı.

*En Çok Ziyaretçi Alan Ülkeler (2023): Fransa: 100 milyon turist, İspanya: 85 milyon turist, ABD: 66 milyon turist, İtalya: 58 milyon turist, Türkiye: 57 milyon turist ile dünya 5.’si.

*En Çok Turist Gönderen Ülkeler (Türkiye için 2023): Rusya: 2,7 milyon ziyaretçi, Almanya: 2,5 milyon ziyaretçi, Birleşik Krallık: 1,8 milyon ziyaretçi.

*Sürdürülebilirlik ve Yenilikçi Turizm*

Türkiye, yalnızca deniz, kum ve güneşle sınırlı kalmayan bir turizm anlayışını benimsiyor. Arkeolojik kazılar, gece müzeciliği ve kültürel mirasa dayalı projelerle, turistleri otel dışına çıkarmayı hedefleyen bir strateji izleniyor. Bu projelerden biri olan “Geleceğe Miras Sonsuz Efes”, Efes gibi arkeolojik bölgelerde gece müzeciliğini hayata geçirerek turistlerin ilgi odağı oluyor.

*2024 Yılının Turizmde Altın Yılı Olması Bekleniyor*

2024 yılı, Türkiye için turizmde rekorların yılı olma potansiyeline sahip. Bakan Ersoy’un açıkladığı hedeflere göre, bu yıl 60 milyon ziyaretçi ve 60 milyar dolar gelir hedefleniyor. Erken rezervasyon verileri, Almanya ve diğer pazarlar için bu hedeflerin gerçekçi olduğunu gösteriyor. Almanya pazarı, 2023’te 6,2 milyon turist ile kapatılırken, 2024’te bu rakamın 7 milyonu aşması bekleniyor.

Firuz Bağlıkaya ve Bakan Ersoy’un bu hedeflerdeki ortak mesajı, Türkiye’nin sürdürülebilir ve çeşitlendirilmiş turizm stratejisi sayesinde turizm gelirlerini artırmak ve dünya turizminde kalıcı bir yere sahip olmak. Kültür ve gastronomi turizmi gibi yüksek katma değerli alanlarda yapılan yatırımlar, Türkiye’nin turizm gelirlerini artırma yolunda önemli bir etken olacak…

[article id=”5248″ color=”bg-primary”][/article]

90 yıl önceki Kuşadası dersi!

Yıllarca, Yunan sahil güvenlik tekneleri kara sularımızı ihlal etti, hava kuvvetleri sahamızı ihlal etti, kara sularını ihlal eden Türk balıkçılara Yunanistan tarafından ateş edildi haberleri duyarız. Karşılıklı verilen sıradan notalarla bunlar büyümeden halledilirdi. Ancak geçtiğimiz günlerde yaşadığımız bir olay bunlara hiç benzemiyor. Nota verilerek geçiştirilecek türden de değil…

Yunan Sahil Güvenlik botları, göçmen botunu takip bahanesiyle Akyar sahiline kadar giriyor. Karasularımızı ihlal etmekle kalmıyor, toprağımıza da ayak basıp botu alıp gidiyor. Hem deniz sınırımızı ölçüsüzce ihlal ediyor hem de egemenliğimize meydan okuyor.

Oysa benzer bir olay aynı yerde 90 yıl önce yaşanmış ve karaya yaklaşan bir İngiliz askeri botuna ateş edilerek içindeki bir subay öldürülmüştü! Genç Cumhuriyet yönetimi bu olay karşısında kararlı durarak, İngilizlerin küstah yaklaşımını bertaraf etmişti.

İşte bugünlere derslerle dolu o olay:

KUŞADASI HADİSESİ

14 Temmuz 1934 öğleden sonra, Sisam adasının hemen karşısındaki Kuşadası Kanapiçe Koyu Karaburun bölgesine bir İngiliz askeri botundan karaya çıkmak isteyenlere, sahil gözetleme kulesinden ateş açılır. Botta bulunan bir subay hayatını kaybeder, askerlerden birisi de yaralanır. Yaralı asker ile arkadaşı gerisin geriye kaçar. Ölen subayın ise cesedi bulunamaz. İşte bu olay, İngiltere ile Türkiye arasında krize neden olur.

İngiltere bu olayda Türkiye’yi suçlar. Bota ateş açan askerin cezalandırılmasını ve tazminat ödenmesini ister. İngiltere’nin tavrı, Osmanlı’ya karşı gösterdikleri tehditkâr ve tepeden bakış usulüdür.

Bu tavır Cumhuriyet yönetiminde rahatsızlık yaratır. Olaya Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk de dâhil olur. Başbakan ve Dışişleri Bakanlığı’nın tutumu Türkiye’nin haklılığını kanıtlama ve masaya güçlü oturarak krizi büyümeden Türkiye’nin yararına çözmektir.

‘ER MUSA VAZİFESİNİ YAPTI’

Mustafa Kemal Paşa’nın olay karşısında dik durulmasına ilişkin şu sözleri çok şey ifade eder:

“Kanuni vazifesini yaptığı anlaşılan Türk Eri Balıkesirli Musa yerinden alınamaz ve cezalandırılamaz. Gerekirse Er Musa için Britanya İmparatorluğu ile hali muhasama (düşmanlık, husumet) göze alınır. Kızılcahamam’dan şimdi Ankara’ya hareket ediyorum. Ege bölgesinde kısmi seferberlik emrini veriyorum!” (Milliyet,18 Temmuz 1970.)

ARAS’A TALİMATI

Cumhurbaşkanı Atatürk, Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Aras’ı makamına çağırarak bu krizi nasıl halledeceğini sorar. Aras ayrıntılı bilgi verir. Atatürk en son Aras’a şu talimatı verir: “Bu konuyu muhatabınla konuşurken, daha ona konuşma fırsatı vermeden sert bir şekilde çıkışacak ve ona ‘Ne bu küstahlık. Nasıl olur da egemen bir ülkenin sınırlarını ihlal etme cüretkarlığını gösterirsiniz!’ diyeceksin.”

Aras, bu kararlı ve dik duruşuyla krizi Türkiye lehine sonuçlandırır.

KAYMAKAMIN ANLATTIKLARI

Bugünlere derslerle dolu bu tarihi olayın safhalarını, olay sırasında Kuşadası Kaymakamı olan Dilaver Argun 1970 yılında Milliyet gazetesinden Halit Çapın’a anlatır. Kuşadası Kaymakamı Dilaver Bey, Selçuk’ta halkla sohbet dönüşü saat: 17.00’de eline nota verilir. Nota’da şunlar yazar:

“Kuşadası Kaymakamlığı’na, 14/7/1934.

Dipburnu’nda bugün cereyan eden hadise hakkındaki rapor, aynen aşağıda zikredilmiştir. Ölüler üzerinde inceleme ve olay hakkında soruşturma.”

Gümrük Muhafaza Komutanlığı

14/7/1934 Saat: 15.00 kararlarında Kanapiçe mevkiinde içerisinde 4 kişi çıplak bir durumda, kurşuni renkte yelkenli bir sandalın sahilimize yaklaştığını gördük. Beş arkadaş tarassut ve takip ettiğimiz sandal, Kanapiçe Koyu’na ve karaya yaklaşmıştı. Üç el havaya ateş etmek suretiyle ‘dur’ emrini verdik. Bu emre itaat etmeyerek kendilerini denize atarak kaçmaya başlamaları üzerine, beş arkadaş birden ateş ettik. Bu dört şahıstan üç tanesi ölü olarak denizde kaldı. Bir tanesinin ne olduğu meçhuldür. Mezkûr sandal, denizde kendi kendine dolaşmaktadır. Ölüler sahildedir. Keyfiyet Dipburnu karakol erlerinin ifadelerine göre atfen arz olunur.

Not: Mezkûr sandalın, Sisam adasında bulunan İngiliz harp gemisine ait olduğu arz ederim. Karine Muhafaza Memuru Mustafa.”

Soldan sağa: Tevfik Rüştü Aras, İsmet İnönü ve Atatürk

MUSTAFA KEMAL PAŞA DEVREDE

Olay sonrası Türkiye’nin bütün makamları hareket geçer. Önce olayın ayrıntılarıyla mahiyeti Hükümete ve Reisicumhur’a iletilir. Ankara’nın amacı en ayrıntısıyla ve doğru haliyle olayı öğrenmek ve izlenecek yolun belirlenmesidir. Kuşadası Kaymakamı da olay neticelene kadar ayaktadır.

İngilizler bizim heyeti ayaklarına çağırır. Bilgi ister. Geleneksel küstah yaklaşımlarını bu olayda da gösterirler. Bu istek Atatürk’ü de kızdırır. O Kızılcahamam’dadır.

İsmet Paşa, Kaymakama şu telgrafı gönderir:

“Kaymakamımız Liman Dairesine gitmeyecektir. Kaymakamı ziyaret etmek istiyorlarsa gelenleri kaymakam bey ancak kendi makamında kabul eder. Olayın nasıl cereyan ettiğini sorarlarsa kaymakam beye ziyaretçilere en münasip ve nazik bir şekilde izahlarda bulunmak yetkisi verilmiştir.”

Kaymakam Dilaver Bey, bunu şöyle anlatır:

“Uykusuz ve yorgun olmaklığıma rağmen Hükümetimin bağımsız bir devlete yakışan davranışı beni yeniden canlandırmaya yetti. O anda eski devirler olsaydı İngiliz harp gemisi kara sularımıza girmeye cesaret edemez miydi? Bir İngiliz Amirali, Osmanlı Kaymakamını kendi makamında ziyaret eder miydi? Yoksa bulundukları yere götürtür müydü? Düşünceleri kafamı sardı. Büyük zevk duydum.” (Milliyet, 16 Temmuz 1970.)

İNGİLİZLERLE GÖRÜŞME

Kuşadası Kaymakamı Dilaver Bey’i İngilizler ziyaret eder. Ziyarete iki İngiliz subayı ile iki sivil katılır. İngilizler olayı kendilerine göre özetle şöyle anlatır:

“Sisam adasına bir nezaket ziyareti yapmakta olan İngiliz Akdeniz Filosu’na mensup bazı harp gemileri sahillerimize yakın demirlemişler. Bu gemilerden birindeki üç subay dürbünle kıyılarımızı seyretmişler. Kanapiçe koyunun bulunduğu Dipburnu sahilinin plajını ve kumunu çok beğenmişler. Yüzmek üzere bir sandala binip buraya doğru gelirlerken kendilerine kıyılarımıza 50 metre kala ateş açılmış ve subaylardan biri ölmüş diğerleri yaralı olarak gemilerine dönmeyi başarmışlar. Türk makamlarının bu konudaki karşı çıkacakları bir nokta var mıymış?”

Görüşmede Kaymakam Bey, olayın İngilizler tarafından geçiştirilmek istenen kısmını ele alır. Ona göre üzerlerine ateş açılan İngiliz subayları karaya çıkmıştır. ‘Dur’ emrine itaat etmemişlerdir. Bu kaçakçılığı önlememize dair olan kanun maddesine aykırı bir davranıştır. 1918 numaralı kanuna göre, bu tip hareket eden kişilere ateş edilir. Olaydan üzüntü duyulmaktadır ancak askerlerimizin hareket tarzı kanunlara uygundur.

LONDRA HÜKÜMETİNİN TALİMATI

Heyetler arasındaki görüşme iki saat sürer. İngiliz subay cebinden bir kâğıt çıkararak okumaya başlar: “Londra hükümetinden aldığım üç maddelik talimatı size bildirmek isterim. Londra Hükümeti, Osmanlı Hükümetine şu isteklerinin bildirilmesini talep etmektedir.”

Kaymakam Dilaver Bey, İngiliz subayının konuşmasını keser ve şunları söyler: “Kumandan cenapları, yanlış temas aramaktadırlar. Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcisiyim. Osmanlı hükümetinin değil!”

3 MADDELİK İSTEK

İngiliz subay özür diler ve ‘Türkiye Cumhuriyeti’ olarak ifadesini değiştirir. İstekleri ise şöyledir:

1-   Öldürülen subayın cesedini aramak üzere İngiliz donanmasına bağlı motorlar sahillerimize gelecekler. Ancak bu araştırma sırasında kendilerine ateş açılmayacağı hususunda yazılı teminat verilecektir.

2-   İngiliz bayrağına tarziye verilecek. Ölen subayın ailesine zarar ve ziyan ödenecektir. 

3-   Subaylarını öldürdüğünü tespit ettikleri Balıkesirli Er Musa derhal yerinden alınarak cezalandırılacak ve verilecek ceza kendilerine bildirilecektir.

İngiliz subay bu istekleri bildirdikten sonra Kaymakam Dilaver Bey’i gemilerine davet eder. Kaymakam daveti nazik bir dille ret eder. İngiliz subaylar gezmek için Türk kıyalarına çıkıp çıkamayacaklarını sorar. Ona da şu yanıt verilir: “Hayır! İngiliz denizcilerinin Kuşadası’nı ziyaretleri için Türk Hükümeti’nden bir talimat alınmış değildir.”

BİRLİKTE ARAMA İZNİ

Kaymakam görüşmeyi Ankara’ya bildirir. Karşısında Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras bulunmaktadır. Aras, İngilizlere iletilmesini isteğini talimatı geçer:
“Kumandan cenapları, İki İngiliz hafif motorunun kaybolan cesedi aramasına müsaade ettim. Ceset bizim tarafımızdan bulunursa tabiatıyla sizlere tevdi olunacaktır. Bu araştırmalara dünden memur edilmiş olan Gümrük Muhafaza motorumuz, İngiliz motorlarının araştırmaları esnasında beraber bulunarak birlikte araştırmaya ihtimam edeceklerdir. Gümrük motorumuzun beraber bulunması sahil muhafızlarını ateş etmekten men eder. Kuşadası Kaymakamı Dilaver.”

GAZİ PAŞA’NIN EMRİ

Atatürk, bütün gelişmeleri Ankara Kızılcahamam’da izlemektedir. İngiliz gemilerinin tehditkâr bir tavırla kıyılarımıza yaklaşmakta olduğu bildirildiğinde ise şu emri gönderir:

“Kanunu vazifesini yaptığı anlaşılan Türk eri Balıkesirli Musa yerinden alınamaz ve cezalandırılamaz. Gerekirse Er Musa için Britanya İmparatorluğu ile hali muhasama (düşmanlık, husumet) göze alınır. Kızılcahamam’dan şimdi Ankara’ya hareket ediyorum. Ege bölgesinde kısmi seferberlik emrini veriyorum!”

Kaymakam Bey, o anki duygularını yıllar sonra şöyle anlatır: “Bu emir, bu haysiyetli ses beni ağlattı. Bütün yorgunluğumu aldı götürdü. Genç bir kaymakam olarak bütün benliğim gurur ve iftiharla sarsılıyordu. O tarihten bu yana birçok valilik ve müsteşarlıklarda bulundum. Atatürk’ün görev aşkını koruyan bu laflarını hiç unutmadım.” (Milliyet, 18 Temmuz 1970.)

Bu gelişme üzerine seferberlik ilan edilir. Bunu öğrenen İngilizler 19 Temmuz 1934 günü Sisam’dan Kaymakam Dilaver Bey’e şu mesajı gönderirler: “Maktul zabitin cesedini aramak için İngiliz motorlarına müsaade verildiği anlaşıldı. Bunun telle teyit ve tasdikini rica ederim. Sisam’da İngiliz Filosu Başkumandanı.”

KRİZ ÇÖZÜLÜYOR

Dilaver Bey, İngilizlerin bu isteğini Ankara’ya iletir. Başbakanlıktan gelen acil kodlu mesaj şöyledir:

“1- İngiliz donanmasının cesedi aramak için sizden verilmiş olan müsaadenin telle tasdikini istediği anlaşıldı. Tarafınızdan tasdik ve teyit cevabının verilmesi ve motorlarımızın her türlü kolaylığı göstermek için hazır bulunduklarının bildirilmesi uygun görüldü. İngiliz motorlarının araması esnasında dost davranılması ve bir hadiseye meydan verilmemesi lazımdır.

2- Bugün İngiliz Büyükelçisi ile yapılan görüşmede aşağıdaki hususlar açıklık kazanmıştır:

İki hükümet olay üzerinde iki tarafta da kötü niyetten eser bulunmadığına kanaat hasıl etmiştir. Soruşturmaya ve karşılıklı ziyarete lüzum kalmamıştır. İngiliz subayının öldüğü yerde İngiliz donanmasının bir kısmı tarafından cenaze merasimi yapılacaktır. Türk donanması bir torpido ile bu merasime katılacaktır. Bu maksatla bir torpidomuz 20 Temmuz 1934 Cuma günü öğle zamanlarında Kuşadası’nda olacaktır. (…) Başvekil İsmet.” 

20 Temmuz sabahı, ölen subay için denizde cenaze töreni yapılır. Karşılıklı heyetler hazır bulunur. Bu kriz de daha fazla büyümeden Türkiye’nin kararlı duruşuyla aşılır. Kaymakam Dilaver Bey’e de takdirname, elli lira para mükâfatı ve bir hafta istirahat izni verilir…  

[article id=”5243″ color=”bg-primary”][/article]

Terazi burcunda Halkalı Güneş tutulması.. Aşka tutulmak

02 Ekim 2024 Türkiye saati ile 21.49 da Terazi burcunun 10 derecesinde (VINNDEMATRİX) sabit yıldızı üzerinde Güney yönlü 144 nolu saros ailesine ait Halkalı Güneş tutulması gerçekleşecek.

Bu seriye ait Tutulmalar en yakın tarihlerde 2006 / 1988 / 1970 / 1952 yıllarına ait benzer temaları o dönemde başlayan konuları yeniden karşınıza çıkabilir.

Güneş tutulmaları hayatımızda güçlü yeni başlangıçlara neden olur.

Tutulma Pasifik Okyanusu / Arjantin / Atlas Okyanusu / Şili / Güney Amerika bölgelerinden görülebilecek.
Vindemiatrix sabit yıldızı Başak Takımyıldızının ( Epsilon Virgo ) dediğimiz yıldızı.Dulluk yıldızı olarak bilininen yıldız boşanmalar ilişkilerde sorunlar sadakâtsizliklerle yanlış kararlar ile ilgilidir.Üzüm toplayıcı anlamına da gelir.Saçını süpürge eden kadını anımsatan özelliklere sahip bir yıldız.

Tutulma İtalya Roma Marsilya Paris Saint Germain bölgeleri ile alakalı.

BEKARLIĞA VEDA İÇİN HAZIRLANIN
Evlilik getiren Tutulma geliyor.
Tutulma iki yönlü çalışacak 
Can yakanın canı yansın
Açıklama bırakıyorum👇

Tutulma geneline baktığımızda Evliklikler aşk ve ilişkiler ortaklıklar imzalar hukuksal konular Adalet yasalaşmalar diplomasi arabulucuk uzlaşma denge uyum sanat yetenekler gençler çocuklar kozmetik estetik güzellik moda gibi konularda yeni başlangıçlara girişimleri getirecektir.
Dünya çapında moda dünyası tüm ünlü kozmetik firmaları estetik güzellik merkezleri ile ilgili gündemlerin öne çıkacağı Tutulma.

Tutulma Güney yönlü Lilith Merkür kavuşum etkisinde ve anın yükseleni İkizler burcu.

Aşk ve ilişkiler Evliklikler ortaklıklar ticari ilişkiler imzalar hukuksal konular başta olmak üzere tüm eğitim öğretim basın yayın işleri yakın çevre ilişkileri kardeşler yolculuklar iş birlikler ile ilgili yeni başlangıçlara kadersel uzun ömürlü imzalar getirecektir.

Tutulma genel anlamda olumlu etkilere sahip fakat Tutulmanın gölge yanı ilişkilerde ve başlatılan işlerde Lilith’yen özelliklere sahip 3.kişilerin ortaya çıkabilir.Entrikaları fitnecilik yalan ikiyüzlülük hilekarlık gibi durumlara mağruz kalabilir bu tür kimselerle karşılaşabilirsiniz.

LİLİTH KİMDİR 👇
Lilith mitolojisinde Adem’in ilk eşidir ve ataerkil yapıyı kabul etmeyen isyan ve başkaldırıcı olarak bilinmektedir.
Havva’dan doğan çocukları öldürmeye yemin eden dişi Demon Lilith çocuk katili olarak anılır.Halk arasında Albastı Al karası Sarı kız olarak bilinen hamile ve lahusa kadınlara musallat olan erkeklerin gece rüyalarını süsleyen baştan çıkarıcı kadındır.Cincilik büyücük kara maji kötülük sapkınlık ihanet entrika sinsi gizli yalan hilekarlık dalavere ikiyüzlülük bastırılmış duygular ve dürtüler haksızlık mağduriyet konularının taa kendisidir.Shadow yani kişilerin karanlık yanlarını temsil eder.

Dünya genelinde çocukların tehlike altında olduğu bu zamanlarda Lilith’yen bir tutulma ile çocukların korunması konusunu dikkat çekerim.

Tutulma etkisi altında örnek olarak gölge yanlarını Ülke gündemine oturan Zarafet incelik anlamına gelen Terazi burcunu anlatan bahtsız küçük ( Narin ) ve yine Ülke gündemini hâlâ meşgul eden ünlü güzellik merkezlerinin sahibi adalet ve yargıyı sorgulatan çiftinin tahliyesi tutulmanın özelliklerini bize anlatıyor.

Tutulma ile birlikte çocuk ölümlerinde artışlar çocuk kaçırılmaları çocuk istismarı kadın cinayetleri tecavüz sapkınlık aşk ve ilişkilerde 3.kişilerin ortaya çıkması aldatılma ihanet konularının görünürlüğü tutulnanın gölge yanları ile Lilith’yen özelliklere sahip kişilerin ortaya çıkması.

Sinsice kötü niyetli  Lilith’in çocukları iş başında olacak.Aşk büyüsü vs gibi maji cinciler ve büyücülerden uzak durun bu tür insanlardan iş birlik yapmaktan kaçının.Negatif yönlü hayatınıza müdahale etmesine izin vermeyin.

Tutulma etkilerini uzun yıllar hayatımızda hissediyor olacağız.Alacağımız yeni kararlar kader yönünü değiştirmeye geliyor.O yüzden dürüstlük ve adalet ile başlangıçlara adım atmak yol haritasında ki ipuçlarını önemsemek  ahlaki değerleri anlamak Lilith’in rehavetine kapılmadan tutulmanin gölge etkisinin olduğunun bilincinde olarak karşımıza gelen konularda yanılgılara karşı dikkatli olmak kader çarkında kayıplara neden olan durumlara karşı tedbirli davranmak yerinde olur.

Tutulma anında Venüs Mars Satürn arasında trine açı oluşacak.Uzun soluklu kalıcı yeni başlangıçlar hayatımıza dahil olacak anlamına geliyor.Bu başlangıçlar küllerinden yeniden doğmayı temsil ediyor.Yeniden var olmak kendini yeniden keşfetmek karmik hesapları geride bırakmak yeni yollara adım atmak tutulma ile mümkün olabilecek.

Kollektif gezegenler Plüto Uranüs ve Neptün arasında ki olumlu açılar köklü değişim kapılarını aralarken sürprizlere beklenmedik gelişmelere hâyâllerini gerçekleştirmek cesur adımlar atmak üzere harekete geçmeyi destekleyecek.

Ticari ve eğitim alım satım konularında gökyüzü desteklerken şanlı gelişmeleri beraberinde getiriyor olacak.

Chiron Juno karşıtlığı ilişkilerde geçmişten bu güne ihanet entrika varsa 3.kişilerin ortaya çıkarabilir.İlişkilerin gölge yanlarını ortaya çıkarabilir.Bu gibi ilişkilerde aşk acısına neden olabilir.

Diğer yandan daha önceden ayrılık yaşanmış ilişkilerde aşk acısı çeken duygusal travmalarda Jüpiter desteği ile barışmalar yeniden iliskiye şans verme fırsatı sunabilir.

Aşk mı Sevda mı diye sormuşlar üstada
Üstat cevap vermiş
Aşk heves geçene kadar 
Sevda nefes yetene kadar 

❤️Aşk tutulması desek yerinde olur❤️

TUTULMANIN BURÇLARA ETKİLERİ

Tutulma Terazi ve Koç burçlarını önemli derecede etkilerken kadersel gelişmelerle evlilik kararları ortaklıklar önemli birliktelikleri iş birlikleri yeni başlangıçları getiriyor olacak.

Tutulmadan olumlu etki alan diğer burçlar ise İkizler ve Yay burçları Satürn engeline takılsalarda sabır ve disiplinle sorumluluk alabilenler başarıyı yakalayabilirler.Finansal konularda destekleyici etkiler mevcut.

Tutulmanın diğer şanslıları Aslan ve Kova burçları ise yeni bir döneme kapılarını açıyor olacaklar.Sahne sizler için açılıyor.Aşk sizden yana çocuklarınızla ilgili başlangıçlara yeni dostluklara imza atıyor olacaklar.

Tutulmanın koruma altına aldığı diğer burçlar ise Yengeç ve Oğlak burçları.Egitim ticari faaliyetler yolculuklar konusunda bir takım zorlanmalar olsada vaz geçmeden mücadele edilirse emeklerinin karşılığını alabilirler.

Tutulmanın etkisi ile yeni tutkulu ilişkilere adım atan burcu ise Akrep ve Boğa burçları.Uzun zamandır beklenen aşk nihayet kapınızı çalabilir.

Tutulmanın sorumluluk alabilen burcu Balık ve Başak burçları.Tutulma ile birlikte yeni iş fırsatları ortaklıklar Evliklikler kadersel birliktelikler uzun soluklu başlangıçlara adım atabilecek.

Karma ve Spirütürel Astrolog 
İlknur Karakaya 
Sevgilerimle 🧚

[article id=”5250″ color=”bg-primary”][/article]

Zeytin Hasat Sezonu Üreticinin Beklentisini Karşılamadı

Bu yıl hızlı başlayan zeytin hasat sezonu zeytin üreticilerinin beklentilerini karşılamayacak gibi görünüyor. 

Zeytin hasadına başlayan birçok üretici, yemeklik tane zeytin satışlarından beklediği getiriyi elde edemedikleri konusunda sitemde bulunuyor. 

Piyasalarda henüz belirsizlik sürerken, yemeklik zeytin kilogram fiyatları ortalama 30-35 aralığında seyrederken kalitesine göre 25 ile 50 lira arasında değişiklik gösteriyor. Ancak fiyatlar netleşmediği için üreticiler de ne yapacaklarını bilemez halde olduklarını belirtiyor. Tane zeytin satışlarının tatmin edici olmaması, üreticileri endişelendiriyor. 

Zeytin üreticilerinin bu zorluğu sadece satış fiyatlarındaki belirsizlikten kaynaklanmıyor. *Mazot, *Sulama, * ilaçlama, * gübreleme ve işçilik  maliyetlerindeki artış da üreticilerin elini zayıflatıyor. 

Sulama maliyetlerinin hızla artması, özellikle kuru tarım yapılan bölgelerdeki zeytin üreticilerini olumsuz etkilerken, 

Gübreleme ve ilaçlamada yaşanan fiyat dalgalanmaları ise zeytin ağaçlarının bakımı için gereken harcamaları yükseltiyor. 

Mazot fiyatlarındaki artış da bu yükü daha da ağırlaştırıyor. Birçok üretici, zeytinlerini dalında bırakma tehlikesiyle karşı karşıya kalacakları konusunda endişeli. 

Bir başka sorun ise *Günlük işçi yevmiyeleri. Bu yıl işçi ücretlerinin 1.000 ile 1.200 lira arasında değişmesi, üreticilerin işçilik maliyetlerini artırırken. Yevmiye maliyetlerinin bu denli yüksek olması, üreticilerin birçoğunu hasat döneminde işçi bulamama sıkıntısıyla baş başa bırakıyor.

Bu da onları, tane zeytin satmak yerine, zeytinleri sıkıma gönderip yağ üretimine yönelmeye zorlayacağı konusunda düşündürüyor. Ancak zeytinyağı üretimi de bir çözüm olmaktan uzak; sıkım masrafları ve piyasa koşulları nedeniyle üreticiler bu alanda da umduklarını bulamıyorlar.

Geçtiğimiz sezon 270-300 lira bandına kadar yükselen zeytinyağı fiyatları 180-200 lira bantlarına gerilemesi henüz üreticinin beklentisini karşılamıyor. 

Tarım ve Orman Bakanlığımızın son dönemde açıkladığı tarımsal destekler üreticilere bir nebze nefes aldırabilir. 
**Dekar başına sağlanan mazot ve gübre desteğinin peşin ödenecek olması ile birlikte **Zeytin ve zeytinyağı kilogramına verilen fark ödemeleri, üreticilerin yükünü hafifletmeyi amaçlıyor. Ayrıca sertifikalı fidan kullanımı ve organik sertifikalı  üretim gerçekleştirilmesi durumunda destek oranları artıyor. Ancak bu destekler, artan maliyetler ve belirsiz piyasa koşulları karşısında henüz belirsizliğini koruyor. 

Uzun vadeli çözüm olarak, üreticilerin mekanizasyona, modern sulama yönetmelerine yönlendirilmesi ve tarımsal girdi maliyetlerinin azaltılmasına yönelik projelere destek verilmesi de büyük önem taşıyor.

[article id=”5228″ color=”bg-primary”][/article]

Ya sabır… Nereye gidiyoruz?

Nereye gidiyoruz? Sorusunu her insanın kendisine sorması lazım diye düşünüyorum… Doğrusunu isterseniz, dünya, insanlık, ülkemiz çok da iyi bir rota da ilerlemiyor…

Öncelikle Diyarbakır’ da hunharca ailesi tarafından katledildiği sübut olan Narin kızımıza Allah’dan rahmet diliyorum. Allah ülkemize bu gibi olayları bir daha yaşatmasın…

Bu aşamada hukuka giriş dersinde, adalet dağıtıcılara öğretilen iki önemli kavramdan söz etmek istiyorum. Hukukta kavramlardan en önemlisi ‘’Masumiyet Karinesi’’dir… Suç işlediği iddia edilen her insan, kanıt bulununcaya kadar suçsuzdur. Narin davası ile ilgili değil, ama genelde bu hususta biraz kusurluyuz, hata yapıyoruz… Bu konuya dikkat çekmek istedim. Diğer önemli, konu hukuka intikal eden davalarla ilgili, ulu orta yorum yaparak davayı etkilememek gerekir. Konu ile ilgili sosyal medyada, televizyon kanallarında ağzı olan konuşuyor. Ben şahsen adli olayların haber yapılıp yayımlanmasının bile olumsuz örnek teşkil edeceği için yayınına karşıyım. Çünkü’’Su-i misal misal değildir’’.Yani kötü, örnek örnek değildir. Daha olumlu, pozitif, faydalı iyi örnek olabilecek vaka veya olayları yayınlarsak toplum gelişimine olumlu, istendik katkı verebiliriz…

Bu arızalı meseleden sonra asıl alanımız olan spora geçiş yapalım. Ben köşemde aylardır özelde, hem ulusal hem yerel spor gündemini köşemden sizlere aktarmaya çalışıyorum…

Aydın ilimizin en önemli takımı dünyanın en kaliteli liginde yer alan Aydın Büyükşehir Belediyesi kadın voleybol takımımız. Takımımız sayesinde mütevazi ve sahipsiz şehrimizde, dünyanın en iyi takımlarını ve voleybol sporcusu kadınları izleyebilmekteyiz. Bana göre belediyenin halkına en büyük hediyesi bu.Buradan teşekkür etmek istiyorum.Takımda bazı kadro değişimleri oldu.Anna’ nın eksikliği nasıl doldurulacak bilemiyorum .İzleyip göreceğiz….Aydın’a gelmiş en önemli oyuncuların başında Anna gelir. Mavi-beyazlı kulübün sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, sezon öncesi kadro çalışmalarının sürdüğü belirtildi.

Açıklamada, “Fransa Milli Takım forması giyen başarılı pasör Nina Stojiljkovic ile sözleşme imzalandı. Sözleşmenin 1 yıllık olduğu belirtildi. İnşallah faydalı olur.

Ayrıca Kanada Milli Takımı forması giyen smaçör Hilary Howe Johnson ile sözleşme imzalandığı kaydedildi. Sözleşmenin 1 yıllık olduğu öğrenildi.

Bu arada Aydın Büyükşehir Belediyespor Kulüp Başkanı Polat Bora Mersin ve Voleybol İdari Menajeri Sabri Can, Aydın Gençlik ve Spor İl Müdürü Cenap Fillikçioğlu’nu makamında ziyaret ederek Sultanlar Liginde oynayacakları müsabakalarla ilgili görüş alışverişinde bulundular. Spor yazarlarının daha uygun ortamlarda maçları takip edecekleri platform oluşursa biz de seviniriz. Lig başlamadan bir hafta önce veya zaman zaman bizlere takım ile ilgili brifing verilirse daha memnun kalırız. Aydın da bu hususta büyük eksikler var… Bilgi eksikliklerimizi dedikodu ile gidermek istemiyoruz. Liderler üç hususu doğru yönetmelidir… Para, personel ve bilgi…

Sultanlar liginde bu sezon maçlar daha çekişmeli geçecek gibi görünüyor. Ligden düşen takımların yerini daha kaliteli takımlar aldı. Bahçelievler Belediye ve Aras Kargo takımları lige kalite getirecekler. Zeren spor içinde aynı düşüncedeyim. Çok iyi bir proje takımı. Ligde İstanbul takımları dışında sadece beş ilden temsilci takımlar var. Bu şehirler Aksaray, Ankara, Bursa, Aydın ve İzmir… İşin özü bu sezon işimiz biraz daha zor olacaktır. Takımımızı İzmir de oynanan kupa voley maçlarında izledim. Rakipleri karşısında ezilmedi ama işi gerçekten zor… Çok çalışmaları lazım.Bu muhteşem seyir zevkinin ilimizde devam etmesi lazım…

Takımımıza başarılar diliyorum. Sizlere de iyi seyirler diliyorum. Tribünleri doldurarak takımımıza destek olalım.Seyirci değil, taraftar olalım…Selam ve dua ile…

[article id=”5179″ color=”bg-primary”][/article]

Efeler Belediyesi’ni müteahhitler neden basıyor?

 

31 Mart seçim sonuçları belli olmuş

CHP meydanda kutlama yaparken

Efeler’in çiçeği burnunda Başkanı Anıl Yetişkin

Konuşmasında başkanlığı döneminde

“CHP” rozetini çıkaracağını söylemişti.

 

Herkes gibi biz de kurduğu bu cümlenin anlamını

Hizmet eşitliği olarak yorumlamıştık.

 

Meğer gelinen noktada

Anıl Yetişkin’in kastettiği bu değilmiş.

 

Efeler halkı seçimde koltuğu

Yetişkin’e devretmişken

Sayın Başkan bir türlü “üstadım” dediği

Fatih Atay dönemine ait “delil” bulamıyormuş.

 

Delil, düğünlerde harmandalı oynamakla bulunsaydı

Belediyeleri nikâh memurları yönetirdi…

 

*

 

Sayın Başkan,

Tüyo lazımsa verelim…

Delil arıyorsan imara bakacaksınız, imara!

 

Nasıl oldu da birden bire

Atay dönemine ait tüm yolsuzluk haberlerinin delilleri ortadan kayboldu?

 

*

Efeler’de belediye başkan yardımcılarının

Tüm şüpheli işlem diye bildirimleri

Neden delil yetersiz denilerek üstü kapatılıyor?

 

*

 

Efeler Belediyesinin önüne

İşleri bir türlü yapılmayan,

Kendilerinden rüşvet istenen müteahhitlerle dolarken

Fatih Atay döneminin müteahhitlerinin işleri

Jet hızı ile Tamer Toyran bağlantısı ile nasıl çözülüyor?

 

Bunda bir tuhaflık yok mu?

 

*

 

Açıkçası çarşı pazar kaynıyor…

Diyorlar ki,

Anıl Yetişkin, kendisinin CHP’li bir belediye başkanı olduğunu unutmuş

Etrafına örgüt tarafından monte edilmiş kişileri dışlamış,

Fatih Atay’la uğraşmayalım diyen bir ekiple çalışıyor.

 

Yanına aldığı kırtasiyeci komşusu,

Adı sık sık imar işlerinde

Müteahhitlerin yönlendirildiği keresteci meclis üyesi

Ve Tamer Toyran ekibi ile

Belediyeyi yönetememe konusunda

Hızla ilerlemeye devam ediyor.

 

*

 

Belediye içinde tam bir kaos hakim

Belediye başkan yardımcılarının elleri kolları bağlanmış

Toyran ekibinin presine maruz kalmış durumda…

 

Efeler halkı yine mağdur,

Yine hayal kırıklığı içinde.

 

 

***

 

AK PARTİ’DE İLÇE KONGRELERİ SÜRECİ BAŞLADI…

 

Mahalle delegeleri seçiliyor.

Delege seçimlerinde yarış yok!

 

Delegelerin seçeceği ilçe başkanları neredeyse belli…

 

İl Başkanının kim olacağı da belirlenmiş durumda.

Efeler İlçe Başkanı Oğuz Kendirlioğlu,

Aydın İl Başkanı ise Gökhan Ökten olacak!

 

31 Mart seçimlerinin ağır mağlubiyetinin nedenini

İttifak ortağı MHP’ye yıkan Aydın Ak Parti’nin İl Başkanı ve ilçe başkanları

Kendilerini çok başarılı gördüklerinden olsa gerek

Önümüzdeki süreçte de koltuklarında oturmak istiyorlar.

 

İktidar partisinin il başkanı, il yöneticisi, ilçe başkanı olunca ballı börek işleri oluyor tabi ağaların.

 

Aydın’da Ak Parti ile MHP arasında

Ak Partili yöneticilerden kaynaklanan bir mesafe sorunu olduğu var olan bir gerçek.

 

31 Mart seçimlerinin muhasebesi yapılmadan

Aynı ekiple yola devam edilmesi ne derece akılcı olabilir?

 

Aydın’da dört milletvekilinden üç milletvekiline düşen

Belediyelerinin çoğunu kaybeden

Büyükşehir Belediyesi’nde hezimete uğrayan

İl Başkanı Gökhan Ökten ve

Efeler İlçe Başkanı Oğuz Kendirlioğlu ile yola devam edilmesi

Aydın’ın Ak Parti tarafından gözden çıkartıldığının bir başka göstergesi olsa gerek.

 

Bu iki isim ve il başkan yardımcısı Av. Muhammed El şimdilerde,

Meslek odalarının seçimlerine el atmış durumda.

 

Bunda tuhaf olan bir durum yok,

Siyasi partiler bu tip işlerle ilgilenebilirler.

 

Tuhaf olan sadece

Aydın Barosu seçimlerinde

CHP Milletvekili Evrim Karakoz’un desteklediği iddia edilen ve

Eşi ASKİ’de avukat olarak çalışan aday için destek kararı almış olmaları…

 

‘Kimler kimlerle beraber’ demeden geçemiyor insan.

Şimdilerde Aydın’da MHP’ye sırt dönen Ak Partililer

CHP’li Evrim Karakoz ile aynı yöne koşuyorlar!

 

Hadi bakalım daha neler göreceğiz?

 

Ak Parti Genel Merkezi, Aydın’ı iyi izlemiyor herhalde.

Görüşüne bakılırsa Aydın’da bazıları çok rahatlar…

 

***

BELEDİYELERİN PARTİ ÖRGÜTLERİNDE AĞIRLIĞI AZALTILACAK!

 

CHP’de tüzük kurultayı sonrası değişen tüzüğe göre

Belediyelerin parti örgütlerinde ve ön seçimlerde ağırlığı azaltılacak!

 

Duyunca demokratik bir adım gibi geliyor.

Zira CHP’li belediye başkanları

Belediyelerde istihdam ettikleri işçileri partiye üye yaparak

Parti örgütlerinin yönetimlerini ellerine geçiriyorlar.

 

Bu şekilde oluşan örgütlerde yapılacak önseçimlerde de

Belediye başkanlarının işaret ettiği adaylar sıralamaya giriyor.

 

Bu güne kadar parti içi demokrasiyi ortadan kaldıran bu durum

Bakalım yeni tüzük uygulaması ile hangi yöne evrilecek?

 

Yoksa değişen bir şey olmayacak ve CHP aynen devam mı edecek?

 

***

 

Herkese iyi haftalar…

[article id=”5244″ color=”bg-primary”][/article]

İçişleri Bakanımıza rüşvet, bağış ve AYTER’in 10 milyon dolarına ilişkin sorular

Değerli okuyucularım, hepinize iyi bir hafta diliyorum.

Önümüzdeki günlerde, AK Parti iktidarının başarılı Bakanı Sn. Ali Yerlikaya’nın Aydın’ı ziyaret edeceğine ilişkin bir duyum aldım.

Sn. Bakanın, yine halktan kaçarcasına basın toplantısı düzenlemeden, halkı dinlemeden göstermelik bir ziyaret yapıp gideceğini biliyoruz.

Aydın Ak Parti yöneticileri korkak değillerse Bakanı basının ve halkın önüne çıkarsınlar. İşte bu yazıyı, AK PARTİ GENEL MERKEZİ BASIN TAKİP BAŞKANLIĞI tarafından Bakan Beye ve Cumhurbaşkanlığının ilgili birimlerine iletileceğini bilerek yazıyorum.

·         AK PARTİ, MHP VE CHP’DE BAĞIŞ MAKBUZLARI

 

Aydın’da inanılmaz çirkin olaylar oluyor. AK Parti İl Başkanı Gökhan Ökten ile MHP İl Başkanı Haluk Alıcık Beylere şu soruyu sormuştuk: Belediye başkan adayları ile belediye meclis üyesi adaylarından aldığınız ve karşılığında BAĞIŞ MAKBUZU VERMEDİĞİNİZ o çok büyük paraları ne yaptınız?

 

 

·         AYTER A.Ş’NİN GÜRİŞ HOLDİNG’DEN ALDIĞI 10 MİLYON DOLAR NEREDE?

   

Bugünkü parayla 340 Milyon TL. Aydın Valiliği’nin kurduğu AYTER A.Ş’ye Çiftlik Bölgesi Jeotermal Sözleşmesi gereğince Ilıcabaşı Termal Oteli’nin inşası için verilen, Aydın Büyükşehir Belediyesi’nin katılımını engelleyenler hakkında soruşturma açılsın. AYTER’de, yeni Vali Yakup Canbolat’a yanlış bilgi aktaran AYTER’in Kıdemli Yönetim Kurulu Üyesi Metin Akar (Sn. Atilla Koç’un Prensi) ile altına Toyota araba tahsis edilen ve akaryakıtı AYTER tarafından ödenen AYTER’in Avukatı ve Aydın AK Parti İl Başkanı Sn. Gökhan Ökten’e defalarca sorduk ancak 2008 YILINDA KASAYA GİREN 10 MİLYON DOLAR’IN AKIBETİ HAKKINDA CEVAP ALAMADIK. Bu paranın hangi bankada olduğunu söylemeyen Aydın Valisi, AK Parti Aydın İl Başkanı ve AYTER’in Avukatı Gökhan Ökten, AYTER Yönetim Kurulu Üyesi ve YIKOP’ta olup biten her şeyin hakimi Metin Akar, Vali Yardımcısı, Efeler Kaymakamı ve YIKOP’tan sorumlu İLKER ARIKAN hakkında bir soruşturma açacak ve konunun takipçisi olacak mısınız Sn. Bakanım?

 

EFELER BELEDİYESİ’NDE RÜŞVET

 

“Efeler Belediyesi’ne rüşvet verdik” diyerek baskın düzenleyen müteahhitler adeta Belediyeyi rehin aldılar. RÜŞVETİN BELGESİN AÇIKLAYAN bu insanların ifadeleri karşısında Vali Yakup Canbolat, Efeler Kaymakamı İlker Arıkan ve Aydın Cumhuriyet Başsavcısı neden kıllarını kıpırdatmıyorlar Sn. Bakanım?

Siz, İslami düşüncesi kuvvetli MİLLİYETÇİ –MANEVİYATÇI felsefenin devamı Partinin Bakanısınız. Bakın, rüşvetle ilgili bir hadiste RÜŞVET VEREN, ALAN VE ONLARI HİMAYE EDEN LANETLENİYOR.

 

KURAN’DA “Mallarınızı aranızda haksız yollarla yemeyin. Bile bile, günaha saparak, insanların mallarından bir kısmını yemek için onun bir parçasını yetkililere aktarmayın.” meâlinde bir âyet (Bakara 2/188) var. Hz. Peygamber “Rüşvet alan, veren ve rüşvete aracılık edeni, RÜŞVETİ BİLİP DE SUSANI DİLSİZ ŞEYTAN OLARAK vasıflandırarak lânetlemiştir. Kamu görevlilerine, bir beklenti amacıyla ya da örfün belirlediği sınırların üzerinde verilen hediyeleri ve menfaat teminini, nüfuzu kötüye kullanma anlamına geldiği için, “devlet malına hıyanet ve ganimetten çalma” şeklinde niteleyip yasaklamıştır (Buhârî, “Eymân”, 3).

 

EFELER BELEDİYESİ’NDE utanma sınırlarını aşıp Kuran’ın lanetlediği gruba dahil olan, bağış alıp bu parayı zimmetine geçiren kişiler hakkında ne düşünüyorsunuz Sn. İçişleri Bakanı?

 

Sn. İçişleri Bakanım Ali Yerlikaya, sizi yine Aydın’da yerel basın ve halktan kaçıracaklar. İşte, bunun için şimdi yazacaklarımı iyi okuyun. Aydın’da Adnan Menderes’in hatırası Cumhur İttifakı tarafından ihanete uğradı. İttifak son seçimlerde 100 bin fark yedi. Şimdi delege seçimleri yapılıyor. EFELER’DE KAYITLI 25 BİN AK PARTİLİ VAR. Delege seçimini AK Parti’nin il binasında, 100 METREKARELİK bir alanda yaptılar. Buraya 50 kişi sığdıramazsınız. Önceden belirlenen delegeler tasdik edildi bu şekilde. AK Parti önümüzdeki seçimlere böyle girerse, silinen ANAP’a döner Sn. Bakanım…

 

ŞİMDİ GELELİM TESPİTLERE. AK PARTİ’DE TEŞKİLATLANMADAN SORUMLU GENEL BAŞKAN YARDIMCISI ERKAN KANDEMİR. Göreve geldiğinden bu yana başarısızlıklara imza atan ve Parti teşkilatları ile Sn. Cumhurbaşkanımızı yanıltan bu kişi bakın ne yaptı?

Basiretsizliği, başarısızlığı ve liyakatsizliği yüzünden AK PARTİ’NİN SEÇİM KAYBETMESİNE SEBEP OLAN Genel Başkan Yardımcısı, bu sene “TÜRKİYE BULUŞMALARI” ve “ŞEHİR BULUŞMALARI” adı altında bir dizi turistik gezi yapıyor. Bu proje Sn. Cumhurbaşkanımıza muhtemelen “AK Parti’nin 22 yılda yaptığı eserler ve hizmetler anlatılacak. Ülkenin her köşesinden istekler ve beklentilere kulak verilecek. AK Parti’nin siyaseti, esnaf, tabandaki kanaat önderleri ve sivil toplum kuruluşlarına anlatılacak. Engelli ve yaşlılar ile gazi ve şehit ailelerine vefa ziyaretleri yapılacak. İhtiyaç sahipleri dinlenilecek. Önceki dönemlerde görev alan il başkanları, ilçe başkanları ve milletvekilleriyle bir araya gelinerek istişarelerde bulunulacak. Küskünlerin gönülleri alınacak.” olarak anlatılmış ve bu şekilde kabul ettirilmiş. Hani bir laf var ya; “hayaller Paris, gerçekler burası” diye. İşte bu da böyle. Vekillerimiz Ankara’dan zar zor geliyorlar zaten. Herkes bu ara dönemi bekliyor sorunu, şikâyeti ve derdini anlatmak için.

Ama çok parlak zekalı ve siyaset dehası(!) muhteşem bir ekibi olan Teşkilat Başkanı Erkan Kandemir Bey, Bakanları, (ki onlar sadece Ak Parti’nin değil tüm ülkenin Bakanı) MKYK üyelerini ve milletin vekillerini alıyor kendi şehirleri yerine başka şehirlerde turistik geziye çıkartıyor. Peki, yukarıda saydığım özelliklere sahip geziler mi bunlar; hayır! İl başkanlıkları tarafından günlerce önce ayarlanmış, düzenlenmiş ve fotoğraf stüdyosu haline getirilmiş ortamlarda şimdi İçişleri Bakanımız ve etrafındaki zevatla aynı tablo tekrarlanacak. Bu “Şehir Buluşmaları”nda gidilecek yerler ve rotalar bile belli. Sırf Erdoğan’a “Çalıştık bak.” demek için yapılan toplantılar, açılışlar, hazırlanmış ev ziyaretleri, bağlar, bahçeler… Oh! Sonra gelsin, “Her şey yolunda. Şuraya şu hizmeti götürmüşüz. Millet memnun. Burada vatandaşa bunu yapmışız, kullanıyorlar.” raporları. Okullar, sağlık birimleri, yollar ve huzurevleri açılışları. Ama oy oranları çok düşük. Peki neden?

Size bir şey söyleyeyim mi sevgili okuyucularım? Bu halk, ne olursa olsun Recep Tayyip Erdoğan’dan vazgeçmiyor. Hainlere rağmen ne hikmetse Recep Tayyip Erdoğan da milletini sevmekten vazgeçmiyor. Koltuğu ve rantını korumak isteyenler böyle tiyatro projeler yapıp, “tarım, sağlık, eğitim, sanayi, ulaşım çok iyi, her şey harika gidiyor” diye raporlamalar yapıyorlar. Millet Ak Parti’ye artık oy vermez oldu ve halinden şikayet ediyor. Cumhurbaşkanımızın yerinde kim olsa çalışmak ve uğraşmaktan vazgeçerdi. Helal olsun ona ki hala “milletim de milletim!” diyebiliyor.

 

İşte, halkın içinden yükselen çığlığı, bu sağır ve kör bırakılmış yöneticilerimizle bir araya getirme çabasıyla yazacağım yine bu haftaki yazımı. Başta bahsettiğim Türkiye Buluşmaları çerçevesinde, Aydınımıza da 27 Eylül’de İçişleri Bakanımız gelecekmiş. Bu ziyarete birçok ilden milletvekilleri ve bakan yardımcıları da katılacak belki. 17 ilçede programlar düzenlenecek. İl Başkanı Sn. Gökhan Ökten, yıpranıp tek tek çözülmüş teşkilatıyla bu “her şeyi yolunda gösterme” düzeneğini kurmakla görevlendirilmiş.

 

Şimdi soruyorum Aydınımıza gelecek ağır misafirlerimize.

 

İçişleri Bakanı olarak yukarıda bahsettiğim sıkıntılı konuları Valimize soracak mısınız?

 

Sn. Valimiz Yakup Canbolat’ı yanlış bilgilendirip basın açıklaması yaptıran kişileri görevden alacak mısınız?

 

Devlet arazileri ve binalarının kimlere, neden ve kim aracılığıyla satıldığını ve kiralandığını öğrenecek misiniz? Basını toplayıp kamuoyunun merak ettiği soruları soran gazetecilere cevap verecek misiniz?

 

Diğer illerden gelen milletvekilleri, götürüldükleri ilçelerde bir kurgu içerisinde lüks mekanlarda plaket ve incir sepeti alırken fotoğraf mı çektirecekler, yoksa kendi seçecekleri mekanlarda insanları gerçekten dinleyecekler mi? Birçok insanın yükünü taşıyan STK’lar, odalar ve birliklerin dertlerini dinleyip not alacaklar mı?

 

Bu “Türkiye Buluşması”, yine kendin çal, kendin oyna ekipleriyle mi gerçekleştirilecek? Yoksa, “Ak Partim, davam” diye diye işi, parası ve gençliğinden vazgeçenlerin, mevcut yöneticilerin yüksek egoları altında nasıl ezilip küstürüldüğünü öğrenmeye bir vesile olacak mı? Mevcut sözüm ona “başkanların”, iki sene içinde nasıl ekonomik sınıf atladıkları araştırılacak mı? Köydeki Mehmet Amca’nın, boynunu bükerek oy vermediği belediyeye muhtaç bırakan sağlık sorunları öğrenilecek mi? İl ve ilçe başkanlıklarında bir tanıdığı yoksa işe giremeyeceğini düşünüp psikolojisi bozulan genç dinlenecek mi? Kaybedilen belediyelerde “Ak Partili” diye fişlenip sıkıntı çekenler görülecek mi?

Yapılan ve görülmesi istenen haksızlıklara yüzlerce örnek verebilirim. Peki siz, olumlayan raporları Genel Başkanınıza ileterek hem bunca vebal altında kalıp hem bu vebali ömrünü milletine adamış Reisinize yüklemeye utanmayacak mısınız?

 

Siz dağdaki Ayşe Teyze’nin sabah namazında ettiği duaya mı talip olacaksınız, yoksa Reisin önüne konulacak bir fotoğraf için mi geliyorsunuz? Bu sorulara cevap verin de bilelim?

Sn. İçişleri Bakanım, Allah aşkına, bu sorduklarımızı sormayacaksanız, Aydın’daki son seçimlerde Partinin adayı Sn. Mustafa Savaş’ı desteklemeyen Kadın Kolları Başkanı Ebru Alp Kayır ve İl Başkanı Gökhan Ökten ve teşkilatlarıyla bizlerin karşısına çıkmayın. Bu kişiler son seçimlerde CHP’ye karşı 100 BİN FARK YEDİLER ve Parti ile Cumhurbaşkanına İHANET ETTİLER.

    

Partiden kovulması gereken Erkan Kandemir’in, GÖKHAN Ökten ve Ebru Alp Kayır’a Sn. Mustafa Savaş’ın kazanması için çalışmayan ve Partiye ihanet eden başarısız ekiplerinin göreve devam edeceklerini ifade ettiğini duyuyoruz. Böyle olursa, AK Parti önümüzdeki seçimlerde Aydın’da BİR MİLLETVEKİLİ BİLE ÇIKARAMAZ.

 

Sevgili okuyucularım, yazıyı bitirirken bir de başka bir konuya değinmek istiyorum.

 

BU ÜLKEDE NAMUSLULAR DA EN AZ NAMUSSUZLAR KADAR CESARETLİ OLMALI. Dostlarım, bizler ATATÜRKÇÜ-MİLLİYETCİ-MANEVİYATÇI FELSEFE SAHİPLERİ olarak, ANAYASANIN İLK DÖRT MADDESİNİ DEĞİŞTİRMEK İSTEYEN HÜDAPAR BAŞKANININ CUMHUR İTTİFAKI’NDAN KOVULMASINI İSTİYORUZ.

 

TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİ ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ DEĞİL. ŞU AN ülkemiz bir darboğazın içinde. Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın önce bu sorunu halletmesi gerekiyor. Halkın umudu da kendisi.  Emekliler aç, çiftçi perişan, benden söylemesi.

[article id=”5246″ color=”bg-primary”][/article]

Çocuğa Ödev Yapma Alışkanlığı Nasıl Kazandırılır?

O halde çocuğunuza sağlıklı ödev yapma alışkanlığını kazandırabilmek için neler yapabilirsinize geçmeden önce ödevlerin neden verildiği ve gerekli olup olmadığını konuşalım.

Ödev verilmesi gerekli midir? Çocuğa faydası nedir?

Ödev verilmesinin ilk amacı okuldaki öğrenmelerin pekiştirilmesiyken bir diğeri ise sorumluluk bilincini geliştirmektir. Öğretmen tarafından verilen ödevler çocuğun yaş grubuna ve gelişim düzeyine uygun şekilde verildiği sürece yararlıdır. Ailelerin unutmaması gereken konu, ödevin anne babanın değil çocuğun sorumluluğu olduğudur. Çocuğunuz ödevini yapmaması halinde sonucuyla kendi yüzleşecek ve davranışı buna göre şekillenecektir. Bunu kendinize hatırlatmanız kaygınızı azaltmanıza yardımcı olabilir.

Ödev Yapma Alışkanlığını Kazandırmak için Öneriler

1)      Ödevlerin neden verildiğini anlatın:  Özellikle ilkokul dönemi çocuğun sağlıklı çalışma alışkanlığı kazanması için önemli bir dönemdir. Çocuğunuzun ödevi yapılması gereken zorunlu bir iş olarak görmemesi için ödevlerin neden verildiğini anlatmanız, öğrenmeye olan ilgisini artırmanız önemlidir.

2)      Ödev yapacağı alanı belirleyin: Çocuğunuzun ödev yapma alışkanlığı kazanması için bir ödev rutininizin olması önemlidir. Bunun içinde önceliğiniz ödev yapacağı alanı belirlemek olmalıdır. Eğer imkanınız varsa kendi odasında , duvara dönük bir çalışma masasının olması, bu masanın etrafında ve üzerinde dikkat dağıtıcı materyallerin olmaması; diğer taraftan ödev sırasında kullanacağı malzemelerin masada ve ulaşabileceği yerde olması önemlidir. Ödev yapılan alanın gürültüden uzak olması ve iyi aydınlatılmış olması gerekir.

3)      Ödev zamanını planlayın: Çocuğunuzla birlikte karar alarak ödev yapacağı zamanı netleştirin ve her gün bu zaman diliminde ödevine yönlendirin. Çocuğunuz okuldan geldikten hemen sonra ödev başına geçmek istemeyebilir okuldan geldiğinde dinlenip rahatlayabileceği bir zaman tanıyın.  Ödev sonrasında ne yapmak istediğini de önceden planlayabilirsiniz.

4)      Yardımcı olun ancak çocuğunuzun yerine ödevini yapmayın: Özellikle ilkokul dönemindeki çocuklar odaklanma süresi kısa olduğu için yanında ebeveyne ihtiyaç duyabilir ve ebeveynin katılımı odaklanma süresini artırabilir. Sorularına cevap verin, yönlendirin ancak hiçbir zaman onun yerine ödevini yapmayın.

5)      Ödev zamanlarında molaları da belirleyin: Çocuğunuzun dikkat süresine göre mola zamanlarını da belirleyebilirsiniz. Örneğin birinci sınıf öğrencisinde 15 dakika ödev 10 dakika mola verirken üçüncü sınıf öğrencisinde yarım saat ödev 10 dakika mola gibi düzenleme yapabilirsiniz. Ancak buradaki odaklanma süresi her çocuğa göre değişim gösterebileceği için çocuğunuza uygun planlama yapmanız önemlidir. Mola zamanlarında tv, tablet, telefon gibi ödeve dönüşünü zorlaştıracak şeylere yönlendirmeyin.

6)      Ödevini yapmıyorsa cezalandırmayın: Tüm koşulları sağlamanıza rağmen ödev yapmayı reddediyorsa cezalandırmayın. “Peki yapma, kaldır kitabını ancak yarın öğretmenine bu durumu senin açıklaman gerekiyor” diyebilirsiniz.  Ardından öğretmeni bilgilendirerek iş birliği yapın. Öğretmeni örneğin teneffüs saatinde ödevini yaptırma gibi bir uygulamayla yaklaştığında bir dahaki sefere ödev konusunda daha istekli olabilir.

7)      Çabasını övün, mükemmeliyetçi olmayın: Çocuğunuz ödevinde hata yaptığında yönlendirin ancak sürekli eleştirmeyin. Ödevi yapma konusundaki çabasını övün. Ödevinin doğru yanlış olduğu konusundaki değerlendirmeyi yapacak kişinin öğretmen olduğunu unutmayın.

8)      Çocuğunuzu kıyaslamayın: “Bak Ahmet’e ödevlerini hemen eve gidince yapıyormuş, annesini hiç üzmeden. Sen böyle yaparsan tembel derler.”  “Aferin oğlum sen daha otur Ayşe ödevlerini yapmış en akıllı o olsun” gibi cümleler çocuğunuzda yetersizlik ve değersizlik duygusunu güçlendirecek, ödeve karşı da olumsuz bir tutum geliştirmesine neden olacaktır. O yüzden sadece ödev konusunda değil diğer konularda da çocuğunuzu kıyaslamamanız önemlidir.

[article id=”5229″ color=”bg-primary”][/article]