Ana Sayfa Blog Sayfa 45

Burdur makus talihini turizmle yenebilir mi?

Halen 15 bini aşan üye sayısıyla ülkemizin, Balkanların ve Orta Doğu ülkelerinin en büyük meslek kuruluşu Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği’nin davetiyle geçen hafta Burdur’daydım. Seyahate THY’nin TGJ kodlu Boeing 777-300 Er tipi uçağıyla gidip, TC- LHA tescilli Airbus 350-900 tipi sıfır uçağıyla döndüm. Uçaklar ağzına kadar dolu, yolculuklar çok keyifliydi.

     TÜRSAB, Turizmin Yüzyılı Programı kapsamında elini taşın altına koyarak ülkemizin gelişmemiş illerinden olan Burdur’un turizmden pay alabilmesi için, kentin ilk ve tek beş yıldızlı otelini (Lavanta Tepesi) işleten Türkiye’nin belki de en geniş yerleşkesine sahip olan Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ)ile anlamlı bir iş birliği yaptı.

     Ticari diplomasinin en gözde kurumu olan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun (DEİK) Başkanı Nail Olpak ve sanatçı Sümer Ezgü’nün birer Burdurlu olarak onur konuğu olduğu toplantıya Burdur Valisi Tülay Baydar Bilgihan katılırken kentin AK Partili Belediye Başkanı ne yazık ki uğrayıp bir selam da vermedi.

     Burdur Müzesi’nde 68 bin eski eser ve üniversite de 40 bin öğrenci olduğunu belirten Ağrılı genç valinin kente sahip çıkmaktaki kararlılığı dikkatimi çekti.

     TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkanya’nın etkinliklere ev sahipliği yapan küçük şehrin orta ölçekli bilim yuvası MAKÜ Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Dalgar ile ortaya koyduğu sıcak dayanışmanın her kente örnek olmasını diliyorum.

    TÜRSAB ve MAKÜ iş birliğiyle mayıs ayında farklı üniversitelerin 42 bilim insanı ‘’arama konferansları’’ da bir araya gelip, Burdur’u tartışmıştı. Bu konferansların merak edilen sonuç raporu TÜRSAB Hukuk Müşaviri Av. İller Ünsever yorumlayarak açıkladı. ‘’Burdur’da da Turizm Mümkün’’ şiarı ile sözlerine başlayan Ünsever’in dile getirdiği raporda bazı başlıklar şöyle:

Şehirde sadece 3 bin 60 yatak var. Cezaevinde 3 bin 800, askeri birlikte 8 bin yatak yatağın olduğu Burdur’a 2023’te gelen turist sayısı ise 141 bin 499 kişi. Şehre 3 bin 220 Rus, 308 Çinli, 306 Hintli ve 270 de Alman (Antalya’ya 6 milyon) turist ziyaret amacıyla gelmiş.

Askerlik yapılması ve hapishanesiyle gündeme gelen Burdur’un bunların önüne geçmesi, ‘Gelip geçilen değil. Gelip gezilen şehir’ olması isteniyor.

Burdur’un ele alındığı, İlhan Aktaş’ın yönettiği panelde Nail Olpak, anılarla süslü konuşmasında marka bir şehir yaratmak için, elinden gelen yardımı yapacağının sözünü verdi. Turizme gönül vermiş, bir nefer gibi çalışan ve bunun için gayret sarf eden Rektör Hüseyin Dalgar, Turizm Fakültesi’yle Burdur Turizmi için gerekeni yaparak bu amaca hizmet edeceğini söyledi.

  Sanatçı Sümer Ezgü ise,410 türküsü olan Teke Yöresi’nin Yörüklerinin bu türküler ile anılması gerektiğini söyledi. Televizyon gazetecisi Güven İslamoğlu da Anadolu’dan örnekler vererek aynı hataya Burdur’da düşülmesin dedi.

Burdur’da son dönemdeler de adından daha çok bahsedilen Salda Gölü’nün hem korunması hem de tanıtılması için gayret gösteriliyor. Bizlere, gölün üstünde balon gezintisi yaptırılarak eşsiz çok zevkli bir deneyim yaşattılar.

Bunun yanı sıra Sagalassos ve kibyra Antik Kenti’ni gezerken, neden dünya halkları buraları bilmiyor, öğrenmiyor dedim. Onlarda buraları görmeli.

 Böyle yararlı bir etkinlik için gayretini esirgemeyen TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya’ya, yönetici arkadaşlarına, medyayı organize eden Mesut Kanat ve Serkan Tahmaz’a gönülden sağ ol derken, MAKÜ Rektörü Hüseyin Bey’e, otel müdürü Emine Hanım’a ve genç kardeşlerimize gönülden tebrik ediyorum. İşlerini çok iyi yaptılar.

Onlarda bu inanç ve heves varsa, bu Burdur makus talihini turizmle yener.

[article id=”5264″ color=”bg-primary”][/article]

TOGG’u garajda tutan Hakan Ülken’i TOGG yönetimine atadılar

 

 

Aydın Ticaret Odası Başkanı Hakan Ülken

Yerli ve milli aracımız TOGG’a Yönetim Kurulu Üyesi olarak atanmış!

 

Odaya verilen TOGG’u garajda çürümeye terk ediyorsun,

Makam arabanı AUDİ yapıyorsun,

Üç ay sonra da seni TOGG yönetimine atıyorlar.

 

Ne güzel değil mi?

Türkiye’nin en zengin isimleri Rahmi Koç ve Ali Koç

Üretimini yaptıkları Ford marka araçlara gezerken

Hakan Ülken, TOGG’un yönetim kurulunda ama

Kendisini odaya verilen TOGG’u kullanırken gören yok!

 

Hazret, Rahmi Koç’dan

Ekonomik olarak ve statü olarak daha mühim ne de olsa!

 

Ya da

Yönetimine girdiği TOGG’un ürettiği araçlara güveni yok!

 

Bu Ticaret Odası Başkanı ile

Esnaf Odaları Başkanlarının makam araçlarını satsanız da

Aydın’da kız üniversite öğrencileri için yurt yapsanıza görsek!

 

Ama ne gerek var,

Ye kürküm ye daha önemli…

 

***

Duyuyoruz ki, CHP’li acemi vekil Evrim Karakoz

Kendini milletvekili koltuğuna taşıyan

Özlem Çerçioğlu’na karşı rüştünün ispat etme mücadelesi başlatmış!

 

Bunu yaparken de hem Bülent Tezcan ile

Hem de Özlem Çerçioğlu ile dans etmeye başlamış.

 

CHP Tüzük Kurultayında

Evrim Karakoz’un tutum ve davranışları

Sarı Bina ile iplerin kopma noktasına getirmiş!

 

Evrim bey gelecek dönem hesapları için

Oraya buraya gülücük atarken

Bildiğiniz sobelenmiş.

 

Aydın’da kendi halinde bir avukatken

Özlem Çerçioğlu’nun yarattığı imkânlarla CHP’de belli bir noktaya gelen

Belediye Meclis üyesi, Milletvekili olan Evrim Karakoz

Kerameti kendinden sanmış olacak ki,

Eski günlerini çabuk unutmuş.

 

*

 

Konu Evrim Bey’den açılmışken devam edelim…

 

CHP Aydın İl Gençlik Kollarının seçimi yaklaşıyor.

Gençlerin kendi aralarında yarışmasına

Büyükler izin vermeyecek gibi bir görüntü var.

 

CHP Aydın Milletvekili Evrim Karakoz ve Danışmanı Onur Dinler’in

Seçimlere müdahale ettiği kulağımıza geliyor.

 

Bir milletvekili, gençlik kolları seçimlerine neden müdahale eder?

 

Bak ülkede birçok sorun gündemde,

Aydın’ın birçok sorunu var

Onlarla ilgilensene Evrim Bey!

 

Hasbel kader, rüyanda göremeyeceğin

Bir pozisyonu sana altın tepside sundular.

 

Bir daha dönem aday değilsin anladık,

Ömür boyu emekliliğe de sahip oldun.

 

Etlide yoksun, sütlüde yoksun…

 

Bırak gençleri, seçimlerini yapsınlar…

 

Belediye başkanlarını aramak nedir Allah aşkına?

 

Bir diğer CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül,

Nazilli’de büyük bir usulsüzlüğe imza atmış.

 

CHP Nazilli İlçe Yönetiminde bulunan

Süleyman Bakkal,

15.06.2001 gün ve 244 esas kararı ile

Mahkûm olduğunun belgesi bulunuyor.

 

Hal böyle olunca 2820 sayılı siyasi partiler kanunun

11. Maddesi kapsamında

Siyasi parti üyeliğine engel bir mahkûmiyet kararı ortada iken

Süleyman Bülbül’ün desteği ile yöneticilik yapmaya devam ediyor.

 

Olacak iş değil!

 

Yahu bunu AK Partili bir belediye yapsa

Demediğinizi bırakmazdınız…

 

***

EFELER BELEDİYESİNDE GELEN GİDENİ ARATMIYOR

 

5 yıllık başkanlık döneminde

Efeler halkına kavga, istikrarsızlık ve

Kitap kafeden başka bir şey veremeyen

Fatih Atay gitti.

 

Yerine büyük umutlarla

Acemi vekil Evrim Karakoz tarafından

Baro Başkanlığı koltuğundan Anıl Yetişkin getirildi.

 

Anıl Yetişkin’den icraat olmasa da

En azından geride kalan 5 yılın,

La Perla’nın, imar iddialarının,

Bankamatik memurlarının hesabını sormasını bekleniyor(du)…

 

Fatih Atay’a “üstadım” diyen

Anıl Yetişkin beklentilerin tam aksine

Deliller yetersiz diyerek

Hukukçuların suç duyurusunda bulunmasına engel oldu

Atay döneminin adı şayialardan kurtulmayan ismini imara müdürü yaptı.

 

Örgütün içinden gelen meclis üyelerini ve

Başkan yardımcılarını itibarsızlaştırarak basının önüne attı,

Yerine Fatih Atay dönemi memurlarına “EKİBİM” demeye başladı.

 

En son gelen duyumlar ise

Hiç yenilir yutulur cinsten değil,

Bazı yönetimsel konular ile alakalı

Fatih Atay’ı arayarak danışmanlık aldığı iddia ediliyor.

 

Koca CHP’nin Aydın’da

Belediyeyle ilgili danışabileceği kimse kalmamış olmalı ki

Fatih Atay’dan medet umar hale gelmiş…

 

 

E böyle durumlarda ne denir?

Kılavuzu karga olanın burnu b*ktan kurtulmaz.

 

 

 

***

 

Herkese iyi haftalar…

 

[article id=”5260″ color=”bg-primary”][/article]

Bıçak kemiğe dayandı erken seçim olmalı

“Aldığımız maaşla temel gıda ürünleri olan et, süt ürünleri, yumurta alamıyoruz.” Pazar ateş pahası, sebze ve meyve alamıyoruz. İlaç fiyatları her ay artıyor. “İlaç farkları yüzünden eczaneye borcumuz bitmiyor.”

Kira ve faturaları aldığımız maaşla ödeyemiyoruz. Çocuklarımızdan ve torunlarımızdan kaçar hale geldik. Evimizde misafir ağırlayamadığımız gibi kimseye de misafir olamıyoruz.

“İktidar bugün yaşadığımız bu sıkıntıların hepsini biliyor ve görüyor.” TÜİK enflasyon rakamlarının gerçeği yansıtmadığını halkın çoğunluğu biliyor. TÜİK enflasyon rakamlarını baz alarak yapılan maaş artışlarıyla düşük zam verildiğine inanan büyük bir halk kitlesi var.

“Maliye Bakanı, ‘Emekliler için bütçe dengelerini bozmak mümkün değil, biraz daha sabır etsinler’ diyor.” Çözüm bulmak için çabalamıyorlar. Cumhurbaşkanı da “İtibardan tasarruf olmaz” diyerek Cumhurbaşkanlığı için verilen milyarlarca bütçeyi kullanıyor.

“Bugün içinde bulunduğumuz durumun tek sorumlusu ‘Nas’ var ‘Nas’, faiz sebep enflasyon sonuç diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.” Toplum içinde emeklinin itibarını yerle bir eden de bunları söyleyen iktidardır.

Ana muhalefet partisi, “Erken seçim” için yanar döner davranıyor. Oysa muhalefet için “Erken seçim” çağrısı “Halkın sesini duyma, iktidarı köşeye sıkıştırma” olarak görülmelidir.

Ana Muhalefet Partisi CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel, iktidara “Hodri meydan” demek yerine erken seçim pazarlığı içine girerse, iktidar olma yolunda büyük sıkıntılar yaşayacağını bilmelidir.

“Türkiye’nin içinde bulunduğu yüksek enflasyon ve bozulan ekonomik düzeni bugünkü hale getiren iktidar değil mi?” Aynı iktidarın enflasyonu düşürüp ekonomiyi düzeltmesini beklemek ne kadar akılcı bir anlayış olabilir ki?

Dolayısıyla muhalefet partilerinin erken seçim çağrısı yapması, sadece politik bir hamle değil, aynı zamanda özgüven, güç ve kararlılık sergileme açısından taraftarlarını motive etme sorumluluğudur.

Her zaman olduğu gibi takdir değerli okuyucularındır.

[article id=”5263″ color=”bg-primary”][/article]

Dünya listelerine giren ADÜ Öğretim üyeleri ve Avukatlık sertifika töreni

Uluslararası etki alanı yüksek dergilerde yayınlanan ve yüksek oranda atıf alan makalelere imza atan ülkelerin öğretim üyeleri ilerlemelerinde birer kilometre taşıdır.

Çünkü bilim teknoloji üretir, teknoloji de gücü…

Örnek İran 2017 yılı verilerine göre bilimsel makale üretmede bölgesinde birinci, dünyada 16.cı, atıf sayısında da 17.sıradadır.

.Şimdi siz İran’ın 2 bin 500 km menzilli füze üretebilmesini,bilimsel çalışmalardaki performansından bağımsız bir gelişme olduğunu düşünebilir misiniz?.

Günümüz dünya gerçeğidir, bilim ve teknolojide adınızdan söz ettirebiliyorsanız her alanda güçlüsünüz demektir.

Adnan Menderes Üniversitesi öğretim üyelerinden bazıları bu bağlamda oldukça önemli bir başarıya imza attılar.

Ve Stanford Üniversitesi (ABD) ve Hollanda merkezli bir yayıncılık şirketi olan Elsevier tarafından hazırlanan listede dünyanın en etkili bilim insanları arasına  girdiler.

Yine böyle 2019’da Tıp Fakültesi Nöroşirurji Ana Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Turgut da 100 bin bilim insanı arasından ilk 100’e giren Bütün Zamanların en Etkili Bilim İnsanı olmuştu.

Başarılı yeni öğretim üyeleri ise:

Prof. Dr. Atila Yüksel: Turizm Fakültesi,

Prof. Dr. Zekiye Karaçam: Sağlık Bilimleri Fakültesi,

Prof. Dr .Ethem Aktürk ve Doç .Dr Fatih Ersan:Fen Fakültesi,

Doç. Dr Adem Özçelik: Mühendislik Fakültesi,

Dr. Öğretim Üyesi: Abdullah Akpınar Ziraat Fakültesi,

 Umulur ki, Üniversite Rektörü Prof. Dr. Bülent Kent de onlara layık oldukları değeri kuru bir teşekkürle geçiştirmez, başarılarına uygun düşen görevlerde değerlendirirse kazanan hem ADÜ hem Aydın hem de Ülke olur.

ADÜ onkoloji servisi “ali kıran, baş kesen” tavrı sergilenecek bir yer değildir

Konu ADÜ olunca bir hayli zamandır baş ağrıtmasına rağmen devam eden bir soruna dikkat çekmek istiyorum.

Hastalığın sıkıntılı olmayanı yoktur ama her halde en ürkütücü en moral bozucu olanı kanserdir. Aksine bu derdi atlatabilmek hastanın moralini yüksek tutmasına bağlıdır.

O nedenle kanserliler bir onkologdan kendilerini anlamalarını bekler. Aksi halde asık surat, ilgisizlik, kapris ve ego şişkinliği bu hastaların iç dünyalarını, morallerini hepten yok eder..

Ayrıca her hastanın doktora olan güveni iyileşmenin yarısıdır..Bu da  doktorların hastanın psikolojik durumunu hesaba katarak teline göre oynamalarını gerektirir..

Kaldı ki, kapris yapmak, hastaları azarlamak, dosyalara yazdığı notları “bunu ben yazmadım” diyerek inkâr etmek, hastalara tepeden bakmak hekimlikle bağdaşmaz..

Ayrıca bir onkologdan beklenmeyen davranışları servisteki dosya yoğunluğuna  bağlayarak hoş görmek bir beceriksizliğin ve vurdumduymazlığın göstergesidir.

Velev ki, hastanın rapor hakkında başka meslektaşlarının görüşünü de aldığını bilmiş olsun,bir onkolog hastaya “ya ben ya o” diyemez..Tek yetkili olsa bile o doktor bu hakkı kendinde göremez.

Ama ne çare ki, bu tür tavır ve tutumlar yönetim boşluğu olan kurumlarda olur. O nedenle hem rektörlüğün hem de hastane yönetiminin onkoloji servisinde olan, biten hakkında “haberimiz yoktu” diyebilirler.

Çünkü gündemlerii değil..

Avukatlık Sertifika Töreninde gurur, heyecan, duygu ve sevinç birlikteydi

Melisa Nur Yıldız… Mübin Mehmet Erten… Sarp Yakan… İlayda Demiray…Açelya Tuğrul…Yağmur Akarca…Gülüzar İlgin…Büşra Erol…Fethican Karcı…Davut Tosun…Necla Nur Karakaya…Erkan Erdoğdu…

On iki genç avukatın baro sosyal tesislerinde yapılan yemin ve sertifika töreniyle (30 Eylül) mesleğe ilk adımlarını attılar.

Törende genç avukatlar yaptıkları kısa konuşmada genelde ailelerine ve kendilerini avukatlığa hazırlanmada rehberlik eden “üstatlarına” teşekkür ettiler.

Bazıları heyecandan konuşmakta zorlandı, bazıları rahattı, içlerinden duygusallaşan, konuşmasını yarıda kesenler oldu, bir kaçı heyecanlandı, konuşmak istemedi.

Üstatlardan kısa kesip genç avukatlara başarı dileyen de oldu,buna ek olarak öğüt verenler de çıktı, mesleğe hazırladığı gençten çok şeyler öğrendiğini itiraf edenler de görüldü.

Törende Akın Yakan ve Fatma Asrav Çanakkalelioğlu gibi müşterek üstatlığını yaptıkları oğulları Sarp Yakan’a birlikte cübbe giydirmenin onur, gurur ve sevincini yaşayanlar da vardı.

Üstatlardan Volkan Kocaman gibi depremde evleri yıkılan ve Kuşadası’ndaki yakınlarına sığınan Mübin Mehmet Erten’e sahip çıkan ve onu himayesine alan güzel insanlar da vardı.

Nazilli’den Yasin Alperen Demiray gibi üstatlığını yaptığı eşi İlayda Demiray’a cübbe giydirmenin heyecan ve gururunu yaşayan ve töreni eşine övgü dolu sözler söylemek için fırsata dönüştürenler de oldu.

Velhasıl sertifika töreninde gurur, heyecan, duygu ve sevinç hepsi bir aradaydı.

[article id=”5261″ color=”bg-primary”][/article]

Uranüs Algol ve Medusa

Yetkililerin acil olarak kadın ve çocukların korunmasına yönelik önemli girişimlerde bulunmalarını şiddetle tavsiye ediyorum.Astrolojinin dikkate alınması ve Astrolojiden yararlanılması ise bir Karma Astrolog olarak diğer bir temennimdir.

ALGOL  ( BETA PERSEİ )
ŞEYTAN BAŞI YILDIZI URANÜS İLE KAVUŞUMDA 

Astrolojide Uranüs toplumu ifade eder.Toplumsal olaylar guruplar ile ilgilidir.Olumlu çalıştığında sıradışı sürprizler getirir gölge etkisi ise kriz ve kaosa neden olan ani beklenmedik şok etkisi olaylar ile ilgilidir.Tetikçi bir gezegendir.Bireysel özgürleşme içgüdüsel direnç bağımsızlığı anlatır.Dolayısısla genç ve çocuksu duyguları açığa çıkaran bir yapıya sahiptir.Astolojide gençler ve çocuklar ile ilişkilendirilir.Uranüs devrede olduğu zamanlarda hayatı kontrol altına almak biraz zor olacağından gelişebilecek olayları önceden kestirebilmek neredeyse mümkün olmayabilir.Çoğu zaman Uranüsyen olaylar olarak aktarımlar yapabiliyoruz.

ALGOL sabit yıldızı kötücül etkilere sahip ölüm acımasızlık cinayet kadınların zarar görebileceği durumları anlatan etkilere sahip güçlü bir sabit yıldızdır.

Astrolojide Şeytan başı yıldızı olarak bilininen mitolojisinde kesik başı simgeleyen yılan saçlı kadını temsil eder.

MEDUSA KİMDİR ?

MEDUSA Boğa burcunun 26  derecesinde bulunan ALGOL sabit yıldızının mitolojik efsanevi hikayesidir.

Medusa’nın hikayesi hepimizi yakından ilgilendiriyor. 

Efsane MEDUSA’yı gelin birlikte tanıyalım. 

Yunan mitolojisinde yeryüzünü simgeleyen ana  tanrıça  doğa ana  Gaia ( Gaea ) ile denizleri simgeleyen Pontus’un birleşmesi ile Nereus,Thomas,Forkis,Keto ve Euribia doğdu.Gorgonlar olarak bilinen 3 kız kardeşler MEDUSA,STHANNO,EURYALE ise Forkis ve Keto’nun birleşmesinden olmuştur. 

MEDUSA çok güzel bir genç kız olduğundan tüm tanrıların dikkatini çekmiş ve kendine aşık etmişti.Bütün  tanrıçalar tarafından kıskanılırdı.Kendisini tanrılara adar zeka tanrıçası Athena’ın tapınağında yaşardı.3 kız kardeş arasında sadece MEDUSA ölümlüydü.Diğer 2 kız kardeşler ise ölümü hiç tanımayacaklardı.

Burada kendisi tanrılara (adar ) kelimesi bize Vesta rahibelerini hatırlatıyor.Tanrıçanın himayesinde bekaret yemini ederek cinselliği reddetmiştir.Bu durum kadın egemenliğinin açık göstergesidir. 

Denizler tanrısı Poseidon MEDUSA ‘nın güzelliğine karşı koyamaz ve bir gün Athena’nın tapınağında MEDUSA ‘ya zorla sahip olur.Athena kendi tapınağında olan bu olaydan haberdar olur.Posedon’un karısı Tanrıça Athena kendisini aşağılanmış hisseder derin bir kıskançlık ve öfke ile MEDUSA ‘yı cezalandırır.Her zamanki gibi tanrıyı değil ölümlü kadını suçladı.Zavallı MEDUSA… 

Buradaki zorla sahip olur cümlesi bize tecavüze uğrayan kadını anımsatıyor.Kendini aşağılanmış hisseder cümlesi aslında başka br kadının duygularını ve travmasını hiçe sayarak sadece kendini düşünerek bencilce davrandığını bunun asıl sebebinin ise ata erkil bir toplumda erkeğin egemenliğinin hüküm sürmesi, kendisini güvende hissetmemesi,alışıla gelmiş düzenin değişmesinden korkması,konfor alanlarından çıkmak istemediği anlamına gelmektedir.Tıpkı Boğa burcunun temsil ettiği alanlar gibi. Kocasının gücüne karşı koyamayacağının bilincinde olan tanrıça masum olduğunu bildiği halde MEDUSA’yı suçladı.Bu da kadınların bu doğruluğa alıştırılmış, her ne olursa olsun utanç zihniyetine inandırılmış olduğunu bize gösterir. 

Tanrıça Athena Medusa’yı ağzından dışarı çıkan dili,fal taşına benzeyen gözleri,kocaman dişli ve pençesi olan baktığında insanları taşa çeviren bir canavara dönüştürdü.MEDUSA’nın ipek gibi saçlarının her bir teli bir yılana dönüşmüştü.Tabi bu cezadan Medusa’nın kız kardeşleri de nasibini alır. 

Burada tanrıça güzeller güzeli Medusa’nın çirkinleştirerek intikam alması, başka bir kimliğe büründürmesi ise kadınların dış görünüşleri ile yargılanması bu konuda hak ve özgürlüğünün olmadığını bize anlatıyor.Kadının kıskançlık,öfke gibi duygularının kontrol edemeyerek nefrete dönüşmesi şeytani duyguların ortaya çıktığını ve hemcinsine karşı düşman kesildiğini bunun altındaki asıl sebebi ise kendi egosunu tatmin etmesi ve duygusal hazımsızlıktır. 

Perseus Zeus ve Danae’nin oğludur.Danae’ye aşık olan kral Polydektes aşkına karşılık bulamaz.Bu durumu fark eden Perseus annesini terk eder.Perseus halkın beğenisini kazanarak  kahraman ilan edilir.Bu durumdan çekinen kral Polydektes Perseus’tan kurtulmak için haince bir plan hazırlar.Hippodameia’ya talip olduğuna onunla evlenmek için babasına diğer taliplerden daha fazla ve daha değerli hediye götürmek zorunda olduğunu söyler.Annesinden vazgeçip Hippodameia ile evleneceğine inanan Perseus Kral Polydektes’in teklifini kabul eder.Bu teklif Gorgon MEDUSA ‘nın kesik başıdır. 

Burada evli bir kadına aşık olan kralın kendi çıkarları doğrultusunda haince planlar yaptığını görüyoruz.Yine bir kadın draması söz konusudur.Kadının istemediği kişiyi  itiraz ettiğinde en zayıf noktası olan çocuğu ile tehdit edildiğini istekler kabul edilmezse sonucunda bedelinin olabileceğini anlatıyor. 

MEDUSA ‘nın kesik başı hediyesinden haberdar olan Athena hemen Perseus’a yardım eder.Medusa’yı diğer kız kardeşlerinden ayırt edebilmesi için üç Gorgon heykelinin bulunduğu Samos’da  Deikteron şehrine gitmesini ve MEDUSA ‘yı bulduğunda onunla göz göze gelmemesi gerektiğini tembihler.Hermes’ten MEDUSA ‘nın başını kesmesi için tırpan,Stygia Nymphalarından ( perilerinden ) kanatlı bir çift sandalet,kesik başı koyması için sihirli torba ve Hades’in görünmezlik miğferini alır. 

Burada Athena’nın Perseus’a yardım etmesi Medusa’nın ölümü hızlandırmak içindir.Kararlar verilir her türlü düzenek hazırlanır.Töre cinayeti bariz belirgindir.Geçmişten günümüze gelenek ve göreneklerin dışına çıkabilen kadınların ölümle cezalandırıldığının bir kanıtıdır. 

Gereken her şeyi yanına alan Perseus MEDUSA ve kardeşlerini bulur.Etrafta Medusa’nın bakışından taşa dönmüş bir sürü insan ve hayvanın içinden geçer. Medusanın gözlerine bakmadan Athena’nın tuttuğu zırha bakarak  Medusa’nın bakışlarından etkilenmemeyi başarır ve Gorgon MEDUSA’nın başını vücudundan ayırır.
Burada Gözü kararmış Perseus sırf kahraman ilan edildiği için buna mecbur hissetmiş yine başka bir kadın için yani annesi için cinayet işlemiştir. Perseus  aslında kendi içindeki karanlık şeytani duygularını gerekçeler göstererek ortaya koyduğu anlıyoruz. 

MEDUSA’nın fışkıran kanlarından kanatlı bir at olan Pegasos ( Pegasus ) ile savaşçı Khrysaor ortaya çıkar.Bunlar MEDUSA ve deniz tanrısı Poseidon’un çocuklarıdır. 

Perseus geri dönüş yolunda Titan Atlas’ın sarayına gelir fakat ona kötü davranarak sarayından kovarlar.Bunun üzerine Perseus MEDUSA’nın kesik başını gösterir Atlas ve  sarayı taşlı dağa çevirir.Yola devam eden Perseus çıplak olarak kayalara zincirlenmiş Andromeda’yı deniz canavarın elinden yine MEDUSA’nın kesik başını kullanarak kurtarır. 

Perseus sonunda annesinin yanına gelir ama Annesi Danae’in kral Polydektes’in zorbalıklarından kurtulmak için bir tapınağına saklandığını öğrenir.Kral Polydektes’in kendisine yalan söylediğini ve ona oyun oynadığını anlar.Daha sonra kral Polydektes’in ve arkadaşların yanına gider ve söz verdiği gibi Gorgon MEDUSA’nın başını getirdiğini söyler.Orada bulunan kral ve arkadaşlarının alaycı bakışlarının arasında sihirli torbadan  MEDUSA ‘nın kesik başını çıkararak göstererek herkesi taşa çevirir.Athena Kesik başı alarak kalkanının ortasına koyar. 

MEDUSA’nın kanını büyük hekim Asklepios tarafından tedavi için kullanılır.Hekimliği Apollon Pelion dağında oturan Kentaurus ( yarı at yarı insan ) Kherion ( Heiron ) dan öğrenmişti.Medusa’nın kanı bir çok hastayı iyileştirdiği gibi ölülere hayat veriyordu.Gorgon MEDUSA ‘nın sağ damarından akan kan ölüleri diriltecek şifa sunarken,sol damarından akan kan ise insanları anında  öldürebilecek kuvvetli bir zehir içermekteydi.Yani MEDUSA kanı ile bazen zehir bazen ise panzehir oluyordu. 

MEDUSA efsanesi tüm insanlığa ders niteliğinde bir şeyler anlatmaktadır.Kadınların ne kadar güçlü bir o kadar da güçsüz olduğunu bize hatırlatmaktadır.
Tutulma ile gücünü ortaya koyabilen kendisini kanıtlamış kadınları alkışlarken diğer yandan  kendisini ıspatlayamamış acı çeken kocası,sevgilisi,babası gibi eril kişilerden zarar gören cezalandırılan,suçlanan kadınları unutmamalı yaşananlar karşısında taş kesileceğimiz olaylara karşı dikkatli olmalı. 

Kadınların tutulma etkisi ile tehlikede olduğunu fark etmemiz gerekiyor.Medusa Uranüs kadınları koruma kollama konusunda bir uyarıdır.Tutulma etkilerinin başladığı günden bu yana Ülkemizde  Boğazı kesilen eşi ve sevgilisi tarafından öldürülen,Kılıçla kesilen,başından kurşunla vurulan kadın ve çocuk cinayetleri duyar olduk.

Kadınlarımızı ve çocuklarımızı koruyalım…

[article id=”5259″ color=”bg-primary”][/article]

Enflasyon Sebep, Sahte Gıda Sonuç

Bunun başlıca nedenlerinden biri, ekonomik dalgalanmalar ve özellikle enflasyonun etkilerinde kaynaklanmakta.

Yaşamakta olduğumuz yüksek enflasyon, üretim maliyetlerini artırmakta ve bu da doğrudan fiyatlara yansımaktadır. 

Tüketiciler ise artan fiyatlar karşısında daha uygun fiyatlı ürünleri tercih etmekteler. Ancak bu tercih, onları ne yazık ki bilmeden sahte ürünlere yönlendirebiliyor. 

Uygun fiyatlı gibi görünen bu ürünler, aslında halkın sağlığını ciddi biçimde tehlikeye atan sahte gıdalar olabiliyor.

Özellikle yağ, bal, süt ve et ürünleri gibi temel gıdalar, sahteciliğin en çok yapıldığı ürünler arasında yer alıyor. 

Market raflarında karşılaşılan bu ürünlerin bazıları, içerdikleri katkı maddeleriyle hem kaliteyi düşürüyor hem de sağlık açısından risk oluşturuyor. 

Örneğin, tamamen kimyasal yollarla bal yapılması, zeytinyağında tağşiş yapılması, bitkisel yağın bulunmaması gereken Peynir vb ürünlerde yer alması, toz biber yerine kimyasal boyaların kullanılması veya ete kanatlı hayvan eti ve sakatatı karıştırılması gibi sahtecilik vakaları her geçen gün tespit edilmeye devam ediyor. 

Tarım ve Orman Bakanlığı, bu konuda ciddi adımlar atarak sahte gıdalara karşı mücadele başlattı. Yeni yönetmelik çerçevesinde, taklit veya tağşiş yapıldığı tespit edilen ürünler, artık anlık olarak guvenilirgida.tarimorman.gov.tr adresinde halka duyurulacak. 

Daha önce uzun bürokratik süreçlerden geçerek açıklanan sahte gıdalar, şimdi laboratuvar sonuçları doğrultusunda hızlıca kamuoyuna açıklanacak. Bu sistem sayesinde tüketiciler, sahte ürünler hakkında daha bilinçli bir şekilde karar verebilecekler.

Ancak bu denetimlerin artırılmasına rağmen, hukuki yaptırımların da sıkılaştırılması gerektiği ortada. Sadece idari para cezalarıyla sınırlı kalan cezalar, sahte gıda üreten veya satanlar için yeterince caydırıcı değil. Sahte gıda üreten ve satan bu kişiler ticaretten men edilmeli ve gerekirse bu kişilere hapis cezası uygulanmalı ve halkın sağlığıyla oynayanlar adalet önünde hesap vermelidir. 

Çünkü gıda güvenliği, halk sağlığını doğrudan etkileyen bir konu ve bu konuda asla taviz verilmemelidir. 

Enflasyonun gıda sahteciliği üzerinde doğrudan bir etkisi olduğu açıkça görülmektedir. Ekonomik sıkıntıların getirdiği baskı, vatandaşları daha ucuz ama sahte ürünlere yönlendiriyor. Bu nedenle, hem devletin denetimleri artırarak sahtecilikle mücadelesini güçlendirmesi hem de vatandaşların daha bilinçli alışveriş yapmaları büyük önem taşıyor.

Halkın sağlığı, tüm ekonomik çıkarların önünde tutulmalıdır.

[article id=”5258″ color=”bg-primary”][/article]

AK Parti’nin Aydın’da içinde bulunduğu çalkantılar

Değerli okuyucularım ve dostlarım günaydın. Hepinize sağlıklı, aydınlık ve bol kazançlı bir hafta diliyorum. Bu haftaki yazımı Bursa’dan yazıyorum. Aydınlıların çok sevdiği, Aydın eski Valimiz Sn. Erol Ayyıldız’la Türkiye ve Aydın üzerine çok güzel bir söyleşi yaptım.   

 

Ses tellerindeki rahatsızlığı sebebiyle görüntülü kayıt alamadım. Kendisine acil şifalar diliyorum. Sn. Valimizin sizler için paylaştığı görüşlerini önümüzdeki haftalarda www.aydinpost.com aracılığıyla yayımlayacağım.

  

Sn. Valimizin Aydınlılar ve Aydın’ın tarihine çok büyük saygısı olduğunu sözlerinden anladım. Sn. Valimiz sizlere selamlarını iletmemi de istedi.  

 

***

 

BU HAFTAKİ KONUMUZ AK PARTİ’NİN AYDIN’DA İÇİNDE BULUNDUĞU ÇALKANTILAR VE YAŞADIĞI BAŞARISIZLIKLAR

Bursa’ya kişisel işlerim için geldim. Aydın, bu kadar kısa zamanda bile burnumda tütmeye başladı. Sizlerle paylaşmak istediğim onlarca konu var. Buna rağmen aklımdaki tek mesele bütün diğer olasılıkları bertaraf ediyor. Bu hafta işleyeceğim konu yine Aydın, yine memleketim, yine siz! 

 

Bu güzelim ülkenin cennet köşelerinden biri benim Aydınım. Doğal kaynakları, iklimi, sağlıklı iş gücü, bitki örtüsü ve mert insanıyla büyük bir büyük hazine! Ancak, AK Parti hükümetlerinin hızlı kalkınma projeleriyle ülkemin neredeyse bütün şehirleri son 15-20 senede jet hızıyla gelişirken, benim Aydınım ülkemin batısında, denizi, güneşi, verimli ovaları, güzel dağları ve nehirlerine rağmen Afrika’daki bir yer gibi mahrumiyet içinde kaldı.

Aydınımın güzel insanının gözünün feri söndü adeta. Başka şehirleri görenler çok iyi bilir. Diğer şehirler adeta ayrıcalıkları varmışçasına kentleşmelerini tamamlayıp refaha ererken, biz Aydınlılar yerel yönetimlerin iş bilmezlikleri ve başarısızlıklarıyla senelerdir savruluyoruz. Bu durumun bir çoğunuz gibi ben de farkındayım. Son seçimlerde artık, “nasılsa biz burada kazanırız” diyerek kendini salan yerel yönetimlerin değişeceğini, çalışmaya aç, kendini kanıtlamaya muhtaç ve iktidarla el ele yürüyebilecek daha heyecanlı başkanların ve ekiplerinin bizleri şahlandıracağını umuyordum. Çünkü, bendeniz yıllarımı büyük gelişim projelerinin tasarlanma aşamalarında görev alarak geçirdim ve şunu biliyorum ki, Aydın’da iktidarın 3 vekili olmasına rağmen ulusal bir projenin hazırlık aşamasında yerel yönetim aynı perspektife sahip olmayıp işleri topal bırakıyor. Benzer bir temayül yerel projeler için de geçerli. 

Bu bağlamda 31 Mart seçimlerinden bu yana AK Parti Aydın İl Başkanı’na gazeteci kimliğimle, bu kadar geri kalmış, ihtiyaçları öyle böyle karşılanmış, birçok konuda mahrum bırakılmış Aydınlılara rağmen Aydın’da 100 bin fark yemeyi nasıl başardınız diye soruyorum. O da bana ülke gündemi, deprem, enflasyon, adayları kendilerinin belirlememesi, Genel Merkez’in kararları doğrultusunda yapılan yanlışlar gibi hususları anlatıp duruyor.

 

Fakat ben vatandaşların arasındayım. Evet, ülkenin tamamında olduğu gibi Aydın’da da büyük bir buhran yaşanıyor. Evet, emekliler zor durumda, evet, kiralar yüksek, vesaire, vesaire. Ancak biz Aydınlılar, belediyelerin, ülkenin genel sorunlarını çözemeyeceğini bilecek zekaya sahip insanlarız. Hizmete ulaşma noktasında eksiklerini gördüğümüz bir partinin kazanması niye işimize gelsin ki? Bir belediyenin, şehrinin kalkınmasındaki rolünü görecek kadar da vizyonumuz var. Kime ne hikâye anlatıyorsunuz? Bu sonuç sizin için tam bir ders niteliğindeydi. Niye üzerinize hiç alınmıyorsunuz? Sizler vatandaşın isteklerine kulak vermeyip ve kibirli davranmayıp kendi bekanızı düşünerek insanları itip kakmasaydınız, kendi ve etrafınızdaki 3-5 kişiyi zengin etme derdiyle seçimleri boşlamasaydınız böyle olmayacaktı. Zaman geçti ama başarısızlık hala ortada, hala aynı tas, aynı hamam. Şehrimiz ite kaka ilerleyeme çalışırken, ben, kamunun vicdanı Aydınpost’un bir yazarı olarak sormaya devam ediyorum.

Bir araya geldiğim tüm vatandaşlardan, Partinizden olmasına rağmen “pastayı daha küçük dilimlere bölmek gerekecek” korkusuyla dışladığınız insanlardan, Recep Tayyip Erdoğan sevdasıyla yandığı halde fikri dahi alınmadan kenara atılıp küstürdüğünüz kitlelerden, tecrübeli siyasilerden, önemli iş adamlarından ve aday adaylığı sürecinde sizden şikâyetçi olan kişilerden aldığım güç ve inançla. Onların güveni ve beni “Aydın’ın Ağabeyi” kabul etmeleri üzerine bunu bir borç olarak görüyorum. Sizlere net sorular yönelttim. Yazılarımda bunlar var.

Size daha çok sorum var. Fakat sorduklarıma dahi cevap alamıyorum ki… Sorularımı Partinize muhalefet yapmak olarak gösteriyor, içinizi serinletiyorsunuz. Elinizden gelse, sizi beğenmeyenleri vatan haini ilan edeceksiniz.

 

Bütün Aydın’ın bilip konuştuğu şeyleri sanki partinizin iç meseleleriymiş de ben hasbelkader duymuşum gibi davranıyorsunuz. Beyefendi, etrafınızdaki insanlar size neler söylüyor bilmiyorum. Ama, bunların hepsi, sizin davalık olarak gördüğünüz yazılarımı okuyup yanınızdan ayrılınca “yazılarınız harika” deyip tebrik kuyruğuna giriyorlar nedense. Halbuki kendilerini eleştiriyorum, ama onlar üzerlerine almak istemiyorlar. Hatta mesajlarından bıkıp engellediklerim “beni neden engelledin abi” diye arıyorlar; bu ne biçim iş?

Siz seçimlerden bu yana hiç durmadan üstlerinize nasıl yoğun çalıştığınızı anlatan raporlar gönderin. Misafirleriniz, Genel Başkan Yardımcıları, koordinatör Vekiller ve hatta Bakanlara “her şey yolunda” izlenimi verin. Ben, ülkede uygulanan politikaya baktığımda, yürünen yolun asaleti ve doğru gidişten dolayı hala AK Parti’de arka tarafta bir yerlerde sapasağlam bir büyük aklın bulunduğuna inanıyorum. Bu aklın vatandaşa ineceğine güveniyorum. Böyle kasaba politikacılığı yaparak, üstlere şirin ve çalışkan görünüp milletin partisinde millete karşı siyaset yaparsanız, Aydın’da AK Parti’yi gerçekten bitirirsiniz.

Kongrelere hazırlanırken ne ilçelerdeki yöneticileriniz huzurlu ne size güvenerek sizinle yola çıkanlar rahat. AK Parti artık Aydın’a ilk zamanlarındaki donanımı ve siyasi iradesiyle eğilmeli ve sizleri görevden alarak il teşkilatına bir çekidüzen vermeli. Kongre hikayeleriyle AK Parti’nin kaybedecek zamanı yok. Sizlerle kongreler daha çok oy kaybına yol açacak. Bir akil insan, oluşturacağı gönüllü, bilinçli, çalışkan, güler yüzlü bir ekiple yaptığınızın tam tersini yaparak aynı görüşten insanları toplayıcı ve birleştirici olup bütün bu kötü intibayı düzeltmeli. Bu benim şahsi isteğim değil, keşke sadece öyle olsaydı. Vatanı, milleti ve memleketine bağlı, kendi dışındakileri de düşünen, bir dava güden, parası olup olmadığı fark etmeksizin insanlığıyla var olabilen her karakterli vatandaş böyle düşünüyor.

[article id=”5265″ color=”bg-primary”][/article]

Diyetisyeninizden sağlıklı beslenme çantası

Okulların da açılmasıyla velileri beslenme çantası hazırlama telaşı sardı. Vaktinin büyük çoğunluğunu okulda geçiren çocuklarımızın derslerine konsantrasyonunun sağlaması, zihinlerinin açık olması ve yedikleri besinlerin gelişimlerini desteklemesi büyük önem taşımaktadır. Besinlerin makro (karbonhidrat, protein ve yağ) ve mikro (vitamin ve mineraller) besin değerlerinin dengeli olması, günlük kalori ihtiyaçlarıyla orantılı olması ve içerdiği besin öğelerinin sağlıklı ve güvenilir kaynaktan gelmesi çok çok önemlidir. Bu noktada velilere düşen en büyük görev çocuklarının sağlıklı besine ulaşımını kolaylaştırmaktadır. Bunun için de öğünleri evde hazırlanmış, günlük ve besin güvenliği sağlanmış sağlıklı besinlerden oluşan ideal bir beslenme çantasını bu haftaki yazımızda uzman kaleminden siz değerli velilerimiz için yazdık.

·       ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN BESLENME SORUNLARI

 

Günümüzde artan teknoloji bağımlılığının getirdiği hareketsizlik, paketli gıda ve fast food tüketiminin artması çocuklarda obezite ile birçok sağlık sorununu beraberinde getirmektedir. Çocukların yaklaşık yarısı günde 1 saatini bilgisayar, televizyon veya telefon başında geçirirken bu oranın hafta sonu daha da arttığı belirtilmiştir. Buna bağlı, çocuklarda fiziksel aktivite düzeyleri gittikçe düşmektedir. Çocuklarda fiziksel ve sosyal gelişimleri için gerekli olan ev dışında fiziksek aktivite oranları da çocuk nüfusunun yaklaşık %20’sinde günlük 1 saatin altında olduğu belirtilmiştir. Bu verilerden de yola çıkarak çocukluk çağı obezitesinin günümüzde büyük bir problem olduğu ve her 10 çocuktan 1’inin obez olduğu çalışmalarla gösterilmiştir.

Çocuklarda obezitenin getirdiği en büyük sorunlardan biri erken ergenliktir. Bunun yanında boy kısalığı ve akran baskısının getirdiği psikolojik sorunlar da gelişimlerini olumsuz yönde etkilemektedir.

Çocukluk çağında görülen bir diğer beslenme sorunu ise bodurluktur. Ülkemizde çocuklarda görülen bodurluk oranı TÜBER’ e göre %2,3’tür.

 

 

Zayıflık ise yine sağlıksız beslenmenin getirdiği sorunlardandır. Günümüzde yetersiz beslenmeye bağlı zayıflık oranı ise 5 yaş altı çocuklarda yaklaşık %9’tur. Bunların yanı sıra sağlıksız beslenme ve vitamin-mineral eksiklikleri çocuklarda bağışıklık sistemlerinin de zayıflamasına ve kolay hasta olmalarına neden olmaktadır. İmmün sistemi zayıf olan bir çocuğun okula devamlılığının azalmasına ve okul başarısının düşmesine neden olur. Küçük yaşlarda kazanılan sağlıksız beslenme alışkanlığı ileriki yaşlarda da devam ederek obezitenin yanı sıra diyabet, hipertansiyon gibi başka hastalıklara da yol açabilir. Bu yüzden küçük yaşlarda çocuklara sağlıklı beslenme ve haraketli yaşam alışkanlığı kazandırmak çok çok önemlidir. Gelin beraber çocuk beslenmesinde okul saatinden önceki ilk öğünleri olan kahvaltının öneminden bahsedelim.

·       OKUL ÖNCESİ İDEAL BİR KAHVALTI

Kahvaltı, günün ilk öğünü olup güne zinde başlamak için önemlidir. Aynı zamanda en çok proteini aldığımız öğünde kahvaltı öğünümüzdür. Çocukların kahvaltı yaparak okula gitmeleri derslere odaklanmalarını kolaylaştırır ve enfeksiyonlara karşı bağışıklıklarını güçlendirir. Sağlıklı bir kahvaltı tabağı oluşturmak için; iyi bir protein kaynağı yumurta, peynir, basit karbonhidrattan uzak kompleks bir karbonhidrat grubu olan tam tahıllar, sağlıklı yağlar dediğimiz zeytin, avokado, zeytinyağı ve lif, vitamin-mineral açısından zengin meyve ve sebzeler eklenmelidir. Şimdi de iyi bir kahvaltı sonrası ideal bir beslenme çantasından sizlere bahsedeceğiz.

·       İDEAL BESLENME ÇANTASI ÖRNEKLERİ

         Beslenme çantası; çocukların gerek öğle öğünleri gerekse ara öğünleri için hazırlanabilir. Taşıması kolay, sağlıklı ve çocukların ilgisini çekebilecek şekilde lezzetli besinler hazırlamak çocukları teşvik etmek açısından önemlidir. Zaman zaman çeşitli ve sağlıklı alternatifler üretmekte zorlanabilirsiniz. İşte bu yüzden bu yazımızda sizlere pratik ve kolay hazırlayabileceğiniz birkaç sağlıklı tarif paylaşacağız.

o   Tam buğdaylı peynirli ev poğaçası + 5-6 zeytin

o   Şekersiz anne kurabiyesi + 1 su bardağı süt

o   Mini tam buğday simit + 1 dilim beyaz peynir

o   Taze veya kuru meyve + 1 porsiyon kuru yemişler (çiğ badem, fındık veya ceviz…)

o   1 peynirli gözleme + domates + salatalık

o   Tam buğday galeta + 1 su bardağı ayran

o   Ev yapımı tam buğdaylı meyveli veya kakaolu kek + taze sıkılmış meyve suyu

o   Parmak börek + 1 su bardağı ayran

o   1 dilim tam buğday ekmek üzerine şekersiz fıstık ezmesi + 1 su bardağı süt

o   Peynirli tam buğday tost + domates, salatalık

o   Peynirli sandviç + kuşburnu veya ıhlamur çayı

o   Baklagil salataları + 1 su bardağı ayran

o   Tahıl salataları + 1 su bardağı ayran

Geleceğimizin kahramanları olan çocuklarımızın sağlıklı gelişimleri için bugünden anne-babalara düşen beslenme görevlerini sizlerle paylaştık, bir sonraki yazımızda görüşmek dileğiyle, sağlıkla kalın…

[article id=”5237″ color=”bg-primary”][/article]

AK Parti’nin Aydın’daki basiretsiz yöneticileri ve Aydın’ı yönetenler

Değerli okuyucularım ve dostlarım, hepinize günaydın. Sağlıklı ve aydın bir hafta diliyorum. BU HAFTAKİ KONUM, siyaset, ticaret, yolsuzluk, makam, mevki, yönetim, iktidar, muhalefet, tarım, eğitim değil. (Yazıda hep bunlar var ama…) Bu hafta insanlıktan bahsedeceğim size değerli okuyucularım. İnsanlığın nereye doğru evrildiğine kendi şehrimizden bakmaya çalışacağım.

Bazıları kendileriyle şahsi bir derdimin bulunduğunu zannediyorlar. Çarklarına çomak soktuğum için beni partimin babalarının malı gördükleri binasına almıyorlar; peşine düştüğüm yolsuzluklarını gizlemek için yaptıkları basın açıklamasında, birilerine hakaret ettiğim iddiasıyla kendilerini aklıyorlar. Ne taktik ama! Kendine daha güçlü yandaşlar bul ve onları koruyor gibi yapıp kendini akla ve devam et. Yok öyle; anlıyor halk senin ne yaptığını. Kim kime hakaret etmiş, etmemiş meydanda. 

Doğrusu, bir köşe yazarı olarak her görüşten vatandaşın sesi olmak ve tarafsız kalmak zorunluluğuma rağmen ideolojimi de sizlerle her zaman paylaşma cesaretini göstermişimdir. Her koşulda oldukça cüretkârımdır ayrıca. Yıllarca Aydın’da yapılmayan belediye yatırımlarından veya gördüğüm kural dışı işlerden dolayı CHP’li Büyükşehir ve diğer Belediyelerin aleyhine çok eleştirel yazılar da yazdım.

 

Hayatımda böyle bir durumla ilk kez AK Parti’nin il binasında karşılaştım. Kapıdaki polis memuruna kanunun dışına çıkarak emir verecek kadar bir aymazlık ve kendini üstün görme tavrı herhalde ülkenin hiçbir yerinde görülmemiştir.

 

Bu yazıyı kaleme alırken inanın çok düşündüm. Ben iflah olmaz ve uslanmaz bir dürüstlük tellalıyım! Hele de vatandaş böyle bir feryat figan içindeyken, çoğunluk bana “Sesimiz ol!” diye haykırırken. Hemşerilerim, partim ve bürokraside torpille sülük gibi yapışmış toplam 50-60 kişi sebebiyle pervasız, akıl almaz ve vurdumduymaz haksızlıkları altında eziliyorken susamam! 

Nasıl susayım? Bu 50-60 kişi, 1milyon 250 bin nüfuslu şehrimde öyle bir algı oluşturuyor ki millete “Herkesin yaptığı yanına kar kalıyor” dedirtiyor. Namus ve ahlaklı yaşamaya çalışmak öyle zor hale geliyor ki, toplumu bozuyorlar. 

 

Arkadaş, birileri de buna itiraz etmeli. “Sistem itiraza izin vermiyor” deyip kenara çekilmek belki birçoğunuz için mecburiyet ama beni tanıyorsunuz. Değerli okuyucularım, tecrübelerim ve hayatta yaşadığım kayıplarım gereği ben memleketimin insanına sahip çıkmalıyım. Benim emeğinin karşılığını alamayan köylüm ve zorluklara direnen şehirlim ne olacak? Bana derdini anlatmak amacıyla ulaşmaya çalışanların hakkı ne olacak? Minareyi çalarken kılıfını hazırlayıp sonra da o kılıfı göstererek dalga geçer gibi ekonomik sınıf atlayanlar ve sosyal medya hesaplarında araçları ve evlerini paylaşanlara, kendilerinden derman bekleyenleri geri çevirenlere, eziyet çeken vatandaşımla dalga geçenlere kim dur diyecek?

 

Önümüzde seçim olmadığı için kimseyi takmayan, milleti susturan, tepeden inme etiketlere sahip liyakatsiz ve ukalaların hiçe saydığı vatandaşıma bir ses, bir nefes olmalıyım nefesim yettiğince.

 

Biz, kökleri binlerce sene geçmişe uzanan büyük bir devlete sahibiz sevgili okuyucularım. O yüzden, devlet hiyerarşimiz çok güçlü. Bu anlayışla, bu yazımda, önceki yazılarımda da olduğu üzere, bizi sıkıntıya sokan, dertlere derman olmak yerine Aydınlıyı iyice mahrumiyete mahkûm edenleri, Aydın’ı bütün imkânlarına rağmen köy gibi bırakanları Cumhurbaşkanımıza şikâyet ediyorum.

 

Sn. Cumhurbaşkanımız bir dünya lideri olarak şunu diyor: Dünya beşten büyüktür! Ben de diyorum ki, Aydınlı, yolsuzluklar yapıp ukalalıklarıyla kendilerini kendisinin üzerinde gören bu 25-30 AK Parti yöneticisi ve onlarla iş tutan 20-30 bürokrattan büyüktür!

Sadece bu yazımı okuyan biri farazi iddialarda bulunduğumu düşünebilir. Halkın vicdanı Aydınpost’ta yayımlanan bütün yazılarımda bir kronolojiyle bütün sorunlardan bahsettim. Bu sorunların kaynaklarını ise işte bu yazımla kayda geçiriyorum. Bütün yazılarımın gerekli birimlerce tek tek okunduğunu biliyorum. Bazen teşekkür ediyorlar, bazen kaynak soruyorlar. Gündeme getirdiğim konunun çözümü için bir çaba içine giriyorlar. Ancak, AK Parti İl Başkanlığı, önüme etten bir set örerek bir şekilde şahsımı itibarsızlaştırıp sonra vatandaşı nankörlükle suçlayarak kurnazca yazılarımla ilgili geri dönüşlerin önüne geçiyor. İşte bu yüzden daha gür bir sesle birlik içinde olmalıyız güzel okuyucularım. 

Buradan partim ve devletimin yöneticilerine sesleniyorum. Evet normalde, iktidar partisi olarak öncelikle yerel teşkilatınıza vatandaşın dile getirdiği sorunların aslını sormanız gerekiyor. Ama bu yöntem bu defa işlemiyor, anlayın artık! Sebebi ise yanlış kişinin İl Başkanı olması. Bu ismin etrafındaki 8-10 kişi, göreve geldikten sonra kendi rantları için çalışıyor. İl Başkanının yakınındaki insanların ve yakınlarının son iki senedeki mal varlığına bakmanız yeterli. Bu ilde son yerel seçimlerde CHP’den 100 bin oy fark yemişsiniz. Bunun sebebini araştırırken farkı yiyenlere sormanız ne kadar doğru? Millet sesini duyurmak için sandığa gitmedi.

 

Biz vatandaştan gelen sıkıntıları anlatıyoruz işte size. Herkesin derdi farklı olsa da tek bir noktada birleşiyorlar! “Tek güvencemiz AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan. Ama onu şehrimizde temsil edenler yetersiz kişilikler; dalavere peşinde koşanlar var. Tek bildikleri fotoğraf çektirmek. Bu durumu anlamak için üst düzey bir bilgi mekanizması gerekmiyor. Sosyal medyalarına bakmanız yeterli.”

Ne rezaletler, ne rezaletler… Bakanın koltuğunun altından kafasını çıkartmaya çalışan kadınlar, tokalaşıp fotoğraf çektirmek için bekleyen erkekler, kimseden utanmadan bunları paylaşmayı marifet sanan insansılar.

 

İki soru sorun bu adamlara.  Cümle dahi kuramadıklarını, değil tarihi son birkaç yılda bile ne olup bittiğini bilemediklerini ve şehirlerini tanımadıklarını ve ne kadar boş olduklarını göreceksiniz.

 

Vekiller de karışmıyor artık bunların işlerine; çünkü çamurlarının sıçramasından korkuyorlar. Bu perişan durumlarını yüzlerine vurduğumuzda son derece sert bir üslupla karşılaşıyoruz. Eveleye geveleye, demagojiyle kendilerini aklıyorlar. Bunları hepimiz mecbur idare edeceğiz. Onlar adaylardan para alıp devletin imkânlarından faydalanacaklar. Zinhar vatandaşın işini kolaylaştırmayacaklar, hiçbir gelişim projesinde yer almayacaklar, sıkıntısını anlatan vatandaşa “Belediyeye git, oyu onlara verdiniz. Bize ne senin işinden?” diyecekler. Kamu kurumlarının bütün davalarını alacaklar, halk sorunca, “Karışık işler bunlar. Siz anlamazsınız.” deyip aşağılayarak alt şirketlerin hak edişlerini yok edip sorulunca da kapılardan geçirmeyecekler. 

 

Ben tek değilim. Tüm Aydınlı her şeyinizi biliyor. Yoksa ben nereden öğreneceğim bunları? Bugün Aydın AK Parti İl Başkanının tutumu, yıllarca halkını aşağılayan, cahil bulan, hor gören, “Bunlar bir şey bilmez, biz işimizi bilir, gemimizi yürütürüz”. diyen koyu solcu bazı liderlerin zihniyetidir.

 

Kendisine bir tek lafım var: Senin zihniyetindekiler hiçbir yere varamadı. Sırtını yaslayarak her türlü işi çevirdiğin Recep Tayyip Erdoğan 2001’de bu millete “Bu ukala yöneticilere sabretmek zorunda değilsiniz.” dedi ve milletini arkasına alarak Türkiye Cumhuriyeti’ni hak ettiği yere çıkardı ve daha fazlası için uğraşmaya devam ediyor. Bıçak sırtı bir bölgede hala onun, milletini sevip saymasıyla ayaktayız. 

AK Parti kongre döneminde olduğu için “Siyaset yapmak isteyenleri yanımıza bekliyoruz.” diyorsun Sn. Aydın İl Başkanı.

 

Gerçek AK Partililerin Aydın’da yanına gelmeyeceğini, “o varsa vebal alırım” diyerek siyasete bulaşmayacağını partinin üst düzey yetkilileri söylüyor.

 

Dua yerine geçsin. Çok yakın zamanda Aydın, millet ve şehrin sorunlarını bilen ve çözüm için çabalayan liyakatli siyasetçilere kavuşacak.

 

İşte o zaman tüm Aydınlı ve AK Parti sevdalıları rahat bir nefes alacak.

Her zaman insanlık kazanır değerli dostlarım, müsterih olun.

[article id=”5256″ color=”bg-primary”][/article]

Künkçü’ye göre esnafın homurdanması fakir edebiyatıymış

 

Yaklaşık bir ay önce kaleme aldığımız

“Esnaf, bağkur primini ödeyemezken

Birlik başkanı Mercedes aldı” yazımıza

Aydın Esnaf Odaları Birlik Başkanı Muhammed Ali Künkçü fena bozulmuş…

 

Oda üyesi esnaflar,

Bağ-kurunu, çalışanının SSK’sını,

Aracının sigorta poliçesini zor öderken,

Tasarruf tedbirlerinin çokça konuşulduğu bir dönemde

Esnaf Odası Birlik Başkanının Mercedes marka makam aracı alması yadırganmıştı…

Muhammed Ali Künkçü’ye göre

Esnafın bu homurdanması

Fakir edebiyatından başka bir şey değilmiş!

 

Bilmem nerenin kooperatif başkanı Mercedes binerken

Onun binmemesi için bir sebep yokmuş…

 

Bak sen bak sen…

Madem Mercedes marka otomobil binmek istiyordun

Niye şahsına bugüne kadar bir tane Mercedes almadın

diye sormayalım mı şimdi sana?

 

Üyelerin bilmiyor mu sanıyorsun

Demirciler Odası’nı nasıl yönettiğini…

Niye o dönemde odaya Mercedes alalım diyemediğini?

 

Esnafın bağkurumu, kiramı ödeyemiyorum haykırışı için

Bunlar fakir edebiyatı diyorsun ya

O zaman Tevfik Fikret’in şiiriyle bir kez daha seslenelim

sana ve senin gibi düşünenlere…

 

Ama sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır…

Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,

Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Efendiler pek açsınız besbelli yüzünüzden;

Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?

Şu doyumcu sofra, bakın gelişinizle övünçlü!

Hakkıdır kutsal savaşınızın, evet, o hak da elde bir…

Yiyin, efendiler yiyin; bu iç şenliği sofra sizin,

Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say:

Soy sop, şeref, gösteriş, oyun, düğün, konak, saray,

Tüm sizindir efendiler, konak, saray, gelin, alay;

Tüm sizindir, tüm sizindir, hazır hazır, kolay kolay…

Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,

Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Büyüklüğün sindirimi biraz ağır olsa da yok zarar,

Görkemli yüceliği, öç alıcı sevinci var,

Bu sofra gönül almanızdan böyle ısınır ve ışıldar.

Sizin şu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar…

Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,

Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Verir zavallı memleket, verir ne varsa; malını,

Varlığını, hayatını, umudunu, hayalini,

Tüm olanca rahatını, olanca gönül balını,

Hemen yutun, düşünmeyin haramını, helalini…

Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,

Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!

Yarın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak!

Bugün ki mideler sağlam, bugün ki çorbalar sıcak;

Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…

Yiyin, efendiler yiyin; bu cümbüşlü sofra sizin;

Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

 

***

 

AYDIN CHP’DE ÖN SEÇİM HESAPLARI BAŞLAMIŞ BİLE…

Belki sizlerin de dikkatini çekmiştir…

CHP Aydın Milletvekilleri

Hafta sonu, CHP ilçe başkanları ve

CHP’li belediye başkanlarına yemek verdi

Adına da birlik, beraberlik toplantısı dediler.

 

Dört vekil, bunca yıldır

Dört defa bir araya gelmeyince

Bu buluşmaya ne alaka demeden geçemiyor insan…

 

CHP genel merkezi tarafından kabul edilen

Yeni tüzüğe göre dört vekilin

Önümüzdeki dönem

CHP listelerinde seçime girmesi imkânsız görünüyor.

 

Hüseyin Yıldız ve Bülent Tezcan üç dönem kuralına takılıyor.

 

Süleyman Bülbül iki dönem yaptı,

Muhtemelen kendisine teşekkür edilerek emekli edilecek.

 

Evrim Karakoz bir dönem yaptı, emekliliğini hak etti

Sosyal haklarını aldı…

Kendisine teşekkür edileceği zaten aşikâr.

 

Anlayacağınız Evrim Karakoz,

Özlem Çerçioğlu sayesinde ömür boyu emekliliğe kavuşmuş oldu.

 

Hal böyle olunca

Telaşa kapılıp olası bir ön seçim için

İlk adımı atmış oldular.

 

İki lak lak, iki fotoğraf çekilmeyle oluyor mu bu işler?

 

Siyaset bu kadar kolay mı Aydın’da?

 

24 saat bile çok uzun süre…

 

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı

Ekrem İmamoğlu “Ahmak” davasından

2 Ekim’de ceza alırsa

CHP siyaseti başka bir hal almaz mı?

 

Durun bu aceleniz ne böyle?

 

Gün doğmadan neler doğar…

 

 

***

 

Herkese iyi haftalar…

 

[article id=”5254″ color=”bg-primary”][/article]