Ana Sayfa Blog Sayfa 44

Kuşadası betonlaşmanın bedelini ödüyor

Kuşadası, plansız yapılaşmanın en büyük sorunlarından biri olan “BETONLAŞMANIN” olumsuz etkilerini derinden hissediyor. 

Neredeyse her hafta Kuşadası şehir merkezinde dolaşan yaban domuzlarıyla ilgili haberler gündeme gelirken, bu durumun Kuşadası Belediyesi’ni pek de rahatsız etmediği gözlemleniyor. 

Son 20 yılda açılan yeni imar alanlarıyla birlikte “YABAN HAYATI ALANLARI YOK” edildi. Yaban alanları yok edilen domuzlar, yiyecek bulamadıkları için ilçe merkezine inerek insanlarla iç içe karınlarını doyuruyorlar.

Kuşadası, uluslararası turizm rotasında yer alan ve yerli-yabancı turistlerin sıkça ziyaret ettiği bir ilçe olmasına rağmen, bu tür görüntülerle anılmayı hak etmiyor.

Her hafta kruvaziyer turizminin rotasında yer alan ilçeye dünyanın dört bir yanından turistler gelirken, Kuşadası ilçe merkezinin turistik açıdan cazip olmadığı da aşikâr.

Kuşadası ilçe merkezinde turistlerin ilgisini çekecek eğlence sektörü dışında başka bir cazibe merkezi var mı? Turistlerin alışveriş yapabileceği kaliteli iş yerlerinin sayısı yeterli mi?

İlçeye gelen turist sayısı ile yapılan alışverişin düşük kalması bu gerçeği net bir şekilde ortaya koyuyor. Rehberlerin, turistleri alışveriş konusunda dikkatli olmaları için uyardığı bir yer haline gelen Kuşadası, ne yazık ki taklit ürün satan esnaf sayısının fazla olduğu bir ilçe. 

Kruvaziyer gemilerle gelen turistlerin asıl rotasının Meryem Ana Evi ve Efes Antik Kenti olduğunu hepimiz biliyoruz.

Uluslararası Sokak Festivali ile yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmeyi amaçlayan Kuşadası Belediyesi, zaman zaman Kuşadası caddelerinde başıboş dolaşan domuz gruplarının festival kortejine katılmak üzere ilçe merkezine gelmesiyle, sokak köpekleri ile başlayan kovalamacanın köpekler tarafından kazanılması sayesinde büyük bir rezillikten kurtuldu.

Kuşadası, betonlaşmanın ağır bedellerini gözümüzün önünde böyle sürprizler ile öderken doğasını ve turistik cazibesini günden güne kaybediyor. 

Doğal yaşam alanlarının korunması ve sürdürülebilir turizm anlayışı acilen benimsenmelidir. Aksi takdirde Kuşadası “BETON ADA” olarak anılacak…

BETON demek İNSAN demek İNSAN demek en başta TEMİZLİK, YEŞİLLİK, KÜLTÜR, SOSYAL TESİS demek KUŞADASI bunlardan yoksun büyüdü. 

Her zaman olduğu gibi takdir değerli okurundur.

[article id=”5280″ color=”bg-primary”][/article]

Sosyal çürümüşlük nasıl başladı, Aydın’ı ve toplumu nasıl esir aldı?

Üniversitelere bağlı 110’nun üzerinde İlahiyat Fakültesi, İslami İlimler Fakültesi ve buralarda okuyan binlerce öğrenci bulunuyor.Onların yirmi yıldır halledemediği bir konuyu İmamlar ve müftüler hangi sihirli değnekle, nasıl çözecekler insan merak ediyor.

Son zamanların ilgi çeken konusu toplumsal yozlaşma ve sosyal çürümüşlük kavramlarıdır.

Oysa bir yıl öncesine kadar konuyu bir sokak röportajında Sosyolog Dr.Zeliha Bürtek   veciz bir şekilde dile getirmesine rağmen medya bu güne kadar üzerinde durmamıştı.

Hatta sokak röportajındaki sözlerine küçümser bir tavırla “Allah kocasına sabır versin” yorumunda bulunanlar bile olmuştu, cehaletin ulaştığı boyutu varın siz tahmin edin artık.

Hâlbuki dikkat çekilmek istenen sosyal çürümüşlük pençesine düşürdüğü milletleri uzun vadede felç eden bir hastalıktır.

Milletçe günümüze kadar bu illete tutulmadıysak bunu Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli ve Ahi Evran gibi şahsiyetlerden miras kültürün bir devamı “Anadolu İrfanı’na” borçluyuz,demek mümkündür..

Çünkü Anadolu İrfanı geleneğine göre günümüz bir numaralı değeri olan para amaç değildir, araçtır. Ayrıca elde edilişi de helal yoldan, alın teriyle ya da zarar riskini de içinde barındıran ticaretle olması gerekir.

Paranın araç olduğu daha elli yıl öncesine kadar Anadolu İnsanı ilk önce ailesinin geçimini sağlamayı, başını sokacağı bir eve sahip olmayı, ardından da çocuklarını baş göz edecek bir imkâna kavuşmayı düşünürdü..

Kazancından artarsa sebzesini,meyvesini yetiştirecek yeterlikte bir bahçe,tüketeceği yağını, zeytinini karşılayacak birkaç zeytin ağacı almak isterdi.

Varlıklılar ise kazandığı paranın bir kısmını cami, öğrenci yurdu, köprü, çeşme yapımı, spor kulübü gibi sosyal yardımlara ayırırlardı..

Tüfek icat oldu mertlik bozuldu hesabı ne zaman para araç olmaktan çıktı amaç oldu işte o zaman gerek mesleki gerek kültürel, gerek ahlaki gerekse politik alanda sosyal çürüme de başladı.

Para gücünün insanlara aşıladığı aşırı kazanç hırsını frenleyen, haram, helal, yetim hakkı, alın terine dayalı emek gibi değerleri hak ile yeksan etti ve yerine parayı ve çıkarı monte etti.

Anadolu İrfanı döneminde görünür olmaktan uzak olan zenginlik günümüzde yeni yetme kültürsüz zenginlerin elinde gösterişe önem veren zenginlik yan kültürüne dönüştü.

Toplumda bu güruh işini bilen insan muamelesi görünce paranın gücü ile siyasetin gücü birleşti ve sahiplerinin değerleri bir kat daha arttı. Böylelikle ucundan da olsa yozlaşma siyaset alanına da bulaşmış oldu.

 Bunun sonucunda zaten bozuk olan gelir dağılımında artan eşitsizlik, zenginle fakir arasındaki makasta büyüme, bir de bunun üzerine enflasyon toplumun pek, farkında olmadığı sosyal çürümeyi derinleştirdi.

Bu sosyal hasarda haramzadelerin daha fazla kazanç hırsıyla uydurdukları ahlakla ibadet birbirinden ayrıdır safsatası ve işlerine Allah’ı da ortak etmelerinin yıkıcı etkileri olduğu söylenebilir.

Sosyal çürümeye devletin ürettiği çözüm ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında yapılan ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum) Projesidir.

Eğer sosyal çürüme tek merkezli, dini kaynaklı olsaydı:

-Günümüzde dini özgürlüklerin kullanımının önünde hiçbir engel bulunmuyor

-İmam Hatip Ortaokulları ve liselerinde 1,5 milyona yakın öğrenci var ve bu okullar en itibarlı dönemlerini yaşıyor.

-Her okulda yeterli Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin Kur’an-Kerim ve Siyer başta yaklaşık 20 yıldır okuttukları dini içerikli seçmeli ders var.

-Üniversitelere bağlı 110’nun üzerinde İlahiyat Fakültesi, İslami İlimler Fakültesi ve buralarda okuyan binlerce öğrenci bulunuyor. Onların yirmi yıldır halledemediği bir konuyu İmamlar ve müftüler hangi sihirli değnekle, nasıl çözecekler insan merak ediyor.

Sosyal çürümüşlükte ikinci neden siyaset geleneğimizdir, denebilir. Alman Birliğinin kurucusu Bismarck siyaseti tanımlarken ”mümkün olanın sanatıdır,”  der.

Bu tanım bize gelirken “imkân sanatıdır,” şeklinde anlaşılmıştır. İkisi arasında anlam farkı olduğu gayet açıktır.

Siyaset imkan sanatı olarak yorumlanınca her parti, iktidar döneminde kendi zenginlerini yaratmayı kendine bir hak olarak görmüştür.Sonuçta gelir adaletini sağlamak bir türlü mümkün olmamıştır.

Ayrıca absürt bir görüşe göre ahlaki kurallar siyaset söz konusu olduğunda geçerli olmaz..Diğer taraftan siyaset fakir işi değildir pahalı bir uğraşıdır.Bilhassa kaynak konusundaki belirsizlik ahlaki alandaki absürt görüşle birleşince siyaseti suistimallere açık hale getirir.

Ondan mıdır,bilinmez diğer belediyelerle karşılaştırıldığında iki dönemdir Efeler Belediyesi’nin adı yolsuzluk konusunda basının gündeminden düşmüyor.

Çürümenin boyutunu göstermesi açısından işitende “çalmak çalışmanın bir şartıymış” izlenimine yol açan “çalıyor ama çalışıyor” söylemi oldukça önemlidir

Bu yargı halkın sosyal çürümüşlüğü kanıksadığı, üçüncü dünya ülkeleri seviyesine  indiğimiz  anlamına gelir.

Artık bundan sönrası yüzsüzlüğün geçer akçe haline geldiği hırsızın itibar gördüğü ve hoşgörü ile karşılandığı yani sosyal çürümüşlüğün tedavisinin imkansız hale gelmesi  demektir.

[article id=”5276″ color=”bg-primary”][/article]

İstanbul Teksti̇l ve Hammaddeleri̇ İhracatçıları Bi̇rli̇ği̇ Başkanı Ahmet Öksüz, pamuk fi̇yatlarında devlet desteği̇ şart di̇yor

Değerli okuyucularım ve dostlarım günaydın. Hepinize sağlıklı, aydınlık ve bol kazançlı bir hafta diliyorum. Yazıma, sizlere İstanbul’dan sevgi ve saygılarımı ileterek başlamak istiyorum.

İstanbul dünyanın en önemli ticaret merkezlerinden biri. Ömrümü verdiğim bu şehirde çok değerli dostlar edindim. Kumbaramda biriktirdiğim dostlarımdan biri de İTHİB Başkanı Yüksek Mühendis Sn. Ahmet Öksüz. Kardeşi Sn. Hanefi Öksüz’le birlikte Maren Maraş Elektrik Üretim Sanayi ve Tic. A.Ş ile Kipaş Holding’de yönetim kurulu başkanlığı yapıyorlar ve Türkiye’de sayısız yatırımları var. Sadece Aydın’daki yatırımlarının miktarı 4 milyar dolar.

Röportajda Türk tekstilini, 80 milyar dolarlık ihracatta İTHİB’in rolünü, Türkiye’nin pamuk üretimini ve Sn. Başkanın Aydın ve pamuk üretimiyle ilgili düşüncelerini okuyacaksınız.

 

·         Ahmet Gözen: Sn. Ahmet Öksüz, kendinizi tanıtır mısınız?

·         Sn. Ahmet Öksüz: Ahmet Ağabey, İTHİB’in Başkanıyım. 1970 Kahramanmaraş doğumluyum. Maren’in ve Kipaş Holding’in Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısıyım. İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’ni ve Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nü bitirdim.

Mastırımı 1933 yılında Florida Üniversitesi’nde tamamladım. Aynı yıl, tekstil başta olmak üzere birçok alanda faaliyet gösteren Maren’de ve Kipaş Holding’de iş hayatına başladım.

1999-2018 yılları arasında İTHİB’de yönetim kurulu üyeliği ve başkan yardımcılığı görevlerinde bulundum. TOBB’da “Konfeksiyon Sektörü Meclisi Başkanlığı” yaptım. 2008 ila 2018 arasında Euratex Avrupa Tekstil Federasyonu’nda Yönetim Kurulu Üyesi olarak ülkemizi temsil ettim. 2018’de gerçekleştirilen kongrede İTHİB Genel Kurulu tarafından 2018-2022 döneminin Yönetim Kurulu Başkanı olarak seçildim.

Aydın’da jeotermal, kâğıt ve gaz-beton sektörlerinde yatırımları olan Kipaş Holding ve Maren’in sahiplerindenim.

(Fenerbahçe Spor Kulübü ve 1907 Derneği üyeliği de bulunan ÖKSÜZ İngilizce ve Almanca bilmektedir.)

 

·         Ahmet Gözen: İTHİB’in Başkanısınız. Bu Birlik ne yapar, Türk tekstiline faydaları nelerdir? Kuruluşunuzla ilgili kısa bilgi verir misiniz?

·         Sn. Ahmet Öksüz: Koç Grubu, arazisi hariç, İstanbul’da bulunan BOZKURT MENSUCAT FABRİKASI’NI Grubumuza teklif etmişti. Biz Grup olarak imalat işinde yoktuk. Tahsilimi tamamlayıp Kahramanmaraş’a gelince tekstilin boya bölümünü kurdum. “Bozkurt Mensucat’ı alır mısınız” dediler. Ticarette bir laf vardır: BİR MALI ALMASAN BİLE, GİT BAK. Biz de gittik, Bozkurt Mensucat Fabrikası’nı satın aldık. Ben Kahramanmaraş’tan İstanbul’a geldim ve fabrikanın başına geçtim. Fabrikanın bir kısmını daha sonra Kahramanmaraş’a taşıdık.

 

2000’li yıllarda Kipaş, mensucat entegrasyonunu tamamladı. Sonra, çimento ve enerji yatırımlarına başladı. Ardından kot pantolon kumaşı üretimine girdik. KİPAŞ Mensucat, bu alanda Türkiye’nin en büyük firmasıdır.

İTHİB’le ilişkim, yukarıda özgeçmişimden bahsederken de değindiğim üzere, 1998’te başladı. Birliğimiz bir çatı kuruluştur, ihracatı 10 milyar dolardır. Bu rakama HAZIR GİYİMİ dahil etmiyorum. Halı ve diğer kalemleri eklediğimizde ihracatımız 30 milyar dolar civarında. Bunun 5 milyar dolarlık kısmını İTHİB tek başına yaptı.
 

·         Ahmet Gözen: İTHİB’in Türkiye’ye ihracat ve diğer konularda katkıları neler?
 

·         Sn. Ahmet Öksüz: Biz göreve geldiğimizde üniversitelerde tekstil mühendisliği bölümleri kapanmak üzereydi. Konuya hızlıca el atıp burslar vererek bu mühendislik dalını ayağa kaldırdık. Türkiye’de bizim gibi ON kuruluşun başkanıyla bir araya geldik. En büyük birlik olarak bu eğitim dalını destekledik. Daha önceleri %40 doluluk oranına ulaşabilen tekstil mühendisliği bölümleri %902’e çıktı. Halihazırda 440 tekstil mühendisi öğrencisi okutuyoruz. Kısa zaman önce İTÜ Tekstil Bölümü’nde okuttuğumuz çocuklar Dekan Hanımla birlikte beni ziyarete geldiler.

Fuar çalışmalarımız var. Tekstil sektörü sadece üretimde bir milyon istihdam sağlıyor. Bu kalemde birinci sıradayız. İhracat ve iç tüketimi de dâhil ederseniz, tüm birlikler olarak 80 milyar dolarlık üretim yapıyoruz.

Türk tekstil sektörü dünyada beşinci sırada. Türkiye’de hangi sektör bu sırada Ahmet Ağabey? Ama İstanbul’da fuarımız yok. Uluslararası fuarlara gidiyoruz, türlü zorluklar çıkarıyorlar. İTALYA hala, Türk tekstil ürünlerini MİLANO’DA yapılan fuarlara almıyor.

Biz 6 yıldır fuar düzenliyoruz. 5 salonda yapılan bu fuara 520 firma katıldı. Ayrıca her firmayı da almıyoruz. Seçici kurulumuz, Çin’den tekstil ürünü ithal eden firmaların fuara katılmalarına izin vermiyor. Sanayiciyi, üretimini nerede yaptığını titiz şekilde araştırdıktan sonra fuara dahil ediyoruz.

ÇÜNKÜ bu ülkede üretenler ve ihracat yapanların bir ayrıcalığı olmalı. Üç yıl boyunca düzenlediğimiz fuara dünyanın farklı yerlerinden önde gelen yöneticiler katılım sağladılar. “Türkler bunu nasıl beceriyorlar” diye bizleri takdir ettiler. Dünyanın en büyük fuarını yaptık. Çin’de gerçekleştirilenden sonra en fazla ziyaret edilen fuar olduk.

 

İTHİB olarak dünyanın dört bir yanındaki fuarlara katılıyoruz. Tek hedefimiz ülkemize hizmet etmek. Biz 30 milyar dolar ihracat yapıyoruz; bu çok önemli bir rakam Türkiye için. Perakendeyi de eklerseniz, bu sektör İKİ MİLYON insana iş sağlıyor.   

·         Ahmet Gözen: Tekstilin ana ham maddesi pamuk. Pamuk çiftçisi bu yılkı pamuk fiyatlarından hiç memnun değil. Bunun sebeplerini açıklar mısınız? Üretici pamuk üretiminden vazgeçerse Türk tekstili darboğaza girer mi, sonuçları ne olur?

 

·         Sn. Ahmet Öksüz: Pamuk fiyatları dünya borsalarında belirleniyor ve arz-talebe göre oluşuyor. Son iki yıldır fiyatlar durgun. Türkiye’de üretilen pamuk bize yetmiyor. Tabii ki üretim devam etmeli, biz tekstil sektörü olarak net pamuk ithal ediyoruz.

Türkiye yaklaşık bir milyon ton pamuk ithal ediyor. Kalite bizim kalitenin çok altında. Bizim pamuk, özellikle Ege pamuğu RİNG iplik üretimi için önemli. DEVLETİMİZİN PAMUĞA DAHA ÇOK DESTEK VERMESİ GEREKİYOR. Maliyetler çok arttı, bu bağlamda çiftçimiz çok haklı. Pamukta, dünya piyasalarındaki düşüş nedeniyle böyle bir evreden geçiyoruz.

Fiyat önümüzdeki yıllarda artacaktır. Dünyada HAZIR GİYİMDE DOĞAL ELYAF PAMUĞA VE YÜNLÜ GİYSİLERE DÖNÜŞ VAR. Bizde bu eğilim oluşmadı. O nedenle desteklerimizi Türk çiftçisine yönlendiriyoruz.  

Türk çiftçisi üretmezse daha çok pamuk ithal edeceğiz. Bu da döviz kaybı demek. Biz Kahramanmaraş’ta 10 bin dönümde pamuk üretiyoruz. Aydın’da ise tarım yapıyoruz. Benim İKİNCİ ŞEHRİM AYDIN. Ben de Aydınlıların hemşerisiyim. Burada ciddi yatırımlarımız var.

·         Ahmet Gözen: Türkiye’nin tekstilde hedef pazarları hangi ülkeler? Mesela Rusya mı? Sn. Cavit Çağlar’ın, Rusya’ya tekstil ihracatında çok önemli katkıları olduğu söylenir. Bu konuda neler dersiniz?  

 

·         Sn. Ahmet Öksüz: Biz dünyanın beşinci büyük üreticisiyiz. Biz marka üretim yapıyoruz. Markalaşma atılımlarını artırmak lazım. Çünkü diğer türlü sürdürülebilir değil. Bu işten para kazanmanın yolu markalaşmak.

Firmalar Çin ve Hindistan’dan mal alıyor ve imalat yapıyorlar. Şu an maliyet açısından biz çok pahalı bir ülke haline geldik. Döviz bazlı maliyetlerimiz arttı. Sahi olduğumuz dövizi artıramazken enflasyon müthiş yükseldi. Bu da dünya pazarlarıyla rekabet etmemizi önlüyor. Şu anda çalışan da mutlu değil patron da. Patron uluslararası pazarlardan sipariş alamıyor. Çalışan geçinemiyor. Türkiye pahalı hale geldi.

 

Rusya Türkiye’nin çok önemli bir ticari partneri. Etrafımız ateş çemberiyken Allah’tan Rusya’yla siyasi ilişkilerimiz iyi. Avrupa firmaları Rusya’dan çekildi. Sn. Cavit Çağlar Rusya’yla ilişkilerde çok önemli bir faktör Kendisine Türk tekstilcileri olarak teşekkür ediyoruz. 

·         Ahmet Gözen: Aydın-Söke’de kurulu, 2 milyar dolarlık fabrikanız çok büyük bir yangın faciası atlattı. Bu bağlamda yeni tedbirler alıyor musunuz? Abiniz Sn. Hanefi Öksüz’le yangının olduğu gecenin sabahına kadar birlikteydik. Çok üzülmüştü. Bana “Ahmet Ağabey, bir daha böyle bir yangın çıkmaması için gerekli tedbirleri alacağım.” demişti. Siz bu konuda neler söylersiniz?

 

·         Sn. Ahmet Öksüz: Çok acı oldu. Büyük maddi kayba uğradık. Çok şükür ki yangın fabrikaya sıçramadı. Ham maddenin tamamı yandı. Başta sizlere, Valimiz, Aydın Büyükşehir ve Söke Belediye Başkanlarımız, Kaymakamımız, itfaiyecilerimiz ve tüm Sökeliler ve Aydınlılara destekleri için teşekkür ediyoruz. Tedbirler bağlamında benzer fabrikalarda incelemeler yapıyoruz. Onların aldıkları tedbirleri harfiyen uygulayacağız. Yaz aylarında depoladığımız hammaddeyi yarıya indireceğiz.

·         Ahmet Gözen: Aydın’da jeotermal yatırımlarına devam edecek misiniz? Yeni kuyular açacak mısınız? Devletin vermiş olduğu elektrik fiyatlarından memnun musunuz? Yıllık üretim miktarı ve Devletimize sağladığınız katkılardan bahseder misiniz?

 

·         Sn. Ahmet Öksüz: Yatırımlara devam edip yeni kuyular açacağız. Ayrıca etmemiz de gerekiyor. Türkiye’nin cari açığının en temel sebebi enerji.  Bölgenin hassasiyetini biliyoruz. Yeni yaptığımız tesisler sıfır karbon emisyonuyla çalışıyor. Bu bağlamda en güvenilir enerji kaynağı jeotermal. 

 

Biz bu sahalar için ciddi paralar ödedik. Sırf Aydın-Merkez’deki sahalara (Kalfa Köy ve Merkez sahaları) 100 MİLYON DOLAR harcadık. Orası maliyetini hala çıkarmadı. İhalelere girerken bu kadar zorluk çekeceğimizi düşünmüyorduk. Her yerde önümüze bir dava çıkıyor. Bundan memleket kaybediyor Ahmet Ağabey. Biz buralarda sosyal yardımlar da yapıyoruz. Mesela, bu bölgeyi jeotermalle ısıtmak için Adnan Menderes Üniversitesi’yle görüşüyoruz. Burada santral kurarsak sözkonusu enerjiyi buradan vereceğiz. Bu tür adımları atmak istiyoruz.   

Geçmiş yıllarda Aydın Büyükşehir Belediyesi’yle bu konu üzerinde çalışmaya başlamıştık. Belediyenin danışmanı, “150 ila 180 derece su istiyorum” dedi. Biz de “Kardeşim, kuyudan çıkan su sıcaklığı 150 ila 180 derece. Şehri ısıtmak için 80 derece yeter. Sen enerji mi üreteceksin?” diye mukabelede bulunduk ama adama anlatamadık. Ve iş yürümedi.

·         Ahmet Gözen: Ben Kahramanmaraş Bölge Gazetesi’ne de köşe yazıları yazıyorum. Şehir maalesef depremden kalan yaralarını saramadı. Siz de bu dönemde bayağı sıkıntı çektiniz. Tesisleriniz tam faaliyete geçti mi? Depremle ilgili neler söyleyeceksiniz?
 

·         Sn. Ahmet Öksüz: Ahmet Ağabey şehir eksi düzenini hala kazanamadı. Çoğu insan konteynerler ve geçici konutlarda yaşıyor. İnşaatlar çok hızlı devam ediyor ancak öyle birkaç senede toparlanacak gibi değil. Hükümet de uğraşıyor. Üç-beş senede toparlanma olmaz. İnsanlar Kahramanmaraş’ın sokak ve caddelerinde keyifle dolaşmıyor. Trabzon Caddesi yok oldu. Bir tane AVM var, insanlar üst üste. Kimsenin sosyal yaşamı kalmadı.

Şehrin batı yakasında bir proje yapacağız. Baraj gölü civarında bir yaşam merkezi inşa etmek istiyoruz. AVM değil, tam bir sosyal tesis olacak. Burada YEREL ticaret erbabı faaliyet gösterecek.

Depremde bizim yaptığımız okul yıkılmadı. Burası çok insan için barınma alanı oldu, 4 bin kişiye her öğün yemek çıkardık. Okulumuzun böyle bir işlev göreceğini hiç düşünmemiştik.

Kahramanmaraş’ta çalışan personelimizin %70’i şehre geri döndü. KİPAŞ tekstil üretime devam ediyor. Burada ilginç bir olay yaşandı; bize ödül verdiler. Bu vesileyle anlattım. Depremin ardından GIDA ihtiyacını ülkemiz çözdü. Ancak çadır yok. KİPAŞ Mensucat olarak BİR HAFTA SONRA ÇADIR BEZİ ÜRETMEYE BAŞLADIK VE KIZILAY’A VERDİK. Kızılay çadır üretip Kahramanmaraş ve diğer illere gönderdi.

(Değerli okuyucularım çadır bezi üreterek depremde barınma sorununu geçici olarak çözen Kipaş yöneticilerinden Allah razı olsun.)

 

·         Ahmet Gözen: Türkiye ekonomik yönden çok zor günler geçiriyor. Ekonominin mevcut durumunda yatırıma devam edecek misiniz? Yeni yatırımlarınız var mı?
 

·         Ahmet Öksüz: Ahmet Ağabey, biz yatırımcı bir Grubuz. Bizim yatırım dinamomuz SN. HANEFİ ÖKSÜZ’DÜR. Adana’da 2 milyar dolarlık bir selüloz yatırımı yapacağız. Burada üretimi ithalatla gerçekleştireceğiz. Le Cooper yatırımımız var. Aydın’da yeni Açılan AVM’de mağazamız faaliyete geçecek. Markalaşma hedefimiz var. 350 mağazamız çalışıyor.

Ekonomimiz zor bir dönemden geçiyor. Yüksek faiz büyük problem. İnsanlar para harcamıyor. Faizler düşmezse işimiz zor. Düşüş lazım.

(KONKORDATO KONUSU) Bu konuda benim bir önerim var. Şu anda zor durumda kalan çok firma bulunuyor. PİYASA ALACAKLARI KONKORDATO DIŞINDA, DEVLET VE BANKA ALACAKLARI KONKARDATODA KALSIN. Çünkü piyasa parasını alamayınca domino etkisi yapıyor ve bu sefer de alacaklı firmalar iflas ediyor. Benzer bir durumda bankalar ve devlet batmaz.

Şu an Türkiye çok pahalı bir ülke haline geldi. Bu devam ederse ülkemize turist gelmez, gelse bile alışveriş yapmaz ve dışarıda yemek yemez.

·         Ahmet Gözen: Kipaş ve Maren olarak Aydın’da özellikle sosyal anlamda halka dokunan hiçbir hizmetiniz yok. Bu çerçevede Aydınlı sizden şikâyetçi. Kağıt fabrikasında Sökeli basın mensuplarının da katıldığı basın toplantısından haberdar mısınız? Bu toplantıda Söke basını tarafından size yönelik ağır eleştiriler oldu. Bu konuda ne diyeceksiniz?
 

·         Ahmet Öksüz: Bizim şehre çok katkımız var. Sosyal sorumluluk sahibiyiz. Emniyete 200 ila 300 araba aldık. Germencik Adliye Binası’nın tadilatını yaptırdık. Şimdi ise yol inşa ediyoruz.

·         Ahmet Gözen: Sökelilerin sizden net isteği, organize sanayideki NOVA Kavşağı’nı veya Söke Çimento Fabrikası’na gelmeden önceki SAZLIKÖY KAVŞAGI’NI yapmanız. Sökelilerin ricası üzerine buraları yapar mısınız?

 

·         Ahmet Öksüz: Bu konuyu Hanefi Bey’le konuşalım o zaman. Menfi bir düşüncemiz olmaz, inşallah yaparız.

·         Ahmet Gözen: Ahmet Bey kardeşim, siz Fenerbahçelisiniz. Fenerbahçe için neler söyleyeceksiniz? Fenerbahçe bu sene şampiyon olur mu? Ali Koç’u başarılı buluyor musunuz?
 

·         Ahmet Öksüz: Ali Koç bizi şampiyon yapsın artık Ahmet Ağabey. Yani hepimizden çok o istiyordur. Şampiyonluğu özledik. Şans da bize gülmedi.

·         Ahmet Gözen: Son sözlerinizi alabilir miyim? Röportaj için teşekkür ediyorum.

 

·         Ahmet Öksüz: Ahmet Ağabey, sizinle sohbet her zaman keyifli. Röportaj öncesi aktardığınız tecrübeleriniz ve hatıralarınız bilgimizi artırıyor. Aydınlı hemşerilerime sizin vasıtanızla selamlarımı sunuyorum. Biz Aydın ve ülkemiz için üretmeye devam  edeceğiz. Aydınpost ve size teşekkür ediyorum.

 [article id=”5279″ color=”bg-primary”][/article]

Adı Özgür olsa da kendi özel değil

Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası CHP’de gündeme gelen değişim rüzgârı Kemal KILIÇDAROĞLU’nu genel başkan koltuğundan etti.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İMAMOĞLU ile başlayan değişim isteği İstanbul CHP İl Başkanlığı kongresinde İMAMOĞLU’nun desteklediği adayın kazanması ile hız kazanmıştı.

Değişimin mimarı olan İMAMOĞLU genel başkanlığa aday olmayıp kendini Cumhurbaşkanı adayı ilan edecek bir genel başkan arayışı sonrası adının “Özgür” kendisinin “ÖZEL” olmadığını sonradan öğreneceği kişiyi genel başkan koltuğuna oturttu.

Yerel seçimlerde elde edilen başarıyı genel başkan sıfatıyla sahiplenip yaşadığı güç zehirlenmesi ile biz 
“ERKEN SEÇİM” çağrısı yapmayacağız halk bize yerel iktidarı verdi belediyelerde başarılı olmak için çalışacağız diyerek seçmen de hayal kırıklığı yaşattı. 

23 yıldır seçmeni ve muhalefeti yöneten, yönlendiren ERDOĞAN’ın tuzağına düşerek “NORMALLEŞME”, “YUMUŞAMA”, “UZLAŞMA” buluşmalarıyla CHP’nin Ana Muhalefet Partisi olduğunu unutup iktidar ortağı gibi davranmaya başladı.

Oysa kendisini genel başkan seçtiren, hakkında “AHMAK” davası sonucunda alacağı bir ceza ile siyaset yasağı gelmesi muhtemel İMAMOĞLU’na sahip çıkıp ERDOĞAN’a yüklenmeyi unuttu. 

Adı Özgür kendisinin ÖZEL olmadığı her geçen gün ortaya çıkan CHP Genel Başkanı ülkenin içinde bulunduğu ekonomik problemleri unutarak iktidarın algı operasyonlarının peşine takılıp Filistin, Suriye ve İsrail gelişmelerini takip ederek ziyaret planları peşine düştü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile buluştu, Filistin Lideri Mahmud Abbas’ı Meclis’te ağırladı, Suriye Lideri Esad ile görüşmenin yollarını aramaya başladı.

Meclis açılışında salona giren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ayakta karşıladı. 

Sorulan sorulara da “SAYGI” gereği ayağa kalktım diyerek cevap verdi.

Bahçeli’nin HÜDA-PAR Genel Başkanın elini kaldırmasını eleştirirken DEM Partililerinin elini sıkmasını “NORMALLEŞME” olarak değerlendirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “İsrail’in Lübnan’dan sonraki hedefi Türkiye” açıklaması sonrası o zaman niye İsrail ile ticaret yapıyorsun “AMBARGO” koy demek yerine öyleyse kapalı oturum yap bizi bilgilendir diyerek tuzağa düştü. 

Oysa herkesin unuttuğu bir gerçek Türkiye bir “NATO” ülkesi İsrail’in Türkiye’ye hedef alması söz konusu olamaz diyemedi.

Türkiye’yi İsrail’den çok içeriye kabul ettiğimiz Afgan  ve Suriye’liler tehdit ediyor diyemedi.

Normalleşme adımları çerçevesinde BAHÇELİ’nin DEM parti ile tokalaşmasından cesaret alıp Dem Parti Belediyeleri ve seçmenlerinin çoğunlukta olduğu Diyarbakır, Batman, Mardin, Van illerini kapsayan bir buluşma, kucaklaşma hamlesi yapma kararı aldı.

Tabi bu illere gitmeden önce Edirne’ye giderek Selahattin DEMİRTAŞ’ı Ceza evinde ziyaret etmeyi planladığını da duyuruverdi. 

Adı Özgür olup “ÖZEL” olmadığını yeterli bilgi birikime sahip bir lider profilinde olamayacağını bir kez daha gösterdi. 

Her zaman olduğu gibi takdir okuyucularındır.

[article id=”5277″ color=”bg-primary”][/article]

Ayna

Değerli okuyucularım ve dostlarım, günaydın. Hepinize sağlıklı, aydınlık ve bol kazançlı bir hafta diliyorum. Yazıma size İstanbul’dan sevgi ve saygılarımı ileterek başlamak istiyorum. Ayrıca, size bir de teşekkür iletmeliyim. 25 yıldır köşe yazılarımı yoğun ilgiyle takip ettiğinizin elbette farkındayım. Dijitale geçildiğinden bu yana Aydınpost’taki okunma sayımı net şekilde görebiliyorum. Bu hafta, İstanbul’daki yoğun programlarımdan dolayı yazımı geciktirip belki bu defa erteleyecek oldum. Aman ya Rabbi! Aydınlı hemşerilerimin pazartesi günü sürekli sayfama bakıp ayrıca aramak suretiyle oluşturduğu yoğun teveccüh karşında öyle mutlu oldum ki anlatamam. “Ahmet Abi yazınızı göremedik?” ve “Ahmet Bey’in neden bu hafta yazısı yok?” gibi soruların sorulduğu yüzlerce mesaj ve telefon araması doğrusu beni mahcup etti. Sizlere bir kez daha çok teşekkür ediyorum. Bu tecrübe, sizinle nasıl organik bağ kurduğumuzu ve samimiyetle birbirimizden beslendiğimizi bir kez daha gösterdi bana. 

Bu deneyim başka bir hususu daha gözler önüne serdi aslında: Bunca yıllık gazetecilik hayatımda zaman zaman yazılarım gecikti. Ender de olsa bazı haftalar yazmadığım da oldu. Ancak böyle büyük bir tepki ve teveccühle ilk kez karşılaştım. Ortaya çıkan diğer bir husus ise şu oldu: “Bu dönem Aydınlıları dilsiz bırakanlar, onların ses ve çığlığını kesenler var” diye seçimlerde ortaya çıkan tablodan bu yana sürekli bu noktaya parmak basışım boşuna değilmiş demek ki. 

Bana ulaşan ve görüşebildiğim kişilerin sürekli bana “Sesimiz oldun abi bu hafta.”, “Biz daha dün kahvede konuşmuştuk, sen bugün yazmışsın abi.” gibi tepkiler vermesi de bu bağlamda daha anlamlı hale geliyor.

Peki, benim hemşerilerimin sesini kesen, onları dinlemeyen ve dilsiz bırakan aklı evvellerin yaptıkları yanlarına kar kalacak mı? Hayır, katiyen! Kalem, kılıçtan keskindir değerli dostlarım ve kalemim elimde oldukça ben sesinizi duyurmaya devam edeceğim. 

Şu an ülkemizin bulunduğu coğrafi konum kritik senaryolara gebeyken, DEVLETİMİZ, ülkemiz sıkıntılara girmesin ve dünyada söz sahibi olsun diye dışarıda savaş verirken, ekonomiyi düzeltip 12 Eylül silahlarının dipçiğinde yazılmış ve senelerce düzeltile düzeltile yamalı bohçaya dönmüş Anayasamızı değiştirmeye çabalarken, cezasızlık kültürünün yerleşmesiyle suç kariyeri oluşturanlarla cebelleşirken, elbette ben de sizlerle birlikte, doğup büyüdüğüm Aydın’da milletimin önüne geçip göstere göstere usulsüzlükler yapanlarla, yetmezmiş gibi bir de vatandaş üzerinden egolarını tatmin edenlerle, hem siyaset hem bürokraside tepemizde yumruk gibi duranlarla mücadeleye devam edeceğim. 

Kendi yanlışlarına karşı gelenleri dışlayarak etrafında kimseyi bırakmayan ve bu durumu Parti Genel Merkezleri duymasın diye ne yapacağını şaşıran Ak Parti Aydın İl Teşkilatı’nın delege seçimlerinde yaptıkları usulsüzlükleri sizlerle paylaşmıştım. Şimdi Aydın’da ilçe kongreleri başladı ve 3’ü yapıldı. Ak Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’a gerçekten gönül vermiş kişilerin İl Başkanı ve etrafındaki 5-10 kişiyi Partilerine yakıştırmadıkları için kongrelere katılmayacağını bilenlerin devlet kurumlarında çalışanları veya kendi ekiplerini aileleriyle birlikte katılıma zorlayarak ayrıca keşkek, pilav ve lokma hayırları yapmak suretiyle kongreleri kalabalık göstermeye çabalamaları öyle gülünç ki. Müsamere mi yapıyorsunuz kongre mi belli değil.

 

Zaten, İl Başkanı Gökhan Ökten’in uygun gördüğü rakipsiz tek bir liste var. Divan masası, masa örtüsü, saygı duruşu ve İstiklal Marşı gibi düzenlemelerle vakit harcamayın, misafir vekil falan çağırıp masraf yapmayın. Bu kişileri devletin kurumlarında misafir edip boşuna para harcamayın. Ayrıca hani nerde tasarruf tedbirleri? Projeler ve iş alımları neden durduruldu o halde?

Siz bu kongrelerle, kendi mekanizmanız içerisindeki vekil ağabeyleriniz ile Aydın AK Parti Milletvekillerine güç gösterisi mi yapıyorsunuz? Bu kişilere yakın olduğunu düşündüğünüz insanları da dışlıyorsunuz. Partiyi vatandaştan böylesine uzaklaştırarak Aydın’da bitirdiğinizde çok büyük istekle hedeflediğiniz vekillik koltuğuna nasıl oturacaksınız, Beyefendi? 

Sevgili okuyucularım, bakınız öylesine bir basiretsizlik ve idraksizlikle karşı karşıyayız ki. Ülkeyi yöneten, ilimizi projeler, hizmetler ve çalışmalarla yüceltebilecek parti AK Parti olduğu için onun İl Başkanını muhatap alıyorum. Yoksa kendisiyle şahsi hiçbir meselem yok. Ancak, İl Başkanı öyle bir hayal dünyasında yaşıyor ki, Partisini düşürdüğü konumdan haberi olmadığı gibi Aydınlı vatandaşın gerçeklerinden de kopuk. 

Yazılarımı, sizler gibi, haber kaynaklarını sürekli takip eden saygın ve aklı başında devlet büyüklerimizin de okuduğunu çok iyi biliyorum. Her birinin nerelerden ve ne koşullarda hangi işleri aldığını tek tek yazacağım. İl kongresinin yaklaşması ve benimsediğim felsefeye zarar vermek istemeyişim nedeniyle sizler gibi sabrediyorum. Bu hafta sizin sesiniz olarak, çok da ayrıntıya girmeden Aydınımızın yaralarına bir daha dokunmak istedim. Takipteyim ve biliyorum ki siz de benim gibi takiptesiniz. Ayrıca sizler kadar da umutluyum değerli okuyucularım.

Şehrimizde, ya vekillerimiz, bürokrasi ve yerel yönetimlerle uyum içerisinde çalışacak, derleyici ve toparlayıcı olacak, kendi rantını düşünmeyecek, Aydın ve halkını önceleyecek çalışkan bir AK Parti İl Başkanı göreceğiz ya da sırtını Recep Tayyip Erdoğan’a yaslayarak halktan kopuk, nedense sürekli zenginleşen bu adamlara “ayna” olacağız! Sağlık ve selametle kalın sevgili dostlar…

[article id=”5271″ color=”bg-primary”][/article]

Efeler Belediyesi’nde rüşvet iddiaları yine bitmiyor!

 

Üstadım dediği Fatih Atay’ın

Peşinden gittiğini ispatlamaya çalışır gibi performans gösteren

Anıl Yetişkin’in Efeler Belediyesi,

Kaos ve izansızlık ile yönetilmeye devam ederken

Rüşvet iddialarının ardı arkası kesilmiyor.

 

Edindiğimiz bilgiye göre

Atay döneminde şifreli kapıların olduğu

İmar İşleri bölümünde

İki tür bekleme sırası varmış…

 

Ruhsat başvurunuzun normal sıraya girmesini istiyorsanız

Sene Eylül ve Ekim ayına sıranızın gelmesi muhtemel denirken,

Bağışlı sırada ise birkaç ay içinde jet ruhsat için sıraya girebiliyormuşsunuz…

Bazı üniversite hastanelerinde uygulanan sistem gibi.

 

Fakat bu sıradan faydalanmak yine herkese nasip olmuyormuş,

Bu sıradan faydalanmak için

Şimdiki İmar Müdürü Tamer Toyran’a yakın müteahhitlerden olmak

Ya da yolunuzun marangoz fabrikasından geçmesi gerekiyormuş.

 

Eeee ne derler,

Fırın küreği tam düzeldiğinde ekmek yapacak hamur bitermiş!

 

Elbette Anıl Yetişkin de belediye başkanlığını öğrenecektir ama

Öğrendiğinde başkanlık için ne kadar zamanı kalır hep beraber göreceğiz.

 

 

***

EVRİM KARAKOZ’A SORMAK LAZIM…

 

Evrim Karakoz,

Geçen haftaki yazımdan sonra beni aradı…

“Aydın’da sekiz vekil var,

Bir ben mi yanlışım, bir ben mi çalışmıyorum,

Her türlü eleştiriye açığım” dedi.

 

Karakoz’u eleştirmemizin sebebi neydi?

Tekrar hatırlatalım…

Yola çıktılarını yolda buldukları ile değişmesiydi.

 

Açık açık yazalım ki herkes daha iyi anlasın…

 

Karakoz, Özlem Çerçioğlu sayesinde oturduğu

Milletvekilliği koltuğunda dişe dokunur bir faaliyet göster(e)medi…

 

Ankara’da Tezcan’cı, Aydın’da Özlemci siyaseti yapmak istedi…

 

Özlem Çerçioğlu böyle bir siyasi yalpalanmayı kabul etmeyince

Genel Merkez de kendisine karşı oluşan ikircikli durumu Çerçioğlu’na bağladı…

 

“Benim Kılıçdaroğlu’nun listesine girmememi tavsiye etti,

Liste kaybedince bana düşman oldular,

Benim düşman olduklarım ile Özlem Çerçioğlu bugün iyi diyerek”

İlçe başkanlarını ilçe teşkilatlarını etkilemeye çalıştı…

 

Şimdi Evrim Beye tekrar soralım;

 

Sen Ankara’ya Çerçioğlu’nun ekibinde olduğun için gitmedin mi?

 

Ona yakın olduğun için vekil olmadın mı?

 

Şimdiki ekibin aldığı karar seni neden rahatsız etti?

 

Kemal Kılıçdaroğlu seçimleri kazanmış olsaydı bu tavrın devam eder miydi?

 

Bugün söylediklerini o gün devam ettirir miydin?

 

Özlem Çerçioğlu durduğu yerde,

Ama sen neredesin Evrim Bey?

 

***

AK PARTİ KONGRELERİNDE HEYECAN KALMAMIŞ

 

AK Parti’nin ilçe kongreleri başladı…

 

Buharkent ve Bozdoğan’dan sonra Efeler kongresi de sona erdi.

 

Atatürk Kapalı Spor Salonunda gerçekleştirilen

Efeler ilçe kongresinde

 

Coşku yoktu, heyecan yoktu…

 

Atilla Koç yoktu, Mahir Ünal vardı…

 

Kamu kurumlarında çalışan özellikle hastanelerde görevli taşeron personeller tribünlerdeydi…

 

Davul zurna yoktu…

 

Daha evvel yoğunluktan girilemeyen kongre salonuna giriş oldukça rahattı…

 

Ziraat Odası, Eczacı Odası, Efeler Muhtarlar Derneği vardı,

Diğer önemli büyük oda ve STK’ların birkaçının çelengi dışında hiçbir şeyi yoktu…

 

Son bir bilgi daha

Mahir Ünal’ın

“Ben Aydın’ı çok iyi gördüm,

Bu güçle enerjiyle 2028’e hazırlanalım” demesi

31 Mart’ta yapılan yerel seçimde

Aydın’da CHP’den 100 bin fark yendiğinden ve

Salonda bulunan parti yöneticilerinin

Bu sonuçtan sorumlu olduğundan haberi yok herhalde yorumlarına neden oldu.

 

***

AYDIN BAROSU SEÇİMLERİNDE NELER OLDU?

 

Aydın Barosu’nun yeni başkanı belli oldu.

 

3 adayın çıkmasıyla bölünen merkez oyları,

Önceki dönem başkan yardımcısı

Sökeli Av. Utku Devrim Barış Arslan’a

Blok verilen destekle başkanlığı getirdi.

 

Baro seçimlerinde de

Birlik delegeliğine aday olan

Barolar Birliği Saymanlığı görevini yürüten

Gökhan Bozkurt’a mesaj verdiler…

Bozkurt hem ikinci olarak sandıktan çıktı,

Hem de ilk sıradaki isim Av Ramazan Aker’den önemli sayılacak fark yedi.

 

Yönetim kuruluna en çok

Başkan adaylarından Av. Kamil Kaya’nın ekibinden

isim girmesi de dikkatten kaçmadı.

 

CHP’li vekil Evrim Karakoz ile

Efeler Belediye Başkanı Anıl Yetişkin ise

İlk etapta destek verdikleri

Sezgin Çetin’in kaybetme ihtimali belirince

Yeni başkan Av. Utku Devrim Barış Arslan’a destek verdiği de bir başka kulis bilgisi.

 

Genel kurulun en çok dikkat çeken detaylarından biri de

Efeler Belediye Başkanı Anıl Yetişkin’in

Sanki hala baro başkanıymış gibi

Hem cumartesi günü hem de Pazar günü

Uzun bir süre avukatlarla vakit geçirmesiydi.

 

Anıl Yetişkin’in baro seçiminde bu kadar zaman harcaması

“Anlaşılan Efeler Belediye Başkanının

Başka işi gücü yok sürekli burada”

Yorumlarına sebep oldu.

 

Bir başka detay daha,

İl ve ilçe başkanı ile

Bir vekili avukat olan AK Parti Aydın’da

Baro seçimlerine gelinmemesi,

CHP’li Bülent Tezcan, Süleyman Bülbül ve

Evrim Karakoz gibi genel kurulda yer alınmaması da gözden kaçmadı.

 

Buharkent kongresine Çine’den bile

Katılımı düşünebilen AK Parti yöneticilerinin

Baro genel kuruluna ilgisizliği de konuşulanlar arasındaydı.

 

***

 

Herkese iyi haftalar!

 

[article id=”5267″ color=”bg-primary”][/article]

Koç Burcunda Şironyen süper Dolunay.. Keskin sirke küpüne zarar

17 Ekim 2024 Koç burcunun 24 derecesinde Cephesus takım yıldızında Kürdah sabit yıldızı üzerinde Süper sınıfında Dolunay gerçekleşecek.Dolunaylar önemli karar zamanları bitişler sonuçlanmalar ile ilgilidir.

Dolunay Dünya’ya yakınlığından dolayı Süper sınıfında güçlü etkilere sahip bir Ay tutulması niteliğinde gerçekleşecek.Dolasıyla geniş zamana yayılan etkilere sahip dönüştürücü kadersel gelişmeleri beraberinde getiriyor olacak.

Dolunay zamanı biraz karışık huzursuz tedirgin duygulara sahip alabiliriz.Öfke patlamaları tetiklenebilir.Atılgan cesur girişimci yanınızı fark etmenizi sağlayacak bir Dolunay.

Dolunay gerilimli etkilere sahip dönüştürücü gündemleri açığa çıkarabilir.

Dolunay an haritasında Oğlak burcu yükseliyor Plüto ve Mars karesi eşlik ediyor sahip olunan değerlere kafa tutan bir gökyüzü var karşımızda.

Genel olarak 

Dolunay haritanın 3.evini aktive ediyor.Ticari faliyetler eğitim öğretim konularında baskın gündemleri tetikleyecek.

Yolculuklar ticaret sözleşmeler imzalar alım satım konuları araç piyasaları eğitim yakın çevre ilişkileri komşular gazeteciler ile ilgili önemli gündemleri açığa çıkaracak sert bir Dolunay.

Dolunay ile birlikte bazı sosyal medya platformlarında ilgili keskin yaptırımlar veya kapatma kararları gelebilir.Bu alanlarda vergilendirme sistemi bu alanlarda zorlayıcı koşullar gelişebilir.

Dolunay Juno karşıtlığı ve Mars karesi hareketli zamanı işaret ediyor.ikili ilişkilerde kadersel işbirlikler imzalar hukuksal konular başta olmak üzere tüm önemli gelişmeleri görünür kılacak.

Plüto ve Mars etkisi altında yapılan girişimlerde köklü değişim dönüşüm sürecini tetikleyecek.Bu süreçte cesurca girişken tavırlar gözü kara bilinçsiz ego agresiflik getirebilir.

Liderler yöneticiler siyasiler devlet adamları üst düzey yöneticiler otorite arasında gerilimli süreçler gelişebilir.Devlet bağlantılı işlerde otorite engelllerinin üstesinden gelmek pekte kolay olmayabilir.

Diğer yandan Satürn Merkür arasındaki destekleyici açı parasal konularda uzun soluklu kalıcı imzalar sözleşmeler yeni işbirlik kararları için küllerinden yeniden doğmayı temsil ediyor.

PARASAL KONULARDA DİKKAT 

Dolunay zamanı Venüs Uranüs karşıtlığı dikkat edilmesi gereken bir husus.Hem parasal konularda hemde ikili ilişkilerde çatışma gerginlik manipülatif baskıcı zorlayıcı etkileri getirebilir.

DOLUNAYDA ALGOL SABİT YILDIZI DEVREDE

Bu zorlayıcı etkiler beklenmedik şok etkisi gelişmeleri görünür hâle getirebilir.Toksik ilişkilerde Algol sabit yıldızı etkisinde zorlayıcı gündemleri tetikleyebilir.Algol sabit yıldızı artık tanıyorsunuz.Bilmeyenler için sayfamda geniş anlatımını yazmıştım oradan mutlaka okumanızı tavsiye ederim.

Finansal konularda anlık değişken kurlar çalkantılı para piyasaları altın döviz borsa gibi spekülatif yatırımlar  ev arsa konut emlak piyasaları banka faizleri mali alanlarda beklenmedik gelişmeler ortaya çıkarabilir.

Dolunay zamanı kavga çatışma gerginlik rekabet terör olayları silahlı saldırı askeri hareketlilik güvenlik güçleri ile ilgili mücadele yangın patlama kesici delici aletlerden kaynaklı yaralanmalar trafik kazaları gemi tekne kazaları ve yangınları yeraltı patlamaları maden ocakları göçükleri obruklar toprak hareketlilikleri  depremler gibi riskli olayları tetikleyebilir

Jüpiter’e baktığımda Dolunaya desteğini görüyoruz.Rx JÜPİTER gecikmiş geçmişten gelen bazı imzalar sözleşmeler yolculuklar seyehatler eğitim konularında fırsatları getiriyor ve desteğini sunuyor olacak.

DOLUNAYDA AŞK VAR

Dolunayda Aşk ve ilişkilerde geçmişten gelen sorunları iyileştirici etkiler ortaya çıkarabilir.Üzen acıtan yaralayan ilişkilerde tekrar şans vermek isteyebilirsiniz.Aşk kalbinizi ısıtacak.İlişkisi olmayanlar için geçmişten tanıdığı biri ile ilişki içinde olmak isteyebilirsiniz.Doluyda Aşkı bulabilirsiniz.

İlişkilerde dikkatli olunması gereken diğer bir konu ise kaş yaparken göz çıkarmak.İlişkide Etik olmayan durumların göz önüne serilmesi hâyâl kırıklıklarına neden olabilir.Kendi hatalarının kurbanı olabilirler.İlişkide kendini adadığınız kişilerden zarar görebilirsiniz.

TÜRKİYE HARİTASINA GÖRE 

Toplumsal olayların çok fazla olduğu Dolunay etkisi ile Gençler çocuklar ile ilgili skandal zorlayıcı gündemleri, Ayaklanma direniş isyan başkaldırı olaylarını tetikliyor olacak.Gerilimli etkilere sahip dolunayda tehlike çanlarını duyabiliriz.Terör olayları tetikler niteliğinde ki Dolunayda muhalefet kanadından siyasilerden gelebilecek sağlık sorunu ve üzücu haberler,önemli istifalar ikinci kişilerin düello sözleri gerginlik rekabet ve bir çok sorunları ortaya çıkabilir.Mecliste bir kavga beklemiyor değilim aslında.

Ayrıca bankalar faiz vergi sigorta krediler mali işler ile ilgili önemli gelişmeler,spekülatif yatırımlar dijital paralar altın döviz borsa ile ilgili keskin hareketlilikler oluşabilir.
Vergiler ile ilgili keskin kararlar gelişebilir.Dolunayla Maliye bakanlığının öne çıkacağı çokça konuşulacağı gündemler oluşabilir.

Dolunayda baş bölgesi hastalıkları Önem kazanacak bu yönde sağlık sorunları ortaya çıkabilir migren atakları baş ağrısı çok fazla hissedilebilir.
Kemik kıran etkiler var kırık çıkık burkulma gibi Kemik sağlığı öne çıkabilir.Ateşli hastalıklar yaralanma kesik yanık gibi sorunlara karşı temkinli olunmalı.

Dolunay en çok etki alanlar Koç / Terazi Yengeç / Oğlak burçları olacak.

Doğum haritalarında Bu burçlarda 19 ile 29 derecelerde gezegenleri olanlar Dolunayda önemli etkiler alabilirler.

Doğum Haritanızın aldığı etkileri öğrenmek için bireysel danışmanlık hizmeti alabilirsiniz.

Herşey gönlünüzce olsun Sevgiyle Kalın hoşçakalın.🥰

İlknur KARAKAYA 
İlknurla.astroloji #instagram 
Astrolog İlknur Karakaya #Facebook 
Adreslerinden ulaşabilirsiniz.

[article id=”5272″ color=”bg-primary”][/article]

Aydın’da siyasetçiler insanlar ne halde biliyorlar mı?

Dışarıdaki Aydınlı mahkûmları barındırmak için cezaevi yaptırmayı düşünen akıl öz yurtlarında nitelikli iş bulamadıkları için dışarıya gitmek zorunda kalan işsiz genç beyinleri Aydın’a kazandırmak için neler yapılması gerektiğini hiç akıllarına getirdiler mi acaba?

Demokrasilerde sandık gücünü en tabandaki seçmenden alırsa ancak o zaman gerçek işlevini yerine getirmiş olur.

Partili üyeler hiyerarşiyi takip ederek doğrudan ya da seçtikleri delegeler aracılığıyla milletvekillerini, belediye başkanlarını ve meclis üyelerini belirlediklerinde sandık tam görevini yapmış olur.

Aksi takdirde millet yerine kendilerini seçtiren kişiye ya da kişilere karşı sorumluluk  duyarlar..O takdirde içlerinden lidere olan minnettarlıklarını millete karşı duymayanlar çıkabilir,o da hizmete yansır.

Eğer partiler adaylarını aynı yöntemle belirlerse partileri ayrı da olsa milletvekilleri arasında rekabet seçim öncesinde partilerinde listeye girme mücadelesinde yaşanır.

Siz AK Partili Mustafa Savaş, Ömer Özmen ve Seda Sarıbaş’ın CHP’li Bülent Tezcan, Hüseyin Yıldız, Süleyman Bülbül, Evrim Karakoz’un  ve İYİ Parti’den Ömer Karakaş’ın hizmette konusu Aydın olan rekabetlerine şahit oldunuz mu?

Vekillerin uyumuna bakınca insanda sanki bir üst akıl var da onların yönlendirmesi sonucu Aydın’ın değişmemesi üzerinde ittifak etmişler algısına neden oluyor.

Bunda etkili olan birinci neden muhalefet milletvekillerinin Aydın’da varlığının da yokluğunun da belli olmaması, günlük konularda yazılı açıklama yaparak beş yılı doldurma geleneğidir, denebilir.

Genel merkezler sayesinde dolgun maaşla bir beş yılı böyle geçir, sadece yasama çalışmalarına katılarak süper emeklilik kazan ne ala memleket değil mi?  

Ardından da birinci parti olarak gündem tayin etmede aciz kal, iktidarın gündemi peşinden koş ve seçmen Cumhur İttifak’ından bıkacak da CHP’yi iktidar yapacak diye, bekle.

Aydın uzunca bir süredir siyasette bu süreci yaşıyor. Seçime birkaç ay kala kuru sıkı atışlarıyla siyaset hareketlenir, seçimlerin ardından her parti kendi kalesine çekilir.

Tayin, nakil dışında işsiz, güçsüzlerin, eğer belediye personeli ise çalışanın daha konforlu ve iyi maaşlı bir koltuğa oturmak için aynı yoğunluk CHP’li büyükşehirde ve ilçe belediyelerinde de yaşanır.

Nimet kapma yarışının daha büyüğü Cumhur İttifakı partilerinde görülür.

Milletvekili yakınlarından işe yerleştirilecekler varsa yerleştirilir, görevde olanlar varsa daha konforlu, bol maaşlı yerlere ataması yaptırılır. Vakit bulundukça doğduğu yerin de hakkı için milletvekilliği yapılır.

Aydın’da olan yakınlar ve hemşeriler -ilk hak yerli olanındır denmez-itibarlı, bol maaşlı makamlara atattırılır.

Cumhur İttifakı’nın elinde fazla belediye olmadığı için istihdam alanı devlet daireleri ve ADÜ’ dür. Bu konuda dayanılan güç iktidar ve ona bağlı olarak rektörü cezbedecek tekrar atanma havucudur.

Ne güzel memleket Aydın değil mi, doğum yeri ilden milletvekili olsa insana bu hakkı tanımazlar.

Demem o ki, iktidarıyla, muhalefetiyle milletvekilleri yani siyaset milletin sorunlarını manipüle ederek vakitlerini parti içi suni gündemlere harcamaya başlayınca milleti unuturlar.

Aslında manipüle edilen yani hasıraltına süpürülen besicinin çiftçinin, üreticinin, emeklinin, işçinin, memurun, üniversite öğrencisinin velhasıl kentlisiyle taşralısıyla Aydın’ın sorunlarıdır

Yani 1 Milyon 161 bin 708 insanın karşı karşıya olduğu sorunlardır. Bunlardan 286 bin 28’i yani yarısının eşinin de emekli olduğunu varsaydığımızda 1/3 emeklidir. Yarısından biraz fazlası(% 55) geçimini tarımdan kazananlardır.

Acaba sekiz milletvekilinden her hangi biri empati yapmak adına ayda 12 bin 500 TL ile geçinmeyi denedi mi?

Bir diğeri kaç kg yemle bir kg süt elde edildiğini, bir kg pamuğun bu yılki maliyetini, geçen yılla bu yılki maliyet farkını merak etti de hesapladı mı?

Pamuk hasat mevsimi gelince tekstil devlerine dışarıdan iplik ithalatına kimler, neden izin veriyor, araştırdı mı, Tarım Bakanı ile bu konuyu konuşma zahmetinde bulundu mu?

Aydın dışarıdaki mahkûmları barındırmak için cezaevi yaptırmayı düşünen akıllar öz yurtlarında nitelikli iş bulamadıkları için dışarıya gitmek zorunda kalan genç beyinleri Aydın’a kazandırmak için neler yapılması gerektiğini hiç akıllarına getirdiler mi?

Vekillerimiz kaç litre mazotla bir dekar arazi ekim,dikime hazır hale getirilir, bir süt ineğinin günde kaç kg yem yemesi gerektiğini, maliyetinin ne olduğunu, geçen yılla bu yıl arasında bir çuval gübrenin ya da yemin fiyat farkının ne olduğunu biliyorlar mı acaba?

Hiç sanmam.

Çünkü vaziyete bakıldığında vekiller kendileri gibi milletin de bir eli yağda, diğer eli balda olduğunu düşünüyorlar.

[article id=”5268″ color=”bg-primary”][/article]

CHP’li vekiller meydanı boş bulmuş

CHP il başkanı ve 3 CHP milletvekili Aydın’da Ak parti iktidarının yapmadığı, yapamadığı yatırımları paylaşıp Aydın Ak parti milletvekillerini eleştirdirdikleri basın açıklamasında CHP’nin yerel yönetimleri ile ilgili hiç bir konuda konuşmadılar.

Oysa 10 yıldan fazla Aydın Büyükşehir Belediyesi ve birçok ilçelerde yerel iktidar olan CHP, 23 yıldır iktidarda olan AK Parti’nin Aydın’a yapmadıkları hizmetleri sayarak iktidarı eleştirdiler.

Eleştirilerin de haklı oldukları noktalar yok değil… 

Ama önce iğneyi CHP’li belediyelere batırıp çuvaldızı iktidara batırmaları daha doğru olurdu.!

Üç milletvekilinden birinin bile kendi yerel yönetimlerinin eksiklikleri hakkında özeleştiri yapabilecek cesaretleri olmadığı için iktidarı eleştirmek adına kendi aralarında yarış yapmışlar.

Oysa 15 yıldır yerelde Aydın’ı yöneten de kendi belediyeleri.

İktidarın yapması gereken ama yapmadıkları projeler üzerinden eleştirmekte haklı oldukları kadar, yerel iktidar olan büyükşehir ve ilçe belediyelerinin de yapması gereken ama yapmadıkları birçok proje olduğunu unutmuşlar.

Hatta bazı projelerin yanlış, eksik olduğunu da söylemekten çekinmiş olmalılar.

Aydın Büyükşehir ve ilçe belediyelerinden  başlayarak genel ve yerel iktidarın neler yapıp neleri yapmadıklarını CHP’nin bu üç milletvekiline hatırlatalım. 

Ev ve iş yerlerinde kullandığımız doğalgaz ve elektrik faturaları ile büyükşehrin içme suyu, ilçelerin katı atık faturaları birbirleriyle yarışır halde olduğunu unuttular.

Sosyal, kültürel, spor tesisleri bakımından ülkenin en geri kalmış şehirleri arasında Aydın’ın olması hem belediyelerin hem de iktidarın ihmali olduğundan bahsetmediler.

Ulusal ve uluslararası organizasyonlar için yeterli spor tesisleri olmadığı gibi gelecek misafirlerin konaklayabileceği yeterli otellerin bile olmadığı bir şehir Aydın. 

Yatırım teşvikleri yeterli olmadığı için gelişen, büyüyen, üreten fabrika sayısı her geçen yıl artacağı yere küçülüp yok olan bir şehir Aydın.

Kentsel dönüşümden uzak, Sosyal konutları olmayan, planlı şehirleşmek yerine “eskiyi yık aynı arsaya yeniyi yap” anlayışı ile dar sokaklar da yeşil alan, otopark, spor tesisleri olmayan kalabalık mahallelerin iç içe geçtiği, yapılaşma anlayışına sahip bir şehir Aydın.

Yeşili yok ederek yeşili savunan anlayışa sahip bir şehir Aydın. 

İktidarın yapması gereken “Stadyum, Adliye, Valilik, yıkılan okullar, konukevleri, yaşlı bakımevleri, spor ve kültürel tesis” eksikliklerinin olduğu bir şehir Aydın… 

Belediyelerin  yapabileceği ama yapmadığı “Öğrenci yurtları, spor ve kültürel tesisleri, yeşil alan, otopark eksiklikleri” olduğunu bir şehir olduğunu hiç konuşmadılar.

Şehrin sadece ismi Aydın, kendisi kocaman bir karanlığa gömülü sayın milletvekilleri ve Belediye başkanları.! 

Sizler sustunuz.! 

 Biz yine de yazalım hatırlatalım istedik. 

Her zaman olduğu gibi takdir okuyucularındır.

[article id=”5269″ color=”bg-primary”][/article]

Voleybol ve futbol takımlarımız küme düşmemeye oynayacak…

Aydın ilimizi spor camiasında temsil eden en önemli takımlar voleybol ve futbol branşında mücadele eden kulüpler. Voleybol takımımız, Aydın Büyükşehir Belediye Spor Kulübü hep yazıyorum, dünyanın en iyi liglerinden birinde ilimizi temsil ediyor. Bursa Nilüferspor’dan temsil hakkını satın aldığımız tarihten beri haddini aşmadan mücadelesine devam ediyor. Puan sıralamasında, orta sıralarda yer bularak, küme düşmeden yoluna devam ediyor. Ediyor du…

Bu sene şartlar değişti. Bu ligde oynama kapasitesi olmayan Karayolları, PTT gibi takımlar hak ettikleri bir alt lige düştüler. Ülkemizde voleybol branşına yoğun bir ilgi var. Lisanslı sporcu sayısı sürekli artıyor. Bu durum voleybol sporuna da kalite getiriyor. Bu konjüktörde sultanlar süper ligine,çok kaliteli takımlar yükseldi. Zerenspor, Aras Kargo ve Bahçelievler Belediye Spor gibi bütçe ve oyuncu kalitesi yüksek takımlar ligi hem renklendirecek hem de yarış zorlaşacak. İşin özü bu sezon takımımızın işi oldukça zor.  Geçmişte gelene geçene puan veren Galatasaray Vakıfbank takımını net skorla 3-0’ la geçti. Aydın Büyükşehir Belediye takımımız bu sezon oyuncu kalitesi, iskeleti ve bütçesi en zayıf kulüp gibi görünüyor. Aydın takımında ben kaliteli bir yerli transfer görmedim. İyi yabancılarla işi kotarıp küme düşmeden paçayı kurtarıyorduk. İtalyan Anna takıma gelmiş en iyi transfer idi… Bu transferde İtalyan antrenör Guıdetti’nin dahli olduğunu düşünüyorum. İtalya’dan transferde ikili ilişkiler önemli…Sonuçta bu şehirden bir ANNA geldi ve geçti…Anna normal sezonun en skorer oyuncusu olmuştu. Bu sezon Eczacıbaşı takımında görevini yapacak.

Takımın antrenörü, koçu sanki zorla antrenörlük yapıyormuş gibi bir beden dili ile saha kenarında yerini alıyor. Aydın bir voleybol kentidir. Aydın ilimizde bu iş kotaracak en az beş isim sayabilirim. Takımımız, hocanın kaprislerini taşımak zorunda değil…Ülkeye bir tane Fatih TERİM yeter.

Yeni transferlerimiz uyum sağlarlar ise küme düşmeyiz. Çok sıkıştırılmış ve çabucak gelip geçen ligde çok zor günler yaşayabiliriz. Bu sıkıntılı günlerde iyi bir mentöre de ihtiyaç var gibi gözüküyor…Hadi hayırlısı…Oynayacağımız THY, Bursa Nilüfer Belediye EKER maçlarından puan, puanlar beklemiyorum. Bizim takımımızla ortak özellikler taşıyan Keçiören Belediyesi Sigorta Shop takımından mutlaka puanlar çıkarmalıyız.12 Ekim’de THY, 22 Ekim’de ise Keçiören Belediyesi Sigorta Shop takımıyla oynayacağız. Keçiören maçını evde oynuyoruz, seyirci avantajıyla maçı almamız lazım. Ligin ilk altı haftası sonunda 1 puanla listenin en altında yer alırsak kimse şaşırmasın…Dost acı söyler… 1 puan da Aslan’ın midesinde…

İlimizi futbol branşında temsil eden profesyonel takımlar Nazilli, Kuşadası ve Didimspor (doğrusu bu…). Efeler spor kulübü birtakım görüşmeler sonrasında isim hakkını Didim ilçesi kökenli 10 Numara Sportif Efeler Spor kulübü olarak tescil ettirdi. Önümüzdeki süreçte Didimspor olarak devam eder diye düşünüyorum. Bu hafta Aydınpost adına Didim de maçı izledim. Grubun zayıf iki takımı arasındaki maçı, yenik durumdan maçı çevirerek 10 Numara Sportif Efeler Spor kulübü 2-1 kazandı. Maç kalitesi çok düşük idi. Alanya Kestel bir proje takımı aslında. Ne ara bu duruma düşmüş anlamadım. Didim stadını çok beğendim. Bu seviyede maçlar bu stadyumda oynanabilir. Didim stadında yazarlar için uygun bir ortama ihtiyaç var. Şeref trübünü yazarlar için uygun değil diye diye düşünüyorum. Gerçek gazeteciler ve köşe yazarları için akreditasyon listesi oluşmalı. Haber sitelerine bakılsa liste oluşabilir. Maç izlemek için bu durumu istismar eden şahıslar maalesef var. O şahıslar şeref tribününde maç izleyebilir. Ancak, basın trübünü istisna…Bölgenin en önemli haber sitesinde yazılar yazıyorum. Girişte üzülerek belirteyim sorun yaşadım. Basın tribünü ve maç sonrası teknik ekibin basın toplantısı yapmaları için de bir platforma ihtiyaç var… Didim ilçemize bu yakışır. Sonuçta hem Kuşadası hem Efeler takımları aynı stadı kullanıyor…

Bütün futbol takımlarımız lige çok kötü, hazırlıksız başladılar. Küme düşmemeye oynayacaklar. İşleri oldukça zor. Bütün takımlarımıza başarılar diliyorum…Selam ve dua ile…

[article id=”5257″ color=”bg-primary”][/article]