Ana Sayfa Blog Sayfa 4

Dikkat! Tansiyonu Yükseltiyor, Bağışıklığı Düşürüyor

Modern çağın koşuşturmacalı hayatında çevremizde kaygıyı artıran ya da doğrudan kaygıya yol açan pek çok etken var. Ancak dikkat! Kontrol edilemeyen, aşırı kaygı (anksiyete); tansiyonu yükseltmesinden sindirim sorunlarına, bağışıklığı düşürmesinden depresyona dek sağlığa ciddi zararlar verebiliyor.

Günümüzde yoğun kaygı yaşayanların sayısının her geçen gün arttığını belirten Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Nida Koca, kaygının hayatımızın bir parçası olmakla birlikte, aşırı ve kontrol edilemez düzeye ulaştığında ise kişinin gerek yaşam konforunu gerekse sağlığını son derece olumsuz etkilediğini vurguluyor. Bazı basit ama etkili önlemlerle kaygının yol açtığı olumsuz etkileri azaltmanın mümkün olabileceğini belirten Koca, yine de başarılı olunamazsa mutlaka uzman desteği alınması gerektiğini söylüyor. Uzman Klinik Psikolog Nida Koca, kaygıyı azaltmaya yardımcı 9 etkili önlemi sıraladı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Nefes egzersizi yapın

Nefes egzersizi düşüncelerimizi ve duygularımızı olumlu etkilerken, kaygının yol açtığı fiziki sorunları azaltmada da önemli rol oynar. Nefes egzersizlerini gevşeme ve kaygı yönetimi için düzenli olarak uygulayabilirsiniz. Uzman Klinik Psikolog Nida Koca doğru nefes egzersizine yönelik şu önerilerde bulunuyor: “Rahat ettiğiniz bir pozisyonda olun. Burnunuzdan derin bir nefes alın. Derin nefes alırken göğsünüzü değil karnınızı şişirin. Nefesinizi 2-3 saniye tutun ve yavaşça ağzınızdan bırakın. Nefesinizin boşaldığından emin olduktan sonra yeniden tekrarlayın. Rahatladığınızı hissedene kadar bu nefes egzersizini yapabilirsiniz. Günde toplam 20 dakika-1 saat arasında yapılması uygundur. İş yerinde, okulda ya da sokakta yürürken günlük işleyişiniz aksamadan yapacağınız nefes egzersizi ile kaygınızı azaltabilirsiniz” diyor. 

Beslenme düzeninizi gözden geçirin

Kaygı bozukluğu yaşıyorsanız aşırı şekerli, yağlı ve fazla fast-food içeren beslenme tutumundan uzak durmalısınız. Beslenme düzenimize dikkat etmemiz, dengeli ve yeterli beslenme rutini oluşturmamız vücudumuzun ihtiyaç duyduğu ve psikolojik sağlığımız için de oldukça önemli olan vitaminlerin/ minerallerin eksikliği riskini aza indirecek ve kaygı bozukluğunu da içeren çeşitli psikolojik rahatsızlıklardan korunmamızda fayda sağlayacaktır.

Kas egzersizleri yapın

Uzman Klinik Psikolog Nida Koca “Kaygı sorunu yaşayan kişilerde kas ağrılarına ve gerginliklerine sıklıkla rastlarız. Bu ağrılar bireyin günlük hayatında rahatsızlık hissettirir, yaşam kalitesini düşürür. Bu nedenle gün içerisinde vücudunuzu rahatlatıcı ve kaslarınızı gevşetici kolay kas egzersizleri yaparak fiziksel ve duygusal gerginliğinizi, beraberinde stresi ve kaygıyı da azaltabilirsiniz. Ancak geçmişte yaşanmış kas spazm ya da kas problemi varsa kas egzersizlerini uygulamadan önce mutlaka doktora danışmak gerekir” diyor. 

Yeterli ve kaliteli uyuyun

Uyku ve kaygı bozukluğu arasında önemli bir ilişki vardır. Kaygı, uyku düzeniniz üzerinde negatif etki ederken, uyku düzeninin bozuk olması da kaygılı hissetmenize sebep olur. Uykuyla ilgili rutinler oluşturmak, uyku hijyenine dikkat etmek (örneğin; uyuduğunuz odanın karanlık olması, çok sıcak olmaması, uyumadan en az bir saat önce cep telefonu, tablet, tv, bilgisayardan uzak durmak, esneme hareketleri yapmak vb) kaygınızın önlenmesinde önemli bir yere sahip. Kendinize belirli uyuma ve uyanma saatleri koyup yeterli uykuyu aldığınızdan emin olun. Bunu bir yaşam biçimi haline getirmek uzun vadede hayatınıza pozitif etki edecektir.

Düzenli egzersiz yapın  

Yapılan birçok araştırma göstermektedir ki; düzenli yapılan egzersiz fiziksel sorunlar kadar psikolojik sorunlara karşı da büyük fayda sağlıyor. Spor denildiğinde akıllara spor salonlarında geçirilen uzun saatler gelse de aslında düşük düzeydeki egzersizin bile kaygıyı azaltıcı etkisi var. Kaygınızı azaltmak için, haftada en az üç gün 45’er dakika yürüyüş yaparak egzersizin hem fiziksel hem de psikolojik sağlığınız için olumlu etkilerinden faydalanabilirsiniz. 

Alkol ve madde kullanımından uzak durun

Uzman Klinik Psikolog Nida Koca “Erken yaşlarda alkol kullanımı ve madde kullanımı ile artan anksiyete riskini içeren çok sayıda araştırma vardır. Kaygılı bireylerin alkol/madde kullanımında ilk amacı kaygılı oldukları anda kendilerini rahatlatmak olsa da uzun vadede bakıldığında kaygıyı daha çok arttırdığı hatta bu durumun alkol/madde bağımlılığına sebebiyet verdiği gözlemlenmiştir. Alkol madde kullanımı anlık gevşeme sağlıyor gibi dursa da uzun vadede kaygı bozukluğunuz üzerinde ciddi bir risk faktörüdür” diyor.

Kafein tüketiminde aşırıya kaçmayın 

Yapılan çalışmalarda; kahve ve çay gibi içeceklerde bulunan kafeinin aşırı tüketiminin kaygıyı arttırdığı gözlemlenmiştir. Yüksek doz kafeinin yol açtığı kalp ritminde hızlanma ve titreme yüksek anksiyetenin hissettirdiği fiziksel semptomlarınızı arttırabilir ve bu durum var olan kaygınızın daha da şiddetlenmesine sebep olabilir. Özellikle kaygı bozukluğu yaşıyorsanız kafein tüketimini kısıtlamayı ve yüksek doz alımlardan uzak durmanız gerektiğini unutmamalısınız.

Ekrana Çok Yakın Oturmak Göz Sağlığı Etkiler Mi?

Soru: Televizyona çok yakın oturmanın gözlerinize zarar vereceği doğru mu?

Yaşları 60 ve üzeri olan jenerasyon, çocukken annelerinden bu uyarıyı defalarca duydular. Görünüşe göre, anneler bir şeylerin farkındaydı. Bir ekranı uzun süre yakından izlemek görme yetisini etkiler. Ancak tehlike artık akıllı telefonlar, tabletler ve bilgisayarlardan geliyor.

Davis’teki California Üniversitesi’nde oftalmoloji profesörü olan Marcela Estrada, “Anneniz haklıydı ama ekran değişti” diye konuştu ve “günümüzde her çocuğun elinde bir ekran” olduğunun altını çizdi.

Çocuklar, özellikle de 7 ila 15 yaş arasındakiler, miyopluk veya uzağı görememe gibi göz sorunları açısından en yüksek riske sahip olanlar, ancak genç ve yaşlı yetişkinler de göz sorunlarıyla karşılaşabilir.

Büyük düz ekran TV’lerin piyasaya sürülmesinden bu yana, küçük dolap TV’lerin modası geçti. TV ekranlarından kaynaklanan riskler o kadar büyük değil. Büyük ekran TV’ler, çok yakın oturulduğunda tam ekranda her şeyi görmeyi zorlaştırdığından, izleyiciler mesafelerini koruma eğiliminde oluyor ve bu da potansiyel zararı azaltıyor.

Tabletler, akıllı telefonlar ve bilgisayarlar riski artırıyor

Ancak uzmanlar tabletler, akıllı telefonlar ve bilgisayarların genellikle bir kol mesafesinden daha kısa olduğunu ve bunun da gözlerimize çok yakın olduğunu belirtiyor.

Baylor College of Medicine’da oftalmoloji profesörü olan Masih Ahmed, “Okulda ve evde herkes artık telefon ve tablet kullanıyor ve bu ‘yakın iş’ için daha fazla zaman harcanması miyopi vakalarını artırabilir” dedi. Ahmed, “Bu durum özellikle çocuklarda görülüyor çünkü gözün en çok geliştiği dönem o zaman” diye ekledi.

Miyopluk, yakındaki şeyleri net görebildiğiniz, ancak uzaktaki nesneleri görmekte zorlandığınız anlamına gelir. Uzmanlar, bazı durumlarda bu durumun daha sonra ciddi göz sorunlarına yol açabileceğini söyledi.

Bir ekrana yakından bakarken gözler içe doğru döner ve gözün irisinin arkasındaki bir kasın (siliyer cisim) kasılmasına neden olarak lensin şeklini değiştirir. Bu da miyoplukla sonuçlanır.

Estrada, “Göz merceği kalınlaşır” dedi ve “Sürekli olarak çok yakına odaklandığınızda, göz merceği uyum sağlamak için daha fazla zaman harcar ve görüntüyü retinanıza odaklamak için şeklini değiştirir. Bunu çok fazla yaparsanız, gözünüzün çok hızlı büyümesini teşvik edersiniz” diyerek bu durumun miyopluğu teşvik ettiğini belirtti.

Küçük çocuklarda daha dikkatli olmak gerekiyor

Stony Brook Medicine’da pediatrik oftalmolog olan Daniel Cyr, “Gözleriniz 18 ila 25 yaşları arasında büyümeyi durdurur, bu nedenle küçük çocuklarda bu konuya dikkat etmek özellikle önemlidir” dedi. Cyr, “Ne kadar genç yaşta miyop oldukları tespit edilirse, ‘yüksek’ miyop olma olasılıkları o kadar artar, bu da miyopluğun aşırı bir şeklidir – sadece yüzlerinin hemen önündeki, bir ayak mesafedeki şeyleri görebilirler – bu da onları görme kaybı, retina dekolmanı, katarakt ve glokom gibi dejeneratif göz rahatsızlıkları için daha büyük risk altına sokar” diye ekledi.

Estrada, Stickler sendromu ve Marfan sendromu gibi “yüksek miyopluğa” neden olan genetik durumlar da olduğunu söyledi. Ayrıca, ebeveynlerden birinin miyop olması, özellikle de bu ebeveyn aşırı miyopsa, riski artırır. Ve eğer her iki ebeveyn de miyopsa, risk daha yüksektir ve “miyopluk derecesi daha kötü olma eğilimindedir” dedi.

Ulusal Göz Enstitüsüne göre, miyopluk tersine çevrilemez veya tedavi edilemez ve çocuklar bunu “aşamaz”, ancak gözlük veya kontakt lenslerle ve yetişkinler için lazer ameliyatı ile düzeltilebilir.

Estrada, 20’li yaşlarının başındaki genç yetişkinlerin de aşırı yakın çalışma ile geç miyop ilerlemesine sahip olabileceğini söyledi. 40’lı yaşlarına ulaştıktan sonra da yetişkinlerde presbiyopi gelişebilir, bu da lensin nesnelere odaklanmak için daha az bükülebildiği bir döneme denk gelir. Bu yaş grubunun astenopi veya önemli ölçüde daha fazla göz yorgunluğu veya yorgunluk hissedeceğini ve bazılarının yakın odağı sürdürememesinden dolayı diplopi veya çift görme geliştireceğini söyledi.

Bilmeniz gereken başka neler var?

Uzmanlar, ebeveynlerin çocuklarının miyopi geliştirme veya daha da kötüleşme riskini azaltmak için atabilecekleri birkaç adım olduğunu söyledi.

Okul dışı işler için evdeki ekran süresini her gün bir saat veya daha azıyla sınırlayın. Cyr, “Bu bir ergen için zor olabilir, ancak önemli olan, bu cihazların kullanımı üzerinde hala biraz kontrol sahibi olduğunuz gençlik yıllarıdır” dedi.
Çocuklardan ekranı en az bir kol boyu uzakta tutmalarını isteyin. Estrada, tableti “bir çocuğun uzun süre tutmasını zorlaştıran” ağır bir kutuya koyun ya da masanın üzerinde bir standa yerleştirin.
Dışarıda vakit geçirmelerini sağlayın. Estrada, “Günde iki saat dışarıda kalmak miyopluğa karşı iyi bir önleyicidir” dedi. Giderek artan kanıtlar, bir çocuğun dışarıda geçirdiği zamanı artırmanın miyopluğun başlangıcını önlemeye yardımcı olduğunu, ancak bazı araştırmaların zaten miyop olan gözlerde ilerlemesini yavaşlatmanın olası olmadığını gösteriyor. Ahmed, uzmanların güneş ışığının neden yardımcı olduğundan emin olmadıklarını, ancak “gün ışığında olmakla ilgili bir şeyler olduğunu” söyledi. Estrada, belki de “kapalı bir görsel alanda değilsinizdir ve nesneler daha uzaktadır” dedi ve “sadece açık havada olmak gözlerin çalışmasını rahatlatıyor olabilir” diye belirtti.
Cyr, bebekler de dahil olmak üzere her çocuğun anaokulu çağına gelmeden önce en az bir kez profesyonel göz muayenesinden geçmesi gerektiğini vurguladı. Cyr ayrıca, “Bebeklerde, çocuğun gözünün fotoğrafını çekerek kırma kusurlarını, yani çocuğun gözünün düzeltilmesi gerekip gerekmediğini ölçen araçlarımız var” dedi ve ekledi, “Çocuk doktorlarının onları taramak için araçları var. Eğer başarısız olurlarsa, bir pediatrik göz doktoruna gitmelidirler.”

Bir ekranı yakından izlemek, özellikle küçük çocuklarda görme yetisini etkileyebilir. Bazı yaşlı yetişkinler göz yorgunluğu hisseder veya çift görme geliştirir. Estrada bu bağlamda, “Göz kuruluğu semptomları dışında, fazla yakına bakmayı gerektiren görevlerin gözlerinize muhtemelen zarar vermeyeceği önemli nokta, 25 ila 45 yaşları arasında oluyor. Bunun dışında, televizyona veya ekrana çok yakın oturmayın” diyor.

Konut ve Otomobil Satışında Yetki Şartı

Ticaret Bakanı Ömer Bolat TBMM Genel Kurulunda, Ticaret Bakanlığının 2025 yılı bütçesine ilişkin sunum yaptı. Bolat konut ve araç satışında düzenleme getirildiğini açıkladı. Bolat, emlak ilanları için yetki zorunluluğunun 1 Ocak 2025 itibarıyla hayata geçeceğini belirtirken, benzer bir düzenlemenin otomotiv sektörü için de yürürlüğe gireceğini duyurdu. Bakan, “Yetkisiz kişiler artık taşınmaz ilanı veremeyecek. Çalışmalarımız otomotiv sektörü için de 1 Ocak 2025’te tamamlanacak” dedi.

Emlak sektöründe sıkça karşılaşılan yetkisiz ilan verme sorunu, 1 Ocak 2025 itibarıyla tarih olacak. Ticaret Bakanlığı’nın çalışmaları kapsamında artık yalnızca yetkili kişiler konut satış ilanı verebilecek. Bu düzenleme ile hem tüketici mağduriyetlerinin önüne geçilmesi hem de kayıt dışılıkla mücadele edilmesi hedefleniyor.

Bakan Bolat, emlak sektöründe yapılan düzenlemenin ardından otomotiv sektörü için de benzer adımlar atıldığını belirtti. Çalışmaların tamamlanmak üzere olduğunu açıklayan Bolat, “Otomotivdeki düzenlemeyi de 1 Ocak 2025’te yürürlüğe sokacağız” diyerek sektördeki yetkisiz satışlara karşı kararlılık mesajı verdi.

KKTC’den Gelen Eşyadan AB Ülkesi Gibi Vergi Alınacak

Cumhurbaşkanlığı kararı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden (KKTC) getirilen eşyalara uygulanan vergi oranlarında değişikliğe gidildi. Yolcu beraberinde, posta yoluyla veya hızlı kargo taşımacılığıyla getirilen eşya tek ve maktu bir vergiye tabi olacak. Buna göre; KKTC’den doğrudan gelen ve Türkiye ile KKTC arasında Ticari İlişkilerin Düzenlenmesi Hakkında Uygulama Anlaşmasının 6. maddesinde belirtilen kriterleri taşıyan eşyadan, AB ülkelerinden doğrudan gelen eşya için uygulanan oranlarda tek ve maktu bir vergi tahsil edilecek.

Resmi Gazete’de yer alan karar

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden Doğrudan Gelen Eşya İçin Tek ve Maktu Vergi Belirlenmesine İlişkin Karar şu şekilde:

MADDE 1- (1) Bu Kararın amacı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden doğrudan gelen eşya için 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun 167 nci maddesinin ikinci fıkrasının uygulanmasına ilişkin usul ve esasların düzenlenmesidir.

MADDE 2- (1) Bu Karar, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari İlişkilerin Düzenlenmesi Hakkında Uygulama Anlaşması ile 4458 sayılı Gümrük Kanununun 167 nci maddesinin ikinci fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır.

Vergileri ödenmek suretiyle yolcu beraberinde veya posta yoluyla ya da hızlı kargo taşımacılığı yoluyla serbest dolaşıma sokulacak eşya

MADDE 3- (1) 29/9/2009 tarihli ve 2009/15481 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan 4458 sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Kararın 62 nci maddesi kapsamında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden doğrudan gelen ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari İlişkilerin Düzenlenmesi Hakkında Uygulama Anlaşmasının 6 ncı maddesinde belirtilen kriterleri taşıyan eşyadan, Avrupa Birliği ülkelerinden doğrudan gelen eşya için uygulanan oranlarda tek ve maktu bir vergi tahsil edilir.

Diğer hükümler

MADDE 4- (1) Bu Kararda düzenlenmeyen hususlarda 29/9/2009 tarihli ve 2009/15481 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan 4458 sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Karar hükümleri uygulanır.

Yetki

MADDE 5- (1) Bu Kararda yer alan hususlarda düzenleme yapmaya ve gerekli görülecek her türlü tedbiri almaya, özel ve zaruri durumları değerlendirerek sonuçlandırmaya, Bakanlık yetkilidir.

Yürürlük

MADDE 6- (1) Bu Karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 7- (1) Bu Karar hükümlerini Ticaret Bakanı yürütür.

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek: Türkiye Küresel Ölçekte Bir Lojistik Merkez Olma Potansiyeline Sahip

Katar’ın Ankara Büyükelçiliğince Katar Milli Günü vesilesiyle verilen resepsiyona Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak, Katar’ın Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Dr. Naif bin Jassim Al-Abduljabbar, yabancı misyon temsilcileri, üst düzey yetkililer ve davetliler katıldı.

İki ülke milli marşlarının okunmasıyla başlayan etkinlikte konuşan Şimşek, Türkiye adına Katar’ın Milli Günü’nü kutladığını ve Katar halkına en içten dileklerini ilettiğini belirterek, “Katar, ekonomik, diplomatik ve bölgesel güvenlik açısından Türkiye’nin vazgeçilmez bir ortağıdır. Ortak siyasi irademiz ve köklü kardeşlik bağlarımız işbirliğimizin sağlam temeller üzerine inşa edilmesini sağlıyor” ifadelerini kullandı.

İki dost ülkenin zor zamanlarda her daim birbirinin yanında olduğunu ve eşsiz bir dayanışma sergilediğini vurgulayan Şimşek, bu dayanışmanın en yakın örneğinin 6 Şubat 2023’teki Kahramanmaraş merkezli meydana gelen deprem sonrasında görüldüğünü söyledi.

Katar bölgedeki dost ülkelerden biri

Şimşek, Katar’a verdikleri destek ve gösterdikleri kardeşlik için teşekkür ederek Katar’ın, ekonomik kalkınma hamleleri, kriz bölgelerindeki arabuluculuk çabaları ve insani yardımlarıyla bölgede öne çıkan dost ülkelerden biri olduğunu vurguladı.

Son 20 yılda iki ülke arasındaki ilişkilerin ivme kazandığını kaydeden Şimşek, 2014’te kurulan Yüksek Stratejik Komite ile bağların daha da derinleştiğini ifade etti.

Şimşek, Katar ile işbirliğini daha da güçlendirmeye çalıştıklarını belirterek, eş başkanlığını yürüttüğü Karma Ekonomik Komisyonu’yla ticaret, yatırım, turizm, sağlık ve enerji gibi birçok alanda ortak projeler geliştirme imkanına sahip olduklarını dile getirdi.

Katar’ın sağlık, tarım teknolojileri, savunma sanayi, mobilite, yarı iletkenler ve robotik gibi birçok alanda işbirliği yapılabilecek dost bir ülke olduğuna işaret eden Şimşek, hizmetler sektöründe de büyük bir potansiyele sahip olduklarını anlattı.

“Birlikte atılacak adımlar iki ülkeye de önemli kazanımlar sağlayacak”

Şimşek, bu çerçevede inşaat, turizm, sağlık turizmi alanlarında fırsatları değerlendirdiklerini aktararak, “Birlikte atacağımız adımlar her iki ülke açısından önemli kazanımları beraberinde getirecektir. Küresel ekonomide korumacılığın arttığı bir dönemden geçiyoruz” dedi.

Tedarik zincirlerinin dost ülkelere yöneldiği bir dönemde Türkiye ile Katar’ın önemli avantajlara sahip olduğuna dikkati çeken Şimşek, Türkiye’nin sanayideki kabiliyetleri, özellikle güçlü altyapısı ve nitelikli iş gücüyle gelişmekte olan ülkelerden pozitif olarak ayrıştığını ifade etti.

Şimşek, Türkiye’nin Gümrük Birliği dahil 54 ülke ile serbest ticaret anlaşmalarıyla 30 trilyon dolarlık bir coğrafyaya entegre olduğunu kaydederek, bu sayede korumacı eğitimlere karşı dayanıklı olduklarını dile getirdi.

Serbest ticaret anlaşmalarının olmadığı yakın ve dost coğrafyalarla güçlü ilişkiler olduğunu anlatan Şimşek, “Kalkınma Yolu ve Orta Koridor projeleriyle Türkiye, küresel ölçekte bir lojistik merkez olma potansiyeline sahiptir. Dolayısıyla dünyada korumacılığın arttığı bir dönemde bölgesel entegrasyonun önemi her zamankinden daha fazla hissediliyor. Bu çerçevede Türkiye ile Körfez İşbirliği Konseyi arasında serbest ticaret anlaşmalarının tamamlanmasının tam da zamanıdır. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeliyiz” diye konuştu.

Şimşek, ortak bir vizyonla hareket ederek büyük başarılara imza atılabileceğini belirtti.

“Katar ile Türkiye arasındaki ilişkiler kardeşlik niteliğiyle farklıdır”

Katar’ın Ankara Büyükelçisi Şeyh Muhammed bin Nasır bin Casim Al Sani adına konuşma yapan Maslahatgüzar Abduljabbar da Türkiye ile Katar arasındaki ilişkilerden bahsederken alışılagelmiş geleneksel sınıflandırmalara uyulamayacağını söyleyerek, “Çünkü bu ilişkiler kardeşlik niteliğiyle diğerlerinden her zaman farklı, haktan, adaletten ve insanlıktan yana olmuştur” ifadelerini kullandı.

Abduljabbar, bu bağların birkaç yılda kurularak tüm alanları kapsayacak şekilde genişlediğini kaydederek, geçen ay iki ülke arasındaki Yüksek Stratejik Komite’nin onuncu döneminin iki ülke liderleri düzeyinde yapıldığını hatırlattı.

Bunun tüm küresel ve bölgesel değişimlere rağmen ilişkilerin gücünün ve sebatının gerçek bir göstergesi olduğunu vurgulayan Abduljabbar, Katar’ın barış ve istikrarı tesis etmek için elinden gelen her şeyi yaptığını ve yapmaya devam edeceğini söyledi.

Abduljabbar, ülkesinin arabuluculuğu ve diplomasiyi bu asil amaçlar için kullandığının altını çizerek bu bağlamda Türkiye ile birçok siyasi vizyon ve pozisyonda uyum sağlandığından ve farklı düzeyde bir dizi önemli konudaki işbirliğinden bahsetti.

İki ülke arasındaki ticaret hacminin son yıllarda önemli ölçüde arttığını ve daha da yükselmesi için iki tarafın da çabaladığını aktaran Abduljabbar, bu yılın başlarında fırsatların görüşüldüğü Karma Ekonomik ve Ticaret Komitesi’nin ilk oturum toplantılarının yapıldığını anımsattı.

Abduljabbar, ikili ticari ve ekonomik ilişkilerde niteliksel bir sıçramayı temsil edecek bir dizi ekonomik ve ticari anlaşmanın yürürlüğe girmesini öngördüklerini de belirtti.

Konuşmaların ardından pasta kesim töreni yapılan etkinlik, müzik dinletisi ile devam etti.

Kaynak: AA

Kış Hastalıklarına Karşı 10 Etkili Öneri

Kış mevsiminin gelmesiyle birlikte nezle, farenjit, larenjit ve sinüzit gibi üst solunum yolu enfeksiyonları, influenza virüslerinin neden olduğu grip salgınları, değişik birçok mikrobun sebep olabileceği bronşit ve zatürre gibi alt solunum yolu enfeksiyonları daha sık görülüyor. Zira, havaların soğuması nedeniyle kapalı ve kalabalık ortamlarda daha çok bulunulması, havada asılı kalan virüs ile bakterilerin yayılmalarını kolaylaştırıyor. Bu hastalıklarda oluşan öksürük, burun akıntısı, boğaz ağrısı, yorgunluk ve ateş gibi sorunlar ise okul ile iş gücü kaybına yol açıyor ve sosyal hayatı olumsuz etkiliyor. Dahası, özellikle risk grubundaki kişilerde hastaneye yatışa, hatta hastanın hayatını kaybetmesine bile neden olabiliyor. 

Acıbadem Beylikdüzü Cerrahi Tıp Merkezi İç hastalıkları Uzmanı Dr. Gültekin Barut, oysa bazı sağlık tedbirleri aldığımızda enfeksiyonlardan büyük oranda korunabileceğimize dikkat çekerek “Örneğin, risk grubundaysak grip aşışımızı yaptırarak; bağışıklık sistemimiz zayıfsa, kan düşüklüğü veya vitamin eksikliği sorunumuz varsa tedavimizi olursak; burun yolu ile solunum sistemimizde sıkıntılarımız varsa yine tedavilerle gidermeye çalışırsak, kış hastalıklarına daha iyi hazırlanmış oluruz” diyor. Özellikle üst solunum yolu enfeksiyonundan korunmada dikkat etmemiz gereken en önemli kural ise ‘el hijyenimize’ dikkat etmek. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Gültekin Barut, üst solunum yolu enfeksiyonlarından korunmak için almanız gereken önlemleri anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.

Ellerinizi sık ve doğru şekilde yıkayın

Enfeksiyon hastalıklarının birçoğu el ve ağız aracılığıyla bulaşıyor. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Gültekin Barut, bu nedenle enfeksiyonlardan korunmamız için ellerimizi sık ve doğru şekilde yıkamanın alacağımız en etkili önlem olduğuna işaret ederek  “Özellikle; kişiler,  eşyalar, araç ile gereçler ve yüzeylerle temas ettikten sonra, en kısa zamanda, bileklerimizi kapsayacak şekilde ellerimizin tamamını; avuç içleri, parmak araları ile parmaklar dahil olmak üzere, bol su ve sabunla, en az 20 saniye süreyle yıkamalıyız. El yıkama imkanımızın olmadığı durumlarda ise uygun el antiseptikleri ve dezenfektanlar kullanabiliriz” diyor. 

Gizli mikrop yuvalarına dikkat 

Günlük hayatımızda kapı kolları, yürüyen merdivenler, asansör butonları, toplu taşıma araçlarındaki tutacaklar, market arabaları ve kapı zilleri gibi sıkça dokunduğumuz bu yüzeyler adeta gizli mikrop yuvalarına dönüşebiliyor. Dolayısıyla, bu yüzeyleri tutarken kağıt peçete kullanmayı alışkanlık edinin. Eğer bu mümkün olmamışsa elinizi yıkamayı ya da dezenfektan ile temizlemeyi ihmal etmeyin.

Grip ve zatürre aşınızı yaptırın

Özellikle kronik hastalıkları olanlar, 65 yaş üstü kişiler ile sağlık çalışanlarının grip aşısı; risk grubunda olanların zatürre aşısı olmaları, önemli korunma yöntemi olarak tavsiye ediliyor. 

Evde hasta kişiyle yakın temasta bulunmayın

Eğer aile bireylerinden hasta biri varsa, kişisel hijyen ve izolasyon kurallarına uymanız çok önemli. Hasta bireyle yakın temastan kaçınmak, bir arada bulunurken maske takmak, ortak kullanılan mutfak malzemelerini iyi yıkamak ya da ayırmak ve ortak havlu kullanmamak gibi alacağınız önlemler, mikropların bulaşma riskini büyük oranda önlüyor.

Kapalı ortamlarda ağız ve burnunuzu kapatın

Havaların soğumasıyla birlikte iş ile sosyal hayatımızda kapalı ve kalabalık ortamlarda daha çok zaman geçirmemiz bakteri ve virüslerin yayılımını kolaylaştırıyor.  İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Gültekin Barut, dışarıya çıktığınızda,  özellikle soğuk havalarda ağız ve burnunuzu kaşkol veya atkıyla kapatmanız gerektiğini vurgulayarak, “Bu şekilde en azından soluduğumuz hava ısınırken bir yandan da havadaki mikroplar da kısmen bloke oluyor. Yine aynı şekilde, kalabalık ve kapalı ortamlarda, toplu taşımalarda ağız ve burnu kapatan maske kullanmamız da mikroplardan korunmamızda fayda sağlayacaktır” bilgisini veriyor.  

Çalışma masanızı düzenli olarak temizleyin

Ortak kullanılan ofis malzemelerinin, sabit telefon ahizelerinin, kapı kollarının, mouse ve bilgisayar klavyelerinin, masa ile yüzeylerin sık aralıklar ve uygun şekilde silinerek temizlenmeleri, mümkünse ortak kullanımın azaltılması gerekiyor. Zira, özellikle  öksürmenin ve hapşırmanın olduğu ortamda mikroorganizmalar yüzeylere de yayılabiliyor. Dolayısıyla her  sabah işe başlamadan önce masa ve bilgisayar klavyesi gibi  sık temas ettiğiniz yüzeyleri  temizlemeniz, enfeksiyonlardan korunmanızda yarar sağlıyor. 

Kaliteli uyuyun ve sağlıklı beslenin

Bağışıklık sistemimizin güçlü kalmasında ve enfeksiyonlardan korunmada sağlıklı beslenmek son derece önemli bir işlev üstleniyor. İç hastalıkları Uzmanı Dr. Gültekin Barut “Sağlığımız için çeşitli türden ve mevsime özgü sebze ile meyveleri yeterli miktarda tüketmeli, dengeli beslenmeli, her gün 2- 2.5 litre su içmeli ve doğal ürünlerle beslenmeyi alışkanlık edinmeliyiz” diyor. Ayrıca güçlü bir bağışıklık sistemi için her gün yeterli ve kaliteli uyumaya da mutlaka dikkat etmemiz gerektiğine işaret eden Dr. Gültekin Barut, günlük çalışma şartlarında, gerekli durumlarda dinlenmeye  zaman ayırmanın da bağışıklık sitemimizin güçlü kalmasına katkı sağladığını belirtiyor. 

Her gün 7 – 10 bin adım atmayı alışkanlık edinin

Düzenli egzersiz yapmanız, örneğin günlük 7.000-10.000 bin adım arası yürümeniz, özellikle uygun havalarda açık hava yürüyüşleri yapmanız, bağışıklık sisteminizi güçlendirerek enfeksiyon hastalıklarına yakalanma riskinizi azaltıyor. 

Odanızı her saat 5 dakika havalandırın

Kapalı ortamın kalabalık veya havasız olması, solunum yoluyla ilgili hastalığı olan kişilerin konuşma, öksürük ve hapşırık yoluyla virüs veya bakterileri bulaştırma riskini artırıyor.  Bu nedenle, ev ve işyerinizi, ortalama olarak her saat 5 dakika gibi bir süre düzenli olarak havalandırmayı ihmal etmeyin.

Kalem kullandıktan sonra elinizi dezenfekte edin

Günlük hayatımızda banka, alışveriş merkezi ve işyeri gibi birçok ortamda sık sık kalem kullanıyoruz. Böyle durumlarda kendi kaleminizi kullanmayı alışkanlık edinin. Bu mümkün değilse, kullanım sonrasında el dezenfektanıyla elinizi mutlaka temizleyin. 

Yaşlılar Zayıflama İlacı Kullanabilir Mi?

Çoğu kişi semaglutid ve tirzepatid içeren yeni zayıflama ilaçlarının kendileri için uygun olup olmadığını merak ediyor. Enjeksiyon formundaki bu ilaçlar özellikle aşırı kilolu veya obezite ile birlikte yüksek tansiyon, Tip 2 diyabet veya yüksek kolesterol durumlarından en az birine sahip yetişkinlerde kilo kaybı için onaylandı. Amerikan Tıp Derneği’nin dergisi JAMA’da 2023 yılında yapılan bir araştırmaya göre, Zepbound alan obezite veya aşırı kilolu yetişkinler dokuz ay sonra ortalama olarak vücut ağırlıklarının yüzde 20’sinden fazlasını kaybetti.

Zayıflama ilaçlarının yaşlılarda da işe yaraması muhtemel. Ancak bu ilaçlara ömür boyu ihtiyaç duyulacağı düşünülüyor. North Carolina Üniversitesi tıp ve halk sağlığı fakültelerinde geriatrik obezite uzmanı olan John Batsis, yaşlıların sağlık verilerinin yetersiz olduğunu söyledi. Bu nedenle ilaçları kullanmaya başlamadan önce doktorunuza danışmanız önemli. Batsis zayıflama ilaçlarıyla ilgili, “Sağlıklı bir diyet ve düzenli egzersiz yapmak gibi yaşam tarzı değişiklikleriyle birleştirildiklerinde en iyi sonucu verirler” diyor.

Zayıflama ilaçları nasıl işliyor?

Ozempic (semaglutide) ve Mounjaro (tirzepatide) ilk olarak sadece Tip 2 diyabet ilaçları olarak kullanıldı. New York’taki Kapsamlı Kilo Kontrol Merkezi direktörü olan doktor Louis Aronne, yemek yediğimizde salgılanan ve insülin üretimini ve tokluk hissini tetikleyen hormonları taklit ettiklerini söylüyor. Bu da kan şekerini kontrol etmeye yardımcı olur.

Bu ilaçların kalp sağlığına da faydaları var. New England Journal of Medicine’de 2023 yılında yapılan bir çalışmada, semaglutidin obez veya aşırı kilolu kişilerde kalp hastalığından ölüm riskini ve ölümcül olmayan kalp krizi veya felç riskini yaklaşık yüzde 20 oranında azalttığı bulundu. Kilo kaybı aynı zamanda kalça ve dizler üzerindeki yükü hafifletebilir ve ilaçlar böbreklerin korunmasına da yardımcı olabilir.

Yaşlı yetişkinler nelere dikkat etmeli

Aynı zamanda doktorlar, yaşlı kişilerin kilo verdirici ilaçlardan herhangi birini kullanmaları durumunda dikkat etmeleri gereken sorunlar olduğunu söylüyor:

Kas kaybı: Kilo kaybının yanı sıra yaşla birlikte doğal olarak kas kaybederiz. Yale Tıp Fakültesi’nde obezite uzmanı olan doktor Nate Wood, bu ilaçlarla yaşlıların kas kütlesinin düşme gibi durumlar açısından risk altında olacakları noktaya kadar azalabileceğini söylüyor.

Çok fazla kilo vermek: Wood, hafif veya orta derecede kilolu yaşlıların erken ölme olasılığının daha düşük olabileceğini söylüyor. Wood “Bunun nedeni, beklenmedik bir hastaneye yatışta veya hasta olduğunuzda kilo verdiğinizde sizi taşıyacak fazladan vücut yağı olması olabilir” dedi.

Bulantı, mide ağrısı, ishal ve kusma: Batsis’e göre bu yan etkiler yaşlı yetişkinlerde daha yaygın görünüyor.

Dikkat etmeniz gerekenler

Doktorlar, kilo verdirici bir ilaç kullanmayı düşünüyorsanız, aşağıdaki adımlara dikkat etmenin önemli olduğunu söylüyor:

Aktif olun: Ne kadar çok egzersiz yaparsanız, bu zayıflama ilaçlarından kaynaklanan kas kaybını telafi etme olasılığınızın o kadar artar. Haftanın çoğu günü 30 dakikalık orta düzeyde aktivite ve iki direnç antrenmanı seansı yeterlidir.

Yeterince protein alın: Protein kas kaybını önlemeye yardımcı olabilir. Yaşlılar vücut ağırlığının her kilogramı için en az 1,2 gram protein almayı hedeflemelidir.

Sık sık küçük öğünler tüketin: Böylece bu ilaçların mide bulantısı ve mide rahatsızlığı gibi yan etkilerini en aza indirebilirsiniz. Bu, özellikle asit reflüsü olanlar için önemli bir uyarı.

Bağırsak Kanseri 50 Yaş Altında Artış Gösteriyor

Lancet Oncology dergisinde yayımlanan bir araştırma, 50 yaş altı bireylerde bağırsak kanseri vakaları açısından incelendiğinde İngiltere’nin bu artışın en hızlı yaşandığı ülkelerden biri olduğunu gösterdi. Araştırma kapsamında 50 farklı ülkenin bağırsak kanseri verileri incelendi. 27 ülkede hastalık oranlarında yükseliş görüldü. En büyük yıllık artış oranları Yeni Zelanda (yüzde 4), Şili (yüzde 4), Porto Riko (yüzde 3,8) ve İngiltere (yüzde 3,6) olarak sıralandı. Uzmanlar, bu artışın altında abur cubur tüketimi, obezite ve fiziksel hareketsizlik gibi faktörlerin yatabileceğini söyledi.

Amerikan Kanser Derneği’nden Hyuna Sung, “Bu küresel bir olgu. Daha önce sadece Batı ülkelerinde artış görülüyordu, ancak artık tüm dünyada belgeleniyor” dedi.

Bağırsak kanseri dünya genelinde en sık teşhis edilen üçüncü kanser türü ve kanserden ölümlerde ikinci sırada yer alıyor. Uzmanlar, özellikle rektal kanama, karın ağrısı, bağırsak alışkanlıklarında değişim ve açıklanamayan kilo kaybı gibi semptomlara karşı farkındalığın artırılması gerektiğini ifade ediyor.

Genç nesillerdeki artışın küresel bir tehdit olduğunu vurgulayan araştırmacılar, erken teşhisi kolaylaştıracak farkındalık kampanyalarının ve önleme stratejilerinin hızla hayata geçirilmesi gerektiğini söylüyor.

Kaynak: DHA

Bitcoin’den Yeni Rekor: 106 Bin Doları Gördü

ABD’de Donald Trump’ın seçimlerden galip gelmesi ve kabine çalışmalarında kripto para piyasalarına ılımlı yaklaşan isimleri aday göstermesiyle yükseliş trendini sürdüren Bitcoin, 106 bin doları aşarak yeni rekor kırdı. 

Fiyat, bugün 13.00 itibariyle, düne göre yüzde 3,15 artışla 104 bin 445 dolar seviyesinde.

Bitcoin fiyatı ay başından bu yana yüzde 7,25, son 3 ayda yüzde 81 ve yıl başından bu yana yüzde 149 yükseldi. Bitcoin, 5 Kasım seçimlerinde Donald Trump’ın seçilmesi sonrası 100 bin doları görmüştü

Trump, dün CNBC’ye verdiği röportajda, kripto para birimleriyle ilgili politikalarına dair değerlendirmelerde bulundu. Beyaz Saray’daki görevine 20 Ocak’ta resmen başlayacak Trump, “Kripto ile harika bir şey yapacağız çünkü Çin’in ya da sadece Çin değil, başka ülkelerin de bunu benimsemesini istemiyoruz, biz lider olmak istiyoruz” dedi.

Yükseliş Sürüyor: Kasımda Toplam 153 Bin 14 Konut Satıldı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), kasım ayına ilişkin konut satış istatistiklerini açıkladı. Buna göre, Türkiye genelinde konut satış sayısı, kasımda geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 63,6 artışla 153 bin 14 olarak kayıtlara geçti.

En az konut Bayburt’ta satıldı

Ocak-kasım döneminde de satışlar, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16,4 artarak 1 milyon 265 bin 388’e çıktı. İstanbul, kasımda konut satışlarında 26 bin 320 ile en yüksek paya sahip il oldu. Bu ili 14 bin 916 ile Ankara, 8 bin 583 ile İzmir izledi. Konut satışının en az olduğu iller ise 89 ile Bayburt, 99 ile Tunceli ve 121 ile Hakkari olarak sıralandı.

Yabancılara 2 bin 151 konut satıldı. Söz konusu satışlar, yıllık bazda yüzde 8,2 azaldı. Toplam konut satışları içinde yabancılara yapılan konut satışının payı yüzde 1,4 olarak hesaplandı. Yabancılara yapılan satışlarda ilk sırayı 780 konutla İstanbul aldı. Bu ili 752 konutla Antalya ve 191 konutla Mersin takip etti.

Yabancılara konut satışı, ocak-kasım döneminde de geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 35,1 azalarak 21 bin 363 oldu. Ülke uyruklarına göre en fazla konut satışı sırasıyla 421 ile Rusya vatandaşlarına yapıldı. Bunu 200 ile İran ve 160 ile Ukrayna vatandaşları takip etti.

İpotekli konut satışları arttı

Türkiye genelinde ipotekli konut satışları kasımda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 315,7 artarak 21 bin 804’e çıktı. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı yüzde 14,2 olarak gerçekleşti. Ocak-kasım döneminde gerçekleşen ipotekli konut satışları yıllık bazda yüzde 21,3 azalarak 135 bin 209 olarak kayıtlara geçti. Kasımda 5 bin 213, ocak-kasım döneminde ise 32 bin 82 ipotekli konut satışı ilk el olarak gerçekleşti.

İlk el konut satışları arttı

İlk el konut satış sayısı, kasımda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 61,7 artarak 49 bin 274’e ulaştı. Toplam konut satışları içinde ilk el konut satışının payı yüzde 32,2 oldu. İlk el konut satışları ocak-kasım döneminde ise yıllık bazda yüzde 24,2 artarak 407 bin 832 olarak gerçekleşti.

Aynı dönemde ikinci el konut satış sayısı yıllık bazda 64,6 artarak 103 bin 740 oldu. Toplam konut satışları içinde ikinci el konut satışının payı yüzde 67,8 oldu. İkinci el konut satışları, ocak-kasım döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13 artışla 857 bin 556 olarak gerçekleşti.

Türkiye genelinde diğer konut satışları, kasımda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 48,6 artarak 131 bin 210 oldu. Toplam konut satışları içinde diğer satışların payı yüzde 85,8 olarak gerçekleşti. Ocak-kasım döneminde gerçekleşen diğer konut satışları ise 2023’ün aynı dönemine göre yüzde 23,4 artarak 1 milyon 130 bin 179 olarak kayıtlara geçti.

Kaynak: AA